• bu esyalarin hepsini simdi goturmek zorunda miyim. dolapla aramda bir kac metre var. dizlerim titriyor. simdi ben buradan cikacagim ve bir daha girmeyecegim oyle mi. bu koltuk, bu cicek, bu masa, bu mutfak, bu yatak,, bunlarin hepsinden adim silinecek. bir baskasi gelecek ve baska baska yumurtalar pisirecek sabahlari burada. domatesleri nasil kesecegini ogrenecek, kahveni nasil icecegini bilecek oyle mi. hirkalarina bir baskasi ortak olacak. ayaklari banyoda tasa basmaktan usuyup parmak ucunda baskalari yuruyecek. banyoda koyu kahverengi uzun dalgali sac telleri olmayacak artik. artik kimseye karmakarisik saclarini derli toplu tutmasini soylemek zorunda kalmayacaksin. sen zaten sarisin severdin hep.
    ellerim titriyor. hangimizin oldugu belli olmayan coraplari rastgele aliyorum. secebilecek halim yok. simdi ben buradan cikacagim ve sen baskalariyla seviseceksin. geceden kalan bardaklara bakiyorum. sifira cektigim viski sisesine takiliyor ayagim, koltuga yigiliyorum. kalkamiyorum. saatlerce uyuyabiliyordun bunun uzerinde. ben calisirken. sonra seni uyandiriyordum. sonra. sonrasi cok.
    aglamaya basliyorum. hickira hickira agiliyorum. butun gece diledigimce agladigimdan, hic utanmiyorum sikilmiyorum karsinda bunu yine yapmaktan. ayrilmak zorunda degiliz. ayrilmaliyiz. ama duramiyorum. vucudun bu kadar gozyasi uretebilmesi ne kadar acayip degil mi. koltuktaki izlere bakiyorum. banyodan cikiyorsun. esikte durup beni izliyorsun. sana bakmadan, bu koltugu temizletmen gerektigini soyluyorum. izler var uzerinde. temizletmeyecegini soyluyorsun. ilgisiz davraniyorum. banyodaki esyalarim var daha. titriyorum hala. yolumdan cekilirsen, alacagim. hayir, iyiyim. usumuyorum da. herhangi bir sey hissedecek durumda degilim. uzaga. bir an once uzaga gidecegim. bu toprak beni iteliyor, tum sebeplerimi benden aliyor.

    kis ortasiydi.

    kalbim icine coktu, ayaklarimin altindaki toprak kaydi.
    denize dogru.
    soguk bir denize.
  • deli gibi tanıdığın birini tanımıyormuş numarası yapmaya başlamaktır.
  • kararınızı vermissinizdir, konusursunuz, gozunuzun icine bakar, opmek istersiniz, opemezsiniz, sinirlenirsiniz, neden boyle olmak zorunda olduugnu dusunup kizarsiniz, ciddilesirsiniz, sonra yumusarsiniz, opmek istersiniiz, gururunuz el vermez, bok gibi hissedersiniz, birden orayi terkedip kosmak istersiniz, konusmak istemezsiniz, ama bitirmeniz gerekir (bkz: kime gore neye gore), gozlerine bakmadan "evet boyle olmasi gerekiyor" dersiniz, o kafasini sallar, opmek istersiniz, gitmeniz gerekir, baska dicek biseyin varmi dersiniz ciddi ve kendindem emin bir suratla, gidior gibi yaparsiniz; ama birsey demesini beklersiniz, o sizi ciddi sanip bisey demez, cikarsiniz,gidersiniz, arkaniza bakmak, film sahnesi gibi arkanizdan kosmasini dur demesini beklersiniz, ama o demez, kimse bunu gururuna yediremez, uzaklasirsiniz, eliniz telefonunuza gider, mesaj beklersiniz en azindan "seni ozlicem" die, ama gelmez, iste sallamiyor dersiniz, onun ne dusundugunu dusunursunuz, "offf buna mi uzulecem" diyip kafanizi baska seylere vermeye calisirsiniz ama laf hep donup dolasip ona gelir, bok gibi hissedersiniz, sansliysaniz bir daha karsiniza cikmaz, yoksa bu dongu kendini tekrar eder. sonra bu entryi acaba ciddem sabirla kimse okudumu diye dusunup "en iyisi ben bunu bitireyim", kime ne ki diyip entryi sonlandirirsiniz...
  • yeniden dogmaktir aslında... hani dogarken aglar ya bebekler, can yanar, sonra gulmeyi de ögrenirler ama... iste o misal...
  • rakı sofrası adabına uymak gibidir: zamanında, tadındayken kalkılmadıkça tat kaçar, faça bozulur.
  • çok zor bişeymiş be sevgili sözlük. bugün ilk gün. ne olup ne bittiğini hala anlayabilmiş değilim. ne yemek yiyebildim ne de bana denilen birşeyi tek seferde anlama yetisini sergileyebildim. hava kararınca kendimi sokakta buldum. durağa gidip ilk otobüse bindim nerede ineceğimi bilmeden. sonra sevgili sözlük, birden indip sahile yakın bir yerde, koştum denize dertleşmek için. konuştum durdum saatlerce. söyleyecek meğer ne kadar çok şeyim varmış. konuşurken kah acıyı hissettim tüm derinliğince; kah nefret ettim, suçladım; kah "herşeyin hayırlısı" edebiyatı yaptım kendi kendime. gördüğüm herşeyde aklıma geldi. şu bakkaldan kahve almıştık, şu eczaneden ilaç. şu yolda el ele tutuşmuştuk, şurada sarılmıştık. hepsi geldi aklıma birbir. neden mümkün değil o filmdeki gibi hafızayı sildirmek? çok ama çok zor olacak sevgili sözlük, bana şans dile...
  • ayrılmak istersin. o çoktan gitmiştir senden, farkındasındır. üstelemenin, iteklemenin manası yoktur artık. sen hala onun gözlerinin içine bakarken titriyorsundur ama onun için sen alalade birisindir. gözlerinden başkaları geçer sevgilinin, bilirsin ki kuvvetle muhtemel başka tenlere dahi dokunmuştur elleri. yine de bunca zaman görmezden gelip tüm bunları, beklemiş, beklemiş ama artık sonuna gelmişsindir. o kadar açıktır ki ne söyleyeceğin ve o kadar garantidir ki hiç bir itiraza denk gelmeyeceği savurduğun sözlerin, geciktirirsin. gün gelir, ayrılalım dersin, sessizlik anı saniyelerle sınırlı ve yanıt bingooo "nasıl istersen". olmuştur işte ayrılınmıştır, karşılıklı iyi dileklerde bulunulur hayata dair, sanki onca şeyi yaşayan değilmişinizcesine samimiyetsizce. ve sonrası...
    hüzün...
  • shakespeare'e gore gokteki yildizlar kadar cok cesidi olan yurek yarasi, bu yurek yarasina kulaktan sifa verilmezmis..
  • 1990 yılında başladı birlikteliğimiz, bi arkadaş vasıtasıyla.

    çok güzeldi benim için. ve her şeyi olduğu gibi onu da çok büyük bir tutkuyla sevdim. herkesin söylediğine inat, yanımda kimse yokken o vardı, en kötü anlarımda benimleydi. pek çok kişiyi -en başta annemi- kırdım onun uğruna. yaklaşık yirmi yıl olmuş, ömrümün nerdeyse yarısı.

    ayrı kaldığımız zamanlar da oldu. ama ben hep "bir gün yine ona geri döneceğim" dedim ve buna inancımı hiç yitirmedim. bana kötülük ettiğine asla inanmadım. kısa süren ayrılıklardan sonra ona geri döndüğümde, içimdeki pişmanlığı hep görmezden geldim, hep bi açıklamam vardı. "çok seviyorum, hem bana bu güne kadar hiç zarar vermedi, hep yanımda oldu" derken, gerçeği bilen ama bunu itiraf etmeyenlere özgü iç sıkıntısını hep yaşadım ve hemen o duygunun üzerini örttüm sıkı sıkı. onunla ilgili konuşmalarda, eleştirenlerin karşısında savunuculuğunu yaptım. ve kendimi hep onunla iyi hissettim, bunun bir illüzyon olduğunu bile bile.

    ama şimdi onu hayatımdan sonsuza kadar çıkarma gücüne ve isteğine sahip hissediyorum kendimi. bir hafta önce, hem de hiç planlamadan, hiç üzerinde düşünmeden, henüz içinden iki dalını içtiğim paketi kenara koydum ve "artık seni istemiyorum" dedim. sigaradan ayrıldım.

    içenler ve sevenler devam etsinler, içerken çok güzeldir bilirim. yirmi yılım doldu hemen hemen. benim için çok uzamıştı, artık sıktı.

    sadece rakı bozuldu bu işe ilk günlerde ama aramıza başka hiçbir şeyin girmediğini görünce, keyiften daha bi tatlandı sanki. kerata. ama onu bırakmam. insan hayatı boyunca tutkuyla sevdiği kaç şeyden ayrılabilir ki?
  • ayrılık, kısır döngülü bir sürece giriştir. bir kendini bir karşındakini haklı çıkartırsın. bir boğulursun bir rahat nefes aldığını zannedersin. öyle kalakalırsın. sana bu kararı aldırtan anı tekrar ve tekrar hatırlarsın, içini acıtırsın; sonra geçirilen güzel anılar gelir akıla. kısacası, kocaman bir yorgunlukla gelir her ayrılık.
hesabın var mı? giriş yap