• australophitecus, insan evriminin basamaklarında bahsedebileceğimiz en eski atamızdır. ondan öncesinde yine primatız elbet ama insanı insan yapan yüksek zeka, bipedalizm, alet kullanımı, karmaşık sosyal yapı gibi asal niteliklerin hepsinden birden bahsetmek mümkün değil.

    australophitecus insanının keşfi birinci yüzyılını henüz doldurdu. keşfin hikayesinden bahsedeyim biraz. 1924 yılında güney afrika'da taung kireçtaşı yatağında dağınık halde hominid kemikleri bulunduğunda, şans eseri olarak, bu fosillerin önemini kavrayabilecek, dünyadaki üç dört bilim insanından biri olan raymond dart'ın önüne geldi. o sıralarda johannesburg'da öğretmenlik yapan raymond dart'ın anılarında anlattığına göre bir kasa taşlaşmış kemik kalıntısının kendine getirildiği gün, bir arkadaşı evleniyordu, kendisi sağdıçtı ve düğün için hazırlanmakla meşguldü. sadece üstün körü bir göz atmak için, kasanın kapağını kaldırıp içinden bir kafatasını eline aldığında, tuttuğu materyalin sıradan bir antropoidal beyin kalıbı olmadığını fark etmişti. beyin kalıbı diyorum çünkü bu fosillerin bir kafatasının iç bölümünün görünmesini sağlayan bir özelliği vardı.

    kemiklerin ve kafatasının bir primata ait olduğu kesindi. boyu yaklaşık bir metre kadardı. 5-6 yaşlarındaki modern bir insana benziyordu. süt dişleri yerinde duruyordu. dart, fosilleşmiş kemiklerin bir çocuğa ait olduğunu anladı. kafatasının tepesindeki iki delik muhtemelen çocuğun son anlarında yaşadığı dehşetin izleriydi. hala küçük habeş maymunlarını yakalayan ve kafataslarını benzer biçimde delen afrika kartalı, kurbanını kireçtaşı çukuru üzerindeki bir ağaçta bulunan yuvasına götürmüş ve yemiş olmalıydı. ki sonradan izlerin afrika kartalının pençesine birebir uyduğu anlaşıldı. kireçli su kartalın yuvadan attığı kemiklerin üzerini örtüp yavaşça fosilleştirmişti. kafatasındaki deliklerden içeri sızan su, yumuşak beyini taş haline getirmişti.

    kireçtaşı çökeltisine dönüşmüş kumun içinde duran şey bir habeş maymunu beyninin üç katı büyüklüğündeki bir beyin kopyasıydı. dart henüz ismi olmayan primat türünün ortalama bir maymundan üç kat zeki olması gerektiğini hemen anladı. omurilikle bağlantı goril, şempanze, orangutan gibi primatları kapsayan insansı maymun (ape) dediğimiz kuzenlerimizde olduğu gibi arkada değil kafatasının altında bulunuyordu. raymond dart kemikleri incelemeye öylesine dalmıştı ki, damat onu bulup, kolundan tutup götürmese düğünü kaçıracaktı.

    raymond dart kemikler üzerinde uzun zaman çalıştı. neredeyse bizim gibi yürümeleri gerektiğini varsaydı. belki biraz daha az, belki biraz daha etkin. ama kesinlikle ormanda yaşayan şempanze ve goril akrabalarına göre dengesini daha iyi koruyabiliyor olmalıydılar. bir şempanzenin ağırlık merkezi pelvis ve omurganın önündedir. bu yüzden iki ayak üstünde yürürken öne eğik olmak zorundadır. ayakları ise açık alanda yaşayanlara özgü koşucu değil, ağaçlara tırmanmaya uygun şekilde tutucu formdadır. taung çocuğu ise bipedalizm konusunda insan türlerinde (homo) görüldüğü gibi oldukça yol almış görünüyordu.

    raymond dart, darwin'in insanın erken tarihli atalarının afrika'da yaşamış olduğuna dair pek de itibar edilmeyen kuramını hatırladı. elindeki fosil kemiklerinin onun kayıp halkası olduğuna kanaat getirdi. dart buna afrikalı güney insaymunu dedi. yani australophitecus africanus.

    tam elli yıl sonra, yani 1974 yılında, iyi korunmuş bir australophitecus iskeleti bulunması tam bir sansayon yarattı. testler iskeletin 3,2 milyon yaşında olduğunu gösteriyordu ve bir dişiye aitti. paleontologlar, maurice taieb ve donald johanson buluntunun ismini lucy koydular. dediklerine göre keşifin yapıldığı akşam yemekte beatles'ın lucy in the sky with diamonds şarkısı çalıyormuş, araştırmacılar için esin olmuş. leğen kemikleri, şimdi bizim (kırılgan bir kalça eklemi olan) femur kemiği üzerine uyguladığımız basınçtan daha az basınç yapıyordu. bu gözlem australophitecusların iyi birer yürüyücü ve koşucu olduğu tezini desteklemektedir.

    ama asıl dönüm noktası 1976 da geldi. iki bilimadamı tanzanya'daki laetoli yakınlarında şakalaşıyorlardı. çevrebilimci david western kurumuş bir fil pisliğini arkadaşı paleontolog andrew hill'e doğru fırlattı. hill, kaçmaya çalışırken yere kapaklandı ve kayadaki tuhaf girintilerle burun buruna geldi. insan ayak izlerine benziyordu ama volkanik küllerin fosilleşmiş izleriydi. kayaçların yaşı 3,6 milyon yıldan büyüktü, homo cinsinin en yaşlı türü homo erectusun varlığı bile 2 milyon yıldan geriye gitmediğine göre izler australophitecusa ait olmalıydı.keşiflerini yakınlardaki bir kazı alanının şefi mary leakey'e anlattılar. leakey o çevrede çok detaylı bir araştırmaya girişti.

    iki yaratık yağmurla yapışkanlaşmış çamurlu bir tabakanın üzerinde yürümüşlerdi. primatlardan biri büyük diğeri küçüktü. ayak izleri de iskelet yapısının anlattıklarını onaylıyordu. ayaklar bizim gibi yere basıyordu. önce topuklar, sonra başparmağın biraz itmesiyle ileri doğru hareketlenen ayak tabanı. iki ayak izi birbirinden 25 cm uzaktaydı. yürüyüşlerini birbirlerine uydurmuşlardı. el el yürüyorlardı ya da daha muhtemel olanı birinin kolu diğerinin omuzundaydı. biri uzun diğeri kısa boylu iki kişinin yürürken yaptığı gibi. aslında belli belirsiz bir iz daha vardı. eğer büyük olanın ayakları yumuşak çamur üzerinde biraz fazlaca kaymıyorduysa arkadan bir üçüncü geliyor ve büyüğün ayak izlerine basıyordu. izlerin bir erkek, bir kadın ve bir çocuğa ait olduğu düşünülür.

    sonra yakınlardaki volkan patladı ve taze ayak izlerini örtecek şekilde kül serpintisi oluştu. küller sertleşti ve izleri hayal edilmesi bile zor 3,6 milyon yıl boyunca muhafaza etti. acaba ateş ve lav kusan yanardağın gazabından kaçacak vakitleri olmuş muydu? daha henüz insan diyemeyeceğimiz kadar geçmişte yaşamış iki primat. büyük olan küçüğün elinden tutuyor. çocuk olanı volkan yüzünden dehşete kapılmadan hemen önce muhtemelen elinden tutan babasının yanında kendini güvende hissediyordu.

    üç bin, otuz bin ya da üç yüz bin değil, üç milyon yıl önceki atalarımızın davranışlarının bize bu kadar benzemesi hep tuhafıma gitmiştir. bazen oğlumla bir yere giderken elini omzuma attığımda ya da kızımın elini tutarak parka doğru yürürken laetoli'deki aile aklıma gelir. modern hayat içinde doğal yaşantımıza oldukça yabancılaştığımız için tür benliğimizle bağımızı nerdeyse tamamen koparmış durumdayız. alet kullanımı olarak, en fazla elimizde bir hayvan kemiği ya da bir ağaç dalı tutabilen canlılardık. bugün güneş sisteminin dışına uzay aracı gönderebilecek teknolojiye eriştik. elele tutuşan baba oğul örneğinde olduğu gibi bazı davranış kalıplarımızın değişmeden milyonlarca yıl boyunca taşınmış olması çok güzel değil mi?
  • "australopithecus" = "güney maymunu" (fosilleri güney afrika'da bulundugu için...) bunlarin bi de "a. robustus", "a. afarensis" gibi alt kollari vardir ki, aralarindaki farklar nedir, bilemeyecem, yazamayacam...
  • tüm alt türleri insanın atası değildir, boisei, robustus gibi türler zeka gelişimi yerine güçlü çene ve kaslı vücut gelişimine dönmüş, günümüz insansımaymunlarının atası olmuşken bir kısmının (afarensis) soyu tükenmiş, africanus ise afrika'da dolanmış, bir yandan da insana doğru evrimine devam etmiştir. 1 metre civarındaki boyları, maymunlarınkine benzer gırtlak yapıları, küçük beyinleriyle australopitheci insana gerçekten fazla benzememekteydiler. ancak ilk önemli aşamayı kaydetmiş, yerde yaşamaya başlamış, kollektif bipedallıktan absolut bipedallığa geçmişler, karmaşık bir sosyal strüktür kurmuşlar ve alet kullanımına başlamışlardı.
  • latince guney* ve yunanca maymun** kelimelerinden olusmustur. onemlidir cunku insana dogru olan evrimde hala maymun ozellikleri tasiyan bir fosildir. 450 cm³'tur beyin hacimleri. cok guzel manti acarlardi.
  • - o önündeki kabarıklık ne senin bakiim???

    - evrim geçirdim ben lucyciğim homo erectus oldum...

    - hadi ordan.. daha homo habilis bile olmadık.. sen yine gölde yıkanan dişi maymunları seyrettin di mi.. kör olmayasıca!!!
  • ırkçılık yapmak için yeterli veriyi sağladıkları da iddia edilir. şimdi efendim nereden çıktı bu ırkçılık derseniz, kafatası hacmi ile düşünsel yetenek arasında ilişki olduğunu düşünmektendir. balina ya da filin bizden zeki olmamasına rağmen daha büyük beyin taşıdıkları bir gerçektir. e nedir? insanlar sürekli bir diğer grubu zeki olmamakla suçlarlar. dar kafatasına sahip avrupalılar * * kendilerini hep asyalılardan * * üstün görmüştür. atalarımızın savaşta attıkları naraları götünden anlayıp barbar demişlerdir. yok efendim neymiş, bar bar bar diye bağırmışız. yalan.

    birleşik devletler'de süper zeki afrika kökenli insanlar da var. asya kökenli insanlar da var. bir sınama yapmışlar. asyalılar daha zeki çıkmış. * e güzel kardeşim. sen gel o sınamayı yurdumda gerçekleştir. aynı kandan olan insanların bir kısmının gerizekalı derecesinde hala oy sandığında süleyman demirel aramasına ne diyeceksin?

    zeka eğitim olayıdır. australopithecus bireyi bugün okul olsa, devam etse, kötü not alırdı belki. ama dal yontmakla değil kaldıraç yapmakla uğraşıyor olurdu.

    içimizdeki australopithecus'lara ithafen.
  • yaklaşık 4.2 milyon yıl önce ortalıkta görünmeye başlamış canlılar. ondan önce 7-4.4 milyona kadar uzanan bir süreçte ape(büyük maymunlar)-hominin geçiş türleri yeryüzünde görülmüştür. 7 milyon yıl öncesinde ise sadece şempanze ve insanın ortak atasının yaşamış olduğu bilinmekte. bunu bir belirtmiş olalım çünkü direkt olarak şempanzeden homininlere geçiş söz konusu değil.

    australopithecuslar, narin yapılı (a. grasil) ve iri yapılı(paranthropus) olmak üzere iki ayrı gruba ayrılır. ve bu iki grubun arasında da bariz farklılıklar oluşmaya başlar. iri yapılıların elmacık kemikleri, kaş kemerleri çiğnemeye bağlı olarak çok daha belirgindir. çünkü tamamen vejetaryendirler ve dişleri bu yüzden insana nazaran çok daha iridir. bu iri tiplerde(paranthropus) herhangi bir kültür ve alet yapımı yoktur. bu bir dezavantajdır. zaten paranthropuslar(iri olanlar) 3.5-2 milyon yıl önce homolarla herhangi bir bağlantı kurmadan dünya üzerinden yok olmuşlardır. fakat narin yapılı australopithecusların(a. anamensis, a. aferensis*, a. garhi, a. africanus) kesin olarak bilinemese de homolarla bir bağlantısı olduğu düşünülmektedir.

    narin yapılı australopithecuslarda yüzdeki belirgin kemikler daha yumuşak bir geçiş halini alır. küçük memelileri de avlayıp beslendikleri ve leş yedikleri düşünülmektedir. aynı zamanda bu demin saydığım türlerin bazılarında standart sivri taş aletler ve kültür yapımı görülmektedir. bu da çok iyi bir avantaj.

    genel olarak australopithecusların en önemli özellikleri iki ayak üzerinde durabilmeleridir. ağaçtan tam olarak ayrılmamalarına rağmen iki ayak üstünde yürüyüp koşabiliyorlardı. ağaç yaşamını ise tam olarak terk etmemelerine kanıt olarak ayak başparmaklarının diğerlerine paralel olarak uzanmaması, hala biraz ayrık durması gösterilir. aynı zamanda elleri de tamamen düz değil, yine dal tutacak şekilde biraz daha eğimlidir. yani ağaç yaşamı henüz terk edilmemiştir, bu özellik sadece homo cinsinde %100 olarak ortaya çıkacaktır.

    şempanzelerin aksine, ama insanınkine benzer şekilde, dıştan içe doğru eğik bir açıyla inen bir uyluk kemiğine sahip oldukları görülür. çünkü australopithecuslar ve homolar iki ayak üzerinde durdukları için kalçaya fazladan yük binmektedir. fakat şempanzeler ve diğer iri maymunlar 4 ayak üstünde hareket ettikleri ve dolayısıyla yük hafifletildiği için böyle bir durum yoktur. uyluk kemikleri düz olarak iner.
    insana doğru gidildikçe üstüne yük binen pelvis biraz daha genişlemiştir. bu da büyük beyinli yavruların doğumuna(en azından insanda, çünkü australopithecusların beyin hacmi homo sapiensin beyin hacminin 1/3'üne denk gelir) zemin hazırlamış olur.

    düzeltme: yine eksik kelime
  • günümüzden yaklasık 4 milyon yıl önceden 1 milyon yıl öncesine dek olan dönemde afrika'da yasamıs insan benzeri canlılar.
    insanın atası olarak kabul edilirler. australopithekler bilinen en eski hominid fosilleridir.

    güneyli maymun olarak da isimlendirilen australopithekler, dik durmayı, ayakta yürümeyi ve basit tas aletler yapmayı basarmıslardır.
    olasılıkla basit tahta aletler de yaptıkları düsünülmektedir ancak bunlar varoldularsa da hiçbir iz bırakmadan kaybolmus olası aletlerdir.

    beyinleri modern insan beyninin %35i kadardır. boyları 1,20 ile 1,40 arasındadır.
    erkekler disilerden diğer hiçbir dönemde disi ile erkek arasında olmadığı kadar büyük bir farkla daha iridir. modern hominidlerde erkek-disi boyut farkı %15 oranında iken australopitheklerde bu oran %50 civarındadır.

    bu prototip insanlar sıcak ekvator ormanlarında, zorlayıcı bir barınma gereksinimi duymadan ve ates kullanmadan yasamıslardır.
  • paleolitik çağ'da yani bundan 3,5 milyon yıl önce yaşamış canlılardır.

    ormanda yaşayan primatların ki primatlar 4 ayakları üzerinde dolaşırlarmış, ormandaki hayvanlar arasındaki egemenlik savaşına katılmayı gözlerinin yememesi, ormandan kaçmaları ve savanlarda yaşamaya başlamaları ile artık 2 ayakları üzerinde dolaşmayı başarmaları sonucu ortaya çıkmış bir türdür.

    ayrıca
    bu tür zatı alime meksika yemeği kazandırmıştır...

    (ara: iddia)
  • yillar yillar once, dunya tek bi kara parcasi barindirir, avustralya da guney afrika'ya yapisikken ilk once simdi avustralya adi verilen yerde ortaya cikan ama ordaki (bkz: aborigini)lerin onlari kayalardan kaziyip yemesi sonucu nesilleri tukenen, sonra simdiki guney afrika'da yeniden hortlayan (bkz: hortlamak) bi hominid fosili..
hesabın var mı? giriş yap