• pearl jamin riot act albumunun kapanis sarkisi. yumusaktir yumusak olmasina da sozleri agirdir biraz her zamanki gibi. birlikte gorelim:

    it's a hopeless situation
    and i'm starting to believe
    that this hopeless situation
    is what i'm trying to achieve
    but i try to run on
    it's all or none
    all or none...
    here's the selfless confession
    leading me back to war
    can we help that our destinations
    are the ones we've been before?
    i still try to run on
    but it's all or none
    all or none...
    to myself, i surrender
    to the one i'll never please
    but i still try to run on
    no, i still try to run on
    but it's all or none
    all or none...

    donup dolasip onceki yerlerimize geliriz ama yine de kosmaya devam ederiz.. cikilamamazliklara sokup cikaririz kendimizi su yasamda.. yarim, eksik, oyle boyle degil de iste tamin pesinde sonuna kadar gideriz.. ya da gitmeye calisiriz.. i am mineda dilegetirilen kendine aidiyet, teslimiyet olayina kendi kendinin en acimasiz elestirmeni olmanin ve de durumun umitsizliginin farkindaligi da eklenir burda ki bu yasamdan herseyi isteyen, aza katlanamayan, mucadeleden vazgecmeyen, davetkar ruhhalinin esrikligi biraz da huzunle dengelensin.. sanki sanki sonsoz yazmis super besli... five against one hesabi..
  • sanırım riot act'ın en güzel şarkısı, sona saklanmıştır, orada çakar adama.

    bir de riot act turnesinde stone'un black çalarken kullandığı bir gitar vardı, tonları bir acayipti, şimdi anlatamayacam ama sanırım live at the garden dvd'sinde de o vardı. neyse efendim bence o gitar black'e hiç yakışmıyordu, sonra vazgeçtiler zaten; ama bu şarkıya öyle güzel gidiyor, öyle usul usul giriyor ki, hastası ediyor adamı.

    edit: ulan bu turnede o gitar black'e geri gelmis, hay som agzimi...
  • bütün şarkı düşük tempoda gider. sizi gerek müziği, gerek eddie'nin ninni gibi vokalleri, gerekse sözleriyle yavaş yavaş dibe çeker, çaresizlikten, takıntılardan bahseder. işte tam böyle bi havada giderken bir anda eddie'nin vokalleri yükselir, şarkının sizi soktuğu "hiçlik" haline aslında niye girdiğinizi bağıra bağıra söyler: "to myself, i surrender, to the one i'll never please". ondan sonra da bayrağı mike devralır zaten, sizi tokat manyağı yapıp bırakır.
  • her hafta bu şarkıya bi entry girmek istiyorum, her hafta ilanı aşk etmek istiyorum. pearl jam hiç bi zaman hakkı yenen bi grup olmadı bence, ama bu şarkı o kadar unutulan, o kadar kıyıda köşede kalan bi şarkı ki, her hafta hakkında birşeyler yazıp daha fazla insana ulaşsın istiyorum. bir black, bir jeremy olmadığının ben de farkındayım, ama yine de yerden yere vuran, adama gün yüzü göstermeyen bir pearl jam incisi işte. hastasıyım...
  • indifference ve inside job'un gücüne gitmesin ama pearl jam'in release ile beraber en kral albüm kapanışıdır.

    edit: indifference'a baya bir haksızlık etmiş olabilirim.
  • http://youtu.be/4ny2xqlutu4
    2:13, tüyler diken diken...
  • indifference'tan daha iyi mi bilemeyeceğim ama allah için bu da can yakıyor.
  • kendisiyle aramdaki mesafeyi kisaltmak icin sadece kulaklikla dinledigim sarki.
  • "to myself, i surrender, to the one i'll never please" derken eddie ağlar, dinleyen ağlar akabinde mike girer devreye; başka boyuta geçer hüzün.

    tuğla gibi şarkı.
hesabın var mı? giriş yap