• dunyada kar$ilik beklemeden cigborek yapan tek insan.
  • balığın kuyruğu ve kafasını neden hep kendi tabağına koyduğu büyümeden anlaşılmayan kutsal varlık.
  • geçen aksam kofte yaparken kofteleri saydigimi fark ettim ve daha once hic saymadigimi. annenin kaderi kiza demisler, huylari da biraz boyle sanirim. zaman gectikce, kuzularla birlikte kofteleri de sayiyorsun muazzez. bos odalarin isiklarini sondurur oluyorsun.

    kelle basi alti kofteden hesabini yapiyor anne, kendisi sozde sevmediginden yemiyor. ben yemezsem her evladima bir kofte fazla duser diye dusunuyor ve agiz tadiyla bir kofte dahi yiyemeden gidiyor. essek degilsin ya, sen de dusunuyorsun, bu dunyada gun gordu mu annem, yasamadi ki daha hic, ben ona ne verebildim ki, o nereye gidiyor. kapilara baka baka yiyorsun kofteni, anne her an kapidan girip tabagina bir tane daha koyacakmis gibi geliyor; ama gelmiyor.

    arkadaslarin anneleri hakkinda dert yaninca yahut yaninda annelerine ses tonunu yükselttiklerinde onlari sarsip uyandirmak istesen de, eskiden aynisini sen yaptigindan belki biraz mahcubiyetle sesini çikaramiyorsun, idare et diyorsun, içinden keske benimki yasasa da karissa derken. o ne büyük bir lütuf sonradan anliyorsun. özlemek anneyi, sevgisini baska sevgilerde tamamlamaya çalismak, çok tuhaf. özel günlerin hakkinda eskiden beri canlandirdigin resimlerin içine o gün gelince onu asla sigdiramiyorsun, çocukken aklinin ucuna gelmeyecek senaryo senin hayatin olmus, yasiyorsun. haydi otur plan yap simdi yapabiliyorsan yoksa aç zeki müren dinle mihrabim diyerek yüz vurdugun kisileri hatirla, hepsi bir annen ediyor mu..
  • 5 kişilik bir ailede o an için 4 dilimlik pasta varsa "ben zaten bu pastayı hiç sevmem" diyen kişidir.
  • beni üç dört günlük ziyaretinde, her sabah kuşluk vakti işe gitmeme dayanamadığından, bu sabah uykuyla uyanıklık arası "bir gün ben gitsem senin yerine de sen bi güzelce uyusan" demiştir.
  • 2 yıl oldu. 730 gün boyunca her aklıma geldiğinde gözlerim sulandı, burnumun kemiği sızladı. her sıkıldığımda, güzel olan şeyi paylaşmak istediğimde, anneler gününde, doğumgününde, doğumgünümde başkalarının önemli günlerinde senden telefon bekledim. bazı akşamlar rüyama girdiğinde dünyanın en mutlu insanı oldum.

    önemli toplantılarıma hayır duanı almadan girmeye hala alışamadım. tıpkı kandillerde evin telefonunu çevirdiğimde babamın sesini duymaya alışamadığım gibi. karadeniz’e bilet almaya elim bile varmıyor, seni büyüdüğüm evin kapısında görmek istiyorum çünkü hala. soğuk bir mermerle çevrili bir toprak parçasında değil.

    o çok sevdiğim ıspanaklı börekler senin elinden olmayınca birer kor parçasına dönüşüyor. ipek eşarplar bile canımı acıtan birer nesneye dönüştü . “annem beğenir” diyerek alamayacağımı biliyorum artık hayatım boyunca.
    bendeki sarı kafalı , çırpı bacaklı çocuk seninle beraber toprağa girdi.üstünden iki sene geçti acın küllenmedi , küllenmeyecek.

    seni hala çok seviyorum.
  • annemin hastalığı ilerlemeye başladıktan sonra, mesleğim olan kabin memurluğundan ayrıldım.

    bi çok arkadaşım hata yaptığımı söyledi, bakıcı tutmam ve hatta bi bakım evine vermemi tavsiye edenler oldu. böyle düşünenlerle arama mesafe koydum, zamanla da koptum.
    uzakta görevdeyken annemin bana ihtiyacı olduğu zamanlarda, yanında olamamanın sancısını çektim.
    annem bizi tek başına büyüttü. iki kız çocuğu ve fire vermeden, sevgisini esirgemeden hatta fazlasıyla seven, en zor günde, en karanlık günde bile.
    annemin sevgisi olmasaydı psikopat olabilirdim. büyüyünce anladım. çünkü babam da yoktu.
    annem öyle bi dokunulmaz kalkan yarattı ki bize, kendimizi ne ezik ne babasız hissettik.
    sonra zamanla hastalandı.
    sikerler işi gücü dedim verdim istifayı. kariyer yapmak umrumda bile olmadı. annem, anne olmak için dünyaya gelmiş bi kadındı bana göre. şimdi çocuk gibi hatta bebek. benim bebeğim. kafamı dizine dayadığımda hala saçlarımla oynuyo. çok seviyorum seni diyo. tek kurduğu cümle bu. çok seviyorum.
    muhteşem değil mi.
  • 12 saatlik hastanedeki gece nöbetinden sonra, eve gelir gelmez çocuklarına sevdiği yemeği pişirmeye üşenmeyecek kadar fedakar soğan kokulu ellerin sahibidir. aynı anda bu yemeğin yenmesini oturup uykusuzca seyreden pırıltılı, milyonlarca yıldızlı gözlerin sahibi. meleğin yer yüzünde insanda şekil almış halidir.
  • balkondaki kumru yavrularinin uctugunu, zeytinyagli fasulyenin nasil yapildigini, bir uzuntunuzu veya bir sevincinizi paylasmak, halini hatirini sormak icin telefona elinizi uzattiginizda artik ayni dunyayi paylasmadiginiz akliniza her geldiginde insanin bogazinda bir dugum birakip gozlerini dolduran melek.

    bir suru guzel aniniz varken artik "olmadigi" akliniza geldiginde gozunuzun onune nedense annenizi hep en son gordugunuz zaman gelir. baba evinizin kapisinin agzinda sizi 14 yildir ayri kaldiginiz sehre ugurlarken aglayan yuz ifadesi. nedense akliniza bu geldiginde aynaya bakarsaniz ayni yuz ifadesini kendinizde de gorursunuz. "$u anda ne yapiyor acaba" diye icgudusel olarak dusundugunuzde ise bir mezarlik ve gunlerce basucuna gidip agladiginiz mezarindan baska bir sey gelmez gozunuzun onune. cep telefonununuzu kapali biraktiginiz, haberi aldiginizda havaalanina yetismek icin kendinizi paraladiginiz, kapisini kapatmis ucaga binmek icin gorevlilere yalvardiginiz ama biricik annenizi son kez gorme sansinizi kacirdiginiz o gune tekrar tekrar lanet edersiniz.

    artik babanizda bulunan numarasinin cep telefonunuzdan ismini degistiremezsiniz. babaniz her aradiginda yureginiz hop eder. tipki annenizin salonunuzda bulunan resmine her baktiginizda heyecanlandiginiz gibi. daha onceleri gayet dogal gelen guvenlik sorusu (annenizin kizlik soyadi) artik sizin nefret ettiginiz sorulardan biri haline gelmistir. kim tahmin eder ki o guvenlik sorusunun sizin akliniza kapinin agzinda aglayan annenizi getirecegini? banan dunyanin en derin golunun derinligini sorun ama annemin kizlik soyadini sormayin diyemezsiniz, yutkunup cevabinizi verirsiniz. kapinin agzinda aglayan kadinin gozyaslarina sizin gozyaslariniz kari$ir.

    sizinle ayni aski yasayan kardesleriniz ve babanizla her konusmanizin uzerinde ister istemez bir huzun girer, kar$inizdakinin de en az sizin kadar uzuldugunu bilirsiniz. artik her baki$ta, her sozde bir teselli etme istegi bulunur. bilirsiniz cunku o da sizin gibi hic dayanamamistir bir daha annenizi hic goremeyeceginiz fikrine. 45 yillik hayat arkadasini, biricik askini kaybetmi$ babanizla her konustugunuzda cektigi aciyi hafifletememenin agrisi coker gogsunuzun sol tarafina. i$te o zaman anlarsiniz sevdiginizin ardindan aglamanin, geride kalmanin ne kadar aci verici oldugunu.

    en kotusu ise sokakta gordugunuz baska bir teyzenin annenize benzeme ihtimalidir. iciniz daglanir, bogazinizda bir seyler dugumlenir. gidip sarilmak istediginiz teyze bir koseden donerken pesinde sizin cocuklugunuzu da beraber goturur. annenizin sizi cagirirken kullandigi cocukluk adinizi* baska kimsenin agzindan duymak istemezsiniz. o ismi de karadenizde bir mezara annenizle birlikte gommu$sunuzdur cunku. hep "daha cok erkendi" diye du$unursunuz. zira bu dunyadan vakitli giden hic bir anne yoktur. annelerin hic bir cocugunun buyumedigi gibi.
  • "eve gelirken bir ekmek al" diyip, eve geldiğinde "oğlum eve ekmek getirmiş" diye gururlanandır.
hesabın var mı? giriş yap