• yoksun burda
    seni sordum dalgalara.
    gunes batti
    seni vurdu golgelere.

    yazik cok yazik
    sensizlik yine kordugum oldu yine

    kahretsin
    seni sordum dalgalara,sandallara,martilara

    yoksun yoksun seni sordum dalgalara
    gunes batti beni vurdu kahirlara

    sibel bilgicin soyledigi bir sarki...
  • şu anda konuşuyor olabilirdik mesela? sen gününün rezalet olduğunu anlatırdın uzun uzun. ben "tamam canım önemli değil abartma düzelir" derdim. ya da tam tersi olurdu belki de? ben uyuyamadığımdan şikayet ederdim ve sen de zorla yatağa göndermeye çalışırdın beni?

    ama olmuyor işte; yatağa göndermiyorsun beni, hadi yanındaymışım gibi sarıl bana sıkı sıkı demiyorsun... evet yine uyuyamıyorum ve evet eminim yine rezalet günler geçiriyorsun ama şimdi ikimiz de içten ve gerçekten "geçti" diyecek birine sahip değiliz.... birbirimizi çok güzel kandırırdık oysa...

    ben her akşam orayı görüyorum eve dönerken. her akşam o durakta inmek geliyor içimden. bazen dalıyorum, kapıya kadar gidiyorum. sonra farkediyorum o durakta artık beklenmediğimi. eve kadar ayakta gidiyorum sanki kendimi cezalandırmışım gibi...

    şu anda birbirimizi doktora gitmediğimiz için azarlıyor olabilirdik. veya hayali kedilerimize acayip isimler düşünebilirdik. ben şiir yazıyor olabilirdim. sen puding yapıyor olabilirdin... ama bunun yerine ben senin "kimin gökyüzünde bir yıldız olacağını" düşünüyorum sen ise kendini "ilerde birgün herşeyin daha güzel olacağına" inandırmaya çalışıyorsun... bu aptal duruma alışıyor gibi yapıyoruz. -miş gibi yaşamaya itiyoruz kendimizi.

    alışmak bir zorunluluğun yüküdür. insan alışmayı tercih etmez alışmak zorunda kalır. alışmak seçim değildir, mecburiyettir. bu yüzden arafta dolanıp duruyoruz...

    ben alışamadım hiç. biliyorum sen de alışamadın... alışılacak birşey değil ki bu...
  • türkiye'de yaşar kurt'dan daha iyi yorumlayacak kimsenin olmadığını düşündüğüm bu şarkıyı ne zaman dinlesem bostancı sahil yolunda tek başıma yağmurun altında kafamda yağmur bulutları kadar kara düşüncelerle ve ağır adımlarla yürüdüğüm siyah beyaz bir kare canlanır gözümde..

    suskun,deniz boyu martilar,
    eve yalniz donuyorum ben de.
    sakin kal deme bana,
    gidiyorum,alisamadim bu kente.

    içine kısılıp kaldığımız kentlerde karanlığa ve boşluğa haykırmaktan başka çaremiz kalmadığında bunu daha önce birilerinin belki de bizim yerimize yaptığını anlatır, eve yalnız dönenlerin anahtarı, çalmayan telefonların melodisi, çıkmaz sokakların fon müziği, gecenin soluğunu ensesinde hissedip kadehini güneşe ve yeni güne kaldıran baykuşların mezesidir bu şarkı. dinleyiniz, ara müziklerdeki can alıcı ezgilerinde düşününüz kara kara ve bittiğinde yalnızlığı saç diplerinize kadar hissediniz, zira; yalnızlık ömür boyu..
  • meshur piyade tegmen murat seref baba'nin 17 subat 1990 günü donemin cumhurbaskani turgut ozal'a karsi

    "sizin cumhurbaskani olmaniza alisamadim"

    seklinde gerceklestirdigi telgraf eyleminin ardindan "psikolojik rahatsizlik" gerekcesiyle haydarpasa askeri hastanesi’nde gozetim altina alinmasi ve ordudan atilmasi hadisesidir.

    olaylar soyle gelismisti:

    1989 yerel secimlerinde oylarin ancak yuzde 21'ini alan anap hukumetinin mesruiyeti tartismali hale gelmisti.

    muhalefet partileri anap’lilarin cogunlukta oldugu bu meclisin yeni cumhurbaskani secemeyecegini cunku hukumetin mesruiyetinin tartismali oldugunu soyluyorlardi. bu nedenle erken secim istiyorlardi.

    hal boyleyken anap genel baskani ve basbakan turgut ozal bir oldu bittiyle muhalafet partilerinin katilmadigi bir oturumda sadece kendi partisinin milletvekili oylariyla cumhurbaskani secilmisti.

    bu durum yurt capinda buyuk tepkilere neden oldu cunku halkin cogunlugu turgut ozali bu makama layik gormuyordu.

    ozal'in tepkilere verdigi yanit ilgincti:

    "zamanla alisirlar"

    bunun uzerine ulke capinda siari: "alisamadim" olan kitlesel protesto gosterileri duzenlendi.

    iste bunlar arasindaki en etkili ve meshur eylem piyade tegmen murat seref baba'nin telgraf eylemiydi.

    bu tegmen telgrafinda ayrica:

    "ataturk'un makaminda oturan bir kisinin itibar deyince aklina bazi devlet baskanlari ile fotograf cektirmek geliyor olmasina devleti dolandiranlarldan vurgunculardan hesap soran kamu gorevlileri surululurken dolandirici ve vurguncularin kahkahalari ile mahkeme koridorlarini cinlatiyor olmasina, egitimde birlik ilkesi cignenerek egitimin imam hatip ve normal liselerde yapiliyor olmasina alisamadim"
  • turgut özal cumhurbaşkanı olduğu sırada kendisine fax gönderen genç bir teğmenin yazısının ana teması ve başlığı."zamlara alışamadım, enflasyona alışamadım adam kayırmaya alışamadım, haksızlıklara alışamadım,rüşvete alışamadım sizin cumhurbaşkanlığınıza alışamadım" şeklinde özetlenebilir.olay duyulduktan sonra teğmen murat önce akli dengesinin yerinde olup olmadığının anlaşılması için bir klinikte tutuldu daha sonra yüksek askeri şura tarafından emekli edilmiştir..askerler herhangi bir zamanda resen emekli edilebiliyorlar.
  • 97 yılının en güzel şarkısıydı benim için. kral tv müzik ödülleri'nde en iyi çıkış yapan sanatçı ödülünü sibel bilgiç'e vermediler diye gıcık olmuştum liseli halimle. en sevdiğim renk olan maviler içindeki sibel bilgiç'i çok beğenmiştim. ergen kafayla aşık olmuştum. sonradan zamanın trabzonspor başkanı mehmet ali yılmaz ile birlikte olduğunu öğrenince baya şaşırmış; "para = güzel kadın" denklemine vakıf olmuştum.

    bugün bakıyorum da, şarkının sözlerini ercan saatçi yazmış.

    dayanamam ben bu son bilgiye

    videoklibi:
    http://www.youtube.com/watch?v=rhhr0sr0y30
  • 90'ların seksapelitesiyle beraber doğallığının temsilcisi, hafızalara kazınan melodisi ve klibi ile çok iyi bildiğimiz* sibel bilgiç şarkısı.
    klip boyunca sibel, güzel ve sevimli yüzündeki berbat pastel makyajı, içeri kıvrık fönlü kadınsı saçları, çarpık ama bir şekilde çekici dişlerine yapılan zoomlarla; beyaz gömleğin moda olduğu zamanlarda içinden gözüken sütyeni, bir de mini şort ve bot kombini ile alakasız ve seksi görünümüyle sahil kenarında kendi haline takılıyor. etrafına hunharca yerleştirilmiş onlarca sürreal objeyle deniz kenarındaki o sette, sanat müziği gırtlağıyla ercan saatçi'nin türk pop'una armağanı şarkılarından birini söylüyor ve kız-erkek demeden o dönemde yaşamış bütün çocuk-genç-yaşlının zihnine kral tv logosu altında, mavi elbisesi ve zarafetiyle 90'ların en güzel anılarından biri olarak kazınıyor.
  • sibel bilgiç'in tek bir şarkı ile meşhur olup zihnime kazıdığı şarkı. sonra unuttuk gittik kendisini. şimdi kazara karşıma çıktı da yüreğim pıt pıt atıverdi.

    aslında klibi olmasaydı bu kadar etkilemezdi belki de. hayır öyle aman aman da bir klip değildi üstelik. sadece mavinin değişik bir tonundaki kıyafetinin göğüs bölgesinde yıp yıp yalpalayan rüzgarda, o küçük kat yeri yok mu. yüreği gibi pıt pıt atardı adamın.

    öyle bir şarkıdır alışamadım.
  • t.ö'ye ithafen genç bir subayın kullandığı bu "alışamadım" lafı, o yıllarda muhalif insanların sloganı haline gelmişti adeta. t-shirtlerinin üzerinde "alışamadım" yazılarıyla dolaşan insanlar hatırlarım.
hesabın var mı? giriş yap