• bilen bilir dunyanin en buyuk muzesi louvre'dur. yanlis, bilen yanlis bilir, dunyanin en buyuk muzesi manhattan da central park west de bulunan ismini yazmaya usendigim baslikta gecen muzedir (usendim ama bu yazdiklarim ondan bile uzun olmus). kisaca "amnh" olarak bilinerek erotik salinimlara giren bu muzenin icerigini bir paragrafta cok yorucu olacagindan bir sonraki paragraf beklenmelidir.

    amnh dunyanin en buyuk muzesi olmak sifatiyla icinde bir gunde gezilemeyecek, ancak uzaktan soyle bir gorulecek kadar cok standa ve sunum alanina sahiptir. ansiklopediler de gorup ehehoroe dedigimiz dinozorlarin cogu zaman eksiksiz orneklerinden tutunuz da, saat basi yayin yapan projeksiyon salonlari, ara tur yok geyiklerinde es gecilmeleriyle dikkati ceken at ve dinozordan kusa gecis ara tur fosillerini barindiran enfes bir diyardir. standlar da ozellikle "dokunmam lazim" diye kuduran kisilere dokunmalik numune ayirmis olan bu muze, elektrigimizi fosillere topraklama sansi vermekte, plnetoryumunda mutevvefa carl sagan in esi ann druyan in hazirladigi, harrison ford un sundugu bir de super sova ev sahipligi etmektedir.

    ayili mayili filmler gostermesiyle taninan imax salonu da olan muzeyi maalesef bitirebilmis degilim. gezdikce yazarim.
  • 2011 yılında new york'a gittiğimde ziyaret etmiştim ve çok etkilenmiştim. hatta oradan aldığım tişörtü halen giyerim. geçen gün okuduğum geçmiş spider-man sayılarına bakıyordum. beni en etkileyen spider-man maceralarından biri olan the spectacular spider-man'deki doc ock ve black cat arc'ında aklımda yer etmiş kavga dövüşlerden biri böyle bir müzede geçiyordu. ortada duran kocaman dinozor iskeleti heykeli çizimi tanıdık geldi "aa lan yoksa?" dedim. baktım gerçekten orasıymış. çocukluğumun hayallerini süsleyen mekanlarla bu tarz kesişmiş olduğumu bilmek beni ayrıca mutlu etti.
  • kemik, diş vs. sergiledikleri ölmüş hayvanat sergilerinin koridorlarını nasıl düzenlediklerine dair her köşede açıklamalar bulmak olanaklı. sürekli ve sürekli de evrim lafı geçiyor. yok efendim evrim geçirmişler de sergi evrimsel ağaca göre tasarlanmışmış da, yahu arkadaş bir dur. tamam ikna oldum evrilmişiz yeter be! ulan koridor da cladograma göre yapılır mı? benim boyumda (ki çok da kısa değilimdir) bir kemiğin yanında "hadi bulun bakalım bunu yandaki dinoda" yazıyordu. bi de ipucu vermişler: "evrildik ya hani o nedenle bizde de var, bizdeki ahanda şuranızda bulunur". tamam anladım evrim çıkarılırsa geriye ne biyoloji ne paleontoloji kalmıyor eyvallah.

    burası alışılageldik anlamda bir müze değil. burası dünyadaki pek çok üniversiteden daha fazla yayın üreten bilimsel bir merkez. sergilenelerle ilgili de "bak t-rex'in kaval kemiği" şeklinde açıklama vermek yerine, bir okul gibi çalışıp onların oraya nasıl geldiğini öğretmeye çabalıyorlar. "oraya gelmek" derken iki farklı süreçten söz ediyorum. ilki evrimsel olarak o canlının ortaya çıkış süreci. ikincisi ise fosillerin bulunması, çıkarılması ve sergiye hazırlanması süreci. dolayısıyla arkeopteriks görmekle kalmıyorsunuz. koca bir fosil yumağı kütlesi de görüyorsunuz. ki bu ikincisi size fosil bulmanın, bulunan fosili ayıklamanın çok da kolay olmadığını da öğretiyor. tabi dino sergisi çıkışındaki kum havuzda paleontologluk oynayan 7-8 yaşında veletler işi kolay sanmış olabilirler. ama ben yalnızca kemik ve dişten yola çıkarak akciğer ya da oniki parmak bağırsağının nasıl çalıştığını anlama yöntemlerine dudağım uçuklayarak baktım.

    önümüzdeki günlerde daha nice bilgilerde buluşmak üzere. zira müzenin sadece dino kısmısını gezip helak oldum. başka bölümlerle sonra ilgileneceğim. ama son bir kişisel not: galileo'nun adını dino sergisinin baş köşesinde görmenin keyfi, paha biçilemez.
  • dark universe mutlaka izlenmelidir. baktığınız hiç bir şey eskisi gibi olmayacak!
  • - ı want to pay with "pay as you wish" option.
    + ok, how much will you pay?
    - 2$
    + sounds great!

    bilmiyor ki o 2 dolar benim için aslında 10.5 dolar* *.

    içeride bulunan nesli tükenmiş canlıları görünce dünyanın ne kadar garip bir gezegen olduğunu anlıyorsunuz. milyonlarca yıl önce yaşamış canlıları, dünyanın o zamanki halini düşünmek, sonsuz bir evrimin ışığını görmek.
  • genelde bir gazla gezmeye başlanır, efendi gibi, sıra sıra her açıklamayı okuyacağım denir, nebulaydı galaksiydi derken bakmışsınız saat 12 olmuş, zaten 1 de imax başlıyor, imax de grand canyon dı kutup ayısıydı derken seyircilerin çoğunun uyuyakaldığı da tespit edilmiştir. iki ayrı gün denedim müzeyi gezmeyi bilanço şu şekilde:

    1. gün: nebula nedir? galaksi nedir? imax. dinazor maketi, ortaçağ japonyası çatal bıçak takımları, hediyelikten alınan bir adet tişört, mongolian da akşam yemeği

    2.gün: nebula nedir?galaksi nedir?imax. balta girmemiş ormanlar. deniz atı fosilleri. eskimo örf ve adetleri. hediyelikten alınan bir adet puzzle, thai land de akşam yemeği.

    denyo bir arkadaşla gidilmemesi tavsiye edilir, tek başınıza gidin görün.
  • yakın bir zamanda uğradığım müze. hava yağmurlu olduğundan gezmek için en ideal noktalardan biriydi.

    yönlendirme konusunda daha önce yazılmış zaten ama gerçekten berbattı. ya rehber ya da harita gerekiyor. salonları takip ederim ben deseniz, bir salondan diğer salona geçip bambaşka bir konseptle karşılaşıyorsunuz. gerçi ben alışveriş merkezlerinde bile tek bir turda her yeri gezip, geçtiğim yerlerden tekrar geçmemeye çalışacak kadar takıntılıyım o yüzden bu sizi rahatsız etmeyebilir.

    içeriğe gelirsek, sualtı canlıları bölümü gerçekten güzeldi. orta afrika ormanı konseptli küçük bir bölüm de karanlıkta hayvanları bulmaya çalışmakla geçtiği için hoşuma gitti. insanların tarihi bölümü de güzeldi tabi ama british museum o konuda fersah fersah önde.

    favorim yerim ise şu yaşıma rağmen dinazorlardı. çok küçükken londra’daki doğa tarih müzesine babamla gidip yine en çok dinazorlardan etkilenmiştim. şu yaşımda bile fosilleriyle bile yarattıkları büyüleyici etki bir başka oluyor. yanımdaki dostumun da dediği gibi bu yaratıkların dünyada bir zamanlar yaşadıklarına inanmak güç geliyor.

    kaç bin kilometre ötede memleketteki depremi, çin’deki salgını düşününce, dinazorlar gibi devesa yaratıklara bile yar olmamış dünya bize ne yapar diye insan korkuyor tabi.
  • rubin museum of art ortaklığıyla hazırlanan kısa filmde zamanın sınırlarına kadar götüren kurum.

    "evrende sadece bir nokta olduğumuzu" söylerken kendimize iltifat ediyormuşuz.

    bilinen evren (the know universe)
  • aslinda asansore binilip besinci katina cikilabilirse -calisan kartiniz olmadan bunu basarmak mumkun degil ama yaninizda bir muze calisani varsa araya kaynayabilirsiniz- iste o zaman muzenin aslinda kocamaaan bir labaratuar oldugu gercegi ile de bizzat tanisabilirsiniz. asansorden inince karsiniza cikacak olan dolaplardan birisinin icini acip bakmayi basarirsaniz, icinde ne oldugunu bana da anlatin da merakimi gidereyim.
  • hayatimda gidip gördügüm ve en cok zevk aldigim müzedir. devasaldir, bir günde bitirilmez. sadece totemlerin bulundugu salonda bile saatlerce gecirilebilir. bazen böyle canim kizilkayalar hamburgeri ceker gibi tekrar oraya gitmeyi cekiyor. o derece yani.
hesabın var mı? giriş yap