• bu savaş aslında bir bağımsızlık savaşı olarak ortaya çıkmamıştır. tam tersine 13 ingiliz kolonisi'nin ingiltere'ye karşı ayaklanmasında vergi meselesi temel sebep olmuştur. zira 1756-1763 yedi yıl savaşları sonucunda ingiltere, fransa'dan hindistan sömürgesini kapmış olsa da bu savaş esnasında oldukça çok para harcamış ve bu açığı gidermek için amerika'daki kolonilerine ağır vergiler dayatmıştır.
    1765'te vergi meselesinden çıkan sürtüşme, 1775'lerde iyice dallanıp budaklandı. 1776'ya gelindiğinde thomas jefferson'ın kaleminden çıkan bağımsızlık beyannamesi'nin ilanı ile 13 koloni ve ingiltere arasında çıkan çatışma "bağımsızlık savaşı" haline gelmiştir.
    insanların doğuştan, yaşama hakkı, hürriyet hakkı ve saadetini temin etme gibi başkasına devredilemez hakları vardır. devletler, bu hakları sağlamak için kurulmuştur ve yönetenler her türlü iktidarı yönetilenlerin rızasından alırlar. eğer herhangi bir hükümet şekli, bu gayelere aykırı hareket ederse, bu hükümeti değiştirip, yerine bir yenisini getirmek milletin hakkıdır. bu içeriğe sahip bağımsızlık beyannamesi, demokrasi ve siyaset bilimi açısından, ilk defa olarak insanların doğuştan sahip oldukları hak ve hürriyetleri ve demokrasinin temel ilkelerini belirlemesi nedeniyle çok önemlidir.
    bu arada savaşın bağımsızlık mücadelesine dönüşmesi üzerine, sevil berberi ve figaro'nun düğünü operalarının yazarı beaumarchais'in ileri sürdüğü fikirler çevresinde fransa askeri, siyasi ve ekonomik açılardan amerikalılara yardım etmeye başladı. fransa, bu şekilde ingiltere'den 7 yıl savaşları'nın hıncını çıkarmaya çalışıyordu.
    1778'de amerika ve fransa arasında bir ittifak yapıldı. bu arada fransız general lafayette, 1777'den beri yanındaki gönüllü gruplar ile amerika'da ingilizlere karşı çarpışmakta ve oradaki bağımsızlığa gidişi adım adım gözlemektedir. amerika'ya yaptığı yardımlar, fransız bütçesini ve ekonomisini altüst etmişse de amerika 1783 yılında bağımsızlığına kavuşacaktır.
    kaynak: bucatarih.sitemynet.com/dunya/abd/bagimsizlik.html
  • yazının görsel destekli hali için şöyle buyrun.

    amerikan devrimi veya amerikan devrim savaşı olarak da bilinen amerikan bağımsızlık savaşı*, ingiltere'nin kuzey amerika kolonilerinin 13'ünün* siyasi bağımsızlıklarını kazanıp amerika birleşik devletleri'ni kurmaya devam etmeleriyle sonuçlandı. savaş, ingiliz tacı ile ingilizlerin kuzey amerika sömürgelerinin büyük ve etkili bir kesimi arasında, ingilizlerin uzun zamandır ihmal ettikleri sömürge politikasına artık sadık kalmaya karar vermelerinden sonra, sömürge işleri üzerinde daha fazla kontrol sağlama girişimleri sonucu ortaya çıkan, bir on yıldan fazla artan bir büyümenin ardından geldi. 1778’nin başlarına kadar çatışma, ingiliz imparatorluğu’nun içindeki bir iç savaştı, ancak daha sonra fransa* ve ispanya'nın* ingiltere’ye karşı koloniler tarafına katıldığı uluslararası bir savaş haline geldi. bu arada, hem abd’nin resmi olarak tanınmasını hem de maddi desteğini sağlayan hollanda, ingiltere’ye karşı kendi savaşını başlattı. başından beri deniz gücü, savaşın seyrini belirlemede hayati bir öneme sahipti. ingiliz stratejisi sebebiyle amerika'ya gönderilen nispeten az sayıdaki birliğin koloni kuvvetlerince yok edilmesine yardım eden fransızların, devrimin* sonunda yorktown'daki son ingiliz tesliminin gerçekleştirilmesine yardımcı olan deniz gücü, koloniler kuvvetine bir esneklik sağladı.

    1778'e kadarki seferberlikler
    amerikalılar, karadaki savaşlarında esas olarak iki tür örgütle savaştılar: kıta ordusu ve devlet milisleri. devrim boyunca eyaletler tarafından sağlanan kıta ordusunun toplam sayısı 231.771 asker, milislerinki ise 164.087 idi. bununla birlikte amerikan kuvvetleri herhangi bir zamanda, 20.000'in üzerinde bir kuvveti nadiren bir arada bulundurmuştu; 1781’de ülke genelinde yalnızca 29.000 asker silah altındaydı. savaş bu nedenle küçük ordular tarafından yapıldı. bu ordular genelde, kötü disiplinli milislerden oluşuyordu ve üç ayı geçmeyen süreler için subaylar komutası altında faaliyet gösteriyorlardı. kıta ordusu'nun hizmet şartları sadece bir ila üç yıl arasında kademeli olarak arttırılmıştı ancak ödüller ve toprak teklifleri bile orduyu güçlendirmeye yetmemişti. yeterli bir kıta kuvveti sağlamadaki zorluğun nedenleri; kolonilerin düzenli ordulara yönelik geleneksel antipatisini, çiftçilerin tarlalarından uzak olmaya itirazlarını, eyaletlerin birbirleri arasındaki çekişmelerini ve enflasyonla birlikte gelecek olan sefaleti ve belirsiz maaşlar gibi sebepleri içeriyordu.

    buna karşılık, ingiliz ordusu güvenilir bir profesyonel güçtü. yeni dünya'da kurdukları koloniler topraklarındaki sayıları yaklaşık 42.000 iken, ingiliz ordusunda da ağır seferberlik programları başlatıldı. orduya katılan erkeklerin çoğu, amerikalıların genelinde olduğu gibi çiftçi çocuklardı. diğerleri ise şehirlerin kenar mahallelerindeki işsiz kişilerdi. birçok kişi, para cezasından veya hapisten kaçmak için orduya katılmıştı. katılanların büyük çoğunluğu, sağlam ve ağır bir disiplin eğitimi sayesinde verimli askerler haline geldi. subaylar ise, büyük ölçüde seçkin ve aristokrat kişilerden seçiliyordu. seçilen subayların çoğu, konumlarını satın alarak elde etmişlerdi. resmi bir eğitim almamışlardı ve pek çok amerikalı gibi askeri taktikler hakkında akademik bilgileri yoktu. ingiliz generaller, hayal gücü ve inisiyatif eksikliğine meyilliyken, bu tür nitelikleri gösterenler genellikle alt rütbedekilerdi.

    askerlerin sayısı azdı ve savaşın ne kadar süreceği bilinmiyor olduğu için, geleneksel bir politika ile ingiliz hükümeti, çeşitli alman prensliklerinden yaklaşık 30.000 paralı asker satın aldı. hesse prensliği, toplam rakamın yaklaşık beşte üçünü oluşturmuştu. taç tarafından amerika'da yabancı paralı asker kullanımı, ingilizlere karşı bölgedeki düşmanlık hissini körüklemişti.

    savaşa giriş
    massachusetts kolonisi, kral iii. george ve bakanları tarafından sadakatsizlik yuvası olarak görülüyordu. boston çay partisi'nden* sonra parlamento, nüfusun itaat etmesini amaçlayan bir dizi cezai önlem olan intolerable acts** ile yanıt verdi. massachusetts körfezi kolonisi'nin 1691 tüzüğü kaldırıldı ve koloninin seçilmiş iktidar konseyi, kuzey amerika'daki tüm ingiliz birliklerinin komutanı orgeneral thomas gage'in yönetimindeki askeri bir hükümetle değiştirildi. gage’in boston’daki genel merkezinde, emri altında dört alay, yaklaşık 4.000 kişi vardı ve parlamento, çevresindeki nüfusu kontrol altına almak için bu kuvveti yeterli gördü. kolonilerin genel sekreteri dartmouth'un 2. earl'ü william legge'ye, gage tarafından şunlar söyledi:

    "massachusetts’te ortaya çıkan şiddet, silaha sarılan kaba bir ayaktakımı eylemi olarak, herhangi bir plan olmadan, birlik olmadan, yönetim olmadan ortaya çıktı."

    londra'dan william legge ise şu cevabı vermişti:

    "bu olay, şimdilik küçük bir kuvvetle teste tabii tutulursa, yenilmeleri büyük bir başarı ihtimaline sahip olur. eğer oradaki insanlar daha büyük acılar çekmek isterlerse de onlara istediklerini veririz ve devasa bir ordu göndeririz."

    bayağı bayağı ayar niteliğinde olan bu cevap, aynı zamanda gage'e şu an için herhangi bir destek gönderilmeyeceği anlamına da geliyordu. gage kendi adına, 20.000'den az olan toplam kuvvetinin böyle bir olası isyan için yeterli olamayacağını düşünüyordu ancak yine de elindeki kuvvetle hareket etti. 1774 yazının sonlarından itibaren gage, new england'daki savaş hazırlıklarını başlamadan bastırmaya çalıştı. silah ve barut depolarını ele geçirdi. koloniler ise, başlangıçta karşılaştıkları sürpriz baskınlara rağmen, kısa sürede harekete geçti. sons of liberty gibi gruplar, ingiliz eylemlerinin detaylarını açığa çıkardı ve isyanın örgütlenmesine yardımcı olan haberleşme komitesi'ne bildirdi. haberleşme komitesi, portsmouth, new hampshire'da küçük bir karakol olan william ve mary kalesi'ndeki gizli ingiliz silah rezervini, 13 aralık 1774’te yerel müttefiklere iletmek üzere paul revere’yi gönderdi. ertesi gün, birkaç yüz adam kaleyi kuşattı ve bastı. altı kişilik garnizon ele geçirildi, önemli miktarda barut toplandı ve ingiliz bayrağına ateş açıldı. sonra bir grup, kalan top ve küçük silahları ele geçirdi. taç aleyhinde açık bir şiddet eylemi olan bu baskın, ingiliz yetkilileri çıldırttı ancak sonraki aylarda artan hayati savaş materyali yağmaları, sinirlerini daha da bozmuştu. başkaldıran isyancıların girişimleri, ingilizlerin evlerinden silah ve mühimmat yağmalanmasını dahi içeriyordu ve bölgedeki küçük büyük birçok gizli cephanelik yağmalanmıştı. 14 nisan 1775'te gage, william legge'den, massachusetts’te açık bir isyan olduğunu ve “ kıta kongresi'ndeki ana aktörler ile suç ortaklarını tutuklayıp hapsetmesini” bildiren bir mektup aldı. gage emirlerini almıştı, ancak koloniler, gage harekete geçmeden çok önce niyetlerini belirlemişlerdi.

    paul revere’nin yolculuğu, lexington ve concord savaşları
    16 nisan'da revere, amerikan askerlere, ingiliz asker hareketleri öncesinde askeri donanımlarını güvenceye almalarını bildirmek için atını, boston'ın 32 km kuzeybatısındaki bir kasaba olan concord'a sürdü. iki gece sonra revere, charleston'dan, sons of liberty topluluğunun doğruladığı, boston’ın eski kuzey kilisesi’nden charles nehri'nin karşısına ingilizlerin hücum etmekte olduğunu, lexington’ı uyarmak için atına tekrar atladı. devrimci liderler john hancock ve samuel adams, lexington'dan güvenli bir şekilde kaçtılar ve revere'ye diğer atlılar william dawes ve samuel prescott da katıldı. üçlü, lexington dışında bir ingiliz devriyesi tarafından yakalandı, ancak prescott gözaltından kaçtı ve concord'a sürmeye devam etti. revere’nin “gece yarısı yolculuğu,” kolonilere, ingilizlerin niyetleri hakkında hayati bilgiler sağladı ve daha sonra henry wadsworth longfellow’un şiirinde ölümsüzleştirildi.

    18 nisan 1775 akşamı boston ahalisinden toplanmış olan yaklaşık 700 kişilik ingiliz kuvvetine, concord'daki koloni kuvvetlerine ait cephaneliği ele geçirme emri verildi. ingilizlerin kendilerini sergilemesi, gage'in gizlilik konusundaki herhangi bir şansını kaybetmesine neden oldu ve kuvvet charles nehri'nden cambridge'e geçtiğinde vakit, ertesi sabah saat 2:00 idi. lexington'a doğru olan bu yürüyüş, huzursuzlukla doluydu. yolculuk bataklıkta başladı ve ingilizler, yer yer bel derinliğinde olan sularda beklemeye zorlandı. bataklığa saplanmış piyadeler saat 17:00'de lexington'a geldiğinde, köyün çayırı üzerinde toplananlar arasında 77 minutemen vardı. iki taraftaki subaylar da adamlarına pozisyonlarını tutmalarını ama silahlarını ateşlememelerini emretti. ancak silahlar patladı. “dünyanın dört bir yanından duyulan silah seslerini” kimin ateşlediği belli değildi ancak sekiz amerikalı'nın ölümüne yol açan bir çatışma yarattı. koloni kuvveti dağıldı ve ingilizler, yüzlerce militanın kararlı direnişiyle karşılandıkları concord'a geçti. artık sayıca daha az olan ingiliz kuvvetinin mühimmatı azalıyordu ve boston'a çekilmek zorunda kaldılar. geri çekilme yürüyüşünde amerikalı keskin nişancılar, ingilizler üzerine ölümcül bir şekilde mermi yağdırdı ve yalnızca 1.100 kişilik bir takviyenin zamanında gelmesi, geri çekilmenin felakete dönüşmesini engelledi. lexington ve concord savaşlarında 273 ingiliz ve 95 amerikalı öldürüldü veya yaralandı.

    boston kuşatması ve bunker tepesi muharebesi
    asi milisler, new england'ın neredeyse her bölgesinden boston'a yaklaşırken, londra bir yanıt formüle etmeye çalıştı. generaller sir william howe, sir henry clinton ve john burgoyne bir seferde birlik halinde takviye ile gönderildi ve charles cornwallis de onların ardından gönderildi. bu dört komutan, ana ingiliz operasyonlarının yürütülmesi göreviyle sorumlu olacaklardı. 13 koloninin eylemleri için philadelphia'da düzenlenen continental congress'te, genel savunma önlemleri için oy kullanıldı, birlikler çağrıldı ve george washington, virginia komutanı olarak atandı. washington, boston'daki ingiliz garnizonuna kuşatma düzenleyen 15.000 koloni birliğinin sorumluluğunu üstlenmeden önce, gage howe'a amerikalıları charlestown tepelerinden sürmesini emretti.

    amerikalılar, ingiliz pozisyonuna bakan iki tepenin altındaki breed’s hill’e girerek saldırıyı kışkırttı. amerikan topçularının tepelere yerleştirilmesi, ingilizlerin boston'daki pozisyonunu savunulmaz hale getirecekti, bu yüzden 17 haziran 1775'te howe, amerikan tahkimatlarına karşı bir ingiliz ön saldırısını başlattı. yanıltıcı olarak bunker hill şeklinde adlandırılan muharebe'de (breed’s hill, savaşın ana merkeziydi), howe’un 2.300 askeri, üzerlerine açılan ateşlere rağmen isyancılarala taarruza kalktı. ingilizler nihayetinde tepeyi temizledi ancak bu taarruz, ingilizlerin saldırı gücünün yüzde 40'ından fazlasına mal olmuştu ve savaş, amerikalıların moralleri adına bir zaferdi.

    ve washington komutayı alır
    3 temmuz’da washington, cambridge’teki amerikan kuvvetlerinin komutasını devraldı. ordusunda sadece boston’daki ingilizleri barındırmakla kalmayıp, bu ordudan aynı zamanda bir kıta ordusu da kurdu. 1775-76 kışları arasında askerlerin durumu o kadar kötüydü ki, kuşatmayı sürdürmek için yeni milis birlikleri toplandı. denge, kış sonunda general henry knox'un, new york'taki ticonderoga kalesi'nden topçu ile gelmesiyle değişti. george gölü ve champlain gölü arasında stratejik bir noktaya sahip olan ingiliz kalesi, 10 mayıs 1775'te albay ethan allen komutasındaki vermont milis grubu green mountain boys tarafından şaşırtıcı bir baskınla ele geçirildi. ticonderoga'dan gelen toplar, boston'ın üzerindeki dorchester tepelerine çıkartıldı. silahlar, 1775 ekim'inde gage’in yerine atanan howe’un, 17 mart 1776’da kenti boşaltmasına neden oldu. howe daha sonra new york’u işgal etmeye hazırlanmak için halifax’a geçti ve washington'ı savunmak için birimlerini güneye taşıdı.

    bu arada, kuzeyde işler kızışıyordu. 1775 sonbaharında amerikalılar kanada'yı işgal etti. orgeneral richard montgomery'nin komutası altındaki bir kuvvet 13 kasım'da montreal'i ele geçirdi. benedict arnold'un komutasi altındaki bir diğer kuvvet ise maine'in vahşi bölgesinden quebec'e doğru kayda değer bir yürüyüş gerçekleştirdi. şehri ele geçiremeyen arnold, askerlerinin çoğunun anlaşmaları bittiği için eve dönmelerinden ötürü, montgomery'ye katıldı. yılın son günü şehre yapılan bir saldırı başarısız oldu, montgomery öldürüldü ve birçok birlik tutsak edildi. amerikalılar şehri kuşatmayı sürdürdü, ancak baharda ingiliz takviyelerinin gelmesiyle geri çekildiler. ingilizler tarafından takip edilen ve çiçek hastalığı tarafından yıpranan amerikalılar, ticonderoga'ya geri döndü. ingiliz orgeneral guy carleton’ın champlain gölü’nden hızla geçme ümidi, arnold’un savaş filosunun karşı saldırısı tarafından engellendi. kendi savaş filosunu kuran carleton, 1776 ekim'inde amerikan filosunun çoğunu yok etti, ancak senenin sonunda hala ticonderoga'yı kuşatma altına alabilecek kadar ilerleyememişti.

    amerikalılar kanada’da yenilgiye uğrarken, ingilizler de güney’de aynı kaderi paylaşıyordu. kuzey carolina vatanperverleri, 27 şubat 1776'da moore’s creek köprüsü'nde bir zafer kazandılar. güney carolina'da ise charleston, haziran ayında deniz yoluyla gelen ingiliz saldırılarına karşı başarıyla savunuldu.

    new york için yapılan savaş
    isyanı bastırma kararını almış olan ingiliz hükümeti, general howe ve kardeşi amiral lord richard howe'u, büyük bir filo ve 34.000 ingiliz-alman askeriyle new york'a gönderdi. howe biraderlere ayrıca, amerikalılara yapılacak muameleyi belirleyecek olan bir komisyon da verildi. ingiliz kuvvetleri, 10 haziran 1776’da halifax’tan new york’a yelken açtı ve 5 temmuz’da staten island’a geldi. kolonilerin bağımsızlığını ilan eden kıta kongresi, başta howe kardeşlerin barış koşullarını müzakere etme yetkisine sahip olduğunu düşündü, ancak sonradan fark ettiler ki bu komisyon sadece isyancılar eğer başladıkları işten vazgeçerlerse onları affetmekle yetkilendirilmişti.

    koloni kuvvetlerinin zorlamaları sebebiyle, howeların barış çabaları hiçbir sonuca ulaşmıyordu. ingilizlerin hamlelerini öngören washington, boston'dan new york'a çoktan yürümüştü ve şehri güçlendirdi. ancak bulundukları konum ideal olmaktan uzaktı. sol kanat doğu nehrinin karşısında, brooklyn köyünün ötesine yerleştirilirken, hatlarının geri kalanı hudson nehri'ne doğru yöneldi ve bu birlikler, ingilizlerin olası deniz ve kara saldırılarına açık bir yerde konuşlandılar. ingilizler, manhattan civarındaki sulara hükmettiği için bu konum savunulamaz bir yerdi. howe, washington'ı new york’tan uzaklaştırdı ve koloni kuvvetlerinin soluna, üç iyi donanımlı kuvvet kullanarak ilerledi ve amerikalıları, manhattan adasının tamamını terk etmeye zorladı. 22 ağustos 1776’da, erkek kardeşinin silahlarının koruması altında general howe, sayıları 25 ağustos'ta 25.000’e çıkacak olan 20.000 askerle long island'ın dar kıyılarını geçti. daha sonra, 27 ağustos'ta müthiş bir zafer kazanarak amerikalıları brooklyn'e itti, yaklaşık 1.400 kişiyi kaybetmişti. george washington, ordusunu bir sis örtüsü altında brooklyn'den manhattan'a ustalıkla tahliye etmeyi başarmıştı.

    15 eylül'de howe, manhattan'ı işgal ederek zaferini sürdürdü. ertesi gün harlem tepelerini sert direnişe rağmen kontrol altına aldı ve ekim ayında washington’u, throg’s neck’e ve sonra da şehrin kuzeydoğusundaki new rochelle’e hareket ederek adadan itti. manhattan'daki washington kalesi'nde ve hudson nehri'nin karşı kıyısındaki fort lee'de garnizonlar bırakan washington, howe'u engellemek için hızlandı. ancak ingiliz komutan, washington'ı 28 ekim'de white plains yakınlarındaki chatterton hill'de mağlup etti. howe, amerikan ordusu ve fort washington arasına girmişti ve kaleyi 16 kasım'da bastı. silah, malzeme ve yaklaşık 3.000 kişiyi tutsak olarak aldı. lord cornwallis’in komutası altındaki ingiliz kuvvetleri daha sonra fort lee’yi aldı ve 24 kasım’da amerikan ordusunu new jersey’de kovalamaya başladı. washington, delaware nehri'nin batı yakasına kaçmasına rağmen ordusu neredeyse yok edilmişti. howe daha sonra ordusunu bordentown ve trenton gibi kışlık bölge kasabalarında bulunan karakollarla yerleştirdi.

    washington, noel gecesinde, tokat gibi sert bir yanıt ile geri döndü. buz tutmuş olan delaware nehri'ni 2.400 askerle geçerek, şafakta trenton'daki hessian garnizonunu bastı ve yaklaşık 1000 mahkum aldı. 2 ocak 1777'de, trenton'u geri alan cornwallis tarafından tuzağa düşürülmüş olmasına rağmen washington, gece boyunca ustaca bir kaçış gerçekleştirdi, ertesi gün princeton'daki ingiliz takviyelerine karşı bir savaş kazandı ve iyi savunulabilecek bir yer olan morristown çevresindeki kışlık bölgeye gitti. washington'ın trenton-princeton seferi, ülkeyi yönlendirmişti ve bağımsızlık mücadelesini yok olmaktan kurtarmıştı.

    saratoga'nın teslimiyeti ve fransızların olaya dahil olması
    ingiltere’nin 1777’deki stratejisi, new england ve diğer koloniler arasına bir kama gibi girmeyi amaçlıyordu. orgeneral john burgoyne’un komutası altındaki bir ordu, kanada’dan güneye doğru ilerlemekteydi ve hudson’daki howe ile güçlerini birleştirmek üzereydi. ancak howe, burgoyne’un ordusunun kendi başına savaşacak kadar güçlü olduğunu düşünüyordu ve yaz aylarında new york’tan ayrılarak ordusunu chesapeake körfezi’nin başına götürmesini emretti. karaya çıktıktan sonra 11 eylül'de washington'ı, brandywine deresi'nde kötü bir şekilde mağlup etti ama bu, kesin bir zafer değildi. batıya doğru bir yanıltma taktiği ile ilerledi ve sonrasında bir manevra ile 25 eylül'de, amerika'nın başkenti philadelphia'ya girdi. bu manevra üzerine continental congress, york'a kaçtı. washington, 4 ekim'de germantown'a saldırdı ancak çekilmek zorunda kaldı ve forge vadisi'ndeki kışlık bölgeye döndü.

    kuzeyde ise hikaye farklıydı. burgoyne, yaklaşık 9.000 ingiliz, alman, kızılderili ve amerikalı loyalist bir kuvvetle, güney yönünde albany'ye gidecekti. albay barry st. leger komutası altındaki daha küçük bir kuvvet ise, albany'e gidecek olan orduya, mohawk vadisinden geçip dahil olacaktı. burgoyne, ticonderoga'yı 5 temmuz'da rahat bir şekilde aldı ve sonra george gölü'nü geçmek için tekneler yerine karadan güneye doğru bir yürüyüş rotasını tercih etti. engebeli araziler ve amerikan general philip schuyler’in komutası altındaki amerikan baltalı birlikleri tarafından kesilen ağaçların kapattığı yollar yüzünden atlara ihtiyaç duyan burgoyne, almanları, vermont'a at getirmeleri için gönderdi. almanlar, 16 ağustos’ta orgeneral john stark ve albay seth warner’ın komutası altındaki new englanders grubu tarafından pusuya düşürüldü ve neredeyse tamamı yok edildi. bu arada st. leger, fort schuyler’i kuşattı (günümüzde roma, new york). 6 ağustos’ta ise, amerikan milisleri için bir nefes alma yeri olan oriskany’yi bastı, ancak kızılderililer ile arnold’un komutası altındaki birliklerin yaklaşmasıyla geri çekildi. burgoyne, hudson’a ulaşmıştı ama general horatio gates’in komutası altındaki amerikalılar, 19 eylül’de freeman’s farm civarında burgoyne'un birliklerini çevreledi ve arnold’un askeri liderliği sayesinde, 7 ekim’de bemis tepeleri’nde burgoyne kesin bir şekilde yenildi. new york’tan yardım alma ihtimali kalmayan burgoyne, saratoga’da teslim oldu.

    burgoyne’un teslimiyetinin en önemli sonucu, fransa’nın savaşa girmesiydi. fransızlar, 1776'dan bu yana gizlice maddi yardımlarda bulunuyorlardı. artık bu durum için bir filo ve ordular hazırladılar, ancak haziran 1778'e kadar resmi olarak savaş ilan etmediler.

    1778'den sonraki kara seferleri
    valley forge’daki amerikalılar, quartermasterların* ve komiserlerin süreci yanlış yönetmeleri, kontrat sahiplerinin yolsuzlukları, ve çiftçilerin nakit para karşılığında ürün satma konusundaki isteksizliği ile daha kötü hale gelen sefalet dolu bir kış yaşadı. askerler arasındaki düzen ve disiplin, prusyalı bir subay olan baron freiherr von steuben'in fransa’nın hizmetine girmesiyle gelişti. steuben, subayların yoğun bir eğitime alındığı ve ateşli silahların daha etkili kullanılması için bir eğitim programı hazırladı.

    prusya ekolünün sağladığı eğitim, 28 haziran 1778'de washington, philadelphia'dan new york'a çekilen ingilizlere saldırdığında monmouth court house, new jersey'de meyvelerini verdi. her ne kadar howe'un yerini alan sir henry clinton sert bir vuruş yaptıysa da, amerikalılar yerlerine durdu ve asla dağılmadılar. sonrasında washington, karargahını hudson'daki west point'e getirdi ve clinton, washington'a saldırmak için artık çok zayıf olduğunu düşünüyordu.

    fransız yardımı, kont charles henri hector d'estaing komutası altındaki güçlü bir filo ile gerçekleşti. new york limanına giremeyen d’estaing, john sullivan’a, ingilizleri newport, rhode island’dan söküp atma konusunda yardım etmeye çalıştı ancak fırtınalar ve ingiliz takviyeleri ortak çabayı engelledi.

    kuzeydeki aksilikler
    kuzeydeki faaliyetler, büyük ölçüde savaşın geri kalanına göre bir çıkmazdı. ingilizler, massachusetts'teki new bedford'a ve connecticut’taki new haven ile new london'a baskın yaparken, loyalistlerle kızılderililer, new york ve pennsylvania’daki yerleşim bölgelerine saldırdılar. çılgın anthony wayne komutası altındaki amerikalılar 16 temmuz 1779'da, new york'taki stony point'e baskın düzenlediler ve “light-horse harry" lakaplı henry lee, 19 ağustos'ta new jersey'deki paulus hook'u ele geçirdi ve new york’taki britanya’nın kızılderili müttefiklerinin özellikle köylerini ve mısır tarlalarını tahrip etti. daha batıda ise albay george rogers clark, kuzeybatı sınırındaki ingiliz garnizonlarına karşı saldırı düzenledi. clark, bir gönüllü birliğiyle birlikte 4 temmuz 1778'de, illinois bölgesinin yönetim merkezi olan kaskaskia'yı ele geçirdi ve daha sonra vincennes'i teslim olmaya zorladı. detroit'teki ingiliz komutan orgeneral henry hamilton tarafından vincennes tekrar ele geçirildi ancak 1779 baharında clark, başka bir güç topladı ve vincennes'i hamilton'dan geri aldı. vincennes'i tekrar aldığında, sınırın kızılderili baskınlarından kurtarılması için çok şey yaptı. amerikalıların kuzeybatıya doğru ilerlemesi için bir şans sundu ve ohio vadisine doğru genişlemeyi teşvik etti.

    amerikan davasına muhtemel ciddi darbeler, arnold'un 1780’deki ihaneti ve 1780-1781’deki ordu isyanlarıydı. arnold, west point'te ingiliz temsilci john andre ile buluşup ihanet etme girişiminde bulunduğunda arnold kaçtı ama amerikalılar tarafından john andre yakalandı ve george washington'ın emri ile, bir casus olarak asıldı. isyanlar ise, gönüllü askerlere sağlanan kötü yiyecekler ve giyeceklerle birlikte henüz ödenmemiş borçlar sebepleriyle başladı. şiddetle veya müzakere ile bastırılan isyanlar, ordunun moralini sarsmıştı.

    güney'deki son seferler ve cornwallis'in teslim oluşu
    1778'deki ingiliz stratejisi, deniz gücü sayesinde rahatlık kazanmayı ve birçok insanın sadakat duygusundan yararlanarak tasarlanmış saldırılar yapmayı amaçlıyordu. new york'tan ve florida'dan ilerleyen ingiliz kuvvetleri, ocak 1779’da georgia'yı işgal etti. florida’daki orduyu komuta eden general augustine prevost, savannah’yı karargahı haline getirdi ve şehri, d'estaing’e ve bir fransız-amerikan ordusuna karşı savundu. amerikan tarafında görev yapan polonyalı bir subay olan kazimierz pulaski, 9 ekim 1779'da buraya düzenlenen başarısız bir saldırı sonucu ölümcül şekilde yaralandı.

    1779'da, kuzey'de belirleyici bir avantaj elde edemeyen clinton, güneye doğru kombine bir kara ve deniz seferine yöneldi. 25 ekim'de newport'u tahliye etti, alman general wilhelm freiherr von knyphausen komutasındaki orduyla new york'tan ayrıldı ve aralık ayında savannah'da prevost'a katılmak için yaklaşık 8,500 askerle birlikte yelken açtı. cornwallis ona eşlik etti ve daha sonra lord rawdon da ek bir güçle ona katıldı. clinton, charleston'a yürüdükten sonra şehrin etrafını sardı ve kısa bir kuşatmadan sonra 12 mayıs 1780'de general benjamin lincoln'ü teslim olmaya zorladı. charleston'un ve 5.000 garnizonunun kaybı - neredeyse tüm kıta ordusu-, güneydeki amerikan davasına ciddi bir darbe oldu. newport’un comte de rochambeau komutası altındaki bir fransız seferi gücü tarafından tehdit edildiğini öğrenen clinton, haziran’da new york’a döndü ve cornwallis'i charleston’da bıraktı.

    cornwallis burada saldırgan bir strateji tercih etti. 16 ağustos'ta general gates’in güney carolina camden’deki ordusunu paramparça etti ve bu savaşta alman kıta ordusu subayı johann kalb ölümcül şekilde yaralandı. 7 ekim'de kings mountain'da bir loyalist kuvvetinin imhası, cornwallis'i, yeni bir amerikan komutanı olan orgeneral nathanael greene'e karşı harekete geçirdi. greene, kuvvetinin bir bölümünü orgeneral daniel morgan'ın komutasına verdiğinde cornwallis, süvariler lideri albay banastre tarleton'ı morgan'in üzerine sürdü. 17 ocak 1781’de, cowpens’te morgan, tarleton’un bütün kuvvetini neredeyse imha etti. daha sonra, 15 mart'ta greene ve cornwallis, kuzey carolina'daki guilford courthouse'da savaştılar. cornwallis kazandı ama ağır zayiat vermişti. wilmington'a çekildikten sonra, clinton tarafından gönderilen ingiliz kuvvetlerine katılmak için virginia'ya yürüdü.

    greene daha sonra güney carolina'ya döndü. 25 nisan'da hobkirk hill'de francis rawdon tarafından ve 8 eylül'de albay alexander stewart tarafından eutaw springs'te mağlup edildi. bu başarılara rağmen ingilizler, gerilla taktiklerinin kendisine “bataklık tilkisi” lakabını kazandıran francis marion, thomas swter ve andrew pickens gibi partizan liderleri tarafından taciz edildi. sahile çekildiler ve charleston ile savannah arasında kilitlendiler.

    bu sırada cornwallis, virginia'ya girerek 20 mayıs 1781'de petersburg'a ulaştı. kolonilere baskınlar düzenlemek için tarleton'u gönderen ingilizler, fredericksburg ve batıdaki charlottesville'e kadar kuzeyde bir kontrol alanı oluşturdular. orada virginia valisi thomas jefferson, tarleton’ın adamları tarafından yakalanmaktan zar zor kaçtı. cornwallis, yorktown'da bir üs inşa etmeye başladı ve aynı zamanda wayne, steuben ve lafayette markisi'nin komutaları altındaki amerikan güçlerini savuşturdu.

    comte de grasse'nin, chesapeake'e 3000 kişilik bir fransız kuvvetiyle ve büyük bir filo ile geldiğini öğrenen washington ve rochambeau, virginia'nın güneyine ilerlediler. eylül ayının ortasına kadar fransız-amerikan kuvvetleri, yorktown'u kuşatma altına almıştı ve ingiltere'nin kuşatmayı kaldırma çabaları sonuçsuz kaldı. cornwallis, 19 ekim'de, 7.000'den fazla askerden oluşan ordusunu teslim etti. ingilizlerin bütün ordusunu kaybetmesiyle, savaş sırasında ikinci kez bir taraf bütün ordusunu kaybetmiş oldu.

    bundan sonra savaş açık denizlerde devam etse de, amerika'da toprak harekatları sona ermişti. nihayetinde clinton, sir guy carleton ile değiştirildi. barış antlaşmaları değerlendirilirken ve sonrasında carleton, 11 temmuz 1782’de savannah ve 14 aralık 'ta charleston da dahil olmak üzere, bütün amerika’dan binlerce loyalisti tahliye etti. son ingiliz kuvvetleri 25 kasım 1783’te new york’tan ayrıldı ve washington daha sonra şehre zafer töreniyle yeniden girdi.

    deniz savaşları
    koloniler ile ingiltere’nin arasında denizde çatışmanın patlak vermesi yüzünden, ingilizlere denizde meydan okuma girişiminde bulunsalar da, daha sonraki aşamalarda denizdeki savaş, esas olarak ingiltere ve amerika’nın avrupalı müttefikleri arasında sürdü.

    deniz kuvvetlerinin o zamanlarki durumu
    devrimin başlangıcında gerçek bir deniz kuvveti olmayan koloniler, büyük bir denizci nüfusuyla birlikte, iç ve dış ticarette kullanılan çok sayıda ticari gemiye sahiplerdi. bu tüccarlık hizmeti yalnızca denize değil, savaşa da aşinaydı. kolonilerin gemileri ve denizciler, britanya ile fransa'nın 1754-1763 yılları arasındaki dokuz yıllık savaş döneminde, cartagena, ispanya'da ve louisburg, nova scotia'da yapılan savaşa, ingiliz deniz kuvvetlerinde yer alarak katılmışlardı. koloniciler ayrıca, yedi yıl savaşları'nın amerika kıtası ayağı olan fransız-kızılderili savaşları'na da katılmışlardı.

    deniz gücünün önemi erken fark edilmişti. 1775 ekim'inde kıta kongresi, kıta deniz kuvvetleri'ni faaliyete geçirdi ve kasım ayında deniz piyadeleri'ni kurdu. denizcilik komitelerinden yönetilen donanma, ancak zaman zaman etkili olmuştu. 1776'da ingiltere'nin 270 gemisine karşı, sadece 27 gemileri vardı. savaşın sonunda ise, ingilizlerin toplam gemi sayısı 500'e yükselecekti ve amerikanların toplam gemi sayısı ise 20'ye düşecekti. mevcut en iyi denizcilerin çoğu, denizciliğin özel sektöründen veya korsanlıktan ayrılan kimselerdi ve kıta deniz kuvvetleri komutanları ile mürettebat, askeri eğitim ve disiplin eksikliğinden muzdaripti.

    erken görevler ve korsanlar
    donanmanın ilk önemli darbesi 1776'da, bahamalar'daki new providence'ı* ele geçiren amiral esek hopkins tarafından vuruldu. lambert wickes, gustavus conyngham ve john barry gibi diğer kaptanlar da başarılara imza attı ancak iskoç kökenli john paul jones özellikle dikkat çekiciydi. ranger gemisinin kaptanı olarak jones, 1778'de eski savaş gemisi drake'i ele geçirerek ingiliz kıyılarına musallat oldu. 1779'da bonhomme richard gemisinin kaptanı olarak bir kereste konvoyunu ve ingiliz fırkateyni serapis'i ele geçirdi.

    ingilizlere asıl zararı verdiren şey ise, amerikalı korsanlar tarafından sevkıyatlarına yapılan baskınlardı. barış sırasında koloni gemileri geleneksel olarak korsanlara karşı bir koruma yöntemi olarak silahlanarak denizlere açılırlardı. denizciler, en az korsanlar kadar tecrübelenmişlerdi. bu nedenle savaşın başlamasıyla birlikte kayda değer sayıda koloni ticaret gemisinin korsan gibi silahlanması doğaldı. bu uygulamaya, bireysel kolonilerin ve kıta kongresinin yasal yetkisi altında savaşın sonuna kadar devam edildi. kayıtlar eksik, ancak savaş sırasında irili ufaklı 2.000'den fazla silahlı geminin, 18.000'den fazla silah ve 70.000'den fazla adam taşıdığını gösterir. ek olarak kolonilerin birçoğu, adeta korsan gibi davranan, ticarete zarar veren devlet donanmalarını da örgütledi. bu operasyonlar o kadar büyüktü ki savaştaki amerikan askeri çabalarından biri olarak görülmelidir. birkaç koloni gemisinin operasyonları ile birlikte amerikalıların baskısı, ingilizlerin barışa yönelik tutumunu maddi olarak etkilemişti. 1777’nin sonunda amerikan gemileri 560 ingiliz gemisi ele geçirdi ve savaşın sonunda muhtemelen toplam 1.500 gemi ele geçirilmişti. 12.000'den fazla ingiliz denizci de tutsak olarak alınmıştı. bu tür zararlar ingiltere'deki ticarette, sigorta oranlarının benzeri görülmemiş rakamlara yükselmesine, mevcut gelir kaynaklarının ciddi biçimde azaltılmasına ve ingiliz kıyı popülasyonlarının, yankeelerin yağması ihtimaline karşı sürekli alarma geçmesine yol açtı. 1781’e gelindiğinde ingiliz tüccarlar savaşa son vermek için adeta çırpınıyorlardı.

    deniz harekatlarının çoğu, beklendiği gibi denizde gerçekleşti. ancak önemli istisnalar da vardı: arnold’un carleton'a karşı giriştiği savaşlar, 11 ekim’de valcour adası’ndaki champlain gölü’nde ve 13 ekim 1776’da split rock’ta gerçekleşti. bu durum, ingilizleri daha büyük bir filo oluşturmaya zorladı ve böylece fort ticonderoga'ya saldırılarını, bir sonraki ilkbahara kadar ertelediler. bu gecikme, burgoyne’in 1777’de saratoga’da teslim olmasına önemli ölçüde katkıda bulunmuştu.

    fransız müdahalesi ve virginia capes'teki belirleyici eylem
    önce fransa’nın, ardından 1779’da ispanya’nın ve 1780’de hollanda’nın savaşa girişi, savaşın deniz yönünde önemli gelişmelere neden oldu. ispanyollar ve hollandalılar özellikle aktif değillerdi, ancak ingiliz deniz kuvvetlerini avrupa'ya bağlı tutma rolleri önemliydi. ingiliz donanması, hem amerikan kıyılarının hem de düşman limanlarının etkili bir ablukasını sürdüremedi. yıllar süren ihmal nedeniyle, ingiltere’nin hattındaki gemiler modern ya da sayı olarak yeterli değildi. bunun bir sonucu olarak, d’estaing komutası altındaki fransa’nın toulon filosu, amerika’ya rahat ve güvenli bir şekilde gelmişti ve daha sonra başarısız newport kuşatmasında sullivan’a yardım etmişti. ayrıca 1778'de ushant'ta gerçekleşen, amiral augustus keppel’in komutası altındaki kanal filosu ile comte d’orvilliers’in komutası altındaki brest filosu arasındaki şiddetli bir savaş sonuçsuz kaldı. keppel kesin bir şekilde kazanmış olsaydı, amerikalılara yapılan fransız yardımı azaltılabilirdi ve rochambeau amerika'ya olan seferini asla zafere taşıyamazdı.

    ertesi yıl ingiltere, tehlike altındaydı. korsanlarla başı belada olan artık sadece amerika birleşik devletleri, fransa ve ispanya değildi. ve sadece john paul jones’un, kıyılarına akınlarıyla yüzleşmekle kalmadılar, aynı zamanda istila korkusunu da yaşadılar. fransa ve ispanya'nın birleşik filoları, ingiliz kanalı'nın kontrolünü ele geçirdi ve 50.000 fransız ordusu, çıkarmaya elverişli anı bekledi. neyse ki ingilizler için, manş denizi fırtınaları, fransızlarda görülen hastalıklar ve plan değişiklikleriyle tehdit sonlandı.

    1779’da kanal’daki müttefik üstünlüğüne, işgal tehdidine ve batı hint adaları’ndaki adaların kaybına rağmen ingilizler, 1779 ve 1780’deki seferlerini mümkün kılmak için kuzey amerika sahilinin güney kısmının kontrolünü ellerinde tuttular. ayrıca, ispanyolların 1779 sonbaharında kuşatma altında aldıkları cebelitarık'ı güçlendirdiler ve 1780'in başlarında amiral sir george rodney'in filosunu batı hint adaları'na gönderdiler. estaing'in yerine geçen comte de guichen'e karşı düzenlediği başarısız bir manevra sonrasında rodney, new york'a doğru yola çıktı.

    rodney batı hint adaları'ndayken, bir fransız filosu brest'ten çıktı ve rochambeau’nun ordusuyla newport'a gitti. rodney, newport'a yaklaşımı engellemek yerine, batı hint adalarına döndü. hollanda adalarına saldırma talimatlarını aldıktan sonra, avrupa'dan gönderilen ve amerikan gemilerine nakledilen savaş malzemelerinin ana deposu olarak hizmet veren hollanda adası sint eustatius'u ele geçirdi. altı ay boyunca adada, muazzam ganimetlerin imhası ve alınması için uğraştı.

    bu arada güçlü bir ingiliz filosu 1781’de cebelitarık’ı rahatlattı ancak bunun bedeli, brest’teki fransız filosunun bir kısmı olan amiral comte de grasse* françois-joseph-paul’ün komutası altındaki kuvvetin batı hindistan’a gitmesiydi. rodney'e karşı manevra yaptıktan sonra comte de grasse, washington ve rochambeau'dan new york'a veya chesapeake'e gelme talebinde bulundu.

    daha öncesinde, mart ayında bir fransız filosu, newport'tan chesapeake'e asker getirmeye çalışmıştı, ancak lord howe'un selefi amiral marriot arbuthnot tarafından geri dönmek zorunda bırakılmıştı. kısa bir süre sonra arbuthnot'un yerini, geleneksel fikirli bir amiral olan thomas graves almıştı.

    bir fransız filosunun kısa bir süre içinde batı hint adaları'ndan ayrılacağını bildiren bir haber sonrasında, rodney ganimetle birlikte ingiltere'ye dönerken, samuel hood'a güçlü bir kuvvet verdi ve hood'u kuzeye gönderdi. hood, new york’a demir attıktan kısa bir süre sonra, comte de grasse chesapeake'te belirdi. washington ve rochambeau gelene kadar, lafayette’in cornwallis’i elinde tutmasına yardım etmek için karaya asker çıkardı. rochambeau’nun newport’tan top taşıyan treninin, comte de grasse’ye katılabileceğinden korkan graves, hood ile chesapeake’e yelken açtı. graves, comte de grasse'nin 24 ship of line'ına karşı 19 ship of line'a sahipti. 5 eylül'de virginia capes'te başlayan savaşta graves, en kötüsünü yaptı ve new york'a çekildi. böylece cornwallis'in yorktown'daki ordusunun amel defterini dürmüş oldu. graves, 17 ekim'de güçlü bir takviyeyle gemi sayısını 25'e çıkarırken, barras tarafından takviye edilen comte de grasse'nin 36 adet gemisi vardı. graves, cornwallis'in teslim olduğunu öğrendikten sonra bu iki filo arasında muharebe olmadı.

    ingiltere daha sonra bazı kayıplarını telafi etse de, rodney'in 1782'de santa dominica muharebesi'nde comte de grasse'ye yenilip yakalanması ve batı hint adaları'ndaki mağlubiyetler veya galibiyetler, savaş içinde yorktown yenilgisi kadar belirleyici olmamıştı. lord shelburne* başkanlığındaki yeni bir hükümet, amerikalı önderlerin herbirinin ayrı bir barışı kabul etmelerini sağlamaya çalıştı ancak nihayetinde amerikalılarla müzakereleri süren anlaşma, ingilizlerin avrupalı müttefikleri ile arasındaki ateşkesin resmi olarak sonuçlanmasına kadar yürürlüğe girmedi.

    devrimin akıbeti
    30 kasım 1782'de ön barış maddeleri imzalandı ve paris barış antlaşması*, abd bağımsızlık savaşı'nı sonlandırdı. büyük britanya, abd’nin bağımsızlığını tanıdı* ve florida’yı ispanya’ya bıraktı. antlaşma ayrıca abd özel borçlarının britanya vatandaşlarına ödenmesini, newfoundland balıkçılığının amerikan kullanımına açılmasını ve ingiltere’ye sadık olan amerikanlar için adil yargılamalar yapılması gibi hükümleri de içeriyordu.

    savaşın sonucunu açıklarken tarihçiler, ingilizlerin asla savaşı kazanmak için genel bir stratejiye aktif olarak katılmadıklarına dikkat çekerler. ayrıca, savaşın ilk aşamalarında ingiliz generaller, özellikle görevden alınmış olan howe, isyana karşı çabuk, kuvvetli ve akıllı bir önlem almayı reddetmişti. isyana karşı ancak asgari risk almayı seçerlerken (örneğin, carleton ticonderoga'da ve howe brooklyn heights'ta ve pennsylvania'da) potansiyel olarak ölümcül darbeler indirme fırsatını kaybettiler. çok önemli anlarda ciddi bir anlayış ve işbirliği eksikliği vardı (1777'de burgoyne ve howe'da olduğu gibi). ingilizler, sayıları çok fazla olan loyalistlerin desteğini bekliyordu ancak önemli miktarda gönüllü çıkmamıştı.

    ancak tek başına ingiliz hataları abd'nin başarısını açıklamaya yetmez. zamanla savaştaki seferberlikleri arttıkça, amerikalılar genellikle düşmanlarını hatalara zorladılar. üstelik kıta ordusu da, steuben’in reformlarından önce bile hiçbir şekilde beceriksiz bir güç değildi. milisler genellikle güvenilmez olsalar da, arnold, greene ve morgan gibi onları anlayan ve krizlerde sık sık güçlendiren insanların öncülüğünde takdire şayan işlere imzalar atabildiler. dahası, sıkıntıların dalgalarının dövdüğü bir kaya olan washington, yavaş yavaş ama oldukça iyi bir şekilde generallik sanatını öğrendi. 1776'dan 1778'e kadar fransa tarafından sağlanan destekler ve fonlar paha biçilmezdi, 1778'den sonra ise fransız ordusu ve deniz desteği gerekli bir hal almıştı. bu nedenle sonuç, ingiliz hatalarının, amerikan çabalarının ve fransız yardımlarının bir kombinasyonundan kaynaklanır.
  • amerikan bağımsızlık savaşı konusunda anahtar suallerden birisi, ingiltere'nin savaşı nasıl ve neden kaybettiğidir. savaşı ingilizler ne kadar 'kaybettiyse' amerikalı kolonistler de o kadar 'kazanmamıştı'. ingiltere, savaşı sömürgecilerin gayretlerinden bağımsızca yalnız başına kazanma imkanına sahipti, fakat kazanmayı seçeceğine, aşağı yukarıya savsaklık sebebiyle kaybetmişti.

    çoğu çarpışmada, sözgelimi fransa ve ispanya bir yanda, ingiltere, avusturya ve birleşik eyaletler diğer yanda olmak üzere, ispanya kralı 2.charles'ın ölümü üzerine yapılan, ancak sonuçsuz kalan savaşta, yedi sene savaşları'nda, napoleon dönemi savaşlarında, amerikan iç savaşı'nda, fransa-prusya savaşı'nda, çağımızın iki dünya savaşında, savaşanlardan birinin zafer veya mağlubiyeti askeri kavramlarla izah edebilir. bunlar gibi çoğu çarpışmada tarihçiler, kimi stratejisel ve stratejik kararlar, bazı seferberlikler, bazı muharebeler, bazı lojistik hesaplamalar (endüstriyel imalatı ayarlamak veya savaş gücü oluşturmak benzeri veyahut kolayca hırpalama metodu gibi bir veya ansızın fazla belirli etken gösterebilir. yeniden tarihçiler, "bu gibi tek veya birleşik etkenlerden rastgele biri, çarpışanların birinin başarısızlığına veya savaşa devam etmesini imkansız kılmaya yeterlidir" demektedir. yeniden de amerikan bağımsızlık savaşı'nda, tarihçilerin doyurucu olarak ortaya koyabilecekleri bu gibi etkenler yoktur. hem de genelde 'neticesi belirleyici' olarak belirtilen iki muharebe; saratoga ve yorktown muharebeleri, amerikan ahlak kavramlarına göre 'neticesi belirleyici' sayılabilir veya belki de geçmişte yapılan hataların farkına varılmasının ışığında kılıcın keskin iki yanı gibi görülebilir. bu kavramlardan hiçbiri, ingiltere'nin savaşa devam edebilme kapasitesini ne zayıflatmış ne de ciddi bir şekilde bozmuştur. savaş, saratoga' dan ·sonra dört sene daha devam etmiş ve bu müddet içinde bir dizi zafer, ingilizler'in uğradığı bozgunları yerine koymuştur. comwallis, newyork'ta abluka edildiğinde, kuzey amerika' daki ingiliz aı;kerleri hali hazırda tam ve eksiksiz, hali hazırda rastgele bir yerde operasyonlara devam edebilecek şekilde yer tutmuş ve hali hazırda stratejik ve sayısal olarak avantajlı bir pozisyondaydı. amerikan bağımsızlık savaşı'nda ne waterloo ile karşılaştırılabilir net bir zafer, ne de gettysburg ile karşılaşhrılabilir kaçınılmaz bir 'dönüm noktası' bulunmaktaydı. görüldüğü kadarıyla sanki herkes yorgun düşmüş, sıkılmış, alakasını kaybetmiş ve toparlanıp yuvaya dönme hazırlığına başlamıştı.

    amerikan tarihi ders kitaplarında, bazı standart izahlar, ingiliz askeri bozgunlarının askeri izahları olarak sunulmaktadır. bunun nedeni, tabii olarak bu tür izahların amerikan silahlı güçlerinin yiğitliğini ortaya koymasıydı. örneğin, açıkça belirtilmese de, genelde tekliflen tüm sömürgeci kuzey amerika'nın silahlanarak kendisine karşı hasmane duygular besleyen ingiltere ile yüz yüze gelmesiydi. bu vaziyet napolyon veya hitler'in rusya'yı işgal teşebbüslerinde, tüm halkın birleşerek düşmana karşı koymasına benzetilebilir. yeniden de çoğu zaman kuzey amerika'nın vahşi hayatın sürdüğü bölgelerinde, sömürgeciler tarafından uygulanan ve bölgeye uyarlanılabilen, gayri muntazam gerilla çatışmalarında eğitimsiz ve bölgeye uyum sağlayamayan ingiliz silahlı gücünün bu gibi öğelere sahip olmaması öne sürülmektedir. genel olarak sıklıkla öne sürülen bir konu da ingiliz komutanların yetersiz, beceriksiz, tembel, ahlaksız, düşüncesiz ve manevra yeteneksiz olduğuydu. bu olguların her birine tek tek bakmak gerekir.

    harbiden ingiliz silahlı gücü, kendisine karşı ihtirasla birleşmiş ihtilalciler veya halkla karşı karşıya değildi. 1775'te sömürgelerdeki 37 gazeteden 23'ü asilerden yana, yedisi ingiltere'ye sadık ve yedisi de tarafsız veya kimseye teslim olmamıştı. şayet bu vaziyet toplumun tutumunu yansıtıyorsa, yüzde 38'i bağımsızlığı desteklemeye hazır değildi. gerçekte asallı bir sayıdaki sömürgeci, anavatan olarak nitelendirdikleri yerle etkin olarak ilişkiliydiler. ingiliz askerlerine gönüllü olarak casusluk yaptılar, gönüllü olarak bilgi ve araç gereç taşıdılar. çoğu silahlanarak ingiliz düzenli birlikleri yanında sömürgeci komşularına karşı çarpıştılar. savaşın seyiri sürecinde ingiliz silahlı gücüne katılmış takriben 14 'kralcı' alay bulunmaktaydı.

    ingiliz silahlı gücünün kuzey amerika' da yer alan savaş türüne ne uygun ne de eğitimsiz olduğunu tartışmak müdafaa edilebilir değildir. genel izlenimlere rağmen çatışmaların çoğu gayri muntazam savaşları içermiyordu. çoğu tamamiyle avrupa'daki çatışmalar türünden, tamamiyle ingiliz silahlı gücü ve içindeki fiyatlı hessen askerlerinin üstün olduğu abluka etme ve geniş alanda yapılan savaşlardı. fakat gayri muntazam savaşlarda dahi ingiliz silahlı gücü dezavantajlı değildi.

    görmüş olduğumuz gibi 20 sene önce amherst, wolfe ve buyruğundakiler kuzey amerika'yı fransa'dan almak için tamamiyle bu tür bir savaş uygulamışlardı. sahiden, ingiliz silahlı gücü, orman ve nehirlerde şart olan ve avrupa savaş alanlarında kullanılan strateji ve formasyonların geçersiz olduğu savaş türünün lideri olmuştu. hessen askerleri bu tür taktiklerde harbiden savunmasız olabilirlerdi, fakat amherst'in daha önceki tüfekli alayı olan 60. piyade alayı gibi ingiliz birlikleri sömürgecileri kendi oyunlarında yenebilirlerdi ve yenmişlerdi de. tüm sömürgeci askeri öncüler, bu oyunları ingiliz komutanlarından öğrenmişlerdi.

    geriye ingiliz komutanlarının yetersizlik ve beceriksizlikleri suçlamaları kalmaktadır. komutanlardan biri olan sir john burgoyne için bu suçlamalar belki geçerlidir, ama yeniden de üç ileri gelen komutan olan sir william howe, sir henry clinton ve lord charles cornwallis için geçerli değildir. gerçekten, howe, clinton ve cornwallis, amerikalı meslektaşları kadar beceriliydiler. üçünün de sömürgelere karşı yenilgiden çok zaferleri vardı. üçü de önceden becerilerini ortaya koymuşlardı ve tekrar ortaya koyma ihtimalleri vardı. bilhassa howe, 20 yıl önce fransızlat a karşı yapılan savaşta ehemmiyetli bir rol oynamış, ticonderoga' da can veren kardeşinden gerilla taktiklerini öğrenmiş, louisbourg ve montreal'de amherst'in buyruğunda hizmet etmiş ve wolfun askerlerine de quebec'te abraham tepeleri'ne tırmanmada liderlik etmişti. 1772 ile 1774 yılları arasında hafif piyade gruplarını alay saflarında toplama sorumluluğunu üstlenmişti. clinton, newfoundland' de doğmuş, newfoundland ve new york'ta büyümüş, muhafız alayına katılmadan önce new york milislerinde hizmet görmüş ve askeri hiyerarşide yükselişi 'meteora' benzetildiği kıta avrupası'nda faaliyet göstermişti.

    cornwallis de kendisini yedi yıl savaşları'nda fark ettirmişti. sonradan mysore' daki çatışmalarda, bir dizi zafer kazanarak, ingiltere'nin, güney hindistan'ın kontrolünü ele geçirmesini sağlamış ve bu süreçte wellington dükü olacak genç sir arthur wellesley'e yol gösterici olmuştur. irlanda'daki 1798 ayaklanması'nda, cornwallis, sadece becerili bir stratejist olarak kendini göstermekle kalmamış, bu arada buyruğundakilerin kabalıklarını daimi frenleyici bir bilge ve hümanist bir insan olarak da davranmıştır. anlaşılacağı üzere, bu komutanlar, becerisiz ve beceriksiz komutanlar değildiler.

    ama şayet amerikan bağımsızlık savaşı'ndaki ingiliz baş komutanlığı, yetersiz ve beceriksiz değildiyse, o vakit tarihçilerin yeterince izah etmediği bir derecede üşengeç, istikrarsız, kayıtsız, hem de uyuşuktu. fırsatlar, bu fırsatları yakalayan veya fırsatların üzerine saldıran işbilir insanlar tarafından önem vermemişti. operasyonlar, hemen hemen uyur gezer gibi ve uyuşuk bir havada yapılmıştı. savaş oldukça sade bir şekilde, aynı komutanların amerikan sömürgecilerinin dışındaki düşmanlarla kapıştıklarında gösterdikleri acımasızlık türünde ve zafer için ihtiyaç duyulan acımasızlıkta yürütülmemişti.

    gerçekte ingiltere, kuzey amerika'daki savaşı tamamiyle askeri nedenlerle kaybetmemişti. savaş, tamamiyle diğer etkenler yüzünden kaybedilmişti. bu savaş iki asır sonra amerika birleşik devletleri'nin vietnam'da yapacağı savaştan daha popüler olmayan bir savaştı. ingiliz halkı, ingiliz hükümeti ve tüm askerleri, subayları ve komutanlarıyla savaşa katılan ingiliz personeli için de popüler değildi. clinton ve cornwallis'in ikisi de zorlamayla ve son derece isteksizlikle savaşmışlardı. howe, devamlı olarak kızgınlığını, mutsuzluğunu ve mesuliyet yüklendiği komutanlığın düş kırıklığını belirterek, daha da dik başlı hareket ediyordu. kardeşi amiral howe da aynı duygular içerisindeydi. söylediğine göre sömürgeciler yeryüzündeki en kalpsiz ve en tehikeli insanlardı.

    amherst, daha da savaşkandı. çatışmalar patlak verdiğinde, 59 yaşındaydı. washington'dan 15, howe'dan 12 yıl daha yaşlı olmasına karşın hali hazırda operasyonlara mükemmel bir şekilde katılabiliyordu. yedi sene savaşları'ndaki başarısını takiben virgina valisi olmuş ve şef pontiac'ın yönettiği kızılderili ayaklanması'nda gayri muntazam savaşlardaki kabiliyetlerini geliştirmişti. amerikan bağımsızlık savaşı başladığında, ingiliz silahlı gücünün baş komutanıydı ve 'masa başı işinin' getirdiği bürokrasi ve can sıkıntısından rahatsız oluyordu. amherst, kuzey amerika' da komutanlığı aldığında ve daha önceki astı howe ile beraber 20 sene önce fransızlar' a karşı sergilediği enerjik seferde, olaylar sorgulanamaz bir biçimde farklıklar gösterecekti. amherst de istemeyerek yerini savunan diğerleri gibi aynı memnunsuzluğu sergiledi ve kendisinden üst kademede olanlar amherst'e hoşgörü gösterdiler. ilk teklif, 1776'da geldi ve amherst bunu kibarca reddetti. ocak 1778'de yeni bir teşebbüste bulunuldu. bu sefer kendisine hiç sorulmadı dahi. kral 3. george, amherst'i amerika'daki baş komutanlığa atadı ve oradaki savaşı kontrol altına alması isteğinde bulundu. görevinden çekilme korkusuyla amherst, kralın direk buyruğunu reddetti. hükümet azalarının de kendisini ikna etme gayretleri tesirsiz kaldı.

    amherst için, howe için, diğer tüm ingiliz komutanları için ve ingiliz halkının çoğu için amerikan bağımsızlık savaşı bir tür iç savaş niteliğindeydi. gerçekte, kendilerini, kendi mağlubiyetlerinde, sadece dil, kalıt, anane ve düşünce olarak bağlı olmayıp bu arada bir hayli vaziyette, gerçek aile bağlarıyla da bağlı oldukları ingiliz emsalleri olarak tanımlanan rakiplerine karşı kapıştırılrnış olarak görmekteydiler. fakat bundan daha fazlası da vardı. görmüş olduğumuz gibi xvııı. asır ingilteresi'nde masonluk, bilhassa eğitimli sınıfı, profesyonel insanlan, devlet memurlarını ve yöneticilerini, eğitmenleri, kamu oyunu şekillendiren ve belirleyen insanları içeren tüm cemiyeti kapsayan bir örgü halini almıştı. masonluk, aynı vakitte çağının mentalitesini etkileyen ortamda genel bir psikolojik ve kültürel atmosfer oluşturmuştu. bu vaziyet, bilhassa arazi localarının, insanları, birlikleri, komutanları ve birbirleriyle bağladıkları bağlayıcı bir çatı oluşturduğu askerlikte geçerliydi. ve bunun ötesinde kast ve aile bağlarından yoksun olan 'sıradan askerlerin arasında, ki subay sınıfı bundan yoksun değildi, daha da geçerliydi. amerikan bağımsızlık savaşı esnasında, savaşa iştirak eden askeri personelin çoğu, her iki taraftaki komutan ve insanlar, ya kendileri mason'du veyahut masonluğun fikir ve değerleriyle doymuşlardı. arazi localarının gerçek yaygınlığı, mason olmayanların dahi müessesenin ideallerine kararlılıkla bağlanmasına kapı aralamıştı. bu ideallerin çoğunun, sömürgecilerin uğruna savaştığı ideallerle somutlaşmış görüldüğünü söylemek yanlış olmaz. sömürgecilerin deklare ettiği ve daha sonra bağımsızlık için uğruna savaştığı ilkeler, belki rastlantısal, fakat hali hazırda yaygın olarak masonik'ti. ve ingiliz genel kurmayı için olduğu kadar erat için de yalnızca emsalleri ingilizler ile değil, ama aynı vakitte masonik kardeşleriyle giriştikleri bir savaştı. bu gibi durumlarda, ceberrut olmak genelde zordur. bu tabiidir ki ingiliz komutanlarının vatana hıyanetten suçlu olduklarını göstermez. tüm olanlardan sonra onlar, profesyonel askerlerdi ve istemeye istemeye olsa da görevlerini yerine getirmek zorundaydılar. ama görevlerini oldukça zorlukla yerine getirmenin ıstırabı içerisindeydiler ve bundan fazlasını da yapamazlardı.

    ne yazık ki, ingiliz genel kurmayı arasında bulunan masonlar'ın tespit etmesine ait ne bir aza kayıt listesi, ne bir sicil ne de belgeleme bulunmamaktadır. kaide olarak, askerlerin çoğu arazi localarına isimlerinin ve soyadlarının baş harfleriyle kaydedilmişti. arazi locaları da hem kayıt tutmakta hem de tutulan kayıtların saklanması için ana locaya vermekte gevşeklikleriyle tanınmıştı. arazi locası kurulduğunda veya tanındığında, kendisine destek veren uzuvla ilişkisini çoklukla kaybetmekteydi. bu, bilhassa kendi kayıtlarıyla dahi yeterli derecede meseleleri olan irlanda büyük locası'nın berat verdiği localar için geçerliydi; ve görmüş olduğumuz gibi ilk arazi localarına berat veren de irlanda büyük locası'ydı. kimi vaziyetlerde ise arazi locaları başka arazi localarına berat vermekteydi ve özgün ana locanın bundan haberi bile olmamaktaydı. ve alaylar terhis edildiğinde veya birleştirildiğinde, alay locaları göç etmekte, değişmekte, kendilerini nakletmekte ve bazen de fark destekçi uzuvlardan patent almaktaydılar. hem de askeriyenin dışında bile belgeler genelde perişan bir şekilde düzensizdi. sözgelimi ııı. george'un üç kardeşi de mason olarak bilinir. bunlardan biri olan cumberland dükü, sonradan ingiltere büyük locası'nın büyük üstadı olmuştur. yeniden de sadece gloucester dükü henry'nin 16 şubat 1766' da girişine konusunda kayıtlar mevcuttur

    bir tarihçinin zayıf bir ihtimalle yurtdışında inisiye olduğunu belirtmesine karşın o zamanlar mason olan york dükü'nün nerede, ne vakit ve kimin tarafından inisiye edildiğine konusunda bir belirti bulunmamaktadır. şayet bir krallık prensiyle alakalı veriler bu kadar rastlantısal ve düzensizse, askeri komutanlar için daha da beterdir.

    bundan dolayı howe, cornwallis ve clinton'ın mason olup olmadıklarının araştırılamaması şaşırtıcı olmasa gerek. yeniden de kendilerinin mason olduklarına konusunda ehemmiyetli bilgiler mevcuttur. silahlı güç komutanı olmadan önce hizmet etmiş olduğu dört alaydan üçünün arazi locası vardı; ve albay olarak bunların loca etkinliklerine göz yumacak, en azından yönetecekti. daha da ötesi görmüş olduğumuz gibi howe amherst ve wolfe'un buyruğunda masonluğun şaha kalktığı bir silahlı güçte hizmet etmişti. amerikan bağımsızlık savaşı esnasında, fikir ve ifadeleri mason olarak bilinenlerle tamamiyle uyuşmaktaydı. ve kuzey amerika' da komutanlığı altındaki 31 alaydan 29'unu arazi locaları oluşturmuştu şayet howe'un kendisi mason değilse, masonluğun tesirinde olan bir şeyi özümseyemezdi, fakat o özümsemişti.

    aynı şey howe ile bilhassa iyi ilişkiler içinde olan cornwallis için de geçerliydi. cornwallis de silahlı güç komutanı olmadan önce iki alayda hizmet etmiş ve bunlardan birinde albaylık yapmıştı. her ikisinin de arazi locaları vardı. görmüş olduğumuz gibi sonradan korgeneral olan cornwallis'in amcası edward, nova scotia valisi olmuş ve orada 1750 senesinde bir loca kurmuştu. ve sahiden tüm cornwallis ailesi, xvııı. ve xıx. asırlar süresince, ingiliz masonluğunun en tanınmış kişi isimleri arasındaydılar.

    clinton'a gelince ispat eder daha da çapraşıktır. silahlı güç komutanı olmadan önce istihkam alaylarında değil fakat son vakitlere kadar arazi locaları olmayan muhafız alayında hizmet etmiştl diğer taraftan yedi sene savaşları'nda çağının en etkin ve nüfuzlu .masonları'ndan biri olan brunswick dükü ferdinand'ın buyruk subayı olarak görev yapmıştı. ferdinand, masonluğa 1770'te berlin'de kabul edilmişti. 1770'te ingiltere büyük locası'nın himayesinde brunswick dukalığında şehir büyük üstadı oldu. bir sene sonra 'sıkı izleyiş riti'ne katıldı. 1776'da hesse prensi kari ile beraber hamburg'da hatırlı bir loca kurdular. 1782' de tüm avrupa masonluğunu kapsayan ehemmiyetli kurultaylardan biri olan willilmsbad konvauim oluşturdu. ferdinand'ın emir subayı olarak clinton, masonluk ve onun ideallerini sorgulanamaz bir biçimde benimsemiş olmalıydı. daha da ötesi ingiliz ordusu new york'u abluka etmekle meşgulken, 25 haziran 1781 'de 210 numaralı loca'nın üstad-ı saygıdeğeri ve kardeşlerinin 'yahya peygamber günü' nü kutladıklarına dair bir kayıt hali hazırda mevcuttur. bu kayda göre :

    kral ve zanaatin, kraliçe ... ile masonlar'ın eşlerinin sir henry clinton ve tüm sadık masonlar'ın amiral arbuthnot ve tüm ıstırap çeken masonlar'ın general knyphausen ve reidesel ... ve ziyaretçi kardeşler'in lord cornwallis ve rawdon ... ile kadim kardeşlik örgütü' nün haysiyetine kadehler kaldırılmıştı.

    böylelikle masonluk, hem ingiliz ordusuna hem de asi sömürgelere dağılmıştı. bu noktada üstünde durulması şart olan, yeniden de takip eden belirtilerin örgütlü 'masonik komplo' sunun rastgele bir türünü ispat etmediğidir. amerikan bağımsızlık savaşı üzerine çalışan tarihçilerin çoğu, savaşın masonluk ile alakası açısından iki kampa ayrılmıştır. bir takım yazarlar, savaşı, dikkatlice tasarlanmış büyük bir tasarım çerçevesinde masonlar'ın entrikalarıyla tertip eden, uyarlanan ve yönetilen bir hareket, bir 'masonik olay' olarak tasvir etmeyi düşünmüşlerdir. bu gibi yazarlar, genelde masonlar'ı içeren uzun listeler aktarmışlardır ki, bu da ellerinde aktarılacak listeler olduğunu ispat eder ve bu gibi listelerde netlikle eksiklik de yoktur. diğer taraftan ananeci tarihçilerin çoğu da mücadelenin masonik istikametini tamamen atlamışlardır. hume, locke, adam smith gibi felsefeciler ve fransız feylesoflardan yeterince yararlanılmış, fakat bu gibi düşünürlere yol gösteren, düşünceleri için bir tür meşime içindeki sıvı gibi hareket eden ve bu tür düşüncelere popülerlik kazandıran masonik etraf hoşlanmıştır.

    gerçekte, masonik bir entrika yoktu. bağımsızlık bildirgesini imza atan 56 kişiden sadece dokuzu, netlikle mason olarak nitelendirilebilirken, diğer 10'unun yalnızca mason olma ihtimali vardı. sömürge silahlı gücündeki karargah subaylarının 74'ünden 33'ü, vesikaların ortaya koyduğuna göre mason'du.

    masonların, bir kaide olarak aza olmayan meslektaşlarından · daha elit, olayların gidişahnı görmede daha ileri görüşlü olduklarını kabul etmek gerekir. hem de evvelce tertip eden büyük tasarımlara karşı verilecek her tür kararda bile birlikte çalışıyorlardı. böyle davranmamak onlar için imkansızdı. amerikan bağımsızlığının doruğa yükselmesindeki hareket, gerçekte doğaçlamanın kararlı ve devam eden uygulaması ve bugünkü deyimle bir tür kendine has 'hasar kontrolü' niteliğindeydi. beklenmeyen oldu bittilere göğüs gerilecek, bunlar kabul edilecek, sınırlanacak ve bir sonraki oldu bittiler, yeni bir hazırlıksız yapılmış uyum ve derleme dizisi dikte ettirene kadar aynı anda bir basamak daha ileride kullanılacaktı. bu sürecin tümünde, masonluk sınırlayıcı ve yatıştırıcı hareket etme eğiliminde olmuştur. 1775'te birtakım aşırı kökten, ingiltere ile bağlan tamamen kesmek için kışkırhcılık yapmaktaydı. yine de bir mason olarak, bunker hill'teki sömürge askerlerinin sonraki komutanı general joseph warren, bugün ulster birliği yanlıları, olanları sezinleyen deklarasyonlar yayınlamakta ve meclis'ya alan okumakla birlikte tahta bağlı olduğunu bildirmekteydi. washington da aynı vaziyetteydi; hem de bağımsızlık bildirgesi'nden bir yıl sonra 1777 aralık ayında franklin, savaşın hızlandırılmasına kapı aralayan vaziyetler düzeltilirse, tüm bağımsızlık düşüncelerinin ayrılınmasına hazırlanıyordu.

    böylelikle 'masonik komplolardan söz etmek ahmakça olduğu kadar tamamen masonluğa indirgemek de ahmakça olur. nihayetinde masonluğun yaydığı düşünce akımlarının masonluğun kendisinden daha can alıcı ve daha yaygın olduğunu ispat eder. savaştan ortaya çıkan cumhuriyet mübalağa etmesiz bir 'masonik cumhuriyet' değildi. masonik idealler için masonlar tarafından masonlar için heyetmiş bir cumhuriyet de değildi. ama bu idealleri somutlaşhrmış, bu ideallerden son derece etkilenmiş ve bu ideallere borçlu olmuştur. bir masonik tarihçinin yazdığına göre:

    " ... masonluğun bu [amerikan] hükümetin kuruluş ve gelişmesinde hiçbir müessesenin tesirli olamadığı kadar büyük bir tesiri olmuştur. ne genel tarihçiler ne de masonluğun üyeleri ilk 'anayasal toplantı' günlerinden bu yana, amerika birleşik devletleri'nin masonluğa ne kadar minnettar olduğunun ve bir ulusun doğuşunda ve bu muasırlığın hudut taşlarının kuruluşunda ne kadar büyük bir katılımda bulunduğunun farkında değillerdir."
  • amerika'nın bağımsızlık savaşı demokrasi adına dünya tarihî açısından önemlidir. çünkü bu koloni kurulduğundan beri demokrasi yanlısı bir tutum içerisindeydi. özellikle ingilizlerin kendilerine karşı olan tutumları bu kolonistleri öfkelendiriyordu. amerika'nın bağımsızlığına giden bu süreci yazının devamında ayrıntılı bir şekilde ele alacağız. ingiltere'nin kolonileri ne gözle gördüğünü, kolonilerin kendilerini hangi durumda görmek istediklerini, demokrasi adına verdikleri mücadeleyi, ingiliz kralına verdikleri mücadeleyi ve bu devrimin arka planında yer alan fikir babalarını konuşacağız.

    peşinen şunu da söylemek istiyorum, bu yazı cezmi tahir berktin'in kaleminden çıkan "demokrasi kahramanı thomas jefferson" kitabının bir özeti niteliğini taşımaktadır. kâh kendi düşüncelerim ve cümlelerim kâh kitaptaki bilgileri kronolojik bir sıra ile yazacağım. biraz uzun bir yazı olacağa benziyor. bakalım nasıl bir çalışma ortaya çıkacak.

    " kolonilerin meclisi, ekonomik yasaklar, ingiliz - fransız savaşı, pul kanunu, tepkiler, bağımsızlığın henüz emekleyen adımları"

    amerikalılar ( daha doğrusu koloniler) yeni kıtaya kalıcı bir şekilde yerleştikten sonra kendi kendilerini yönetme işine kafa yormaya başlamışlardı. işleri yoluna koyduktan sonra kolonistler ( 13 koloni) kendi içlerinde meclis kurmuşlardı. kurdukları mecliste pek tabii ki koloninin durumu hakkında fikir alışverişi yapıyorlardı. fikir alışverişi yapıyorlardı çünkü koloninin kanun yapma yetkisi yoktu. koloni üzerindeki tek güç ingiltere kralı idi. ingiltere kralı ise iii. george idi. ta o zamanlar her eyalette yer alan ilçeler iki milletvekili seçiyordu ve bunları temsilciler meclisine gönderiyordu.

    kanunları ingiltere parlamentosu yapıyordu. valilerini yine ingiltere parlamentosu atıyordu. yani koloni kendi geleceğini kendisi belirleyemiyordu. bu durum kolonistleri sinirlendiriyordu. ekonomik serbestlik keza yine yoktu. kendi ürününü ( çoğunlukla tütün) yetiştiren amerikalılar bunları ingiltere'ye satmak zorundaydı. ingiltere'nin ürettiği malları da amerikalılar almak zorundaydı. ancak ingiltere'nin üretmediği bir malı başka bir ülkeden alabilirlerlerdi. yine bir amerikalı ürününü doğrudan bir fransıza satamazdı, malı ilk önce bir ingiliz tüccara vermek zorundaydı. yine bir malı doğrudan fransızdan alamazlardı, fransız tüccar malını bir ingilize vermek zorundaydı ondan sonra o ürün kolonilerin eline geçiyordu. sanayiye izin verilmiyordu.

    ingiltere, fransa ve kızılderililer ile savaşa girmiş ve bu savaşta koloniler'den faydalanmıştı. zafer ingiltere'nin olmuştu. bu savaşlarda, ileride amerika'nın ilk cumhurbaşkanı olacak olan george washington adını duyurmuş ve belli bir saygınlığa ulaşmıştı. elbette bu savaş ingiltere'nin zaferi ile sonuçlanmış olsa da mali bir külfet içine sokmuştu. bu savaştan sonra ingiltere kolonileri daha da sıkmaya başladı. bir pul kanunu çıkarıldı. bundan sonra her vesikaya, zarfa, gazetelere pul yapıştırmak zorunlu hale getirildi. bu, keyfince ve başına buyruk çıkarılan kanun kolonistleri öfkelendirdi.

    derhal virginia eyalet meclisi toplandı. karar protesto edildi. thomas jefferson'ın yakın arkadaşı ve yine kendisi gibi hukukçu olan patrick henry etkileyici bir konuşma yaptı. son olarak şunları söyledi:
    - sezar'ın bir brutus'ü vardı. ingiliz kralı birinci charles'in hakkından da cromwell geldi. elbette bu üçüncü george'un...
    meclis başkanı, henry'nin sözünü kesti.
    - ama senin bu sözlerin düpedüz ihanettir
    - ihanetse faydalan!
    hararetli geçen toplantıda şu düşüncede anlaşıldı: "ingiliz kralı şunu bilmelidir ki amerika'da oturan ingilizlerin'de ellerinden alınamaz bazı hakları vardır. bunların arasında kendi seçtiği delegelerin yaptığı kanunlarla vergiye tabi olabilmesi de vardır."
    bu karar bir oy farkla kabul edildi. artık koloni ingiltere'ye kafa tutmaya başlamıştı. ancak meclisteki muhafazakarlar bu sonucu beğenmediler. onlara göre ingiltere'ye bu kadar sert bir şekilde kafa tutulmamalıydı. özgürlük hayalini kuran kolonistler öncelikle bu muhafazakar düşünceye sahip beyinlerden kurtulmalıydı. ayrıca bu toplantının virginia eyaletinde yapıldığını belirteyim.

    kısa bir süre sonra virginia eyaleti diğer kolonileri'de işbirliğine çağırdı. bu virginia valisini - lord botetourt - öfkelendirdi. hemen virgiana meclisini feshetti. bunların içinde beş gün önce delege seçilen thomas jefferson da vardı. virginia şehri olan williamsburg'da ( ağırlıklı olarak çiftçi şehri olmakla beraber meclisin topladığı şehirdi) halk toplanıp kararı protesto ediyordu. bunların arasında george washington ile patrick henry'de vardı. bu arada çok ciddi kararlar aldılar. sandalye, peynir, balık,masa yağ, mum, şeker gibi malları ingiltere'den almamaya yani boykot etmeye karar verdiler. bu kararı dağıtılmış olan 108 delegeden 85'i onayladı. vali bunun üzerine meclisi tekrar açmak izin ingiltere parlamentosun'dan izin istedi. ve meclis tekrardan açıldı.

    rhod island kolonisi limanına "gaspee" adında bir gemi haydutluk yapmak için yanaşmıştı. bu geminin kaptanı kendi tayfasını istediği gibi limana çıkarıyordu. limandan ayrılmak zorunda olan gemilere ise keyfince ya yol veriyordu ya da engelliyordu. bu arada bu koloni, valisini kendileri seçiyordu. olaya dönersek, bölge sakinleri zorla gemiye çıkıp, içindeki tayfayı denize attılar. devamında gemiyi ateşe verdiler. haber diğer kolonilere'de yayıldı. patrick henry, thomas jefferson ve dabney carrbu olayı " bir koloniye yapılan saldırı bütün kolonilere de yapılmış sayılır" diyerek tepki gösterdiler. şunu da ekleyeyim, dabney carr tomas jefferson 'ın hem çocukluk arkadaşı hem de eniştesiydi. tekrar olaya dönersek, bu olaydan sonra koloniler arasında haberleşme teşkilatı kurulması kararlaştırıldı. koloniler ilk kez teşkilatlanıyordu.

    "milis kuvvetler, çay partisi ! , ingiliz orduları geliyor, philadelphia kongresi, çarpışmalar, bağımsızlık sesleri, bağımsızlık bildirgesi"

    artık koloniler' de halk silahlanmış, milis kuvvetler meydana getirmişlerdi. virginia'da ki milis kuvvetlerinin başında patrick henry vardı. ingiltere ise ağır vergilerle kolonileri eziyordu. buna tepki olarak boston'da bir grup kolonici kızılderili kıyafetleri giyerek içinde çay bulunan bir gemiye çıkarma yaptılar. gemideki çayları denize attılar. bu olay tarihe "boston çay partisi" olarak geçecekti. kolonistlerin yaptığı bu küstahlık (!) artık fazla olmuştu. ingilizler bir ordu tertipleyip kolonistlerin üzerine gönderdiler. bu haber kolonistleri daha da kızdırmıştı.

    temsilciler meclisi boston olayları sebebiyle protesto kararı almıştı. vali lord dunmore meclisi feshetti. bunun üzerine delegeler bir kongre düzenlemeye karar verdiler. kongre'de aşağı yukarı jefferson 'ın fikirleri kabul edilmişti. ancak muhafazakar grubun baskısı ile alınan karar sonuç olarak şöyle idi: kolonistler birer ingiliz vatandaşıdır. onların da ingilizlerin kullandığı hakları kullanmaları gerekir. ingiliz parlamentosunda bizim de delegelerimiz olmalı.

    bu kongre philadelphia kentinde yapılmış, bütün koloniler bu büyük kongreye seçmiş oldukları temsilcileri göndermişlerdi. kongrenin devamında ingiliz mallarının boykot edilmesi kararlaştırıldı. ayrıca bu kongrenin başkanı peyton randolph'tu. bay randolph jefferson'ın anne tarafından akrabası oluyordu. bu arada virgiana valisi bay randolph'u williamsburg'e temsilciler meclisi toplantısına çağırdı. ingiliz hükümetinin bazı teklifleri görüşüldü. eğer koloniler askeri yardım yaparsa vergiler alınmayacaktı. ancak bu teklif kolonilere ayrı ayrı yapılmış, onların birleşmiş olduğu kabul edilmiyordu. jefferson bizzat kendisi ( virginalı'ların kendi istekleri) giderek bu önerileri red etti. artık ok yaydan çıkmıştı. philadelphia 'da ikinci kongre yapıldı ve jefferson ingiliz hükümetinin teklifini koloniler adına kabul edilemeyeceğini açıkça söyledi.

    bu büyük kongre toplana dursun, yukarıda ingiliz askerlerinin yola çıkmış olduğunu söylemiştik. george washington başkumandan seçilmişti. iki tarafın birlikleri arasında ciddi çarpışmalar yaşanıyordu. benjamin franklin, john adams, richard henry le, thomas jefferson ve george washington bağımsızlık ateşini yakmışlardı. jefferson ve dickinson adında biri deklarasyon yayınladılar ve neden silaha sarıldıklarını madde madde açıkladılar. o ara kongre kısa bir süre tatile girdi. kongre tekrar toplandığında önemli kararlar alındı. öncelikle kolonistler masraflardan kaçacaklardı ve bazı şeyleri kısacaklardı. artık virginia'da dalgalanan ingiltere bayrağı kaldırılmış kolonistlerin bayrağı asılmıştı. philadelphia'da tekrar kongre düzenlenecekti. bu sefer bağımsızlık ilan edilecekti. bunun üzerine bağımsızlık deklarasyonunun hazırlanması kabul edildi. bu komisyonda thomas jefferson, benjamin franklin , roger sherman, robert livingston vardı. komite bağımsızlık bildirgesinin yazımını thomas jefferson'a devretti. ancak o sırada virgiana temsilcileri ( delegeler) kendi anayasalarının da yapılmasına karar verdiler. o sırada philadelphia'da bulunan jefferson bir anayasa taslağı hazırladı. dostu george whyte verdi. whyte bu taslağı williamsburg'e getirdi. daha sonra bu taslak kabul edildi.
    thomas jefferson bir elinde kalemi, önünde kağıtları ile bağımsızlık bildirgesi için yoğun bir mesai harcamaktaydı. thomas jefferson bağımsızlık bildirgesi üzerinde çalışa dursun o ara da virginia valisi esirleri silahlandırmıştı. eline silah tutuşturulan esirler evleri, çiftçilikleri yakıyorlardı. diğer yandan jefferson bağımsızlık bildirgesini hazırlamış, delegelere sunmuştu. yoğun tartışmalar sonrasında bağımsızlık bildirgesi 4 temmuz 1776 yılında kabul edildi. imza töreni bir gövde gösterisi gibiydi. birisi imzasını atarken " şimdi artık hep beraber asılmalıyız. yoksa hepimizi ayrı ayrı asacaklardı". ingiltere hükümeti tarafından idama mahkum edilmiş olan john hancock büyük bir imza attı. başını getirene mükafat vadedenleri kastederek " imzamı gözlüksüz okuyabilsinler" dedi. deklarasyon dört gün sonra philadelphia halkına okundu. görsel görselde elinde deklarasyonu tutan kişi thomas jefferson'dır.
    bağımsızlık bildirgesinde, apaçık bağımsızlıktan bahsedilmiş, ingiltere kralının zorba ve keyfi yönetimi eleştirilmiş, dünyada ki tüm halkların kendilerini yönetecek olan hükümetleri yine kendi öz iradeleriyle seçmeleri gerektiğini, tüm insanların doğuştan gelen bazı kutsal haklara sahip olduğunu ve bunların asla kısıtlanamayacağından bahsedilmiştir.

    " silahlı çatışmalar"

    şu ana kadar ağırlıklı olarak amerikan bağımsızlık isteğinin nedenlerini ve bu yolda yapılan fikirsel çalışmalarını yazdım. yukarıda bahsettiğim çatışmalara yazının bundan sonrasında daha detaylı inceleyeceğiz. şimdi bağımsızlık bildirgesi öncesine gidip, yapılan savaşlara ve çatışmalara kronolojik bir sıra ile bakalım.

    yukarıda ingiltere hükümeti tarafından konulan ağır vergilerden bahsetmiştik. bu olay gerçi zamanla vergi vermek ya da vermemek meselesini aşmıştı. bu mücadelenin bir numaralı nedeni kendileri hakkında karar veren bir mecliste kendi temsilcileri olmamasıydı. vergilerin halkın belini kırdığı bir zamanda yani 1771 yılında kuzey carolina 'lılar ayaklandılar. ancak valinin emri ile ingiliz askerleri halka saldırdılar. 200 kişi öldü. 1773 yılında charleston şehrine gelen çaylara el sürülmedi ve çaylar bozuldu. bu olay çaya konan ağır vergileri protesto etmek içindi ve yine o tarihlerde boston çay partisi olayı yaşanmıştı.

    koloniler her yandan silah alıp milis kuvvetler oluşturuyordu. bu milis kuvvetlerinden birinin adı "minute men" idi. general gage, boston civarında bir köyde silah malzemeleri saklandığını haber aldı. baskın yapacaktı. bunu haber alan bazı boston'lular atlarına binerek köye gittiler. bunlar arasında paul revere isimli bir genç de vardı. bu genç ingilizlerden önce köye vardı ve durumu haber verdi. böylece bir felaket önlendi.

    minute men milis kuvvetleri de kahramanlık gösteriyordu. ingiliz kuvvetleri lexington dolaylarına vardıklarında bu milis kuvvetleri ile karşılaştı. ingiliz komutan bu milis kuvvetlerin yollardan çekilmelerini emretti. ancak grup dağılmadı. üzerlerine ateş açıldı. bu milis kuvvetlerinin yarısı öldü, yarısı kaçmak zorunda kaldı. gerçi minute men milislerinin amacı düşmanı oyalamaktı. ingilizler ileriye doğru ilerlemeye devam ettiler. bunu haber alan amerikalılar ellerine geçirdikleri silah, çapa ve oraklarını alarak düşman üzerine yürüdüler. concord köprüsünde yapılan savaşı milis kuvvetler kazandı. ingilizler büyük bir korku ile geri çekildiler. boston'da takviye kuvvet aldılar. yoksa hepsi öleceklerdi. milis kuvvetler 16.000 kişilik bir ordu ile boston'a girdiler ve ingilizleri oradan dağıttılar. kuzey carolina'da bir kasaba bağımsızlığını ilan etti.
    bunker hill'de çatışmalar daha kanlı idi. ingilizler, amerikalı'lara üç defa saldırdılar ancak her defasında geri püskürtüldüler.

    3 temmuz 1775'de george washington bugün harvard üniversitesi olan yerde büyük bir orduya komuta etmeye başlamıştı. george washington boston civarına hakim oldu ve buradaki 16.000 kişilik orduya komuta etmeye başladı. diğer komutanları ile montreal ve quebec'i ele geçirmeye çalıştı. ancak başarısız oldu. komutanlardan biri öldü. washington yönünü new york'a çevirdi.

    bu savaşta amerikalı'ların yanında yer alması gereken iskoç prensleri ingilizlere destek veriyordu. bunların göndermiş olduğu ordu ingiliz deniz kuvvetleriyle birleşmek üzere willmlington'a doğru yola çıkarken 1000 kişilik milis kuvvetleri bunları dağıttı. yine ingiliz hükümeti alman ordusundan 20.000 kişilik paralı bir asker ordusu topladı. halbuki amerikalılar bu savaşı onurları için savaşıyorlardı. ingiltere'ye bağlı valiler artık kaçmaya başlıyordu. kolonistler kaçan valilerin yerine kendi valilerini seçiyordu.
    ingiliz kuvvetleri hudson nehrini tutarak kolonileri ikiye bölmek istiyordu. bunu anlayan george washington birliklerini bu bölgeye sevk etti. ingilizlerin bir kuvveti kanada'dan aşağıya iniyor diğer koku george washington'ın tuttuğu new york'a saldırı düzenliyordu. kanada'dan gelen ingiliz askerleri amerikalı benedict arnold tarafından yenildiler. ancak işler washington için iyi gitmiyordu. kaybeden washington, manhattan bölgesine çekildi. ingilizler, washington'un ordusuna ani bir saldırı düzenledi ve 3000 esir aldılar. bu ağır yenilgiden sonra washington new jerse'e geldi. kuvvetlerinin yarısını general lee ile karşı tarafta bıraktı ve arkalarından gelmelerini emretti. fakat lee, george washington'ı kıskandığından olsa gerek bu emre geç itaat etti. düşmanın saldırı ile bozguna uğradı ve esir düştü. washington ise az bir askeri ile pennsylvani'ya çekildi.

    bu arada nathan hale adında 18 yaşında yale kolejinden mezun olan genç bir öğretmen casus olarak ortaya çıktı. bu kahraman genç, george washington ordusunu boston'dan new york'a getirince genç yüzbaşı hale'de new york'a geldi. fakat ingilizler hazırlık yapıyorlar mı diye öğrenmek istediler. bu iş için hale " vatanıma faydalı olmak istiyorum" diyerek kabul etti. new york'ta ki ingiliz birliklerin arasına sızdı ve değerli bilgiler topladı. sabah bir kayık kendisini alacaktı. ancak ingilizler onun casus olduğunu anladialr. hale , sabah kendisini almaya gelen kayığı bekliyordu. bir süre sonra bir kayık göründü, içinde kendisini almaya gelen amerikalıların olduğunu sanıyordu. ancak kayıktakiler ingiliz idi. hale işkence gördü. asılmadan önce son sözleri şöyle oldu: vatanıma vereceğim bir canım olduğu için mütessirim.

    george washington son olarak pennsylvani'ya çekildi. ingilizler savaşın bittiğini düşünerek delaware nehrinin kıyısında kamp kurdular. ancak washington 2500 kişilik ordusuyla ani bir saldırı düzenleyerek binlerce ingilizi esir aldı. yavaş yavaş savaşın sonlarına yaklaşılıyordu. fransızlar da artık koloniler'e destek veriyordu. amerika'ya para yardımı yapıyordu.

    ingilizler son bir şanslarını denemeye koyuldular. kuzeyden, kanada tarafından yeni bir saldırı yaptılar. new york'ta ki birliklerde yukarıya doğru yöneldiler. amerikalılar karşı koyacak sayıda değillerdi. ingilizler ağaçları yakarak geri çekilmeye başladılar. bu büyük bir hataydı. çok zaman kaybettiler. bunu sezen washington ingilizlere saldırdı. bu çarpışmalardan ikisi oldukça kanlıydı. bu çarpışmalar saragota'da yapıldı. amerikalılar zafer elde ettiler. how komutasındaki ingilizler artık köşeye sıkışmıştı. 1778 -79 yıllarında önemli noktalar amerikalıların eline geçti. detroit'teki ingiliz komutan hamilton ele geçirildi. ingilizler güneye, carolina bölgesine geldiler. bu bölgede amerikalılar gerilla saldırıları düzenliyorlardı. bu durum ingilizleri hırpaladı.

    george washington kuvvetleri ile beraber yorktwon'a yürüdü. washington buradan philadelphia'ya ulaştı. bu arada fransızlar amerikalılara askerî yardım yapıyorlardı. fransız askerleri ile washington askerlerini birleştirdiler. deniz yoluyla gelen takviye ingiliz askerlerinin yolunu kestiler. bunun üzerine ingilizler teslime oldu. ingiliz komutanı bir tarafta amerikan diğer taraftan fransız askerleri dizilmiş bir şekilde tam ortalarından geçti. bu savaşın resmi olarak bittiğinin bir göstergesi idi. ingilizler , amerikalıları yenemeyeceklerini anladılar ve bütün kolonilerin bağımsızlığını ve amerika'yı tanıdılar.
  • fransa'nin, "abd varligini bize borcludur" demesinin sebebi.
  • dunya tarihinde fransanin intikam duygularinin sebep oldugu onlarca olaydan biridir...
  • birçok filmde bağımsızlık savaşı mazlum, zulüm gören kolonicilerle nazi kılıklı kırmızı urbalı ingiliz askerleri arasındaki düşük yoğunluklu bir gerilla savaşı olarak tasvir edilmiştir. bunun ötesinde bir çok sosyal olay gibi iyi ve kötünün sınırlarının çok net bir şekilde belli olmadığı bir savaştır. zira koloniciler arasında ingiltere kralına bağlı olan bir çok amerikan vatandaşı da bulunmakta ve bu işten esas zarar gören kesim bu dışlanan kişiler olmaktadır. özellikle de ingiltere kilisesinin başı olan krala karşı rahipler tarafsız kalmak için çok çaba harcamışlardır. en nihayetinde krala bağlı kişiler yaşadıkları zorlamalar ve zulüm yüzünden kanada' ya yerleşmek zorunda kalmışlardır.
  • fransız ihtilalinin sebeplerinden bir tanesi.

    fransız halkı; acız ne işimiz var ulan amerikada deyyup acından kralı yemiştir.
  • fransız olmamakla, hollandalı olmamakla, ispanyol olmamakla mutlu olan, britanyalı olmakla övünen, gurur duyan, kısacası britanyalılıktan aldığı tadı başka hiç bir şeyden alamayan insanların çok değil, 20-25 sene içinde nefretle dolduğu kendi ülkelerine karşı başlattıkları savaş.

    (bkz: yedi yıl savaşları)
    (bkz: stamp act)
    (bkz: boston katliamı)
    (bkz: boston tea party)

    (bkz: no taxation without representation)
hesabın var mı? giriş yap