• normların geçerliliğini ve yaptırım gücünü yitirmesi, değer ve normların hiyerarşisinin bozulması ve değersel bir kargaşanın topluma egemen olması gibi durumlarda anomi, yani normsuzluk hali doğar. başka bir anlatımla, kuralları geçerliliğini yitirmiş ve herkes tarafından benimsenecek yeni kurallar yaratamamış bir toplumda, bireyleri toplumsal bütüne bağlayan bağların kopması haline anomi denir. mertona göre, toplumca tanımlanmış hedeflere ulaşmak için tanımlanmamış davranışlara başvurulmasının zorunlu olduğu durumlarda toplumsal yapı ile kültürel yapı arasında beliren uyuşmazlık, anomiye yol açmaktadır. bu olguya ilk kez dikkati çeken ve deyimi ilk kez kullanan durkheimdır. ona göre anomi, hangi normu izleyeceklerini bilemez hale gelen bireylerin bütünleşmelerini giderek olanaksızlaştıran bir toplumsal düzensizlik ortamıdır.
    bugünün bireyleri, normlarını, içinde yaşadıkları toplumun bütününden çok, yakın ilişki kurdukları aidiyet ve referans gruplarından sağlamaktadır. ters bir oluşumla, kitle toplumunun ve kitle kültürünün gelişmesi, bireyi, yüz yüze ilişkilerin egemen olduğu küçük birincil gruplara itmektedir. ayrıca kitle iletişim araçları, bir süre sonra normlaşan simge ve stereo tipleri yaymakta, böylece kitle içinde kaybolmuş bireyler, bu görüntüleştirilmiş normları uygulayacak toplumca benimsendiğini düşündükleri davranış biçimlerini sergilemektedirler.
  • bir toplumun normlarının etkisizleşmesin verilen ad. çöküntü, karışıklık ya da çatışma olması durumunu gösteren terim. yunan metinlerinde yasasız anlamında kullanılır.
  • anomi durumlarında insanların liderlere olan güveni kaybolur. toplumda iyi yere gelmek için gerekli olan şeylere karşı inanç yitirilir. bir örnek vermek gerekirse; iyi bir yere gelmek için ne gereklidir? eğitim. ama şu an türkiyede insanlar, eğitimin sizi iyi bir yaşama götürmeyeceğine inanır durumdalar, genelde "okusan ne olcak, işsiz kalıcaksın" düşüncesi hakim. onun yerine çocuklarının "sanatçı", "topçu" olmasını istiyorlar. bu bir anomi belirtisidir.
  • (yunanca, isim) dağılma, geçiş veya hızlı değişme dönemlerinde mevcut kaide ve normların tesirini kaybetmesi, toplumu kucaklayan yeni kaide ve normların ortaya çıkmaması yüzünden meydana gelen boşluk, kaidesizlik, normsuzluk, kanunsuzluk, sosyal çözülme.
  • - birbiriyle çelişen kuralların varlığı
    - kuralların açık ve net olmayışı (vergi mevzuatımız gibi)
    - kurallara uymamanın bir yaptırımın olmaması
    - kurallara uymanın gerekliliğine olan inancın toplumda bulunmaması (ki aslında bir parça sonucudur yukarıdakilerin)

    gibi nedenlerle kuralsızlığın yerleşik kültür haline gelmesidir.

    şu an ikincil ilişkiler ağı üzerine kurulmuş devlet organizasyonu ile birincil ilişkilerin baskın olduğu kabile/aile düzeninin ortaya koyduğu kuralların aynı toplumda eş zamanlı etkinliği en temel anomi kaynağımızdır. bir yandan market ekonomisi diğer yandan pazar ekonomisi, aynı ortamı paylaşmakta, anominin altyapıya da hakim olmasını sağlamaktadır.

    kanunlarımız çoğu zaman çelişkilerden ari olmayı başaramamıştır. vergi mevzuatı, gümrük mevzuatı hatta vatandaşın elinde idareye dava açmak üzere gidip kapısını çalması gereken idari yargı mevzuatı öyle kafadan dalınacak, dalınsa bile her baba yiğidin içinden rahatça çıkabileceği bir durumda değildir.

    (önü biraz alınmış gibi görünse de) üç beş yılda bir çıkarılan af kanunları, (önünün alındığını hiç zannetmediğim) vergi afları, yakalanmadan iş tutmanın sevap sayıldığı ilginç bir toplum kültürü kurallara uyanı keriz yerine koymaktadır. yapan yaptığıyla kalmakta, yapmayanlar kendini salak gibi hissetmektedir. ama unutmadan baklava çalmamak gerekir, o zaman devlet tepene biniyor.

    oku oku alim mi olacaksın? devletin malı deniz hede de hödö*, gemisini kurtaran kaptan benden sonra bin tufan, acıma yetime de bilmem ne diye giden burada saymaya başlasan arkası gelmeyecek küçük kasaba üçkağıtçılıkları yaşamımızı işgal etmişken, televizyonda biz hep hırsızı tutarken (ama bakkaldan leblebi çalınca eşşek sudan gelinceye kadar dayak da yerken), yani rüzgar hep bu yandan öbür yana eserken gidişimiz nereye diye bile soramıyorum...

    lanet olsun.

    ayrıca (bkz: burokrasi iyi mi kotu mu tartismasi)
  • kuralsızlıktan,toplumsal normların yokluğundan yahut yetersizliğinden ileri gelen toplumdan bir kopuş,soyutlanış durumu.
    (bkz: emile durkheim)
    anomiyi önlemek için, bir çatı,bir ırk altında toplanma düşüncesinin faşizme yol açtığı öngörülmektedir.
  • en sade biçimiyle "kuralsızlığın kural olması" hâlidir. yöneticilerin kötü yönetimi sonucunda vatandaşlardaki aidiyet hissinin kaybolması, "gemisini kurtaran kaptan" anlayışının yerleşmesini ifade eder. bize gayet tanıdık gelen bu kavramın panzehiri olarak son yıllarda beka söylemi geliştirilmiştir. kabaca söylersek: hiçbir şeye itiraz etmeyin, zira ülke elden gidiyor.

    öte yandan fırsatını bulduğu anda kuralları, normları delecek insan sayısı hiç de az değildir ülkemizde. kohlberg'in ahlak gelişim kuramındaki en alt düzeyi ifade eden itaat/ceza eğilimi, malesef toplumun geneli için geçerli bir durumdur. yani ceza alma ihtimali yoksa ya da düşükse, her türlü kural tanımazlığı gözlemlemek mümkün. bu da her türlü, ülkenin gelişimini baltalayan bir durum. oysa vatanını en çok seven görevini en iyi yapandır sözünü kulağımıza küpe yapmamız iktiza etmektedir.
  • değerlerin yok olması.

    yapılan araştırmalarda çoğu seri katilde anomi gözlenmiştir ki şaşırtmamıştır.
  • bir toplumdaki kurallar ve değerlerle, o toplumda yaşayan insanların amaçları, değerleri vs arasında fark oluşması ve bunun sonucunda da toplumsal dokuların gevşemesi durumudur.

    bu uyumsuzluk sonucu geleneksel normlar zarar görür, toplum kargaşaya sürüklenir ve yozlaşma başlar. olması gereken toplumsal değerlerin değersizleşmesi, eğitimin, kültürün, görgünün para etmemesi, iyi insanlara enayi muamelesi yapılması gibi...

    ben buna (sosyolog arkadaşların affına sığınarak) anormalin normalleşmesi diyorum. bu anormallik durumu bir süre sonra eğitime, kültüre, insan ilişkilerine vs yansır. en basit tabiriyle günümüze uyarlarsak, yeni neslin kendisine aziz sancar gibi bilim adamlarını değil de kurtlar vadisi karakterlerini rol model olarak seçmesi diyebiliriz...
  • ikinci dünya savaşı sonrası amerikan sosyolojisinde harvard ve columbia üniversiteleri arasındaki rekabete malzeme olan kavram. harvardlılar kavramı ingilizce'deki şekliyle 'anomy' olarak yazmayıp fransızca şekliyle 'anomie' olarak bırakmak suretiyle kavramı geliştiren durkheim'ın metinlerini fransızca'sından okuduklarını göstermeye çalışmışlar. abeslik sadece bize özgü değil diyeceğim ama aklıma bizim think tank sosyologları filan geliyor. boğazım düğümlenmiş, memleketin hali için iki damla göz yaşı döküveriyorum klavyeme..
hesabın var mı? giriş yap