• film, en iyi film ve en iyi görüntü dallarında oscar kazanmıştır.

    filmle ilgili bazı notlar:

    - o dönemde almanya'da iktidarda olmamalarına rağmen naziler, filmin gösterimini engellemek için sinema salonlarını farelerle doldurmuşlar.

    - lew ayres bu filmde rol aldıktan sonra 2. dünya savaşı döneminde faal bir savaş karşıtı olmuş. tabi bu tavrı büyük tepkilere yol açmış, amerika'nın birçok bölgesinde ayres'in filmleri gösterime sokulmamış.

    - yönetmen lewis (mile)stone, askeri malzemelerinin gerçeğe uygun olup olmadığını öğrenmek için los angeles'da yaşayan eski alman askerlerine çağrıda bulunmuş. sete o kadar çok asker gelmiş ki, stone birçoğuna filmde rol vermiş.

    - sınıftaki karatahtada göze çarpan, filmin kısa bir özeti niteliğindeki "bana şu uzaklara giden akılsız kahramanı anlat" sözü homeros'un "odyssey"'inden alınmış.

    - ünlü final sahnesinde ise ayres'in kelebeğe uzanan eli aslında yönetmenin eliymiş.
  • 79 senelik filmin spoilerı mı olur diyorsanız okuyun bakalım:

    bir anlık gazla askere yazılıp savaşa giden, orda ebesinin hörekesini gören yorgun savaşçımız paul baumer 3 yıl cephede kaldıktan sonra yaralanıp iyileşir, sonra kısa bir izinle evine döner. orada savaşın aslında "vatanını savunmak" olmadığını, cephede ölümden başka bir şey olmadığını gençlere anlatır, "korkak" tepkisi alır. aynı şeyleri yaşlılara anlatır, onlar ise bu durumu "savaşın ufak teferruatları" olarak görmekte, paris'e saldırılması gerektiğini söylemektedir. bizimki cephe gerisindeki insanlara laf anlatmanın imkansızlığının farkına varır, çünkü kendisi de 3 yıl önce tam olarak aynı durumdadır.

    yeniden bölüğüne döndüğünde bu çabasını ve başarısızlığını arkadaşına şu cümleyle açıklar: "3 yılda dünyanın değişeceğini sanmıştım."

    velhasıl kelam, spoiler falan yok, dünya hep aynı, ne 3 yılı ne 30 yılı; ne batı cephesi ne doğu cephesi...
  • dünyada çekilmiş en iyi savaş filmi.

    filmin adı da şuradan geliyormuş: asker, kente döner. bütün arkadaşları daha bir gün önce yanında öldürülmüştür. radyoda bu anonsu duyar: all quiet on the western front (batıda kayda değer bir gelişme yok)
  • 30'lu yaşların başındaki eski bir askerin yazdığı, yine 30'lu yaşların başında bir yönetmen ve 20'li yaşlardaki oyuncularla çekilen, taş gibi, muhteşem bir savaş karşıtı filmdir. o dönem gençliğinin engellenmeye çalışılmış sesidir. oscar'ın daha kirlenmediği ilk yıllarda söke söke oscar almıştır.

    bunların dışında, savaş sahnelerinin biçimsel güzelliği, unutulmaz sembolik sahneler, direk hedefi vuran diyalog ve monologları ile aşmıştır. zamanının ~500 yıl ötesindedir.
  • --- spoiler ---
    askerin cephede gördüğü bir kelebeğe dokunmak için uzandığı anda vurulması,sinema tarihinin unutulmaz acı sahneleri arasındadır..
    --- spoiler ---
  • sinema tarihinin göze çarpan ilk savaş karşıtı filmidir(1930).
    finaldeki kelebeğe uzanma sahnesi ile akıllara kazınmıştır.
    etkileyici bir diğer sahnede de paul baumer izin alıp evine gelmiş, eski okulunu ziyaret etmiştir. kendilerine "paris'i alın!" diye gaz verip savaşa gönderen öğretmenin dersinde paul "bu saçmalık, bakın bütün arkadaşlarım öldü. paris hayal, yeniliyoruz; sakın savaşa gitmeyin" der, genç öğrencilerden "vatan haini" "korkak" gibi sözler işitir ve anlar ki birkaç yıl önce kendisi de aynıydı, kimse onun savaşa gitme fikrini değiştiremezdi (bütün bu duyguları o çaresiz bakışlarından anlarız paul baumer'in).(bkz: lew ayres)
  • diger bazi savas filmleri gibi (we were soldiers,saving private ryan) savasa karsi gözüküp gizli gizli savas propagandasi yapmayan film.filmin tek konusu savasin kötülügüdür."kahramanlik,cesaret yoktur,savasta sadece ölüm vardir." der paul baumer.düstügü siperde yaraladigi düsman askeriyle yaptigi konusma ve unutulmaz serçe sahnelerini izledikten sonra hala savasin gerekliligini savunacak insan kalir mi bilmiyorum.(ya da savunanlar insan midir onu da bilmiyorum.)
    ayrica film sanildigi gibi avrupa degil amerikan yapimidir.*
  • birçok sözlük yazarı mesajla uzun süredir tavsiye ettiği için dün izlediğim film.

    aslında bu cümle çok popüler olduğundan hatta filmi falan bilmeyenler bile durumu sorulduğunda na zapadnom fronte bez peremen ahaha şeklinde cevap verdiği için merak ediyordum ama vakit harcamaya degermi tam karar verememiştim yazarlar çok tavsiye edince baktım.

    --- spoiler ---

    en beğendiğim noktadan başlamak gerekirse atmosfer ve sesler gerçekten başarılı kulaklarım fazla duymadığı halde bazı sahnelerde gergin oldum. çatışma sahnelerindeki sesler gerçeğe yakın olmuş diyebilirim.

    tankların yarattığı dehşeti de güzel yakalamışlar.

    siperler gerçege uygun mu yapılmış ww1 siperleri oralarda öyle miymiş merak ettim. ev gibi çok güzel yapılmış çünkü. bizim siperler fare deliği gibi.

    şartlar biraz fazla stabil gibi geldi, mesela hava şartları neden hiç değişmiyor? sadece bir kere yağmurdan su basması olayını gördük. kar yağışı yok mesela, soğuktan frostbite olan yok, karlar eriyince oluşan bataklık yok. yazın sıcaktan kaskın içinde beyni yumurta gibi pişen yok. hepsi neyse de en önemlisi fare yok. askerleri fare, böcek, sinek falan yemiyor.

    gerçek savaşta ceset, ceset parçası ve vahşet görüntüleri 100x fazla olur, ama yönetmenin filmi vahşet pornosuna çevirmeme kararına saygı duyuyorum.

    silahlar da üstün alman teknolojisi sanırım her şartta her seferinde düzgün çalışıyor. her seferinde de hedefi vuruyor.(o ellerindeki tüfekler bende olsa her tetiğe bastığımda patladığına dua edip zamanla agnostik olmaktan çıkardım. gerektiği zaman takılıp ateş edemeyen ama durduğu yerde kafasına göre patlayabilen aletler ak12 gibi görünüyor filmde. zamanında buonaventura durruti savaşta ölmeyip bu tufeklerden biriyle gezerken silahın kendi kendine patlaması yüzünden ölmüş mesela)

    posterden kadın resmi toplama sahnesinde smartphone ve interneti bulanlara sonsuz teşekkür ettim.

    eggman tipli general gibi sinir bozucu bir tip üzerinden anti militarist mesaj vermek 21. yüzyılda biraz fazla basit olmuş bence. bu kadar realizm içinde böyle karikatür ve kitsch bir kararker zorla eklenmiş gibi duruyor.

    bana göre filmin çok önemli ve tek bir eksiği var.

    filmde karakterlerle bağ kurmak çok zor. belki alman kültürüyle ilgili bir durum bilemiyorum ama karakterler aşırı derecede tepkisiz. bir hikayeleri yok, karakter gelişimleri yok hatta karakterleri bile yok. adamın gözünün önünde arkadaşını flamethrower la yakıyorlar ona bile tepki yok. karakterler kızmıyor üzülmüyor panik atak geçirmiyor, adamlar yıllardır cephede olan küçük yaştan eğitimli asker falanda değil 18 yaşında ergen çocuklar veya evinde düz bir hayat yaşayan insanlar.

    baş karakterin (ismi bile aklımda kalmamış o kadar geri plandaydi karakter) ne hissettiğini ne yaşadığını veya ne düşündüğünü hic hissedemedim. karakterin diğer askerlerle arasında comradeship bile yok. bayonet le parçalayıp öldürdüğü düşman askeriyle bile kendi çevresinden daha fazla bağ kuruyor. bunun sebebi savaşın yarattığı yabancılık hissi mi, çevresindeki insanlardan farklı hissetmesi mi, şok mu, hiçbir şekilde anlaşılmıyor.

    insan gibi tepkiler veren ve kendi hikayesi olan tek karakter kat, zaten çok az eğlenceli sahne de bu onun olduğu sahneler. diğerleri robot gibi takılıyor. (rus erkekleri 40 yaşında bile ortam uygunsa ergene dönüştüğü için almanların durumu bana robot gibi gelmiş de olabilir. ortam böyle filmdeki gibi olsa rus askerleri silahtan değil sıkıntıdan ölür.)

    filmde çok beğendiğim iki detay vardı. birincisi askerin ilk gününde siperden kafasını çıkarıp bakması (evet bunu refleks olarak herkes bir süre yapar. anında vurulması kurgu tabii) ikincisi de sevgilim kord un büyük büyük babalarindan maxim mg08

    --- spoiler ---

    kötü bir film değil, netflix standartlarına göre çok iyi, ama beni fazla etkilemedi.

    sonuç : savaş bu filmdeki kadar kötü bişey değildir. çok daha kötü birseydir.
  • filmin ismi 1918 mayisinda cepheden merkeze cekilen bir telgraf mesajindan alinmistir.
  • turkiye'de bati cephesinde yeni bir$ey yok adiyla oynayan 1930 yapimi, lewis milestone'a en iyi yonetmen oscar'ini kazandirmi$ film.
hesabın var mı? giriş yap