• sanırım bu topraklarda en ağır akran zorbalığına maruz kalanlardanım. aklımda kalanları bile yazsam inanılmaz uzun bir entry olur. aklımda kalanlar diyorum çünkü hafızam küçükten beri silme üzerine kurulu. o zamanlara ait çoğu yüz silindi gitti kafamdan. hani şu unutmazsam deliririm denilen cinsten.
    liseden mezun olduğum gün hayatımın en güzel günlerinden biriydi. ilkokulda yediğim dayakların birinden sonra idrarımdan kan geldiğini bilirim. ortaokulda bayılmalarım oldu ve yetişkinlerin kullandığı antidepresan ilaçlarından birini kullandım. sadece aşırı çekingen bir çocuk olmam değildi bunlara maruz kalmam, fiziksel farklılık eklenince tam bir hedef oldum. geç farkettiğim disleksiye sahip olmam da sanırım sürecin ağırlığına tuz biber ekti. defalarca intihar etmeyi düşündüm, en kesin yöntemlere kadar araştırdım. hep beni vazgeçiren anneme çok büyük bir üzüntü yaşatacak olmamdı. ailem için düzgün konuşuyor olmam bile çok büyük gelişme; çekingenlik yaşadıklarımla birlikte had safhadaydı.
    yaşadıklarım şu an çocuklara karşı inanılmaz hassas olmamı sağladı. hep onlara baktığımda kendi çocukluğum aklıma geliyor. çocukların dövüldüğü videoları bile tesadüfen görsem bildiğin bu yaşta çocuk gibi ağlıyorum, kocaman bir boşluk oluyor içimde.
    akran zorbalığı için önce çocuğunuzun maruz bırakan olmasını engellemeniz gerekiyor. bunun için de çocuklarınızdaki empatiyi geliştirmelisiniz. çocukların evet duyguları gelişmediği için acımasız olabilirler; fakat göreceksiniz empati bunu engelleyecektir. eğer çocuğunuzla iyi bir iletişiminiz varsa onu istediğiniz gibi yönlendirebilirsiniz. bu durum aynı zamanda zorbalığa maruz kaldığında sizinle paylaşmasını da sağlayacaktır.
  • çok sessiz, birçok başka şey gibi sokağa çıkmasına da izin verilmeyen (çünkü ben ve kardeşim sokakta mutlaka zorbalığa maruz kalıyorduk, aile de kökten çözüm üretmişti, zorbaların aileleriyle yüz göz olmamak için), neredeyse ilk sosyalleşmesini ilkokulla beraber yaşamış bir çocuktum.

    sınıfımızda latif diye bir çocuk vardı. topaldı. bir bacağı komple metal bir aparatın içindeydi. birinci sınıfta kızamıktır, kabakulaktır, suçiçeğidir allah ne verdiyse hepsini geçirmiştim, dönemin yarısından fazlası okula gidemediğim için derslerim zayıftı. üstelik bu ateşli hastalıklardan sonra dudaklarım bembeyaz kabuklanıp katman katman soyulmaya başlamıştı, kabuklar gitsin de o iğrençlikten kurtulayım diye acı verse de sürekli soyardım. o zaman da "aman evladımızın dudağı niye kabuklanmış" diye doktora götürmeler yoktu. neyse. bu latif, bana "yaralı böcek" diye isim taktı. bununla da kalmadı. canı sıkıldıkça beni "seni yaralı böcek" diyerek evire çevire dövmeye başladı. abim 5. sınıftaydı, niye ona veya başkasına anlatmadım bilemiyorum. gerçi böyle bir olayda bir posta da evden dayak yiyeceğim kesindi (kesin bir şey yapmışımdır, yoksa niye dövsün di mi). belki de latif'in şerrinden korkuyordum. bu bayağı rutin haline geldi. sonra yine bizim sınıftan muzaffer diye bir çocuk dayanamayıp beni latif'in elinden aldı bir gün. "günak* ya niye vuruyosun" dediği gün gibi aklımda. muzaffer şimdi nerede ne yapıyor bilmem ama her aklıma geldiğinde dua ederim o merhametli çocuğa. sayesinde dayaktan kurtuldum. ama akran zorbalığına fiziksel olmasa da psikolojik olarak hep maruz kaldım. evet, bunların yaraları kapansa da izleri kalıyor.

    diğer yandan bu zorbalıklardan çok şey öğrendiğimi sanıyorum. hiçbir eğitim bu kadar etkili olamazdı.
  • parkta kendi halinde oynayan çocuğumun yaşça büyük başka bir çocuk tarafından itilip kakılmaya çalışılmasıdır. neden itiyorsun? diye açıkça sormamla anası olacak yellozun "itmedi ki, geçerken ayağı takıldı" demesi bu piçlerin nasıl türediğinin göstergesi sanırım. bir değil iki değil. başka bir vaka da markette yaşandı. yine kendi halinde reyonda benim alışveriş yapmamı bekleyen çocuğum bu kez 8-9 yaşındaki piç tarafından (market arabasıyla üstelik) reyona sıkıştırılmak istendi. hemen müdahale edip sert çıkınca anası olacak yelloz "yanından geçmek istedi" diye savundu.
    iki olayda da analar çocukları asla uyarmıyor farkındaysanız. yeni moda bu çünkü. sabahtan akşama instagramda pedagog takip eden tayfa çocuğa asla sınır koymuyor. sonsuz bir özgürlük, sonsuz herşey mübah anlayışı. bunun gibi birkaç örnek daha sayabilirim.
    akran zorbalığının temelleri herşeyi kendine hak gören çocuklar yetiştiren ebeveynler tarafından atılıyor. bunların yetiştireceği çocuk bu kadar oluyor.

    edit: akran zorbalığına maruz kalan oğlum o zamanlar 1,5- 2 yaşlarındaydı. zorbalarsa yaşça büyüktü.
  • lisedeydim. aynı sınıftan bir erkek arkadaşım vardı. babası ölmüştü ve annesiyle birlikte yaşıyordu, tek çocuktu. annesi oğluna saplantılı derecede bağlıydı. erkek arkadaşım her fırsatta annesinin onu ne kadar sıktığını anlatır dururdu.

    bir gün biz dışarıda el ele yürürken annesi bizi gördü. bağıra çağıra yanımıza geldi ve oğlunu çekiştirerek ve bana küfürler savurarak uzaklaştı. ertesi gün sabah okula gittiğimde kadını müdürün odasından çıkarken gördüm. bana nefret dolu bir bakış attı.

    bütün sınıf ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. ben erkek arkadaşımın yanına gittim. bana yüz çevirdi ve annesinin benimle görüşmesini istemediğini benim zaten onunla öpüşmüş olduğum için ahlaklı bir kız olmadığımı söyledi.

    birkaç gün içinde bütün okul öpüştüğümüzü duymuştu. eski erkek arkadaşım ballandıra ballandıra anlatmıştı. sınıfta arkamdan neler söylendiğini tahmin edebilirsiniz. bir gün okula geldiğimde sırama kocaman harflerle "orospu" yazılmıştı.

    birkaç ay eziyet gibi geçti, derslerinde aşırı başarılı olan benim notlarım düşmeye başladı. derin bir depresyona girdim. ailem ve yakınlarım öss stresi olduğunu düşündüler. kimseye anlatamadım. son sene neredeyse süresiz bir sağlık raporu aldım ki durumum buna el veriyordu.

    öss'de benden beklendiğinden çok daha düşük bir puan aldım ve hiç istemediğim bir bölüme yerleştirildim.

    zaman zaman aklıma geliyor, bipoların ilk ortaya çıkışı belki de bu zorbalıklar sonrasında oldu. onlar olmasaydı her şey çok daha farklı olacaktı belki de. istediğim bir bölümde okuyacak ve hatta öss'de derece yapacaktım kim bilir?

    akran zorbalığı çok boktan bir şey, insanın hayatını derinden etkileyen. ama akran ergen erkek zorbalığı çok çok daha beter bence.
  • bir okulda psikolojik akran zorbalığının varlığını nasıl ispatlanır ve ne gibi ceza verilir bilmiyorum ancak darp gibi fiilî şiddetin olması halinde zorbalar okuldan atılabiliyor.
    geçenlerde yeğenimin okulunda ortaokul öğrencisi bir çocuk akranı olan üç çocuk tarafından dövülüyor, çocuğun ailesi soğukkanlı bir şekilde ilk iş olarak darp raporu alıyorlar. okul müdürüne "ya bunu yapanlar okuldan okuldan atılır ya da hepinizi mahkemeye veririm" deyince disiplin kurulu toplanıp bu üç çocuğu mecburen okuldan atıyorlar. şundan eminim ki eğer veli böyle akıllı davranmasaydı, çocukların aileleri, okul idaresi vs. araya girip olayın üstünü kapamaya çalışacak, "bir hatadır olmuş, affedin" edebiyatı yapacaklardı. mağdurun velisini ikna edemeseler de zorbaların velileri en az cezayı almaları için idareye baskı kuracaklardı. böyle cezasız kalmış nice olaylara hemen hemen herkes şahit olmuştur.
    böylesi çok temiz bir yöntem. elinde raporunla neticeyi hızla alıyorsun. çoğu veli böyle durumlarda okula gelip kavgayı daha da büyütüyorlar. halbuki hukuki yollar iyi bilinirse karşı tarafla muhatap dahi olmaya gerek yok.
    buradaki en önemli şey mağdur çocuğun korunmasıyla beraber zorbalık meyli olan çocukların adaletle erken yaşta tanışmaları ve yaptıklarının yanına kar kalmayacağını bizzat yaşayıp görmeleri. bu ceza mecburen gidecekleri yeni okul ve ortamlarında kendilerine çeki düzen vermelerine sebep olacaksa yine kendilerinin faydasına olacaktır.
  • çocuğumu okula göndermemeyi düşünecek derecede beni tırstıran kabus. amerika’da falan çocukları delirtip cinayete bile sürükleyen bir şey malumunuz. bence okul doğru bir eğitim sistemi değil. enerjisi tavan yapmış 40-50 ergeni bir araya tıkıştırmak 40-50 kızgın boğayı bir araya tıkıştırmaktan farksız ve hatta belki daha bile tehlikeli bir şey.
  • zorbalığa uğrayanı değil de zorbalığı zevk alarak yapan çocukları incelemek gerekir dediğim şey. misal bir çocuk hırçındır birazcık da arkadaşını hırpalar sonra devam etmez. çocuktur olur denilebilir bu durum için. ama sınıftaki tek çocuğun yaklaşık 20 çocuğun hakaretine,fiziksel şiddetine maruz kalması çok vahşi bir durum. evet vahşi. yetişkin olsa o ortamda bulunmaz veya tartışır bir şekilde kendini korur. çocuğa sen gerizekalısın derse 20 kişi e çocuk da büyüyünce kendini hep gerizekalı sanır. gidin şu çocuklarınızı doğru düzgün yetiştirin. kopyanızı yaratmayın.
  • yarının tecavüzcüsü, suçlusu, katili olma potansiyeline sahip çocuklar kendini akran zorbalığı ile belli eder. 11 yaşında bir çocuk oturduğu sitedeki arkadaşlarını seks yapmaya çağırıp gitmezlerse rahatça tehdit edebiliyorsa bu o çocuğun değil saldım çayıra mevlam kayıra ebeveynlerinin suçudur.

    ver eline tableti, telefonu sussun. o cihazlarla neler yapıyor, nerelere bağlanıyor, ne halt ediyor bilme görme gerek yok zaten çocuk kafa ütülemesin yeter.

    ebeveyn değilim, ablayım. yeni ergenliğe giren kız kardeşimin youtube da dinlediği şarkılara, takip ettiği zottirik oyunculara bile hakimim ve hiç de zor bir şey değil. kimse eğitim vermeyeceği çocuğu doğurmasın. sonra hem bu çocuklara yazık oluyor, hem topluma.
  • yaptırımının olmayışı, olsa bile ispatlanmasında yaşanabilecek sıkıntılar, bu meselenin önemsenmemesi, normal olarak görülmesi daha nice gencin-çocuğun hayatını karartacağını gösteriyor.

    dört sene yaşadığım cehennemde o şahısları muhatap alıp konuştum olmadı, bağırdım çağırdım olmadı, onları kendimden uzaklaştırmak için şiddet gösterdim olmadı ki zaten ufacık bir kızım sadece tırnaklarımı kullanabiliyorum o kadar.

    benden korksunlar uzaklaşsınlar diye kendimi tırmalamaya başladım bu bile dalga konusu oldu insanlara.

    hiç mi öğretmenlere durumu anlatmadım yardım istemedim. istemez olur muyum. el cevab: imirsimi.
    bir de şu: bütün bunlar annem beni korumacı yetiştirdiği içinmiş, kendisi çocuğuna arkadaşları sataşırken ederken saklanıyormuş ki çocuğu kendisini savunmasını öğrensinmiş.

    yani ne bileyim. ben ne diyorum, karşımdaki ne diyor. beni en çok yaralayan bu oldu. bu yaşadıklarımın, sıkıntılarımın ciddiye alınmaması... öyle ya alınsa bir çözüm üretilirdi ve bu hale gelmezdim ben.
  • lisede karşı karşıya kaldığım zorbalık. adamın kafada neredeyse üç tane hücre ya çalışıyor ya çalışmıyor ama karşıma geçip benimle dalga geçebiliyor. ve bu adamlar kendine taraftar topluyor. ciddiyim az buçuk da paraları varsa bunlar serserilikle prim yapıyorlar. hepsi de çirkindi bizim okuldakilerin ona rağmen millet başında toplanıyodu. hiç anlamadım. sanırım herkes için karşıdaki insanda aradığı özellikler farklı.
    haftada 4-5 kitap okuyan bi arkadaşım vardı. çocukla uğraşa uğraşa bir oldulardı bi ara. her dakka dalga geçmeye çalışıyorlardı. niye? çünkü çocuğun cümlelerini bile anlamıyorlardı. yemin ediyorum anlamıyorlardı ya.

    kendinden olmayanı dışlıyo ve onunla dalga geçip onu aşağılıyo, sanki kendi çok bi bok. sırf öne geçmek için seni ezmeye çalışan değişik bi topluluk vardı lisede. ergenlik değil bunun adı ahlaksızlık ya. hiç de değişmemişlerdir. anaları babaları da böylelerdir. herkes böyle. çok üzücü.
hesabın var mı? giriş yap