• arapça , bir şeye delalet eden işaret ve alamet anlamında bir kelime. kuran ayetleri yanı sıra var olan görebildiğimiz ve göremediğimiz veya henüz farkında olamadığımız her şey ayettir. birer delildir. allahın varlığını ispatlayan delillerdir. (bkz: amenna)(bkz: saddakna)
  • kur'an-ı kerim'in en mühim özelliği, tamamen belagat kurallarına riâyet edilerek indirilmiş olmasıdır. tedkik edilirse görülecektir ki, bir kelimenin anlamca eğer daha zengin bir tarif yapabilen eş anlamlısı varsa, kur'an'da illa ki o kullanılmıştır. istisnası yoktur. kur'an'ın bir "mucize" oluşu, aslında böyle kafayı fasih konuşmayla, müthiş güzel şiirler söylemekle filan bozmuş bir kavme, böyle belîğ bir kitabın, okuma yazma bile bilmeyen, ümmî bir peygamber aracılığıyla indirilmiş olmasıdır. zaten o yüzden muhtelif yerlerde, "bu kitabı ümmî bir adam uyduramaz, bunu onlar da bilirler, zaten böyle demesinler diye biz sana bu kitabı böyle indirdik ama bu kâfirler laftan da anlamıyor" şeklindeki ifadelerle bu hususa dikkat çekiliyor.

    meselâ bunu şöyle örnekleyelim: kur'an'da uzuv, âlet gibi kelimeler geçmez. fakat ziynet kelimesi geçer. ziynet, hem organ ve uzuv hem de süs anlamına gelir. meşhur "mümin kadınlara söyle, ziynetlerini göstermesinler" ayetindeki ziynet, hem organ hem de süs demek. orada "organ" ya da "uzuv" ifadesini işte allahü teâla bu sebeple kullanmıyor. yerine daha eblağ ve fasih olanı kullanıyor.

    ayet lafzının kendisi de böyle. misal, kur'an'da "mucize" lafı da hiç geçmez. yerine hep ayet kelimesi kullanılır. çünkü ayet, aynı zamanda mucize kavramını da içerir. mucize, kelime manası itibariyle aciz bırakan demektir. yani bir mucize oldu, herkes aciz kalır. ayın ikiye yarılması gibi, bunu gören hiçbir şey yapamaz. en fazla "yanlış görmüşümdür, aklım şu an yerinde değil, böyle bir şey olamaz" deyip, meseleyi te'vile uğraşır. dolayısıyla aslında mucize mefhumu yalnızca hissî mucizelere hasr edilebilir. çünkü herkes için mucizedir. fakat ayet kavramı, hem aklî hem de hissî mucizelere tekabül eder, anlamı mucize kavramının kendisinden daha geniştir, fasih ve eblağdır.

    yani meselâ, bunu ben size anlatmadan, muhtemelen ekseriyetiniz bunu düşünmemiştiniz. bu sebeple bu, bir "mucize" değildi sizler için. çünkü aklî bir şeydir, hissî değildir. hissî olsa, herkes bilir ve anlardı. aklî olduğu için, daha evvel bilememiştiniz; çünkü aklî mucizeleri sadece işin erbabı anlar. meselâ musa'nın asasının ejderha olmasını sihirbazlar gördüklerinde, "bu bir sihir değildir" deyip iman ettiler, firavun ise "bu bir sihirdir" demeye devam etti. çünkü firavun, sihir ilminden cahildi. adamların anladığı aklî mucizeyi, o anlayamadı.

    heh, şimdi size anlattım, siz bildiniz ve bu sizin bir "aklî mucize" oldu. yani "ayet" oldu. böylece, neden kur'an'ın böyle bir üslûb takip ettiğini de öğrendiniz. öğrenmeseydiniz, bilemezdiniz.

    dolayısıyla bi hayır duanızı alırım. gerçi bunu da ben bedri hocadan öğrendim, ona da dua ediniz.
  • çoğunlukla oldukça teknik bir biçimde kullanılan (bkz: terim) ve kanımca bu şekilde heba edilen bir sözcük.

    ayet diyince akla sadece kur'an ve sair kutsal kitaplarda geçen sure kısımlarının akla gelmesi düpedüz üzücü.** ayet sözcüğünün sözlükteki ilk karşılayanları işaret, simge, alamet, sinyaldir oysa. ancak zamanla teknik bir terim olarak daha çok rağbet görmüştür. aslen yaratılmış her şeydir ayet; yani her şey, aslında birer ayettir. (bkz: tezahür) buna böyle iman edip dünyayı böyle okumaya başlayınca bir anda bambaşka bir anlam kazanıyor her şey. boyut değiştiriyor sanki insan. (bkz: tevhit)

    *
  • “olabilir ki bir şey sizin hoşunuza gitmez de allah onda birçok hayır takdir etmiş bulunur.”
  • kurandaki bir cumle veya iki cumle icin ayet demek kuran ile celisir. arapca bir isim olan ayet kuran'da tekil olarak 84 kez gecer ve hepsinde kanit/mucize anlamlarinda kullanilir. zamirle birlikte kullanilan iki sayimi eklersek 86 olur. turkce'den ayri olarak arapca'da iki sey icin kullanilan tesniye denilen ozel bir cogul formu var. bu ikili formdaki ayeteyn kelimesi ise kuran'da sadece bir kez gecer ve baglami icinde bu da kanit/mucize anlaminda kullanilmistir. ayet kelimesinin cogulu olan ayat ise 310 kez gecer ve tekil ayetin anlamina ek olarak vahiy veya kuran cumleleri icin kullanilir. ayni ismin tekil ve cogulu arasinda yapilan bu kullanim farkliligi ilginc bir detayi vurgular: kuran'in tek bir cumlesi, hatta iki cumlesi mucize degildir; yani kuran'daki ifadelerin ilahi bir karakteri veya kaniti icermesi icin (birbirini izleyen) en az uc cumle olmasi gerekir. nitekim, kuran'da bazi cumleler var ki kuran'in inisinden once ve sonra, gunluk konusmada kuran'dan habersiz insanlarin kullanabildigi ifadelerdir. ornegin, 81:26 numarali "nereye gidiyorsunuz?" sorusunun tek basina tanrisal oldugu ileri surulemez. gunumuzun ifadesiyle, kuran'i yirmisekiz harf ve birkac bin arapca sozcukle ve 6346 ayetlerle (arapca: ayaat) olusturup 114 bolumde sunan tanri, son peygamber muhammed yoluyla bize gonderdigi kitabinda yer alan cumlelerin en az ucunun tanrisal imzayi tasidigini bildiriyor. nitekim, en kisa surenin 3 ayetten (yani cogul ayat) olmasi da bu tezimizle uyum icindedir. kuranin, kendisinin tanrisal bir kitap oldugundan kusku duyanlari minimum bir sure getirmesi icin meydan okumasi da bu tezimizi destekler. akillarini kullanan insanlar kuran'in bu meydan okumasinin subjektif olan edebiyat alaninda olmadigini ve olamiyacagini iyi bilirlerler. edebi mucize hikayesini maalesef papagan gibi tekrarlayanlar bu idda uzerinde biraz dusunsunler lutfen. nitekim, kuran'in mucizesinin onu olusturan her elementin, harfler, sozcukler, cumleler, sureler ve sayilarin 19 kodu uzerine kurulu oldugunu ogrenmis bulunuyoruz. atalarinin dinini maymun gibi taklit eden mezhepcilerin veya geri kalmis insanlarin allerji duydugu, ateizme veya kukskuculuga bir dogma veya din gibi kapilanlarin objektif degerlendiremedigi bu olaganustu matematiksel sistem icin lutfen "uzerinde 19 var" adli kitabima bakiniz. bu kitabi ayrica www.19.org sitesinde bedava olarak okuyabilirsiniz.
  • kuranda sureleri olu$turan cumle parcaciklarina verilen isim..
  • ayet, arapça kökenli bir kelimedir. türkçe lisânında „âyet“ şeklinde yazılır ve okunur.

    âyet, „aksi ispat edilemeyecek doğrulukta olan“ mânâsına gelir. kur’ân-ı kerîm’in cümleleri, aksi ispat edilemeyecek doğrulukta olduğu için lafzî ayetlerdir. ve fakat allah’ın âyetleri kur’ân-ı kerîm’in cümleleri, lafzı ile sınırlı değildir. şimdiye kadar hiçbir âyetin aksi ispat edilememiştir.

    örneğin rahmân sûresi’nde geçen iki ayrı suyun birbirine karışmamasını anlatan „mârec el-bahreyn“ tâbiri 1500 senelik bir âyettir. rahmetli kaptan cousteau, denizde birbirine karışmayan iki ayrı su olarak yerini tespit etti ve bu âyetin doğruluğunu ispât etti. fakat bu âyet bundan ibâret değildir.

    her insanın denge âleti kulaktır, daha da doğru bir tâbirle orta kulaktır. kulak, sadece işitme organı değildir. dengemizi de kulak sağlar. orta kulakta, yaklaşık olarak 1 cm³e denk gelen miktarda bir su vardır. bu suyun yarısı başka türlü, diğer yarısı başka türlüdür ve bu iki ayrı su birbirine karışmaz. yarısı potasyum yüklüdür, diğer yarısı da sodyum yüklüdür ve asla birbirine karışmaz. karıştığı zaman vücûdumuzun dengesi bozulur. âyet bahsine geri dönersek bu da kur’ân-ı kerîm’in cümlelerinden gayrı bir âyettir. vesselâm…
  • hayati ve kitabi olmak üzere ikiye ayrılan, iz, alamet ve işaret. hayati olanlar yerden göğe doğru dizilimsel ve döngüsel bir şekilde mevcut olup, oluşumunun ilk evresinden bugüne tatawur (evrim) yaşamıştır. evren, dünya, tabiat, hayvan ve insan... kitabi olanların kur'an azimuşanda geçen süreleri bütünleyen cümlelerine denir. incil ve tevrat kitapları için: bab.

    kur'an, birbirinden güzel ve düşündürücü ayetler içerir. örneğin: "seni yolunu kaybetmiş olarak bulup da yola iletmedi mi?" (duha7) edebi güzelliği bir yana, düşündürücü yönü şu: yolunu kaybeden, yola iletilen, kayıp yolda olan kim? cevap hz. muhammed ise peygamber kırk yaşından önce, yani elçi olmadan önce yolunu kaybetmiş biri miydi? bir insanın kendini toplumdan soyutlayarak bir mağaraya kapanması, inziva çekilmesi yolunu kaybetmesi anlamına mı geliyor? allah insanın elini eteğini dünya işlerinden çekip eleğini asmasını mı istiyor, yoksa hayatın içinde aktif olmasını mı? yoksa mağara inzivası dışında bilmediğimiz bir şey mi var. yolunu kaybeden peygamber değil ise bu ilahi yardıma mazhar olan kimdir?

    aklımda munis ve kimilerine göre habis sorular...
  • ayet ve hadis'in birbiriyle kıyaslaması var ile yok'un birbiriyle kıyaslaması gibidir. hadis'e ancak ayette bahsedilmeyen detaylar konusunda başvurulabilir.
hesabın var mı? giriş yap