• ingilizce’de feel-good movies olarak adlandırılan, genelde pek ciddiye alınmamalarına rağmen arada bir iki doz almanın herkese iyi geleceğini düşündüğüm filmlerdir. benim komedi, romantik komedi, animasyon ve aksiyon türündeki önerilerim şu şekilde:

    (bkz: the terminal)
    (bkz: inside out)
    (bkz: the holiday)
    (bkz: barselona, barselona)
    (bkz: ratatouille)
    (bkz: yesterday)
    (bkz: we’re the millers)
    (bkz: horrible bosses)
    (bkz: game night)
    (bkz: a rainy day in new york)
    (bkz: les combattants)
    (bkz: just go with it)
    (bkz: click)
    (bkz: spy)
    (bkz: kick-ass)
    (bkz: rush hour)
    (bkz: bad boys)
    (bkz: beverly hills cop)

    edit: vay anasını debe’ye girmişim! sabah kalktığımda pencereden kar görmüş gibi sevindim. hepinize teşekkürler arkadaşlar :)
  • hiç de depresyonda olmayan insanların izledikten sonra "ehe ehe, nasıl da mutlulukla doldum, depresyonda olsaydım çıkmıştım heralde şu dakika itibariyle" dediği filmlerdir. ulan, mutlusun zaten, ne izlesen "ehe ehe" diyeceksin. halbuki gerçekten depresyonda olan birisine ters tepecek o kendisinin sahip olmadığı aşk, süper arkadaş grubu, çıkamadığı yolculuk, umursayamadığı küçük mutluluklar üzerine filmler. komedi filmine gülmekle mutlu olmak aynı şey mi sanıyorsun? diğer yandan "depresyona sokan filmler" listen de vardı senin. film izleyerek girilen depresyondan başka ne şekilde çıkılır, sen de haklısın tabi.
  • bir paylaşım da benden olsun diyerek nacizane 10 film tavsiyesinde bulunayim;

    not: sıralamaya çok takılmayın. şimdiden keyifli seyirler.

    1) step brothers (2008)

    tür: komedi/dram

    kısa özet: 39 yaşında annesinin yanında yaşayan bekar bir adam ve 40 yaşında babasının yanında yaşayan bekar bir adam, anne ve babalarının evlenme kararı almasıyla üvey kardeş olurlar. birbirlerinden o kadar nefret ederler ki sürekli kavgaya tutuşurlar. ta ki anne ve babalarının evlilikleri riske girene kadar. ikilinin ayrılmasını istemeyen kardeşler onları yeniden bir araya getirmek için birlik olurlar.

    oyuncular: john c. reilly, will ferrell, mary steenburgen, richard jenkins, adam scott, kathryn hahn

    step brothers (fragman)

    imdb linki: https://imdb.com/title/tt0838283/

    2) the break-up (2006)

    tür: romantik/komedi

    kısa özet: brooke ve gary, iki yıldır chicago'da yaşayan bir çifttir. brooke, gary'nin sorumsuz davranışlarından sıkılır ve artık kendisine değer vermediğini düşünerek gary'den ayrılma kararı alır. gary ise bu duruma içten içe üzülse de, yapısı gereği güçlü görünmek ister ve bu karara rest çeker. karşılıklı çekişmelere dönüşen bu oyun, biri pes edene kadar devam edecektir.

    oyuncular: vince vaughn, jennifer aniston, jon favreau, cole hauser, justin long, john michael higgins

    the break-up (fragman)

    imdb linki: https://imdb.com/title/tt0452594/

    3) we bought a zoo (2011)

    tür: komedi/dram

    kısa özet: eşini kaybetmiş bir baba, iki çocuğu ile beraber yeni bir hayata başlamak için doğayla bütünleşen büyük bir ev alır. ancak seçilen ev eski bir hayvanat bahçesini de içinde barındırır. neredeyse kapanmak üzere olan bu hayvanat bahçesini yeniden canlandırmak için oranın müdürüyle el ele verirler.

    oyuncular: matt damon, scarlett johansson, benjamin mee, maggie elizabeth jones, colin ford, thomas haden church

    we bought a zoo (fragman)

    imdb linki: https://imdb.com/title/tt1389137/

    4) les choristes (2004)

    tür: müzikal/dram

    kısa özet: müzik öğretmeninin tayini, çoğunluğunu fakir ve kimsesiz çocukların oluşturduğu yatılı bir okula çıkar. bu okuldaki çocuklar disiplinsiz ve haytadır. okul müdürü, disiplini sağlamak için hücre cezası, dayak cezası gibi sert uygulamalarda bulunsa da disiplini getiremez. müzik öğretmeni ise daha önce görülmemiş bir yöntem uygular.

    oyuncular: gérard jugnot, françois berléand, jean-baptiste mauiner, kad merad

    les choristes (fragman)

    imdb linki: https://imdb.com/title/tt0372824/

    5) downsizing (2017)

    tür: bilim-kurgu/dram/komedi

    kısa özet: dünyadaki kaynakların sınırlı olması, gelecek adına tehdit oluştururken, bir bilim insanı buna çözüm olarak; insanların dahi boyutlarını küçültecek bir teknoloji icat eder. küçük insanların yaşadığı dünyada boyutsal farklılık sebebiyle refah vardır. dış dünyada 150 bin dolar, küçük dünyada 15 milyon dolar etmektedir. paul ve audrey çifti ise yıllardır ev almak isterler ancak tüm birikimleri 150 bin dolar'dır. küçülen insanların mutlulukları ve refah düzeyi onları etkiler ve bir karar alırlar. ancak biri bu kararı uygulamaktan son anda vazgeçer. diğeri ise bunu kabullenip, küçük dünyayı keşfetmeye başlar.

    oyuncular: matt damon, hong chau, kristen wiig, christoph waltz, jason sudeikis, udo kier, laura dern

    downsizing (fragman)

    imdb linki: https://imdb.com/title/tt1389072/

    6) mr. popper's penguins(2011)

    tür: komedi

    kısa özet: tom popper, eşinden boşanmış iki çocuklu bir babadır. hayatı, işi ve çocukları arasında giderken, babasının vefatı üzerine kendisine miras kaldığını öğrenir. bu miras ise 6 tane penguendir. tom bu penguenleri bakamayacağını düşünerek bir hayvanat bahçesine vermek ister ancak çocukları bu penguenleri sevince kararından vazgeçer. başta çocuklarıyla arasını düzeltmek isteyen tom, zamanla penguenleri sevmeye başlar. onların yaşayabilmesi için her şeyi feda eder.

    oyuncular: jim carrey, carla gugino, madeline caroll, henry kelemen, angela lansbury, philip baker hall, ophelia lovibond

    mr. popper's penguins (fragman)

    imdb linki: https://imdb.com/title/tt1396218/

    7) it could happen to you (1994)

    tür: romantik/dram/komedi

    kısa özet: herkes tarafından sevilen bir polis memuru, fakirlikten dem vuran eşine uyar ve 64 milyon dolarlık büyük çekilişe katılır. bir gün kafede kahve içer ancak garsona bahşiş verecek parası çıkmaz. cüzdanında bileti görünce, ortaya çekiliş ikramiyesinin yarısını koyar. garson bunun neredeyse imkansız olduğunu bilir ama bahşiş alamadığına da içerlemez. ancak kader o ki bilet tutar ve olaylar üç kişinin de hayatını değiştirir.

    oyuncular: nicholas cage, britget fonda, rosie perez, stanley tucci, wendell pierce, richard jenkins

    it could happen to you (fragman)

    imdb linki: https://imdb.com/title/tt0110167/

    8) mrs. doubtfire (1993)

    tür: komedi/dram

    kısa özet: eşinin kararlılığı sonucu boşanmayı kabul eden bir adam, çocuklarının velayetini de bu davada kaybeder ve bir daha asla göremeyecektir. gazete bir ilan görür, bu ilanda eski eşi, evde çocuklara dadılık da yapabilecek bir hizmetçi aramaktadır. adam kendini dadı kılığına sokar ve eski evine sızar. amacı, dadı kılığında hem çocuklarını görmek hem de karısına kendisini sevdirmektir. nitekim işler hiç de yolunda gitmez ve aksilikler ardı ardına gelir.

    oyuncular: robin williams, sally field, matthew lawrance, lisa jakub, mara wilson, pierce brosnan,

    mrs. doubtfire (fragman)

    imdb linki: https://imdb.com/title/tt0107614/

    9) rain man (1988)

    tür: dram

    kısa özet: charlie, zengin bir ailenin çocuğudur. babasının ölümü üzerine, tek varis olarak mirası alacağına dair hayaller kurar. oysa babası kendisine sadece 1949 model bir araba bırakmıştır. kalan servetinin tamamını ise, o güne kadar charlie'nin varlığından bile haberdar olmadığı otistik dahi ağabeyine bırakmıştır. charlie mirastan vazgeçmez ve üvey ağabeyi raymond ile tanışır.

    oyuncular: dustin hoffman, tom cruise, valeria golino, jake hoffman, bonnie hunt

    rain man (fragman)

    imdb linki: https://imdb.com/title/tt0095953/

    10) tag (2018)

    tür: komedi/aksiyon

    kısa özet: çocukluklarından beri elim sende oyununu oynayan 5 arkadaş, her yıl belli bir zamanda bu oyunu oynamaya devam eder. içlerinden biri vardır ki, daha önce kendisine hiç dokundurtmamıştır ve bu başarıyı sonuna kadar korumak ister.

    oyuncular: jeremy renner, john hamm, ed helms, isla fisher, jake johnson, annabelle wallis, rashida jones, leslie bibb

    tag (fragman)

    imdb linki: https://imdb.com/title/tt2854926/
  • kendini berbat hissedenler için 27 film tavsiyesi

    kısa bir not: buraya sansür, şuraya kısıtlama, oraya tehdit vs.
    kaçınılmaz son yaklaştıkça dozajı arttırılan medya manipülasyonu, algı oyunları, verilen gözdağları, sallanan parmaklar, edilen hakaretler, hukuksuz hamleler, şuursuz söylemler vs.
    b u n l a r ı n... h i ç b i r i... o n l a r ı... k u r t a r a m a y a c a k !
    (bkz: durduramayacaklar halkın coşkun akan selini)

    entry başlangıcı: şubat’ın 6'sından beri berbat bir ruh hali içindeyim. yaşadığım şehre sığınan depremzede ailelere yardım etmek için 1,5 aydır oradan oraya koşturuyorum. bitkinim. yorgunum. ama fiziksel olarak değil, zihinsel olarak... o acı günden beri kaçta uyuduğumu ya da kaçta uyandığımı hiç bilmiyorum. boğucu bir atmosferle kaplanmış boşlukta süzülüyor gibiyim. tadım yok. tuzum yok. herhangi bir işe kendimi veremiyor, bir şekilde kendimi vermeyi başarsam bile konsantrasyon konusunda devamlılık sağlayamıyorum. hele şu deprem sonrasındaki süreçte bile fırsatçılığından ödün vermeyen, empati duygusu tamamen körelmiş, dini imanı para olmuş or*spu evladı kapitalistler ve onların statü kazanmasında onlara yardakçılık eden ezik yaradılışlı tipler yok mu... beni hepten hayattan soğutuyor. ne yalan söyleyeyim, bazı anlar geliyor ve "yaşamayı sürdürmek ne saçma bir çaba," gibi düşünceler doluşuyor zihnime ama hem beni seven insanların hem de hâlâ muhafaza edebildiğim az sayıdaki hayallerimin varlığı sebebiyle hemen def ediyorum onları geldikleri yere. öyle gözüküyor ki john fante'nin toza sor'da "yaşamak yeterince zor, ölmekse büyük iş," diye bahsettiği evredeyim. vakti zamanının en koyu optimistlerinden olan ben, şimdinin en sivri pesimistlerinden biri olmak üzere çünkü önüm arkam sağım solum siyasal islam ve onun sebep olduğu saçma sapan bir gerçeklik. bir arada yaşamak zorunda olduğum bir ahmaklar ordusu, mücadele etmek zorunda olduğum organize bir kötülük ve hoş görmek(?) zorunda olduğum kokuşmuş bir zihniyet... biliyorum, o zihniyet kolay kolay değişmeyecek. değişmesi için öncelikle o zihniyetin beslendiği kaynak kurutulmalı. yani siyasal islam bu ülke topraklarından öyle kuvvetli bir tekmeyle postalanmalı ki bir daha esamesi bile okunmamalı. çünkü son yıllarda en çok duyduğum soru: "neden şunu şunu yapmayı bıraktın?" iken, son yıllarda en çok verdiğim cevap: "heves mi bıraktı bazı otostop çocukları!"

    yaşadığımız tüm acıların sorumlularından hesap soracağımız ve yeniden bir şeylere hevesleneceğimiz günlere kadar* akıl sağlığımı korumak, yaşama motivasyonumu yüksek tutmak ve delice bir şey yapmamak için sinemanın ve edebiyatın içerisinde kaybolmayı tercih ettiğim bu bitmek bilmeyen allahın belası dönemde kendim için yine tasnif ve film izlemeyi sevenler içinse yine tavsiye olsun diye her izlediğimde bana kendimi iyi, mutlu ve motive olmuş hissettiren 27 filmi listeledim. ve tabii insanların gerçek hayatta yansıtmaya muhakkak devam etmeleri gerektiğine inandığım haklı isyanlarını, öfkelerini ya da hırslarını sinemasal bir mastürbasyon hissi sayesinde söndüren tarzdaki feel good movie saçmalıklarına düşman olan sinemasever bir vatandaş olmam sebebiyle bu listeye o tarz mastürbatif bir filmi kesinlikle eklemedim.

    biraz içimi döküp girişi uzattığım için affola. zaten benzer hisleri paylaşmayan ya da hâlâ(!) derdi tasası olmayanlar buraya kadar okumamış ve direkt listeye geçmiştir, diye düşünüyorum.
    bir derdi olan ve onu artık içinde tutamayan herkese selam olsun.
    14 mayıs gecesi sokaklarda buluşmak üzere...

    ---

    27) leningrad cowboys go america (1989) - (aki kaurismäki)
    sekiz kişiden oluşan sibiryali rock grubu 'the leningrad cowboys' üyeleri hem şöhrete hem de daha iyi bir hayata kavuşmak için amerika’ya gitmeye karar verdikten sonra popüler müzisyenler gibi giyinip soluğu new york’ta alır. ancak yol boyunca çalabildikleri her yerde çalmaya çalışan grup için işler pek de umdukları gibi gitmez.

    26) supa modo (2018) - (likarion wainaina)
    aksiyon filmlerini çok seven ve süper kahraman olma hayalleri kuran 9 yaşındaki jo, ölümcül bir hastalığa yakalanıp kısa ömrünün geriye kalan son anlarını yaşaması için kırsaldaki köyüne geri götürülünce, köy ahalisi onun en büyük hayalini gerçekleştirmek için bir araya gelmeye karar verir. kenya sinemasından çıkmış sıcacık, harika bir film.

    25) some like it hot (1959) - (billy wilder)
    1920’li yıllarda chicago’da ayakta kalmaya çalışan iki caz müzisyeni joe ve jerry, bir mafya hesaplaşmasına şahit olduktan sonra kendilerini korumak için kadın kılığına girip sadece kadınlardan oluşan bir müzik grubunun arasına karışırlar. burada ikisi de aynı kişiye, grubun solisti olan ve bir milyarderle evlenme hayali kuran sugar’a aşık olur.

    24) seishun dendekedekedeke (1992) - (nobuhiko ôbayashi)
    yıl 1965. lise öğrencisi takeyoshi fujiwara, ventures'ın "pipeline" şarkısını dinler dinlemez adeta büyülenir ve üç arkadaşıyla birlikte "the rocking horsemen" adlı bir müzik grubu kurar. 60'larda japonya'daki lise ve küçük kasaba yaşamına sıcak, samimi ve komik bir bakış.

    23) temple grandin (2010) - (mick jackson)
    hayatı boyunca, ailesi ve arkadaşları başta olmak üzere, tüm çevresi tarafından yanlış değerlendirilen otistik bir kadınının, onlara unutamayacakları bir ders vererek insancıl hayvancılık endüstrisinde en iyi bilim insanlarından biri haline gelmesinin öyküsü. temple grandin'in gerçek hayat hikâyesi.

    22) the winning season (2009) - (jim strouse)
    boşanmış ve alkol batağına düşmüş eski bir basketbol yıldızı olan bill'e, indina'daki küçük bir lisenin kız basketbol takımı antrenörlüğü teklif edilince onun için hayata yeniden tutunma ihtimali doğar. emma roberts, rooney mara ve emily rios gibi günümüz yıldızlarının henüz popüler olmadan önce başroldeki sam rockwell'e eşlik ettiği samimi bir film.

    21) benny & joon (1993) - (jeremiah s. chechik)
    araba tamirciliği yapan abisi benny ile birlikte yaşayan juniper 'joon' pearl, tuhaf alışkanlıklara ve ritüellere sahip olan zihinsel engelli bir kadındır. kafasının içindeki geniş boşluğu bir şeylerle ilgilenerek doldurmaya çalışırken en az kendisi kadar tuhaf bir adama aşık olur. bu adam, kendine rol model olarak buster keaton'ı seçmiş ve onun gibi yaşamayı tercih etmiş sam'den başkası değildir.

    20) stutterer (2015) - (benjamin cleary)
    yalnız yaşayan bir tipografi uzmanı olan greenwood akıcı konuşmasını engelleyen bir kekemelikten mustariptir ve hayatını zorlaştıran bu özelliği sebebiyle gündelik hayatında fazla konuşmamayı tercih etmektedir. internetten tanıştığı ve uzun zamandır yazıştığı kız arkadaşı ellie günlerden bir gün ona bir sürprizinin olduğunu söyler. sürprizin ne olduğunu öğrenen greenwood'un başından aşağı kaynar sular dökülür. çünkü ellie londra'ya gelmiştir ve en nihayetinde yüz yüze görüşebileceklerini söylemektedir. greenwood yazışmalarla besleyip büyüttüğü aşkının kekemeliği yüzünden azalıp biteceğinden çok korkuyor olsa da artık bununla, yani en büyük korkusuyla yüzleşmek zorundadır. 12 dakikalık bu film, şimdiye kadar izlediğim en etkileyici 2-3 kısa filmden biri.

    19) secrets & lies (1996) - (mike leigh)
    muhafazakâr bir ailenin kızı zenci bir gençten gayrimeşru bir çocuk doğurur. çocuğu evlatlık verir. yıllar sonra kız, sevgi-nefret ilişkisi sürdürdüğü kızı roxanne’le birlikte doğu londra'da yoksulluk içinde yaşayan biyolojik annesini bulur. ve hikâye başlar. 1996 altın palmiye ödülünün sahibi olan secret & lies, hem ingiliz toplumunun genel muhafazakâr tutumu ile '68 kuşağının özgürlük tutkusunun yarattığı çelişkinin hem de toplumsal baskıların karşısında silikleşerek gündelik hayattan sadece ufak beklentileri kalan insanların duygu yüklü hikâyesidir.

    18) linda linda linda (2005) - (nobuhiro yamashita)
    okudukları lisenin rock festivaline 3 gün kala yaşanan talihsiz bir olay sebebiyle gitarist kei, davulcu kyoko ve basçı nozomi gruplarına yeni bir vokalist bulmak zorunda kalır. koreli değişim öğrencisi son'un japoncasının iyi olmaması onları ilkin biraz endişelendirse de en nihayetinde onu gruplarının vokalisti yapmaya karar verirler. festivale hazırlanmak için hevesle pratik yapan dört kız arasında gitgide bir yakınlaşma başlar. zamana karşı bir yarışın da söz konusu olduğu bu hazırlık aşamasında çalıştıkları şarkı ise 80'ler japonya'sının efsane punk-rock grubu the blue hearts'dan linda linda'dır. filmin finalindeki sahne performansı o kadar güzel ki aklıma düştükçe açıyor ve tekrar izliyorum. japon sinemasının kıyıda köşede kalmış hazinesi.

    17) campeones (2018) - (javier fesser)
    marco montes, ispanyol basketbol liginde yer alan önemli bir takımın ikinci antrenörü olarak görev yapan bir basketbol koçudur. kibirli bir adam olan marco bu özelliği yüzünden özel hayatında sıkıntılar yaşamaktadır. bir gün sarhoşken polis aracına çarpınca tutuklanır. hakim karşısına çıkan marco bir seçim yapmak zorunda bırakılır: ya 2 yıl hapis yatacak ya da 90 gün boyunca kamu hizmetinde bulunacaktır. pek istekli olmasa da kamu hizmetini kabul eden marco, zihinsel engelli bireylerden oluşan “los amigos” adlı bir basketbol takımını eğitmekle görevlendirilir. bir yandan eşi sonia ile olan evliliğini kurtarmaya çalışan marco, bir yandan da kamu hizmetini ifa ederken, los amigos'un ulusal paralimpik turnuvasına katılmaya hak kazandığını öğrenir. ilkin bezgin ve isteksiz tavırlar sergileyen marco, kendiyle yaptığı bir muhasebe sonucunda hem kendi sorunlarını çözmek hem de takımı şampiyon yapmak için mücadele etmeye karar verir.

    16) mitt liv som hund (1985) - (lasse hallström)
    ingemar, ağabeyi, hasta annesi ve köpeği sickan'la yaşayan küçük bir çocuktur. devamlı onunla uğraşan ve ona kötü şakalar yapan ağabeyiyle pek anlaşamayan ingemar, yaz tatilinde annesinin dinlenmesi için küçük bir kasabada yaşayan dayısının yanına gönderilir. dayısının yaşadığı kasabada, bir cam atölyesinin işçileri, çılgın bir heykeltıraş, durmadan çatısını tamir eden bir kasabalı, zamanını futbol oynayıp boks yaparak geçiren kasabanın çocukları, bir erkek kadar iyi futbol oynayan ve ingemar'a özel bir ilgi duyan saga isimli bir kızla yepyeni bir hayatı tanımaya başlar. ingemar, bütün yaşadıklarını annesine anlatmak üzere aklında tutmaktadır. fakat yaz bitip, annesinin yanına döndüğünde, hiçbir şeyin eskisi gibi olmadığını fark eder. aile, dostluk, ergenlik ve ölüm üzerine, bir çocuğun meraklı ve masum bakışını yansıtan duyarlı ve yürekleri ısıtan bir film.

    15) vi är bäst! (2013) - (lukas moodysson)
    yer stockholm, sene 1982. mevzu punk, ergenlik ve dostluk... 13 yaşındaki üç arkadaş (bobo, klara ve hedvig) sokakların tozunu attırıyor. oldukça cesurlar, çetin cevizler ve güçlüler ama bir o kadar da akılları karışık ve acayipler. çok küçük yaşta kendi başlarının çaresine bakmak zorunda kalmışlar. herkesin "punk öldü" dediği dönemde bu düşünceyi reddederek bir punk grubu kurarlar. ancak işin ilginç yanı şudur ki, üçü de herhangi bir enstrüman çalmayı bilmiyordur. yönetmen lukas moodysson filmi için şöyle diyor: “tüm kanıtlar aksine işaret etse de hayatın yaşamaya değer olduğunu gösteren bir film yapmak istiyordum; yaptım.”

    14) arsenic and old lace (1944) - (frank capra)
    yorgun tiyatro eleştirmeni mortimer brewster’ın yalnız ve yaşlı adamlara zehirli içki içiren iki halası, boris karfoff’a benzeyen sosyopat bir kardeşi, kendini teddy roosevelt sanan bir başka çatlak kardeşi, yeni evlendiği sabırsız bir eşi ve herşeyi yoluna sokmak için sadece bir gecesi vardır. arsenic and old lace: frank capra tarafından joseph kesselring’in 1941 tarihli brodway oyunundan uyarlanan muazzam bir komedi klasiği.

    13) la belle époque (2019) - (nicolas bedos)
    film, hayatının en unutulmaz zamanına geri dönme şansı bulan bir adamın hikâyesini konu ediyor. altmışlı yaşlarında olan victor, hayal kırıklığına uğramış bir adamdır ve hayatı, antoine adında bir girişimci ile tanıştıktan sonra bambaşka bir hal alır. antoine, victor’a hayatının bir dönemine geri dönme fırsatı sunar. bu büyük fırsatı değerlendirmek isteyen victor, hayatının en güzel dönemine, bundan tam 40 yıl önce hayatının aşkı ile tanıştığı güne geri dönmek ister.

    12) the blues brothers (1980) - (john landis)
    jake blues hapisten çıkar çıkmaz kardeşi elwood ile birlikte çocukluklarını geçirdikleri yetimhaneyi ziyarete giderler ve orada eski öğretmenleri rahibe mary stigmata’dan korkunç gerçeği öğrenirler: 11 gün içinde 5000 dolarlık bir ödeme yapılmadığı takdirde yetimhane kapatılacaktır. jake ve elwood bunun üzerine eski müzisyen arkadaşlarını bir araya getirerek bir konser düzenlemeye karar verirler. bunu yaparken şikago’nun altını üstüne getirecek, peşlerinde bir polis ordusu ve naziler varken müthiş bir serüvene girişeceklerdir.

    11) rang-e khoda (1999) - (majid majidi)
    küçük muhammed tahran'daki bir körler okulunda yatılı olarak eğitim görmektedir. kör olarak doğmuştur ve çevresindeki dünyayı hem dokunarak hem de işiterek anlamaya çalışmaktadır. okulu yazın tatile girdiğinde babası onu almak ve köyüne götürmek üzere okula gelir. muhammed'in annesi ölmüştür ve babası yeni bir evlilik planlamaktadır. özürlü bir çocuğun evlilik planlarını bozacağından endişelenen baba sürekli olarak ondan kurtulmak için çareler aramaktayken, yazı birlikte geçirecekleri sevecen iki kız kardeş ve yaşlı ninesi köyde muhammed'i beklemektedir.

    10) il sorpasso (1962) - (dino risi)
    kazancakis'in alexis zorbas karakterini andıran orta yaşlı bruno keyifli ve tasasız hayatların temsilcisi bir hedonistken; genç roberto ise mahcup ve tutuk bir hukuk öğrencisidir. sıcak bir yaz gününde geçen öykü, hayalet şehre benzeyen roma’da bir tesadüf sonucu tanışan ayrı dünyaların insanı bu iki adamın yolculuğu etrafında şekillenir: bruno’nun arabasıyla çıktıkları toscana yolunda bruno ve roberto çeşitli kesimden insanlarla karşılaşır, muhtelif konular üzerine tadında sohbetler eder ve birbirlerinin ailelerini ziyaret etme fırsatı yakalarlar.

    9) elling (2001) - (petter næss)
    birlikte yaşadığı annesine karşı büyük bir sevgi ve bağlılık duyan elling, yaşı geçmiş olmasına rağmen halen daha kendine bir hayat kuramamışken, bir de üstüne annesinin ölümüyle de yüzleşince oldukça derinden sarsılır ve kendini bir psikiyatri kliniğinde bulur. orada geçirdiği iki senenin sonunda yeniden dünyayla yüzleşmek zorunda kalan elling, klinikteki oda arkadaşı, seks bağımlılığı tedavisi gören bakir kjell ile birlikte oslo'da küçük bir apartman dairesine yerleştirilir. bir restorana girmenin güney kutbu'nu keşfe gitmek kadar zor olduğunu düşünen ikili için bu yeni hayat, çözülmesi gereken birçok sorunu da beraberinde getirir. azim, gittikçe artan cesaret, biraz yardım ve psikiyatri kliniğine geri dönme korkusuyla elling ile kjell bjarne hayatın zorlu yollarında düşe kalka ilerlemeye başlar.

    8) swingers (1996) - (doug liman)
    hem hayatında hem de kariyerinde çetin mücadeleler veren bir aktör ve aynı zamanda stand-up komedyeni olan mike, kız arkadaşı ile altı yıllık birlikteliğinin sona ermesi üzerine kendini los angeles'ta bulur. melekler şehrindeki amacı pek tabii ünlü bir film yıldızı olmaktır. ancak işler beklediği gibi gitmeyince devreye gözü pek arkadaşı trent girer. trent, mike'ı ortamlara sokup sosyalleşmesine yardımcı olarak ona hem biten ilişkisini unutturmaya hem de hayattan zevk almasını öğretmeye çalışırken, las vegas ve los angeles’taki popüler gece kulüplerinde tek gecelik aşk bulmanın centilmenlikle mümkün olmayacağını anlatır. kısacası trent, arkadaşı mike'a sahnenin yazılı olmayan kurallarını öğretme niyetindedir. ancak ikisinin arasındaki fark açıktır: trent, tek gecelik bir aşk arayışındayken, mike kutsal aşkı aramaktadır.

    7) bande à part (1964) - (jean-luc godard)
    ikisi de hollywood yapımı eski b-filmlerine düşkün arthur ve franz her ne pahasına olursa olsun büyük bir vurgun yapıp zengin olmak isteyen iki yakın arkadaştır. franz yeni tanıştığı genç ve güzel odile'in büyükannesinin evinde gizlediği paralardan haberdar olunca akıllarına bir soygun fikri gelir. ilkin genç kızı ikna etmeleri kolay olmasa da, en nihayetinde onu da yanlarına alıp harekete geçerler. ancak hayat her zaman planlananı vermez. ve bazı sonuçlar beklenenden daha ağır olabilir.

    6) up (2009) - (pete docter & bob peterson)
    rastlantı eseri yolları kesişen iki çocuk, yıllarca sürecek tatlı ve dokunaklı bir hikayenin başkahramanlarıdır. maceracı doğan ve hayattaki her şeye dair çocuksu saf meraklar barındıran ellie’nin tek hayali dünyayı gezebilmektir. carl ise sessizliği ve dinginliğiyle örttüğü maceraperestliği ve kocaman kalbiyle ellie’nin tek isteğini gerçekleştirebilmeyi dilemektedir. iki küçük çocuk büyür, evlenir, yaşlanır... ölüm ellie’nin kapısını çalar, carl ise sevdiğinden kalan tek şeyi, bu çocuksu hayali gerçekleştirmeye koyulur. ancak carl, yolculuğa başladıktan sonra en büyük kabusunu da yanında götürmekte olduğunu fark eder: fazlasıyla iyimser, doğa kaşifi 8 yaşındaki russell.

    5) looking for eric (2009) - (ken loach)
    orta yaş krizi geçiren, karısı tarafından terk edilen, üvey oğluyla alakalı sorunları olan ve postanedeki işinde de birtakım problemler yaşayan futbol fanatiği eric bishop hayatını yeniden rayına oturmaya çalışırken hiç beklenmedik birisi birdenbire ortaya çıkar ve ona bazı tavsiyeler vermeye başlar. eski futbolcu eric cantona artık eric bishop'un hayat koçudur.

    4) flipped (2010) - (rob reiner)
    ikinci sınıfa giden küçük juli, bryce'ın hayatına girmesi ile ilk aşkı tatmış olur. ancak durum bryce için aynı değildir. kızlardan korkan, utangaç ve sıkılgan bryce'ın canı, her ne kadar juli'yi kaybetmek istemese de, kızın ısrarı ve "hayır" cevabını kabul etmemesi karşısında oldukça sıkılmaktadır. aradan geçen altı yıl boyunca juli ve bryce için işler daha da zorlaşır. karşı evlerde oturan ve aynı okula devam eden iki çocuk artık ergenlik çağına girmişlerdir. zaman zaman birbirlerinden uzaklaşsalar da, aralarında asla kopmayan bir bağ vardır. film, wendelin van draanen'in aynı adlı romanından uyarlanmıştır.

    3) down by law (1986) - (jim jarmusch)
    birbirinden farklı üç karakter olan zack, jack ve roberto bir hapsihane hücresinde biraraya gelirler. roberto'nun hiçbir şeyi kafasına takmayan sevimli halleri, ilk başlarda zack ve jack'in çok sinirine dokunsa da aynı hücrede kalmak zorunda olmalarından dolayı bu duruma katlanmak zorunda kalırlar. hapisten kaçmayı kafalarına koyan ikiliye, roberto yardım edebileceğini söyleyince üçü birden bir kaçma planı yapar.

    2) mary and max. (2009) - (adam elliot)
    avustralya'da yaşayan ve alkolik bir anne ile ilgisiz bir babanın meraklı ama bir o kadar da yalnız olan 8 yaşındaki kızı mary, postaneye gittiği bir gün şans eseri bir new york adres rehberi görür. rehberi karıştıran mary, max jerry horowitz isimli bir adama mektup yazmaya karar verir. 44 yaşındaki max, manhattan'daki dairesinde tek başına yaşayan, mustarip olduğu asperger sendromundan ötürü hem dış dünyayı anlamakta hem de çevresiyle iletişim kurmakta zorluk yaşayan bir diğer yalnız insandır. ve bir mektup arkadaşlığı, bu iki insanın hem birbirlerini tanımasını hem de birbirlerinin hayatlarını değiştirmesini sağlar.

    1) the apartment (1960) - (billy wilder)
    new york'taki büyük bir sigorta şirketinde çalışan c.c. baxter yaşadığı bekar evini kaçamak yapmak isteyen şirketin üst düzey yöneticilerine açarak başarı basamaklarını hızlı bir şekilde tırmanmaktadır. bir gün şirketin patronu jeff sheldrake'in eve kendisinin de hoşlandığı asansör görevlisi fran kubelik'i götüreceğini öğrenince kalbi kırılır ancak yine de anahtarı patronuna teslim eder. kubelik, patronların eve attıkları diğer kızlardan farklıdır. hem masum hem de melankolik bir tarafı vardır ve sheldrake tarafından bir anda terk edilince intihara kalkışır, ancak baxter’ın müdahalesi ile hayatta kalır. baxter umutsuz bir sevgi arayışı içindeki bu kıza tutulur.
  • (bkz: oldeuboi)

    sevginin önemi üzerine gerçek bir aile filmi.
  • hangover diyenlere baltayla dalmak istediğim öneri listesi.

    hüzünle karışık aman önce ders alayım öyle mutlu olayım gibi bir motivasyonunuz varsa:

    (bkz: tokyo godfathers)
    (bkz: the darjeeling limited)
    (bkz: le herisson)
    (bkz: waste land)
    (bkz: la leggenda del pianista sull'oceano)
    (bkz: nuovo cinema paradiso)
    (bkz: rusalka)
    (bkz: barfi!)
    (bkz: k-pax)
    (bkz: a man called ove)

    mutluluk öyle kuru kuru olmaz az yol-yordam görelim, başka memleketler gezelim, ay şu müziğin sesini de biraz açar mısınız gibi bir ruh hali içindeyseniz:

    (bkz: latcho drom)
    (bkz: korkoro)
    (bkz: transylvania)
    (bkz: mine vaganti)
    (bkz: le fate ignoranti)
    (bkz: ım juli)
    (bkz: soul kitchen)
    (bkz: life is a miracle)
    (bkz: pane e tulipani)

    lan düşün düşün zaten bunaldık şöyle biraz kafa dinleyelim az da gülelim diyorsanız:

    (bkz: chef)
    (bkz: jeff, who lives at home)
    (bkz: benny and joon)
    (bkz: i love you, man)
    (bkz: submarine)

    edit:
    izledikçe ekliyorum.
  • (bkz: le herisson)

    ben bir daha bu kadar naif bir film izler miyim, hiç bilmiyorum.
hesabın var mı? giriş yap