• eğer bebeğinizde varsa hayatınızı tam bir kabusa çeviren hastalıktır . doğumundan çok kısa bir süre sonra , siz hala sadece anne sütü verirken bebeğinizin tüm cildi egzama hatta ürtiker lerle savaşmaya başlar . ne oluyor falan demeye kalmadan kendinizi çocuk alerjileri uzmanında bulursunuz . ve gerçekle tanışırsınız . yapılan testlerde çocuğunuzun süte , yumurtaya ve daha birçok gıdaya alerjisi olduğunu , ve tüm bu gıdaları kendisi direk almasa da sizin yemeniz halinde , anne sütü dolayısıyla ona da geçtiğini ve tüm bunlarla beraber atopik dermatit in ne demek olduğunu öğrenirsiniz . hayatınıza diyet girer . tüm bu gıdalardan uzak durusunuz ancak kabus bitmez hatta ne menem bir kabusta olduğunuzu daha yeni anlamaya başlamışsınızdır . yapılan cilt ve kan testleri doğru sonuçlar vermiyordur ve bunu da çok acı şekilllerde öğrenirsiniz . bebeğinize verdiğiniz anne sütünü kesmeniz istenir çünkü ne yazık ki , bebeğiniz anne sütünün içindeki bazı proteinlere de alerjiktir . tanesi 130 lira olan ve ayda 15 kutu almanız gereken özel bir mama ile beslemeye başlarsınız ve akabinde testlerde negatif çıkan gıdaları dört gün aralıklarla bebekte denemeye başlamanız istenir . örneğin , pirinç negatiftir ve siz o gün mamasına bir çay kaşığı pirinç unu eklersiniz ve çocuk öyle bir kusmaya başlar ki siz o geceyi hastanede , ufacık bebeğinize serum taktırarak ve kusma nöbetlerinden boğulmasın diye dua ederek geçirirsiniz . akabinde doktorunuza çemkirmeniz de nafiledir ... ne yazık ki yalancı negatiflik yani non ige diye bir durumun gerçekliği ile tanışmışsınızdır . besin denemeleri yapmaya devam edersiniz 4 gün ... 4 gün... önce patates verirsiniz 4 gün , çocukta bir belirti yoksa içine havuç ekleyip bir 4 gün daha denersiniz sonuç süperdir .. hadi iyi gidiyoruz derken içine soğan koyarsınız , bir 4 gün daha iyi geçmiştir .. bir süre bu üçlü ile devam ederken bir sabah bebeğinizin tüm cildinin kıpkırmızı olduğunu görüp soluğu gene hastanede alırsınız . suçlu gıdayı bulmak için gene sadece patatese geri dönersiniz ama sonuç almanız mümkün değildir çünkü bazı gıdalar 4 günde , bazıları 2 saatte , bazıları ise bir ayda reaksiyon vermektedir . ve siz ne kadar psikopata bağlasanız da hepsi birbirine karışmaktadır . çocuğa alerji yapan besinleri siz tükettiğinizde ve akabinde ellerinizi yıkamadan ona dokunduğunuzda çocuk gene hastanelik olmaktadır . bu arada hayattan koparsınız , kimseyle görüşememeye başlarsınız çünkü amannnn ne var alerji işte geçer gider.... den başka birşey duyamazsınız , anlatamazsınız ... çocuk büyümeye ve istemeye başladığında ise asıl trajedi başlar .. anlatamazsınız küçücük çocuğa ..yaşıtları yanında çikolata , dondurma , kraker yerken onun neden yiyemeyeceğini anlatamazsınız ... bir köşede usul usul ağlarsınız .. ya da anne sakız ne demek ??? dediğinde tüm cümleler tükenmiştir . antihistaminik vererek çocuğa bazı şeyleri yedirme yöntemini denersiniz çaresizce ve sonucunda o minicik bebeğin karaciğer testlerini gördüğünüzde çaresizliğiniz bir kat daha artar . artık ne yapmanız gerektiğini bilmiyorsunuzdur . saçma sapan çareler aramaya başlarsınız , bunun bir tedavisi ne yazık ki yoktur . elinizden gelen sadece geçmesini beklemek ve astım a çevirmemesi için dua etmektir . hergün , çaresiz dertler vermesin diye tanrıya dua edip buna şükür etmeyi öğrenirsiniz . hayat devam ediyordur ve öyle ya da böyle devam edecektir ......
  • -dr. bey gözlerim çok kızardı, kaşınıyo ve sulanıyo
    -önce kafanızdaki papatyadan tacı çıkarın, öyle bakalım bi
    -hmms, peki.
  • ne kadar çok alerjin varsa, loser'lık katsayın da o oranda artar. amerikan sinemasında bize böyle öğretilir.
  • alerji mi diil mi sorunsalının baş kahramanı illet. gecenin bi yarısı uyanır bakarsın ki orda burda kızarıklıklar husule gelmiş, gözün pörtlemiş, ve de ne bileyim boğazın şişmiş, hatta yüzünde eski elli bin lira büyüklüğünde kupkuru yama gibi yaralar çıkmış, nefes alamıyosun ya da. ortada tek bir kabartı varsa ne ala, dikkatli gözler "allam nolur sinek olsun, pire olsun" duaları eşliğinde iğne izi arayabilir o vakit. ama çoğunlukla ortada bi olağan şüpheli durmasına rağmen kondurası gelmez insanın. çünkü alerji öteki olasılıkları eleme amaçlı lökosit sayımı, mantar testi gibi bissürü angaryayı atlattıktan sonra elde kalan şeydir, aslında bilinmezliğin ta kendisidir. çünkü dedektif titizliğiyle "ulan ben son günlerde değişik ne yaptım, normalden nerde saptım, ne yedim, ne içtim, ne soludum, kime dokundum" diye geriye dönüp kılı kırk yararak düşünüp taşınsanız da matriksde kaymaya neden olan o bir bitlik eylemi, şeyi yakalayamazsınız. köşedeki marketin rafında bi atopiğin elini 10 saniyede balon balığına çevirebilecek kimyasal birikimi varken, hiçbir barda sigara yasağı yokken, konulması ütopik bi istek olarak görülürken, işyerleri burun direğini kıran sentetik parfümlerle maskelenmiş en ucuz hammaddelerden mamül deterjanlarla temizlenirken, hepimiz her gün filtresi yüz yıllık klimaların çalıştığı mekanlara tıkılırken, evi arındırmak, baharda her gece yatmadan polenler gitsin diye saçları yıkamak, en alasından, en katkısızından parfümsüz kremler almak falan, elbet nafiledir. bööle susup oturdukça da, müstehaktır bize gecenin yarısı uyanıp eldeki kabartıya bakarak ulan bu şimdi alerji mi diil mi diye kara kara düşünmek.
  • modern çağın hastalığı olarak nitelendirebileceğimiz bu rahatsızlığın en büyük nedeni insanların binlerce yıldır doğası gereği karşılaşmadığı bir çok yeni maddeyle 20. yüzyılda tanışmış olmasıdır.

    hayatta o kadar farklı ve karışık kimyasal ya da biyolojik maddelere maruz kalıyoruz ki sorma gitsin. bundan yüz yıl önce yediğimiz, temas ettiğimiz veya soluduğumuz antijenik bileşiklerin sayısı son derece sınırlıyken bugün etrafımızdaki hemen her şey alerjen..

    savunma sistemimiz bu kadar yabancı maddeyi tanımak, benimsemek ve işe yaramayan ya da zararlı olanı atmak zorunda.. zorlanması ve sapıtması normaldir.. testlerde hiç alakası olmayan şeylere alerjiniz var denildiğinde şaşırıyoruz. hayatında köye gitmemiş çocukta çavdar çimine, yoncaya yüksek duyarlılık çıkıyor. çünkü doğal zannettiğimiz çoğu şey de özünü yitirdi çünkü..

    şöyle düşünelim; marketten 1 litrelik uht süt aldık. son derece hijyenik koşullarda üretilmiş, tetrapak folyo ile kaplanmış, yağı homojenize edilmiş o biçim teknolojik bir ürün.. süper.. ama bu ürün firmanın kocaman pastörizasyon kazanında harmanlandı.. yani o 1 litrelik sütün içinde belki onbinlerce ayrı ineğin sütünün karışımı var. sonuçta protein, kazein laktoz aynı ama o bir bardak sütte hem burdur'dan hem de ne bileyim çankkaledeki inekten süt girmiş. binlerce ayrı ineğin salgılarının bileşimi sonuçta..

    ama eskiden köyde ailenin bir ineği olur, onu sağıp sütünü yoğurdunu yerdi insanlar çoğunlukla.. yani tek inek, tek alerjen faktörü.. aynı şekilde bahçende ektiğin domatesi, biberi zerzevatı her neyse kendin yerdin. aynı toprak aynı iklim ve aynı gübre.. şimdi manavdan 2 kilo domates alıyorsun, hadi diyelim hepsi aynı tarladan olsun, o bile belli değil gerçi ama bir gün mal adana'dan gelmiştir, diğer gün aldığın domates manisa'dan.. hepsi hormonsuz da olsa, organik de olsa yöresel farklar işin içine giriyor.. iran'dan karpuz geliyor sen kadıköydeki manavdan alıp sofrada kesiyorsun.. devlet hindistan'dan buğday ithal etmiş, un fabrikasında konya buğdayı ile harmanlamışlar sonra vakfıkebir ekmeği diye koymuşlar tezgaha..

    işte bu çok küçücük yöresel biyolojik farklar veya farklı maddeler metabolizmayı etkileye etkileye zamanla savunma sisteminin ayarını bozmaya yetiyor, çünkü her yerdeler ve her yediğimizin içinde varlar.. tamamen doğal bileşikler bu bahsettiklerim.. hele bir de kimyasalları da bunun yanına eklersek durum daha vahim..

    araştırmacılar atmosferde çöl tozu taşınımı sırasında geçiş bölgelerinde yaşayan çocuklarda alerjik astım olaylarının yüksek olduğunu tespit etmişler.. aynı şey gıdalarda da geçerli.. metropol kentlerde gıdaların çok farklı yerlerden temin edildiği, ayrıca endüstriyel gıda tüketiminin yoğun olduğu yaşam şartlarında alerji görülme sıklığı yüksek olacaktır.. hatta yakın gelecekte alerjisi olmayan kalmasın diye söz de edebiliriz. ya da n sayıda insanın mutlaka n+1 sayıda alerjisi bulunur aksiyomunu matematiğe eklemek gerekebilir.. falan filan yani..
  • bir keresinde bir gastede bir küçük kızın suya alerjisi olduunu okumuştum. annesi onu temizlemek için nemli bir bezle hergün siliyomuş..
    kız suyla temas edince nefes alamıyor ve saatlerce öksürüyomuş.
    bet bi durum yaaa... deniz yok, küvet yok, bulaşık çamaşır derdi yok, ne biliim su nasıl içiyo peki?
    (bkz: oha)
  • national geographic mayis sayisinda "alerji" konusunu çok detaylı olarak ele almış. açıkçası konunun bu kadar detaylı olduğunun farkında değildim. mutlaka yazıyı okumanızı öneririm. özellikle astım ve alerji sorunu olan arkadaşlar mutlaka incelesinler.

    özetle
    - alerji, bağışıklık sisteminin aslında tepki vermemesi gereken bir şeyi düşman olarak belleyip reaksiyon vermesi
    - kesin bir tedavi yok. immünoterapi tedavisi yıllarca ve her yıl da haftalarca sürüyor (her alerjen için)
    - çocukken toprak ve çiftlik hayvanlarıyla etkileşimde bulunanlarda daha az oluyor
    - sanayileşme ve şehir hayatı körüklüyor
    - doğal beslenmeden uzaklaşma körüklüyor
    - stres körüklüyor
    - fazla antibiyotik kullanımı körüklüyor
    - hava almayan, izolasyonlu evler körüklüyor (toz, akar, temiz hava eksiliği ...vb)
    - probiyotik, bazi yoğurtlarda bulunan lactobacillus ve benzeri yararlı mikroplar alımı sayesinde bir nevi alerjenler azaltabiliyor
  • bugün öğrendiğime göre bende bazı şeylere karşı olan hastalıkımsı.

    her türlü ağaç türü, istisnasız tüm ev akarları, tüm çimen türleri, ağaç kabuğu, ter, kir, televizyon kumandası, yarak, kürek, kıl, yün, göz kapağı, tırnak cilası, cd temizleme bezi, hoperlör (en çok buna), amfibi canlılar, play station 2, play station 3, (play station 1 piyasada kalmadığı için ona yokmuş, olsaydı ona da olurdu amına koyin) son olarak da masaya varmış. sandalyeye var mı dedim, odadan kovdu doktor. anladım ki doktora da varmış alerjim. odaya da varmış amk. sie dedim, dilim şişti.
    sie diyemiyorum alerjim varmış.
  • alerjinin bir çok tipi ve sebepleri vardır.
    • ilk defa yaşanan ayrılıkla bağlantılı olan ana ayrılık çatışması (tamir fazı).
    • ayrılık deneyimi, beyne bir kişi, hayvan, yer, nesne ya da ortam formunda kaydedilir.

    ayrılık çatışması, basitçe bir teması kaybetmek veya temasta bir problem olarak açıklanabilir. stres, stresin yaşandığı beden parçasına yerleşir. duygusal olarak ne kadar güçlü bir reaksiyon gösterirsem, alerji o kadar güçlü olacaktır. bizim biyolojimiz için (fizyoloji) epitel olarak adlandırılan dokular: deriyi oluşturan ana öğedir. ayrılığın biyolojik fenomeni, sinüsleri ve boğazda yer alan mukoza zarını da etkileyebilir.

    bir kişinin yaşamında alerjinin varlığı, daha önce zor bir ayrılık deneyimlediğinin göstergesidir ve bu çatışma kişinin farkındalığına tam olarak çıkıp çözümlenmedikçe alerji ortaya çıkmaya devam eder.

    alerjiler bireye tamamen yası tutulmamış önceki kayıplara erişip onları tamamlamaları için hatırlatma işlevi görür.

    örnek: bir kadın annesinin öldüğünü öğrendiğinde kivi yemektedir. bir süre sonra, yeniden kivi yediğinde alerji semptomlarını deneyimler; bu da annesinin ölümünün onu çok zorladığını ve kaybının tamamen bilincinde olmadığını gösterir. alerjiyi (çatışmanın tekrar eden tamir fazı) ortadan kaldırmak için annesinden ayrılmaya dair süren çatışmasının farkına varması gerekir.

    not: alerji reaksiyonu, kişiyi ayrılığın ilk meydana geldiği zamana götüren alerjenin taşıdığı anı ile bağlantılıdır. bir alerjinin iyileşmesi, kişinin ayrılığı ilk deneyimlediği anın çatışma anısını uyandıran deneyimin koşullarının farkına varması ile gerçekleşir.

    alerjilerin kökenindeki temel biyolojik çatışma:

    ayrılık çatışmasının farklı ektodermik dokuları etkileyen çok sayıda önemli alt kümesi vardır. alerjiden etkilenen her doku tipi, özel bir öneme sahiptir.

    • tek başına ayrılık – sadece cildi etkiler.
    • korku ile bağlantılı ayrılık – soluk borusu ve bronşlar.
    • "bu bana kötü kokuyor" hissiyle bağlantılı ayrılık – sinüsler.
    • görme ile bağlantılı ayrılık – gözler.
    • "bunu sindirmek çok zor" tınısını taşıyan bir ayrılık- sindirim sistemi.

    sevdiğimiz bir şeyden, bize zarar vereceği korkusuyla mahrum bırakıldığımızda, bu bir ayrılık çatışması yaratır.

    örnek: çocuk ve kedisi.

    küçük bir oğlan çocuğu üç yıldan uzun bir süredir bir kedi sahiplenmek istemektedir. sonunda çok istediği bu evcil hayvana nisan ayındaki doğum gününde kavuşur. ilk andan itibaren kedi ve çocuk ayrılmaz ikili olurlar. çocuk okul yılı bitene kadar, her gün kedisine bakar, sürekli oyun oynar, unla uyur. oğlanda herhangi bir alerji semptomu ya da belirtisi yoktur.

    yaz tatilinde, anne ve babası çocuğu bir süreliğine, hem ona hem de kediye bakamayacak durumda olduğunu düşündükleri yaşlı büyükannesinin yanına yollarlar. çocuk, anne babasının onu kedisinden ayırmak için nasıl yönlendirdiklerini hayvanı için bir miktar endişelenerek izlerken, kedisiyle ole ayrılığı "burada kötü kokan ve yanlış olan bir şeyler var" duygusu eşliğinde yaşanan bir çatışma olarak deneyimler. çocuk, ayrı kaldıkları süre boyunca bu çatışmayı yaşamaya devam etti. eve dönüp kedisine kavuştuğunda, çatışma doğal olarak çözümlenir ve tamir fazına geçer; tamir fazıyla beraber egzama, sinüzit ve soluk borusu iltihabı belirti ve semptomları ortaya çıkar. verilen tepki o kadar şiddetlidir ki acilen doktor çağrılması gerekir. doktor, çocuğa kortizon, antihistamin içeren bir iğne yaparak bir alerji uzmanının görmesini tavsiye eder. çocuğun alerji testinde çıkan tek belirgin reaksiyon kedi kepeğine karşıdır, alerji uzmanı anneye çocuğun kedilere alerjisi olduğunu söyler, kediyi çocuğun ortamından uzaklaştırmayı tavsiye eder; böylece çocuk ve kedisi ikinci bir kez ayrılmış olurlar, çocuk yeniden ayrılık çatışmasının aktif fazına girer. birkaç hafta sonra, çocuk ve kediyi yeniden buluşturma girişiminde bulunulur, oğlan neredeyse kediyi okşar okşamaz tam bir alerjik reaksiyon gösterir. anne yeniden kediyi ondan uzaklaştırır ve çocuk yeniden ayrılık çatışmasının aktif fazına girer. anne, çocuğa “tatlım, görüyorsun, kedilere alerjin var. bir daha asla kedilere yaklaşmamalısın," der. anne ve uzman artık emin olsalar da gerçekte olan olayların yanlış yorumlanmasından kaynaklanan -aktif ve iyileşme fazları arasında değişen bir çatışma kısır döngüsüdür. gerçek çözüm ayrılık ne ilgili hisleri konusunda çocuğa yardımca olmak ve evcil hayvanı ile yeniden buluşmasını desteklemektir. ne zaman bir madde/cisim cilt ile ya da burnun, sinüslerin ya da soluk borusunun mukoza zarı ile yüzeysel temasta bulunsa, bu madde, yüzeyde bulunan hücre katmanıyla (ektodermik doku) otomatik olarak analiz edilir ve elde edilen bilgi, bilgileri işleyen beyne iletilir –"bu elementin, ayrılık stresi ile alakalı belli bir şey/kişi/ortamla bağlantılı bir duyguyu uyandırıyor mu?"- ardından buna uygun tepkiyi gönderir.

    not: ilk ayrılık anında ve durumun aşırı stresi içinde, beyin o anda çevrede bulunan çok sayıda unsuru kaydedecektir. örneğin, kokular, görsel ipuçları, nesneler vs. bütün bu unsurların kombinasyonları gelecekte bir alerjik reaksiyonu ya da alerjiden iyileşmeyi tetiklemek için gereklidir.

    şunları da araştırın: alerji hissi aynı zamanda "meslek/iş" ile bağlantılıdır.

    soru: “çalışmalarınızı, işinizi, mesleğinizi seviyor musunuz?"
  • sırtımda kırmızı lekelerin çıması ve dayanılmaz kaşıma isteği ile fena halde sinir bozucu olan durum. doktor ilk böcek ısırığı gibi falan diyip ilaç verip yolladı fakat hala kırmızı noktalar çıkıyor ve kaşınıyor. hayır neye alerji olduğmu bilmiyorum ve bu durum devam ediyor.
    beynim kımçışıyo ya sanki biri yanımda dişlerini gıcırdatıyo sanki saatlerce sinan akçıl'ın şarkı söylemesine maruz kalmışım . deliricem!
hesabın var mı? giriş yap