• yüzüncü ad romanı ile tanıyıp sevdiğim, doğu'nun limanları ile devam edip tüm kitaplarını hatmettiğim lübnan asıllı fransız yazar. en son kitabı doğu'dan uzakta bitmek üzere. bitince yenisi çıksa keşke. efendim ben amin maaouluf ile ilgili kısa bir bilgi paylaşmak istiyorum.

    amin maalouf'un dedesi atatürk hayranı imiş. o kadar hayranmış ki o sıralar hamile olan eşine bebeğin cinsiyeti ne olursa olsun adını "kemal" koymak istediğini söylemiş ve yapmış. amin maalouf'un halasının adı "kemal" dir.
  • " inandığım insanlar yüzünden, beklediğim yarınlar dünde kaldı.." demiş lübnanlı yazar...
  • tarihteki olayları, kişileri, gerçekleri geniş hayal gücü ve güçlü anlatım dili ile roman havasında anlatan, gerçekçi ve tarihten ders alınmasını sağlayan yazar kişi.
    beni mısır ve pers kültürü ve tarihi ile tanıştıran ve hayran bırakan insan.
    afrikalı leo, semerkant, tanios kayası okunmasından öte arşivlenip insanlara okutulması gereken kitaplarıdır.
  • --- spoiler ---

    "kralına karşı haklı olan bir vekil, kocasına karşı haklı olan bir kadın, subayına karşı haklı olan bir nefer; bunların hepsi iki kat cezaya çarptırılmaz mı?
    zayıflar için, haklı olmak bir suçtur… “

    --- spoiler ---
  • hatmedilesi kitabi semerkant. omer hayyam'in rubaiyatinin hikayesi.
  • bu adamın aidiyetler ve kimlikler ile ilgili olarak çok sevdiğim bir tesbiti vardır. ölümcül kimliklerde de geçiyor olabilir, bir söyleşide de belirtmiş olabilir tam emin değilim ama kimlikler ile ilgili olarak şuna benzer bir beyanatı vardır:

    "kimliğimiz aslında birden fazla ve çok sayıda aidiyetlerimizin bir araya gelmiş bir hali. dolayısıyla pek çok sayıda kimliğimiz var aslında. burdan yola çıkarak insanları sadece bir kimlik ile nitelendirmek çok pratik görünmüyor. içeride bir yerlerde farklı yerlere hitap eden aidiyetlerimiz var ve biz bu aidiyetlerin bir bütünüyüz. bu aidiyetlerimizden birisi, (kıyıda köşede kalmış, ilk bakışta çok önemsiz gibi görünen ve aslında durağan durumda öyle de olan bir aidiyetimiz) herhangi bir tehditle karşılaştığında o önemsiz durumundan çıkıyor ve kendimizi bu aidiyetle tanımlamaya başlıyoruz. o önemsiz parçamız birden her şeyimiz tek kimliğimiz olabiliyor." vs vs.

    şimdi bunu niye yazdım. bana kalırsa abinin bu bakış açısı bugünümüze dair önemli şeyler söylüyor bize. şimdi örnek olması açısından iki insan tanımlayalım ve birden fazla aidiyetleri olsun bu arkadaşların. (tamamen atmasyona dayalı kimlikler bunlar bir arada bulunması imkansız gibi gelebilir şeyler mesela)

    a kişisi: adıyaman doğumlu, esmer tenli, kökleri elazığ ermenilerine kadar giden, galatasaraylı, bir üniversitede öğretim üyesi olarak çalışan, çok ama çok koyu kemalist genç sayılabilecek yaşta bisexüel bir kadın.

    b kişisi: çorumda doğup büyümüş, lise mezunu, ailesi kafkasyadan göçmüş, inançlarının gereğini yerine getirmeye çalışan müslüman, çiftçilik yapan, orta yaşlarda, beşiktaş taraftarı, 3 çocuk babası, bisexüel bir erkek.

    şimdi bu iki arkadaşdan kendilerini tek bir kimlik üzerinden tanımlamalarını ve dahası bu şekilde yaşamalarını istemek ilk bakışta çok zorlama olur değil mi? ama şimdi tutup ben "a" kişisinin bulunduğu bölgede kemalistleri baş düşman, ülkenin bu halde olmasının en büyük müsebbibi olarak göstererek baskı altına almaya çalışırsam bu bayan bir anda militan seviyesinde bir kemalist haline gelebilir, kendini öyle tanımlayabilir değil mi? ya da "b" kişinin yaşam alanında müslümanları cahil, gerici, her türlü geri kalmışlığın sebebi ve rejimin en büyük tehdidi olarak gösterip baskı yaparsam bu adamın da bir anda kendisini bir şeriat yanlısı olarak tanımlamasına şaşırmamam gerekir bence.

    onca kimliği olan iki insandan sadece bir kimlik ile kendisini tanımlayan birer insan yaratmayı başardık değil mi? ardından, bu tekil kimlikler arasında ortaya çıkacak gerilimlere de şaşırmamam gerekir. belki bu iki insanı tüm o kimlikleriyle kabul edip ortak bir yaşam alanı inşa edebilmeyi başarsak bir sorun çıkmayacak. kim bilir?

    bu noktada bir yakınımıza kulak vermekte fayda var galiba. gay olmakla şuçlanan marcos bakın nasıl cevap veriyor:

    "yes, marcos is gay. marcos is gay in san francisco, black in south africa, an asian in europe, a chicano in san ysidro, an anarchist in spain, a palestinian in israel, a mayan indian in the streets of san cristobal, a jew in germany, a gypsy in poland, a mohawk in quebec, a pacifist in bosnia, a single woman on the metro at 10pm, a peasant without land, a gang member in the slums, an unemployed worker, an unhappy student and, of course, a zapatista in the mountains.

    marcos is all the exploited, marginalised, oppressed minorities resisting and saying enough. he is every minority who is now beginning to speak and every majority that must shut up and listen. he is every untolerated group searching for a way to speak. everything that makes power and the good consciences of those in power uncomfortable -- this is marcos."

    yani diyor ki; zapatista olmamın bir suç olduğunu ima ettiler ve bunca kimliğim arasından birini seçtim, dağa çıktım. almanya da bir yahudi, ya da israilde bir filistinli olmak aidiyetlerimden biri olsaydı ve o yerlerde yaşıyor olsaydım aynen şimdi yaptığım şeyi yapardım.

    özet geç lan dediğinizi duyar gibi oluyorum. derhal uzaklaşıyorum.

    aylar sonra gelen ekleme: tüm bu anlattıklarımı immanuel kant da bir cümlede özetlemiş aslında bir yerlerde. demiş ki: bir insanı nerden vurursan artık onun kimliği orası olur.

    başka söze ne hacet.
  • ankara'daki söyleşisinde "osmanlıları barbar gibi göstermişsiniz" diyen bir okuyucuya "onlar kazanan taraf, bir de benim desteğime ihtiyaçları yok," cevabı vermiştir.
  • genelde gerçek ya da gerçekle bağlantılı öyküler yazan, orta doğu ile ilgisi hayli bilgisi ve araştırması olan yazar... zannımca israil tarafında falan doğmuştur, asıllıdır...

    afrikali leo ile ilgili çevrelerin dikkatini çekmiş, ödüller almıştır, daha sonra yine tasvirleri ve içine kendi yorumlarını, şaşkınlığını katarak anlattığı diğer kitapları tanios kayasi, benim için çok önemli olan dogunun limanlari, araplarin gozuyle hacli seferleri ve semerkant ile dewam etmiştir... her kitabı ödül alır bu abinin...

    geçen sene, bir eşsiz nazlı hediye etmişti de "doğu'nun limanları"'nı, sonrasında müptelası oldum adamın.
  • orta doğu insanını ‘her şeye üzülen ama hiçbir şeyle ilgilenmeyen insanlar’ diyerek muhteşem bir şekilde tanımlayan yazar.
  • öyle bir üslupla yazıyor ki bu adam, sanki yaşadığımız dönemden geçmişi yazmıyor da şu anda 1000 yaşında ve olan biteni çok iyi hatırlıyor gibi..

    hatta daha daha ötesidir, canlı yayınla bildiriyor sanki 1500' lü yılların tarih sayfalarına işlenen olaylarını..

    tarihe dokunuyor, onu tutuyor ve size getiriyor, elinize kitap olarak veriyor, sadece okumak kalıyor geriye..
hesabın var mı? giriş yap