• "(...) (sinemaya) film çevirmediğim vakit çok sık giderim. sinemaya kapanır, hemen hemen her oynayan filmi seyrederim. (...) bana en çok şey veren yönetmenler mi? ingmar bergman, luchino visconti, michelangelo antonioni, federico fellini, andrzej wajda, john ford, tony richardson... ve fransız yeni dalgası... japonlara gelince, yasujiro ozu ile kenji mizoguchi’nin ölümünden beri artık kimseyi seyretmiyorum." demiş bir röportajında.

    soydaşlarını/meslektaşlarını tümden reddederek kendi intikamını almıştır. böyle söylemesinin sebebi elbette ki kendi ülkesinde yeterince ilgi görmemesi, ticari itkilerle yola çıktığına inanılması ve son tahlilde batı taklitçiliğiyle suçlanmasıdır.

    edit: güncelleme
  • döneminde, japon meslektaşlarını şöyle eleştirmiş:

    "genç japon sineması yabancı sinemalardan, fransız ve italyan sinemasından pek etkileniyor. bu var olan bir tehlike. büyük bir tehlike hatta. size eğlenceli bir örnek vereceğim. japonya’daki aşk ilişkileri, fransa ya da italya’dakilerin aynı olmaktan çok uzaktır. oysa genç sinemacılar batı filmlerinde gördüklerini aşağılık bir şekilde kopya ediyorlar. seyirciler de bu filmlere gerçek yaşamlarında öykünüyorlar. oldukça gülünç bu. teshigahara gibi bir adam bile bu yönsemeye karşı koyamadı. ben işe başlarken çok sağlam bir japon kültürü (sanat, edebiyat, tiyatro, özellikle nô) temeline sahiptim. yabancı sinemadan bu japon temeli üzerine etkilenmiştim. bu da bana yabancı etkisini, japon geleneklerini hiç unutmaksızın, değerlendirmemi, bana en iyi gelenini, en uygun düşenini soğurmamı sağladı. bugünün genç yönetmenleri, doğrudan doğruya japon olan bu kültür temelinden tamamıyla yoksundurlar. oysa bana göre, kişisel bir yapıt meydana getirmekte en önemli şey budur. kendinde bu kültür temelini taşımak. kök salmış olmak."
  • bir dönem abisiyle yaşayan ve sinemaya olan ilgisinde abisinin payı büyük olan yönetmen. küçükken abisinin yanına giden akira, abisinin işi dolayısıyla sinemaya büyük bir ilgi duyar. abisi sinemalarda sessiz gösterilen filmleri seslendirmektedir. ama bir süre sonra sesli filmlerin çıkmasıyla abisi işsiz kalır. bu duruma dayanamaz ve intihar eder. akira o gün eve geldiğinde abisinin cesediyle karşılaşır. kısacası bu olay efsane bir yönetmenin çıkış noktasıdır.
  • efendim öyle ileri derecede sanat bilgisi olan birisi değilim ancak düz bir film seyircisi olarak şunu rahatlıkla söyleyebilirim; izlediğim filmler içerisinde, izlediğimin film olduğunu unutturmayı başarabilen, filmleri bir hikayeyi anlatır gibi değil, bir olayı gösterir gibi veren bir avuç filmin yönetmenidir bu usta.

    mesela bir hitchcock filmi izlerken o müthiş sürükleyiciliğe kapılsanız bile, ustaca kurgulanmış, "kurnaz" bir hikayenin içerisinde olduğunuzun bilincinde olursunuz. ya da bir tarantino filminde gördüğünüz, bakmaya korktuğunuz şiddet unsurlarını ya da ezelden beridir söylemeye çekindiğiniz diplerdeki tutkularınızı bam diye suratınıza çarpan çılgın ve sinefil bir masalcının anlatısıdır. ancak kurosawa dediğinizde ortadaki, her daim vuku bulmuş/bulmakta/bulacak olan bir olayın gözünüzün önünde akla gelebilecek tüm bakış açılarıyla ve yönleriyle akışıdır. ustanın özellikle eski filmlerinde oyunculuklar biraz tiyatrovari abartılığa kaçsa bile siz orada olayı izliyorsunuzdur, sanki o olayı size anlatan biri yokmuş gibi.

    ustanın en sevdiğim filmi, dramanın doruklarına ulaşmış bir konu, atmosfer ve prodüksiyonun mükemmelliği sebebiyle ran olsa da, bu bahsettiğim olgu kanımca en çok rashomon'da ortaya çıkmakta.
  • filmleri üzerindeki kontrolü ve setteki diktatörlüğü ile ün yapmıştır. birden fazla kamera ile çekim yapmayı sever. filmlerinden yojimbo, a fistful of dollars'a ; seven samurai, the magnificent seven'a ; the hidden fortress, star wars'a ilham kaynağı olmuştur. george lucas star wars serisinde sıkça kullanılan wipe geçiş efektini kurosawa'dan görüp kullanmıştır. ayrıca akira kurosawa, criterion collection seven samurai dvd'sinin commentary sini yapana kişinin dediğine göre, ufuk çizgisinde silüet olarak belirip kameraya doğru ileleyen (long shot) atlılar planını ilk kullanan kişidir.
  • valla kamerayı güneşe çevirmiş falan bilmem de yağmuru onun kadar güzel çekeni görmedim.
  • batı sinemasını kıskandıran başyapıtlara imza atan sinema samurayı, insan sarrafı, kamera sihirbazı, tarih gezgini.

    dünya sanatı için shakespeare ne ise, kurosawa da odur.

    "iyi bir yönetmen, iyi bir senaryo ile başyapıtlar üretebilir; aynı senaryo ile vasat bir yönetmen, ancak sıradan bir film yapabilir.
    fakat kötü bir senaryo ile çok iyi bir yönetmen bile iyi bir film yapamaz.
    bir sinema özdeyişine göre , 'kamera ve mikrofon , yangını ve suyu birlikte geçmelidirler'.
    gerçek bir film ancak böyle yapılabilir ve güç büyük ölçüde senaryodadır." diyor, usta.

    "aah türk sineması'nın güçsüz senaryoları aah !" diyoruz biz de...
  • bugün 100. doğum günü. şöylede bir set çıkarılmış: böyle

    bu kim diyen terbiyesizler önce rashomon ardından shichinin no samurai ardından yojimbo sonra ran akabinde ikiru başlıklarını bir gezsinler. unutmasınlar ki bu daha başlangıç.
  • cocuklugunda babasinin istegi ile samuray okulunda egitim almistir. asistanlikla ba$ladigi kariyerine senaryo yazari ve yonetmen olarak devam etmi$tir. resim de yapar ki bu filmlerinde belirgin bicimde gorulur. shichinin no samurai, ran, dersu uzala, yojimbo en onemli filmleridir. kariyerinin kotuye gittigi bir sirada intihari denemistir, cok sulugoz duygusal bir insandir. sinema tarihinin en onemli yonetmenlerinden biridir. taparim
  • ikinci dunya sava$inin ardindan japonya amerikan askerleri ile dolup ta$ar, amerikalilar ota boka kari$makta, kurosawa bu duruma uyuz olmaktadir. bir gun setteyken amerikan subaylari seti ziyarete gelir, fakat akira baba bunlari hic iplemez. "siktirin gidin isime mani olmayin" falan der. fakat subay grubunun icinde bir ba$ka baba yonetmen john ford da vardir. ford yillar sonra bir festivalde bu anisini kurosawaya annatinca, kurosawa gerekli ilgiyi kendisine gosterememi$ oldugundan rezil rusva olur, aglamakli olur. sonra tuvalete gidip aglar da zira.
hesabın var mı? giriş yap