• bugünkü phase-detection sistemlisi ilk kez 1979'da amerikan honeywell inc. tarafından bulunmuş netleme sistemi. * bundan önce canon kızılötesi rangefinderla çalışan birkaç kompakt makine yapmıştı. ama bugünkü anlamda auto focus, bu tarihten sonra buyuk üreticiler * * * * arasında başlayan yarışın sonucudur.
    beklenenin aksine ilk 35mm slr makineyi * pentax yaptı. tamamen lense yerleştirilmiş bir sistemdi. lensin altındaki çıkıntının içinde sensörler ve focus motoru bulunuyordu.
    canon al-1 qf (quick focus) modeline (1982) bir focus algılayıcısı yerleştirdi. bu algılayıcı sadece manuel focusa yardımcı olmak için, vizörden görülebilen 3 led e veri gönderiyordu. (körler için) ancak af sensörünün yerleşimi önemliydi. bildiğim kadarıyla ilk defa bugün çokça kullanılan, vizöre görüntüyü yansıtan hareketli aynanın alt tarfına yerleşim biçimi kullanıldı. bu yöntemde, aynanın ortasındaki bölümdeki cam parçalara ayrılarak yarı geçirgen hale getirilmiş (o dönemde pellical mirror yok mu?) (hayır vardı 1972 münih olimpiyatları için geliştirilen canon f-1 de kullanılmıştı. o da deli bi makiaydı.) aynanın arkasına ikinci bir hareketli ayna yerleştirilerek, yarı geçirgen aynadan gelen görüntünün makinenin tabanında bulunan sensörün üzerine düşmesi sağlanmış.
    bu arada nikon deneysel bir model olan f-3 af modelini çıkarttı. bu modelde af modülü değişebilir prizma içine pozometrenin oraya bir yere yerleştirilmişti. bu modelde ilginç olan şey nikon'un focus motorunu tamamen lens içine yerleştirmiş ve lens-gövde arasındaki bağlantıyı tamamen elektronik olarak sağlamasıydı. (ama bu yöntemin patentini almayı unuttular ) deneysel bi model olması dolayısıyla bu model için sadece 3 af lens üretildi.
    bu arada canon t serisi modellerine af uygulamakla meşguldü. t 70-80 özellikle t-90 modeli oldukça başarılı oldu. bu dönemde canon hala fd breech-lock montaj yöntemini kullanmaktaydı lensle gövde arası bağlantı için ve bunun nikon ve minolta'nın bayonetine göre daha avantajlı olduğunu savunuyordu.
    onlar böyle birbirleriyle çekişirken 1985'te minolta s5000 modeliyle her ikisinin de afedersiniz ağzına sıçtı. gövde altına yerleştirilmiş af sensörü, lensle gövde arası tamamen elektonik bağlantı, lense yerleştirilmiş focus motoru ve bayonet mount kullanmıştı. (hala kullanıyor)
    1987'de canon fd mount'un daha fazla geliştirilemeyeceğini düşünerek bayonet mount kullanan eos serisine geçti. minolta s5000 ile tamamen aynı kofigurasyonu kullanmaya başladılar. tabi montaj biçiminin değişmesiyle tüm canon fd lensler yeni makinelerle uyumsuz hale geldi.
    bu sırada nikon teknoloji olarak bu ikisinin oldukça gerisine düşmüştü. (bu durum 1996'da f-5 in çıkışına kadar sürdü) adamların o dönemde galiba bi kişilik karmaşası vardı. piyasanın ne tarafında yer alacaklarına karar veremediler. bir yandan lens mount u değiştirmeyip daha tutucu profesyonelleri ellerinden kaçırmak istemezlerken diğer yandan rakip şirketlerin kullandığı teknolojiye de ayak uydurmak zorundaydılar. galiba hepsini birden yapmaya karar verdiler. gelişim devrimden çok evrim şeklinde * oldu. ellerindeki bayonet mount daki mekanik aperture * kumandasını korudular. (eski mf lensleri kullanabilmek için) af sensörünü gövde altına aldılar. yalnız patent hakkı ödememek için mi yoksa sırf farklı olmak için mi bilmiyonum. auto focus için lens-gövde arasında mekanik bağlantıyı tercih ettiler. (focus motoru gövde içinde) daha sonra da af-s type lenslerle birlikte focus motorunu lens içine, gövdeye de bunun elektric contact lerini yerleştirdiler.

    bu tip autofocus contrast detection ve phase detection olarak iki çeşit. contarst detection yönteminde af motoru çalışıyor, sensörün en yüksek kontrastı yakaladığı noktada duruyor. phase detection da ise 2 sensör var. gelen görüntü bir prizmayla ikiye ayrılıyor. (mf makinelerdefocus ekranındaki split image prizm gibi) bu görüntüler ayrı ayrı lineer sensörler üzerine düşürülüyor.ve oluşan görüntüler arasındaki mesafe ölçülerek cisimle makine arasınadaki mesafe hesaplanıyor. hemen tüm slr makinelerde phase detection kullanılır. focus ölçümü contrast detectionda bir süreçken phase detectionda anlık bir hesaplama olgusudur. bu nedenle bazı makinelerde focusa yardım etmek için az ışıklı ortamlarda flaşın bir patlamasıyla focus ölçülüp lens buna göre ayarlanarak focus yapılır. (ex: canon) nikonlarda ise galiba bu ikisinin karışımı kullanılıyor. spec.lerinde phase detection kullandığı yazsa da aydınlatma için flaş yerine canon lardaki kırmızı göz önleme ışığını focus için kullanması ve bu ışığın focus işlemi bitene kadar yanık kalıyor olması bunu düşündürmekte. bu nedenle nikonlar ayna, pencere arkası gibi yanıltıcı durumlarda çok daha az yanılıyor. ama canonlar da biraz daha hızlı. gerçi o eskidendi şimdi nikonlar da epey hızlandı. biraz geç açıldılar.( bir de nikon'un af sensörleri canon'dan 1-2 stop daha hassas az ışıklı ortamlarda.) zaten ken rockwell'in yorumuna göre 35mm slr sistemler 90'ların başında evrimlerini tamamladılar. yani markalar arasında şu anda belirgin teknolojik farklar yok. dijitaller çıktıktan sonra zaten bunların kimsenin umrunda olduğunu da sanmıyorum. dijitaller çıktıktan sonra manuel focusu savunan kimse duydunuz mu?

    not: yazı copy-paste değil el emeği göz nurudur. bilgilerin çoğu www.mir.com.my (malezya'da bi adam üşenmemiş yapmış) da var. bi zamanlar araştırmıştım. bilgilerin doğruluğunu tekrar kontrol etmeye üşendim. yoksa aslında ramaya inanıyorum * hem zaten sayfanın altında da görülebileceği gibi "bu sitede yazılanların hiçbiri doğru değildir." telif hakkımıda michael jackson'a devrettim. hayırlı olsun.
  • şimdi efendim lenslerde olan zımbırtı. hatta baktın makine bir türlü beceremiyor. lens bir türlü doğru fokusu bulamıyor. manuale alırsın öyle çekersin. canon lenslerde yan taraftadır. artık kankısarsın gözünü vizörden çekmeden yaparsın.

    dün gece elinize bir lens ulaşmıştır. taaaa abd'den gelmiştir. pahalıdır da. ancak gecenin bir vakti gelmiş, karankık evde yüksek iso çekmek yerine yarın hava güzel olur diye ümit etmiş denemeyi sabaha bırakmışsınızdır.

    sabah kalktığınızda hatırlarsınız içiniz kıpır kıpır olur. makine takılı lensi alır salona geçersiniz. kızınızı doğal ışıkta çekmek istersiniz. yok kardeşim fokus yapmıyor.

    lan.. lannnnn.

    otofokus da açık.

    bir daha dersiniz yok kardeşimm fokus yapmıyor. lan 2000 dolarlık lens neredeyse. yazık değil mi size. abd'den almışsınız garanti oradan.

    deli olursunuz. bir yüzümü yıkayayım dersiniz. en keyfisiz yüz yıkama seansından sonra havluyla yüz kuruladıktan sonra
    "hay şansıma s.çayım" diye içiniden geçirirsiniz acaba gelirken bir yere mi vurdular diye üzülürsünüz.

    bari manual deneyeyim lenste mi yoksa fokuslamada mı sorun var derken. manualde de bir türlü fokus yapamazsınız.

    lannn lannnn...

    nasıl olmaz derken, sabah kalkar kalkmaz lensi denediğinizi farkedersiniz. hem de gözlüksüz. *
  • dslr fotoğraf makinelerinde ilk olarak 3 nokta af, bugün 55 noktaya kadar gelişim göstererek dikkat çekici bir özellik olmuştur. özellikle çekim esnasında, netleme yapılması gereken bölgeye ağırlıklı focus yapmak için ayarlanabiliyor olmasıyla tadından yenmiyor.
  • eger ufo cekimi yapiyorsaniz kapatmaniz gereken optoelektronik sistem. yoksa tubitak "venus bu" diyerek olayi kapatir, siz de birsey ispatlayamazsiniz.

    ufoyu resmi gozler gordu:
    http://www.milliyet.com/…004/04/01/yasam/yas05.html

    veee...

    resmi ufo venus cikti:
    http://www.milliyet.com/…4/05/07/yasam/axyas02.html
  • (bkz: hokus pokus)
  • yeni nesil telefonlarda olmazsa olmazdır.
  • ilginc enstanteneler olamasinin yaninda[ki her film de olur 1-2 tane] ultra bayik film.
  • as good as it getste perdede gorulmus en basarili escinsel karakterlerinden birini oynamis olan greg kinnearin willem defoe ile birlikte goturdugu guzel film. confessions of a dangerous mind, boogie nights* ile bulustu diyebilecegimiz bir konu ve anlatima sahip, keyifle izleniyor. cok kaliteli espriler de vardi bu arada.
  • spoiler
    *** muhteşem bir kimin eli kimin gotunde esprisi olan film***
hesabın var mı? giriş yap