• olması gerektiği gibi, tamamen iletişim ve sorun çözmeye yönelik kullanılan bir dildir. aksan veya yanlış kelime kullanımı karşınizdakini yıldırmaz, kurduğunuz cümledeki tek bir kelimeden bütün cümleyi anlayıp yardımcı olmaya çalışırlar. oysaki bir ingilizle konuşurken telaffuzda hata yaparsanız doğrusunu bulana kadar sizi anlamayı reddeder. amerikanın sosyal yapısının karmaşıklığı herkesin birbiriyle rahatça anlaşabilmesi için dilin bu yönde evrilmesine yol açmıştır kanımca.
  • turkce ustunden benzetme yapacaksak, amerikan ingilizcesi bizim sokakta her gun konustugumuz, panpali, amugakoyyimli, naber lanli, nossun olmlu turkce gibidir. konusmasi lakayit, pratikligi su goturmezdir.
  • master basvurusu icin toefl'a hazirlanan ogrencilerle bol bol hasir nesir olan bir ingilizce ogretmeninin tanimiyla rahat ingilizce'dir. amarigalilar rahat insanlarmis, konusurken de rahatlarmis.

    bu bahsedilen aksan eger rahatliksa, kenar mahallelerde yetismis zencilerin aksanina ne demek gerekir bilemedim. yaydim gotu cayira ingilizcesi denilebilir. adamlar konusurlarken ceneleri eklemlerinden ayrilip dusecek diye korkarim. oyle bir yavsak aksan. bu adamlarla anlasabilmek icin dilinize lokal anestezi yapip gezin.
  • fantastic kelimesinin havalarda uçuştuğu ingilizce türüdür. beğendikleri bir şey olursa "wouwww fantastic" der bu adamlar böyle yaya yaya. türkçede kullanınca çok dandik oluyor ama. "vayyy ne kadar fantastik" diyen arkadaşlar duyuyorum, yapmayın, ne çektiysek bu amerkancılıktan çektik.
  • ingiliz ingilizcesi kadar kulağı okşamasa da anlaşılması daha kolaydır. ya da ben gırtlağıma kadar amerikan dizisine/filmine batmışım.
  • sanki konuşanı birden gayri resmi bir hale sokan bir havası var bu dilin. düşünüyorum amerikan ingilizcesiyle sanki ciddi bir şeyler yapılamazmış gibi geliyor. böyle sanki bu aksanda konuşan adamlar anayasa falan yazamazmış gibi geliyor da öyle değil tabii.
  • bunu anlamayanlar pardon ama ingilizceyi anlamıyorlar demektir. bölgelere göre değişiklik gösterebiliyor tabi, sevip sevmemek ayrı bi olay ayrıca. güney aksanı bence de hoş değil mesela. öte yandan konu anlaşılmamak olunca bi iskoç ingilizcesi ile yarışması imkansız. zaten amerikalılar oluşturdukları kültür gereği herşeyi basitleştiren bi topluluk, sizce dillerini anlaşılmaz hale getirmiş olabilirler mi?
  • yıllar önce izlediğim, şimdiye kadar yapılmış en iyi politik komedilerden biri olan yes minister dizisine konu olmuş ingilizcedir.

    edit:
    tam metnini buldum.

    bernard: [on the phone] yes, we will want simultaneous translators. no, not when the pm meets the leaders of the english-speaking nations. yes, the english-speaking nations can be said to include the united states. with a certain generosity of spirit.

    naçizane çevirisini de yapayım da kızmayın:

    bernard:(telefonda) evet, simültane çevirmenlere ihtiyacımız olacak. hayır, başbakanımız anadili ingilizce olan ülke liderleriyle konuşurken gerek yok. evet, amerika birleşik devletlerini de anadili ingilizce olan ülkelere dahil edebiliriz; biraz iyi niyet ve cömertlikle birlikte.
  • olm adamlar birbirini anlamıyorlar ağız yaymaktan biz mi anlayacağız çat diye.
    showman abi bir kıza soruyor, amerikan erkekleri hakkında ne düşünüyorsun diye, kız "haraa" diyor. abi hotter anlıyor, meğersem harder diyormuş hatun.
    anlaması zor aksandır özet olarak.
hesabın var mı? giriş yap