• 1994 lerden hatırladığım 1997 de bi kaç kere uğradığım 99dan sonra pek sevdiğim yer haline getirdiğim ondan sonra çıkmadığım, tadilatıyla yıkıldığım kapanınca darma dağıldığım, beni bilakis ben yapan mekan. 2003 yılında internet sitesi bile yapmaya çalıştığım güzide mekanım. hayatımın anlamı. patlak rock barım-dı .

    2003 yılında yazdığım bir yazıydı. hatta argusta masada yazdığım bir yazıydı.
    ----
    argus: bursa-heykel civarında (heykelin resmi dairelerdeki adı atatürk anıtıdır) saat kulesinden aşağıya doğru inen inönü caddesi üzerinde hemen sol tarafta çıkmaz sokak görüntüsüne sahip bir kuytuda ,bir köşesinde tekel bayii diğer köşesinde bir emlakçı yer alan kapı komşusu bir kıraathane olan bursa’nın güzide rock bar’ı.

    kapının üst tarafında kırtasiyelerde satılan renkli harflerle (bizimkiler soluk yeşil) yazılmış bir rock yazısı bulunmakta olan barımızın tabelasında “sohbet- argus bar” ibareleri yer almaktadır. barımızın kapısı son değişiklikle pvc doğrama yapılmış olup flotal cam aynaya sahiptir. girişte solda barımızın kalbi olan fıçı bira dolum istasyonumuz sol altta mini buzdolabımız ve hemen üstünde müzik sistemimizi oluşturan winamp penceresine sahip mp3 çalan ve başka hiçbir işlem yapmamış olan bilgisayarımız yer almaktadır. barımızın demirbaşı altta verilmiştir:

    5 adet masa (gri) kaplamalı

    16 adet sandalye (üzerlerinde her sedirde bulunan 30x30 boyutlarında ufak kilimler var)

    4 adet sehpa (tabure keyfini yaşayanların içkilerini koyabilmeleri için)

    17-? adet tabure (tabureler kapı önü tayfası dolayısıyla yer değiştirdiğinden hiçbir zaman tam sayıları bilinemez)

    1 adet tablo (bizim naci’nin (emre) eline sağlık)

    2 adet duvar halısı (elvis resimli -örme- hafif tozlu. kral görse ağlardı)

    1 adet bar taburesi (duvara yapışık 30x450cm ölçülü mutfak tezgahı kılıklı mermer tezgah için)

    1 adet arçelik klima (bugüne değin çalıştığına tanık olmadım, ya da çok sessiz çalışıyor)

    1 adet mutfak pervanesi (tüm lokanta camlarında görebileceğiniz kırmızı pervaneli klima vazifesi gören şey)

    1 adet efes takvimi (bu yıl ki hatun çok haşin bakıyor)

    1 adet tuvalet (içinde lavabo ,sifon, ayna falan yok en mühimi çeşme yok)

    3 adet su dolu pet şişe ( tuvalette su yok demiştim)

    2 adet ernet (hoş koku salan kimyasal: su akmıyor dememiş miydim!)

    3 adet flüoresan (mor ışık salarak ortama egzotiklik katıyorlar ve altlarında küçük fosforlu süsler asılı)

    2003 yılı ağustos ayı itibariyle efes fıçı bira ve coca cola 1.500.000 tl. ayrıca servis almak zorunlu ve birde parayı bira geldiği zaman veriyorsunuz .duyurulur!

    işletmeden sorumlu 2 hacı var. büyük hacı eskiden servise felanda bakardı ama artık yalnızca küçük hacı ilgileniyor . büyük hacı konusunda pek emin değilim ama küçük hacının hacılığı kişisel konuşmalarımla tasdik olunmuştur.

    kapının üstündeki kolonda “tout va bien” yazılıdır, eskiden girişte sol duvarda “dring till you drop”diye bi yazı vardı. birde eskiden felç diye bi içki vardı. bira 750 iken o 1 milyondu. 2 adet felç’i arka arkaya içen sağlam içici arkadaşlardan birinin deneyimine dayanarak bu meretin hakikaten sert bişii olduğunu biliyordum. o günlerde bi de “happy hour” vardı. bira 750’ydi demiştim ya ,1 saat boyunca 500 oluyordu. yalnız uyuz olduğum şey benim gibi sürekli kola içen bi tipin, o saatte de kolayı 750’ye içmesiydi. içimde hala yaradır.
  • 38 yıllık wishbone ash mucizesi. bugün iron maiden gibi bir "yaşayan efsane"ye sahipsek bu albüm sayesindedir. ben demiyorum kendileri söylüyor.

    edit: 43.

    edit: 48.
  • bursa'nın belkide ilk ve tek metal çalan barı(ydı). küçük ve epeyce pis sayılacak bir mekan içinde, 4-5 masa, bir çek yat ve müziği duyurmak adına bir kaç patlak kolondan oluşan yarı bilgisayar destekli müzik sisteminden ibaretti. ilk açıldığında rakip sayılabilecek tek yer resimli bardı ki o zaman resimli bar şimdiye göre rock ve metal e daha az ağırlık verirdi. argus ise sırf metal çaldığından birden bire tüm ilgiyi üzerine çekiverdi. kış sezonu öğrencilerde bursaya geri dönünce, geceleri biraz geç gelirseniz içeri girmeniz mümkün olmaz, geyiğinizi kapının önünde kıçınız dona dona döndürürdünüz. gerçi içeriside, kalabalık yüzünden pek iç açıcı olmazdı. iş bilen vatandaşlar, yayılan kötü koku yüzünden tuvaletin hemen yanındaki masaya yerleşir, böylece hem tuvaletin boşalmasını bekleyen güzel hatunları (bkz: argus kızı) keser hem de koku yüzünden kimse yaklaşmadığı için nispeten rahat bir yerde oturmuş olurdunuz, kokuya da yarım saatte alışırsınız zaten sorun değil.

    bira olayı tamamen efsanelerden ibaretti. kimisi gerçekten su katıldığını idda ederken, kimisi de kötü bir markanın en kötü birasını sattığını o yüzden ucuz olduğunu söylerdi, bu konuda kesin bir bilgi asla edinilemedi. tabi birde happy hour olayı çıktı sonradan. bir sebepten işler azalmaya başlayınca, işlerin düşük olduğu saatte harika bir pazarlama strateji geliştirildi. akşam 19 ve 20 saatleri arasında bira daha ucuzlatıldı. saatin 20 ye 2 kalayı gösterdiği vakit gençler aynı anda 7-8 bira alarak durumu daha da renklendiriyordu. bardaklar ise bira sayesinde kendi kendine steril hale gelip yıkanıyordu.

    müzik olayının espiris bambaşkaydı, çalan şey metal olduğu kesindi, ama patlak kolonlar yüzünden bazı şarkıların ne olduğunu anlamak kimi zaman zorlayıcı olabiliyordu. gerçi bir dönem kolonlar için iyileştirme yapıldıysa da o da pek uzun sürmedi. ayrıca çalan şarkıların sıralamasında herhangi bir uyum olması gerekmezdi. önce black sonra doom ve bir sonrasında trash dinlemek gayet olağan bir durumdu ve kimse durumdan şikayetçi değildi. eline yeni bir grubun kasedini eline geçiren gencin koşarak buraya gelmesi ayrı bir hava atma hareketiydi, karizmaya karizma katardı. mekanın sahibi ya da işletmecisi olan hacı abi hemen hemen tüm popüler parçaların isimlerini ezbere bilir, hatta sürekli müşterilerinin sevdikleri şarkıları da bilir canı güzellik yapmak isterse, kasette hemen parçayı bulur ve çalardı, tek sorunu şarkı isimlerini telaffuzunda biraz tuhaflık vardı (ne yazılırsa öle okurdu). bilgisayar desteğiyle parça çalma işini hızlandırmadı değil ama kasetteki tat olmadı hiç bir zaman.

    barın kapanma vakti gelince, hacı abi kendi sevdiği su katılmamış arebesk şarkıları çalmaya başlardı. buna dayanamayan bazı metal sever genç kesim ortamdan hemen kaçar, geriye kalanlar ise hacı abiye biralarıyla eşlik eder, saat 12 yi bulunca tüm tayfa hacı abinin kepenkleri indirmesine yardım ederdi.

    yardım sever paylaşımcı öğrencileri çoktu. izmir'den bir araştırma konusu için bir kaç günlüğüne bursa'ya gelmiş bir öğrenci, tavsiye üzerine ilk durak olarak argus'a gelmiş ve kalacak eve ihtiyaç duyduğunu beyan etmişti. kaçtane ev talebi aldı bilinmez ama burası sayesinde her öğrenci gecenin sonunu getirebilecek bir ev bulabiliyordu.

    sonrasında bir şekilde, tadilat yapılacak diye kapatıldı. açıldığında ise bira evi olarak hayatına devam etti ki halen de o şekilde devam etmekte. ardından bir çok yerde farklı farklı zamanlarda rock bar sınıfında yerler açılmaya başlandı. bırakın metal müziği rock müziği bile genelde çalmayan yerlerde tabi ki argusun eski müşterileri rahat edemedi. hiç bir yerde o samimiyeti, öyle kirli bir, sıkıntılı, basık, dağınık mekanda buldukları rahatlığı bulamadı ve bulamamakta. şimdilerde sadece argusta tanışmış bir kaç arkadaşın arasında muhabbet mezesi olarak kullanılmakta ve özlenilmekte.
  • wishbone ash'in mükemmel ötesi, klasiklesmis albümü. içindeki 3'leme muhteşemdir.(king will come, warrior, throw down the sword). albüm adini mitolojideki çok gözlü bir savaşçıdan alır.
  • müziğe erişiminin kasetlerle sağlandığı dönemin vazgeçilmez barı.

    internet yeni yeni yayılmakta. cd denilen naneyi alsanız da kopyalamak, riplemek gibi aktiviteler cd yazıcıların fahiş fiyatları nedeniyle cazip değil. mp3 denen teknolojiden bihaberiz, elimizde sadece 90'lık ve 120'lik kasetlere çekilmiş albümlerimiz var. müzik kültürümüz erişebildiğimiz kasetlerle beraber artmakta, haliyle oldukça yavaş bir gelişim var.

    argus ve hemen karşısındaki inegöl pasajında hizmet veren şenol hms müzik arşivimizin ve dağarcığımızın gelişimi için o dönemde vazgeçemediğimiz iki yer. argus'un avantajı ise alkol servisinin de olması tabii. elimize para geçtikçe şenol hms'ye gider, barış abi'nin kataloğundan albüm seçerdik.

    seçtiğimiz albümlerin kasetlere aktarılıp, hatmedilmesinden sonra ise en beğenilen parçalar onca gürültünün içersinde walkmanlerle ayarlanıp barda kim varsa artık ****teslim edilir, " hacı tam şarkı arasına ayarladım, a yüzünü tak başlat" denilerek, masaya geri dönülürdü. masa dediğim de tabureden hallice ha, yanlış anlaşılmasın. seçtiğimiz şarkı çalınınca da haklı bir gurur yaşar, falso vermeden eşlik etmeye çalışırdık.

    varsın bardaklar yıkanmasın, yerler leş, tuvaleti pis olsun. varsın kızları vermesin. bir neslin müzik kültürünün gelişmesine çok yardımcı olmuştur. bazı arkadaşlar***hem ev ortamında , hem de argus'ta mütemadiyen tekrarlanan istekleri sayelerinde black metalden tiksindim, bana da yaptıkları en büyük iyilik budur heralde.

    ziv ziv ziv kafam götürmüyor hala, tiynetini sktiklerim *
  • bu albümü ilk dinlediğim günü hatırlıyorum. önce side one. time was, sometime world... o sırada arkadaşımla gtlaktan konuşuyoruz. tek tek her şarkıyı harikaymış diye yolladım. ikinci tarafa geçtim sonra. bir süre benden haber alınamadı tabii. the king will come'la başlıyor ve bitene kadar nefessiz kaldım. nasıl bir armoni..

    dün konsere bu albümle girdi zaten.. ah ah. bir barda dinlediğim en iyi konser.
  • bursa tarihinde gelmiş geçmiş en iyi rock bardır.
    evet pistir ufaktır ama orada takılmış bir insan başka bir barda mutlu olamaz.
  • kapak resminde hafiften hafiften darth vader'i andiran bir adam bulunan wishbone ash albumu
  • bursa'nın arap şükrü sokağına açılacağı söyleniyor. tarih olarak 1 kasım vermişler ama eski orjinal havanın yanına yaklaşabileceğine dair zerre umudum yok. şimdiki nesilden kim patlak kolonlu, yıkanmayan bira bardaklı, tuvalet kokulu, pis koltuklu bir bara gitmek ister bilmiyorum.

    biz gidiyoduk ama alternatifi yoktu yani metal çalan ve ucuz birası olan bar yoktu o zamanlar. gerçi şimdi düşündüm de bursa'da yine öyle mekan yok. birayı ucuz yaparsa yine tutma ihtimali var, aksi halde metalci adam pahalı biraya gitmez, gider evinde arkadaşlarıyla dinler müziğini, içer birasını.

    her durumda açılışına gidecem mi? açılırsa kesin ordayım, beklerim.
  • bir sürü gözü olan mitolojik kahraman. hermes tarafından öldürülmüştür.
hesabın var mı? giriş yap