• ilk rapor emniyet genel müdürlüğü'ne ait. 10 mart 1992 tarihli.
    şu satırlar var:

    ''fethullah hocanın talebeleri adlı örgüt... türkiye cumhuriyeti anayasası'nın demokratik, laik ve sosyal hukuk devleti niteliklerini değiştirerek, yerine şeriat düzenini getirmeyi amaçlamaktadır...(bütün bilgiler) tam anlamıyla ideolojik literatürde illegal bir örgütlenmenin varlığını ortaya koymaktadır.''

    rapor, gizli örgütün -devletin başka birimlerine olduğu gibi- polise de sızdığını anlatıyor. sadece ankara polis koleji'nde, öğrencilerden yüzde 50'sine ulaşmayı başardığını vurguluyor.

    ikinci rapor mit'e ait... 22 aralık 1996 tarihli ''liderler zirvesi''ne sunulmuş. abdullah çatlı ile fethullah hoca'nın ilişkisi... haluk kırcı*'nın hoca'nın örgütü tarafından korunup kollanması... mehmet ağar ve ibrahim şahin'in, hoca ile özer çiller arasında aracılık yapması... hoca'nın büyük birlik partisi'ne büyük oranda parasal destek sağlaması... asya finans'ın gerçek kuruluş amacı... hoca'nın abd ve bazı amerikan örgütleriyle ilişkisi... vb.

    doğru mu değil mi?

    üçüncü ve son rapor ise genelkurmay'a bağlı batı çalışma grubuna ait... taptaze... ve bu rapora göre:

    seksen ilin valisinden yaklaşık 30'u fethullahçı... fethullahçıların 257 okulunda 4 bin öğretmen 40 bin öğrenci var... öğrenci başına yaklaşık 650 dolar harcama yapılıyor... bu büyük parasal kaynak yasal değil... hoca'nın, okulları milli eğitim bakanlığı'na devredebileceği yolundaki sözleri sadece ''takıyye''... fethullahçı grubun amacı, uzun vadede bir islam devleti kurmak...

    ve bçg'nin raporu şu hükme varıyor:

    fethullahçı örgüt ''türkiye'deki siyasal islamcılar içindeki en tehlikelisi!..''

    ahmet taner kışlalı, cumhuriyet, 15 mart 1998.
  • yedi sene oldu olduruleli...

    bu arada neler oldu bir bakalim:

    * elhamdulillah seriatciyiz. (21.11.1994 milliyet)
    * yilbasina karsiyim. (19.12.1994 sabah)
    * ben tekkeye degil dergaha gittim. (22.1.1997 gozcu)
    * ata'ya saygi durusunda sap gibi ayakta durmaya gerek yok. (12.5.1994 hurriyet)
    * 10 kasim'da yaygara kopartildi. (14.11.1994 hurriyet)
    * icki yasaklansin. (1.5.1996 hurriyet)
    * istanbul'u medine yapacagiz. (akis)
    * butun okullar imam hatip yapilacak. (17.9.1994 cumhuriyet)
    * ben istanbul'un imamiyim. (8.1.1995 hurriyet)
    * mayo reklami sehvet somurusudur. (6.3.1996 hurriyet)
    * milli piyango zulumdur. (29.9.1994 hurriyet)
    * taksim'deki caminin temelini insallah atacagiz. (1.7.1994)
    * cumhurbaskani'nin imam hatipli olacagi gunler yakindir. (5.2.1996 akit)
    * sarik operasyonu cok komik. (15.5.1995 sabah)
    * yesil (kaldirim rengi) medeniyettir. (25.6.1994)
    * ben meclis'in dua ile acilmasindan yanayim. (8.1.1996 milliyet)
    * imamlar da nikah kiysin. (9.5.1995 milliyet)
    kaynak: (the suicider, 13.01.2004 23:05)
    (bkz: #3787074)
    sozlerinin sahibi insan basbakan oldu.
    ataturk fotograflarinin devlet dairelerinde asili olduklari yerden indirilmesi konusu gundeme geldi, olmadi bu sefer dua eden ataturk resimleri boy gosterdi.
    abdest almak alyuvarlarin sayisini cogaltmaya basladi.
    sirin baba cuma'ya gitti, voltran allah'in izniyle olusturuldu.
    tarikat denilen olusumlar da alyuvarlar gibi cogalmayi surdurdu. kendilerine ozel mahalleleri, okullari, inanclari, otelleri, giysileri oldu muridlerin.
    oruc tutmayana dayak atma fasli devam etti.
    aydinlarla yobazlar arasindaki ucurum artti, yobazlar kendilerini 'seriatci degiliz, sadece muhafazakariz' diyerek ara sinifa sokmaya calistilar.
    bu sene 19 mayis oncesinde olanlari animsayalim, yobazlarin yaptiklarini ve aydinlarin anitkabir'e akin edisini, eksisozluk'un duzenledigi anitkabir zirvesini...
    yine eksisozluk'te ahmet necdet sezer gibi laiklik savunucusu bir cumhurbaskani icin gorevi birakmasi hayirlara vesile olacak (bkz: #10126921) yazan sozlukculer de var tabii o da bambaska.

    yedi yil oldu ahmet taner kislali olduruleli.
    piril piril, ataturkcu, kulturlu bir insan daha ayrildi aramizdan.
    tipki ugur mumcu'nun havaya ucurulusu gibi, tipki sivas`ta aydinlarimizin katledilisi gibi, tipki necip hablemitoglu'nun susturulusu gibi aramizan koparilisinin uzerinden yedi yil gecti.
    ve digerleri, kadinlari "karinda sipa, sirtinda sopa" ezmeye, aldamaya, siginti gibi baska masalarda oturtmaya, dini cikarlari icin kullanirken yatirimlarini "gavur parasiyla" yapmaya, cocuklarini gavur memlekette okutup calistirmaya devam ettiler, jetski ustunde sefa yapanlar ise 17 agustos sonrasinda agzindan cikan "askeri bina tabii yikilir, orada kafirce isler yapiyorlardi, 17 agustos, allah`in onlara gereken cezayi verdigi gundur." sozlerini unuttular, unutturdular.

    o yedi yildir topragin altinda, hayat surup gidiyor tum hiziyla...
  • ahmet taner kişlali / 17 ekim 1999 (son yazılarından biri)

    "tanrı'yı kim kullanır?

    giordano bruno ne güzel söylemiş:
    '
    'kötüler tanrı'yı, tanrı ise iyileri kullanır!..''

    tanrı peygamberleri kullanmış. bilge kişileri kullanmış. atatürk ve benzeri devrimcileri kullanmış...
    ya tanrı'yı kimler kullanmış?
    gerilere gitmeye ne hacet!.. ne demiş türkiye'deki nurcuların önderi mehmet kutlular :
    ''- 28 şubat sürecinin planları gölcük'teki deniz kuvvetleri'nde yapıldı. depremin üssü de orası. depremin olmasında başörtülü öğrencilerin okullara alınmaması da rol oynadı...''
    hem de bunları camide, said-i nursi için düzenlenen mevlitte söylemiş.
    ***
    türkiye'deki nurcuların aslında iki önderi var. birisi mehmet kutlular, ötekisi ise fethullah gülen .
    said-i nursi atatürk'ü ''deccal'' ilan etmiş. cumhuriyete karşı savaş vermiş.
    ama ilkin demokrat parti'yi yönetenlerden, arkasından da sayın demirel 'den büyük saygı görmüş. ''iade-i itibar'' ı sağlanmış.
    derken sahneye prof. şerif mardin gibi, özellikle amerikalılar nezdinde büyük saygınlığı olan bilim adamları çıkmışlar. said-i nursi'yi peygamberlik düzeyine çıkaran, mucizeler yarattığını öne süren, ''anadolu aydınlanmasının öncüsü'' gibi gösteren, övücü kaynakları alıp karşıt
    kaynaklara sırt çeviren, çok ''bilimsel'' (!) incelemeler döktürmüşler.
    ardından, sayın mardin'in türkiye bilimler akademisi'ne üye yapılması için baskılar başlamış. iç ve ''dış'' baskılar... özellikle de basındaki bazı numaracı cumhuriyetçiler tarafından desteklenen ve körüklenen baskılar.
    ve bu arada fethullah hoca almış başını gitmiş.
    işık evleri.. öğrenci yurtları.. özel okullar.. devletin köşe başlarına kadar uzanan bir
    imparatorluk.. devletin okullarına devletçe ''tavsiye'' edilen cumhuriyet ve çağ karşıtı kitaplar.
    papa ile sağlanan görüşme.. devletin dış temsilcilerince havaalanlarında karşılanmalar.. elçiliklerde konuk edilmeler.
    niçin?
    ''ilımlı islam'' olduğu için. müslümanları ''cumhuriyet ile barıştıracağı'' için!
    ***
    bir yanda mehmet kutlular.
    17 yaşındaki kızı dört yıl önce eroinden ölmüş. depremi, ''türban'' ı vesile edip, tanrı'yı en ilkel bir şekilde kullanmaya çalışıyor.
    öte yanda fethullah gülen.
    son yıllarda, kamu önünde ağzından tek bir cumhuriyet karşıtı söz çıkmamış. devlet büyükleriyle iyi ilişkiler kurmuş. ordu dışında hemen tüm önemli kurumlarda önemli
    ''mevziler'' elde etmiş. abd'nin ''etkin'' desteğini sağlamış.
    görünüşte atatürk'e ve cumhuriyete saygılı.
    ama tüm eğitim ağı ile, cumhuriyetin temellerini ağır ağır kemiriyor. amacına ürkütmeden, acıtmadan ulaşma yöntemini seçmiş.
    kutlular ve gülen.
    ikisi de nurcu.. inançları ve amaçları aynı, yöntemleri ayrı.
    hangisini seçersiniz?.. kırk katırı mı, kırk satırı mı?
    hakkındaki bilgilerimiz arttıkça, sayın gülen beni korkutuyor. bay kutlular'a ise gönülden
    teşekkür etmek istiyorum.
    en körlerin bile gözünü açmak konusundaki katkıları için!
    tanrı'nın kullandıkları ile tanrı'yı kullananları daha iyi ayırmamızı kolaylaştırdığı için!"
  • 1939 yılında tokat'ta dogan, ankara universitesi siyasal bilgiler fakultesi'ni bitirip paris universitesi'nde anayasa hukuku ve siyaset bilimi doktorasi yapan, 33 ya$inda docent olan, 1978'de kultur bakanligi yapan, 1988'de profesorluge yukselen laik cumhuriyetin yilmaz savunucusu.
  • 8 yıl önce dün 21 ekim 1999 'da, kahpece öldürülen akademisyen, mustafa kemal'i en güzel şekilde anlayan ve anlatan, kalem ehlinden..

    ölüm yıldönümünde onu, onun sözleriyle anmak isterim:

    (mustafa kemal atatürk'ten hazzetmeyenlere ithafen)

    "evet, atatürk suçludur!.. eğer türk işçisi, batı' daki gibi, çocuk yaşta yeraltında günde 14 - 16 saat çalıştığı dönemler yaşamamışsa; bir oy hakkı için bile, fransız işçisi gibi, 59 yıl kanlı bir savaşım vermek zorunda kalmamışsa bunun suçlusu odur!
    eğer türk kadını yasal olarak erkeğine eşitse, ''köle'' değilse, seçme ve seçilme hakkını, fransız kadınından bile önce elde etmişse; kadınlar bugün türkiye' de vali, bakan, başbakan bile olabiliyorsa bunun suçlusu odur!" *

    *ahmet taner kışlalı, "kemalizm, laiklik ve demokrasi" (1999)
  • suikastinden kısa bir süre önce dinci akit gazetesi tarafından resminin üzerine çarpı işareti konularak hedef gösterilmiş kemalist aydın.

    not : o zamanlar akit olan gazetenin şimdiki adı vakittir. ne ideolojisi, ne saldırganlığı, ne de tetikçiliği değişmemiştir.
  • bilgisi ve vakarı karşısında saygı duymaktan, hiçbir dersini kaçırmamak için yarım saat önce dersine gelmekten başka yapılabilecek hiçbir şey olmayan demokrat insan. döneminde benim diyen diğer sözde hocaların dahi söz vermeye çekindiği öğrencilere, hiç istifini bozmadan söz veren ve yine aynı vakur edayla söylediklerini bilimsel verilerle çürütüp patırtısız gürültüsüz dersine, genç dimağları ışığa boğmaya devam eden harikulade eğitimci. yeni nesillerin apolitikleştirilmesine engel olabilmek için, her hafta üç saatlik dersinin bir saatini güncel konulara ayırıp, o çok sevdiği öğrencilerinin düşünmesini ve konuşmasını sağlayan ileri görüşlü toplumcu insan. ve tüm bu ve sayamadığım daha birçok niteliğiyle, 21 ekim 1999 sabahı katliam haberinin duyulmasıyla, başta öğrencileri olmak üzere tüm farkındalık düzeyi yüksek insanı yasa boğan, gözyaşları içinde acı, hem de çok acı olan yokluk gerçeğini kabullenmeye zorlayan biricik kişi.
  • medeni tartışma ortamını ilk kez onun derslerinde yaşadık. onun dersinde her görüşün ifade edilmeye hakkı vardı. her ifadeye karşı çıkılma hakkı olduğu gibi. önce söz alınır, sonra kalkıp adam gibi konuşulurdu. sokakta kavga edenler onun dersinde uzlaşmasa bile birbirini anlamaya gayret ederdi. yerinde müdahaleleri yalnızca konuyu açmaya, ara sıra da bilgi vermeye yönelikti. sakin ve ılımlı üslubu ile her düşüncenin saygı değer olduğunu ondan öğrendik. nur içinde yat hocam.
  • zamanında bilgi universitesinde verdigi konferansa bes kisi katılmıs olan devletci insan. dirilip tekrar gelse tıkıs tıkıs dolar o salon. insanlar boyle iste...zamanın ötesinde olmak gerekiyor cogu zaman. dusuncelerine hic katılmasam da susmamış olmasını saygıyla karsıladıgım insan.
  • 11 yıl önce bugün, kendisi ile aynı kaderi paylaşan nice cumhuriyet yazarı gibi alçakça katledilen türk aydını. bugün kışlalı gibi düşünenler, en tarafsız olması gereken kişiler tarafından bile değişime direnen statükonun kibirli mensupları gibi ifadelerle suçlanmakta. ne statükoymuş bu, seksen küsur yıldır devam ediyormuş, bir de kendisinden olanları yok ettiriyormuş.
    kışlalı sınıfından aydınlar, 1923'ü en iyi anlatan insanlardı. yok edilmeleri gerekiyordu nitekim başardılar. başardılar da ah o fikirler yok mu o fikirler...
hesabın var mı? giriş yap