• hayatımda hiç böyle bir şey görmemiştim.

    ahmet maranki bana göre “patates çuvalı” ile birebir benzerlik göstermektedir. patates çuvalı nedir? patates çuvalına tarladan patates toplarken eline gelen her şeyi de doldurursun. içinden soğan da çıkar, tere de çıkar, yer elması da, toprak da… çıkar da çıkar. çuval patates çuvalıdır ama içinde her şeyden bir parça vardır. sanırım kendisi de bunun farkında ki bu yüzden “ahmet maranki aslında her şey”dir…

    ahmet maranki’yi çözmek veya reddetmek imkânsız. zira adam herkese ve her şeye hitap ediyor. yani taşların sağlığa faydasından bahsederken kozmik bilince ışınlanıyor, fotonların dalga boyutundan peynir yapımına geçiyor, “yaratıcı ben” diye bir şey söylerken allah-u teala sözcüğünü telaffuz ediyor… tabii “şakra” diye telaffuz ettiği şeyi açmaktan da, vücudun su olduğundan bahsetmekten de geri durmuyor.

    kozmik varoluşa inanıyor ama ha bire allah diyor, enerjiye reiki’ye falan inanıyor ama faydayı insanın kendisinde değil taşta arıyor, muhafazakârken sol görüşlü ama bilgisayar kullanırken doğaya dönmeyi anlatıyor. yani ahmet maranki’de insanın kendinden bir şeyler bulmaması imkânsız.

    yukarıda arkadaşların bahsettiği gibi asıl işi pazarlamak. ama herkese pazarlamak. ot satıyor, taş satıyor: adam taş satıyor. taş. ama bunu öyle bir pazarlıyor ki tam da vapurdaki satıcılar gibi, yapış yapış ve ikna edici.

    biliyorsunuz bu ara taşçılar çoğaldı. aragonit diye kimsenin yüzyıllardır sklemediği bir taş yükselişte. aytaşı revaçta. bu arada zenginler için yakut, kimi islamikler için kehribar çıkışta. ahmet maranki bir yüzük yaptırmış ve bunu şöyle tanıtıyor: “bu yüzükte bütün taşlar var. hepsi, bütün enerjiler var bunda.” yav kardeşim, “hepsi var” diye enerji taşı satılır mı? karpuzcu musun? “hepsi var. hepsi…” diyor. yüzükte aragonit de var, kehribar da, yakut da… yani herkes bu yüzükte kendi inancına uyan taşı bulabilyor. ama tabii hiçbir tinsel inanışı olmayan kozmikçiler için özel bir yüzük de var, o da foton yüzüğü: dalga boyu yayıyormuş…

    lan…

    yüzükteki şuncacık taşın yaydığı dalgadan medet umar mı insan? yapmayın lan.

    maranki’nin ünvanı ‘profesör doktor`. söz konusu doktorluğu nasıl aldığına gelelim. ekşi sözlükte bir arkadaş, “babamın arkadaşı ahmet amca, doktor değil o” demiş zaten ama maranki’nin kendisi de farkında olmadan bunu itiraf etti. canlı yayında, “ben almanya’da şu hastanede konferans verdim, bu hastanede seminer verdim” diye anlatıyordu ki boşboğazlığıyla hastaneler boş olduğunu da yumurtladı. bunu da, “yurt dışında insanlar hastalanmıyor zaten”e bağlarken ve hastane yöneticilerine fırça atışıyla gururlanırken yaptı üstelik. diyor ki: “yahu hastaneye konferansa gittim, 6 kişi var. ‘niye böyle boş hastane?’ diye sordum. ‘öyle biz n’apalım.’ dediler. yaniii kimse hastalanmıyor bakın!” yani kimse amcayı dinlemeye gelmemiş ama neticesinde parasını ödediği konferans salonunda 6-7 kişiye bir saat konuşarak 10 konferans, 50 seminer vermiş bir profesör olmuş ahmet maranki. profesör ünvanı ise azerbeycan’daki paralı üniversitelerinden.

    pazarlama ve manipülasyon ustası maranki tüm tarikatlara, tüm inançlara inanıyor. yani 2012, 2015, 2050 marduk, sarduk hepsine… eğer onun kitaplarını okur, taşlarını kullanırsak şunun olacağını söylüyor: “2015'te birden büyük bir enerjiyle insanlıkta büyük bir değişiklik olacak. bazıları iyi insan olacak bazıları da kötü insan olacaklar. iyi insan olmak için bu taşları, otları kullanmanız lazım. yoksa hırsız, haydut, dolandırıcı, ahlaksız olacaksınız. tabii birden bire deyince bu bir günde olmayacak.” anlaşılan ahmet maranki’ye inanmanın tek nedeni şu olmalı: 2015'te iyi insan olmak. gayet sade bir hedef ve herkese uygun. bu mu lan yani? ben itliğin götlüğün profesörü olmak istiyorum desen kötü taraftasın. o kadar.

    rezonans fullmaranki mevzuyu en neticesinde trend gereği doğaya bağlayıp yeşillik tüketimine vardırmış. bu konuda o kadar derine gitmiş ki mesela hayvan ürünleri yerine bitkisel ürünler kullanmayı tavsiye ediyor. bu da muhtemelen çok ciddi bir kitleye hitap ediyordur. hatta bu noktada, “insanlığa yeni bir icat sunacağım: bitkisel ayran” bile diyebiliyor. bitkisel ayran nedir kardeşim? ayran mıdır? onu öyle satarsan ve insanlar ayran yerine bunu içerlerse de helal olsun demek işten değil. ama içerler.

    adama ne sorsan konuyu taşa, bitkiye bağlıyor. sırt ağrısı diyorsun anında uyduruyor. hatta sen bile uydurabilirsin: “üç bardak kekik, beş dal maydanoz, iki tane tere (bundan sonra bulması zor bir bitki), 50 gram güzel avrat otu, (ve tatlandırıcı) bir çay kaşığı bal. dilim ağrıyor diyorsun sallıyor: “3 yeşil soğan, bir diş sarmısak, 3 sap artemisa, bir kayısı, iki küp şeker, 3 tane tuz.” şifa bu kadar, yersen.

    amcam taştan bahsederken kuyumcu, bitkiden bahsederken çiftçi, hastalıktan bahsederken doktor, dinden bahsederken imam gibi konuşuyor. selametçi bıyığı var ama kozmik enerjiden bahsediyor. bıyığı kesse, islama inanan insanları kendine inandırma oranı düşecek. bu yüzden kozmik bıyığı özenli bir biçimde duruyor.

    kendi reklamını yaparken de son derece taşkın. abartmak ve beklenmeyeni söylemek adamın sinopsisinde varolduğundan, “ben/biz takvim de yazmaya başladı(k)m, takvim’in trajı yüzde 50 arttı” diye acayip bir biçimde abartabiliyor mevzuu. eğer harbiden yüzde 50 arttıysa tiraj vay halimize… internette de bin tane site açmış, her yerden haldır haldır yardırıyor. insanların kendisine inancını gelen mail sayısıyla ölçerken, “aslında daha çok mail gelirdi ama bizim yükselişimizi görenler sistemimize saldırı yaptı.” demeyi ihmal etmiyor. hemen düşmanını yaratmış, buna inanıyor, inandırıyor. ve halk da doğruyu söylediği için düşmanı olduğuna kanıyor tabii ki… bir gün lahanalı bir formül vermiş mesela (tam olarak böyle söyleyemiyor, bizi uyardılar deyip geçiyor) ama çekmişler bunu, “lahana olayı bizim, ondan hap yapıp zayıflama ilacı diye küskülüyoruz, lahanaya girme başını ezeriz” demişler. tabii haddini biliyor hiç de zorlamıyor; yeni formüllerinde lahana kullanmıyor mesela. ne gerek var gerginlik yaratmaya, lahana yerine “yaban turpu” dersin olur biter.

    biraz araştırdım ve gördüm ki acayip inanıyorlar ahmet maranki’ye. bu inanma boşluğu, bu yol gösteren açlığı, insanlardaki bu ilkel şifa, ‘yaradanın yarattığı her şeyin faydası vardır’ budalalığı ne menem bir şeydir… üzerine laf söylemek istemem. ama yani gör ki patates çuvalı‘nı gör artık. tıp diye bir şey var kardeşim. belin ağrıyorsa git çektir mr’ını bilmemneni görünsün, ona göre ilacını al. o ilaç da zaten bitkiden yapılıyor ama daha bilimsel öyle uydurma ölçek değil.

    doktorluğun bir kuralı vardır: önce telkin sonra tedavi. yani önce hastayı telkin eder, bir şeye inandırırsın… eski doktorlar hastaya hapı verdi miydi yanına da, “git bir çam ağacının kovuğuna üç kere kaka yap” derlermiş, ya da “git bir mezar taşını ısır*. böylece doktor her iki şekilde de hastayı tedaviye yönlendirirmiş. yani ilaca inanmayan hasta batıl olarak mezar taşı ısırmaya inanacağından hastalığının geçtiğini sanacak. zira şifa kendi içinde, hastalık insanın kendisi, kafası! maranki de bunun bilincinde: ver reçeteyi ama yeşil ver, ottan doğadan ver olsun bitsin. işte bu adamlar yanlış reçeteleriyle kim bilir kaç kişiyi zehirliyor, öldürüyorlar? bunlar hiç incelenmez nedense.

    modern tıp senin bu ottan reçete yapan insanların gelişmişi kardeşim. doğrusu, düzgünü. hastalığın nedenini gösteren cihazlar varken insan gidip ağaç kabuğu kemirir mi habibi?

    maranki’nin diskurunun özünde tenzih etmek yatıyor. böylelikle de suya sabuna dokunmamış oluyor. yani hayvani gıda zararlıdır derken, kendi arkadaşı olan (elinde olsa marka verecek) süt ve süt ürünü üreticilerini tenzih ediyor. hatta mümkünse onlardan alınmasını öğütlüyor (çok aceleci, bayağı pazarlama. bu tür mevzulara biraz daha geç girmesi lazımdı. stratejik hata yapıyor ama neyse….) bazı şarlatanlar derken bazı şarlatanları tenzih ediyor. bunu “tenzih ederim” diyerek yapmıyor ama “sözün ona değil, tabii kastettiğim onlar değil” gibi ifadelerle kuyuya bir taş atıyor. artık kim çıkarırsa.

    bir de kozmik enerjiyi gösterişi var ki bu da adamın insanlarla dalga geçme taktiği sanırım. yani yaptığı şeyin numaracılık olduğunun farkında. zira “kozmik bilinç”i gösterirken hani çükün bızıra girişini simgelediğimiz sol elin işaret parmağını yumruk yapılmış sağ elin ortasına sokma hareketi var ya, öyle ifade ediyor kozmik bilinci (hareketi yap). böyle kozmik bilinç mi olur lan?

    lafın özü; çok acayip bir adam bu maranki. böyle bir deneyim; böyle kolpa bir deneyim yaşamadım. yani reikici gördüm, mantracı gördüm, nurcu, ac(i)zmendi ortamına girdim, şifacıların kitabını okudum, biyoenerjicinin suratına “şlak” hareketi yaptım ama yani böyle kapsayıcı, böyle herkese ve her şeye hitap eden ama bu kadar kolpa, böyle mantar, bu kadar temelsiz, bu kadar anında reçeteci ve hazırcevap bir ‘profesör doktor’ görmedim.

    hani kitle edinmiş, insanları inandırmış, bu yazıyı da sildirir, gider dava açar; o da olur ne yapalım mukadderat. ses çıkarırsan bunu da göze alacaksın.
    umarım size patates çuvalını anlatabilmişimdir. ben patates çuvalının ne olduğunu anladığımda etrafımdaki aklı başında veya neye inandığını, neyi söylediğini bilen insanları daha çok sevdim. evde kendi başıma lavman yapmaya kalkışmam örneğin (maranki’nin kozmik bağırsak temizleme tavsiyelerini okuyunuz). maydanozu maydanoz diye yerim, hıyarı yüzüme sürmem hart diye ısırırım.

    bir de böyle adamlara, şu insanoğluna bakıp gülüyorum işte. daha ne olsun?

    ama yani; yürü be hoca, müstehak.
  • nasıl faşizan bir korku cumhuriyetinde yaşıyorsak bir allah'ın kulu doktor da çıkıp kendisini savcılığa şikayet etmiyor.

    düzeltme: zamanın ötesine gitmiş. oha kere oha. sizin layık olduğunuz şey bu demek ki.
  • ufak bir araştırma yaptım.

    akademik hayatı şöyle (kendi web sitesinden alınmıştır):

    tütün eksperliği yüksekokulu
    istanbul tekstil mühendisliği (lisans)
    istanbul sbe sosyal politika (yüksek lisans)
    istanbul sbe çeko (doktora)

    bu kadar.
    tıpla, kimyayla, biyolojiyle alakalı bir bilimle uzaktan yakından alakası yok adamın. neye hikmetse sadece doktorası olmasına rağmen profesör ünvanını kullanmaktan ve akademik doktorasını tıp doktorluğu gibi göstermekten hiçbir çekince duymuyor.

    harry potter'da sadece büyü maceralarını yazan kitaplar pazarlayan ama hiçbir şey bilmeyen şarlatan bir hoca vardı, kendisi bu karakterin gerçek hayattaki halidir. her fırsatta "bunu kitabımda belirtmiştim" der. kitabına yönlendirir.

    tabipler odası ya da allahın herhangi bir kulu şunun gibi adamlara yüklü miktarlarda davalar açsalar da bu sahtekarlar sussa artık. gerçekten midem bulanmaya başladı.

    amerikadaki gibi tıp doktoru olanların ünvanının akademik doktoradan ayrı belirtilmesi lazım ki böyle şarlatanlara malzeme verilmesin.
  • "türk televizyonlarında ilk kez açıklıyorum, lütfen iyi dinleyin;
    kahvaltı demek, kahvenin altı demek. yani kahveden önce mideyi doldurmak demek. üstüne kahve içildiği için kahvaltıdır sabah yemeğinin ismi"
    ahmet maranki bugün açıkladı. yıllardır hiç düşünememişiz ya la.
    kahvaltı= kahve+altı
    adam prof işi biliyo tabi.
  • bugün gözaltı na alınıp kulağından tutulup belgrad ormanına götürülüp gömdükleri ortata dökülmezse nir cumhuriyet savcısı tarafından bilin ki bu ülkede sıkıntı büyüktür.

    açık açık tehdit / halkı kin ve düşmanlığa teşvik / iç savaş çığırtkanlığı / ruhsatsız silah bulundurma itirafı ne ararsan var .

    canlı yayında konuşmuş ne bekliyor savcılar .
  • profesör değil. tıp doktoru hiç değil.

    bakın bir daha tekrar ediyoruz.

    profesör değil. tıp doktoru hiç değil.

    neymiş?

    profesör değil. tıp doktoru hiç değil.

    bunu niye bu kadar çok tekrar ediyoruz? çünkü toplumda bu adamdan "prof. dr." şeklinde bahsediliyor. bu sahte akademik ünvan kullanmanın bir suçu cezası yok mudur? ya da lisans sahibi olmadan kendinden "doktor" olarak bahsetmenin?

    halkın sağlığı için durdurulması gereken adamlardan biri.
  • adını ne zaman duysam, sözleri 1920'lerde yaşayan aşık ekşi denen bir halk ozanına ait olan ve yanılmıyorsam muzaffer sarısözen tarafından derlenen halk türküsü aklıma gelir.

    işte o türkü...

    gömdüğün silahı götüne birgün
    zımparaya sarıp sokarlar ahmet!
    üstüne işerler hapiste hergün
    sonra kaynar suyla yıkarlar ahmet!

    neyi amaçladın bilmem ki neyi?
    alanlar da suskun verdiğin reyi...
    görürsün "talim"i,görürsün "şey"i
    dikkat et tadına bakarlar ahmet!

    alttan yükseltirler yorganlarıyla...
    bağlarlar kenevir urganlarıyla,
    "organik" beslerler "organ"larıyla
    hijyen gözetmeden takarlar ahmet!

    sanma defterini hemen dürerler...
    sanma ki acıyıp krem sürerler...
    sana kinlerinden sertçe girerler!
    sonra şimşek gibi çakarlar ahmet!

    yalvarsan kar etmez boynunu büküp,
    hiç yorma kendini gözyaşı döküp,
    çok konuşma tek tek dişini söküp...
    o dişsiz ağzına tıkarlar ahmet!
  • ülkeyi iç savaşla tehdit eden bir kişi kendisi bence yaptığı suç ama sayın savcılar ne der onu bilemiyorum. adam mühimmatı sakladığı yeri bile söylüyor ve tek olmadığını ima ediyor salı günü adliyede işim var bu yaptığı için kendisi hakkında suç duyurusunda bulunacağım bakalım ne olacak.
  • sabah programlarında tezgah açmış amca.

    ahmet maranki: (bağıra bağıra) bakın bu bilmemne otunu üç taşım kaynatın, suyunu her gece için. bakın ikinci günde idrarınız nasıl çıkıyor.

    petek dinçöz : (gayet ciddi) yeşil mi çıkıyo?
  • isminin başında prof dr ünvanı olduğu için babamın bile tıp doktoru sandığı, aslında tütün eksperliği ile başlayıp pazarlama konusunda kendisini yetiştirmiş olan, piyasaya sürdüğü bitkisel karışımları satmak için tıp doktorlarının verdiği ilaçları hastaya önermeyen bir yandan da tıbbı reddetmiyormuş gibi davranan kozmik!? kişi.

    kanal 7'de bir sabah programında "karaciğeriniz zayıf düşerse kanser olursunuz, hepatit a,b,c olursunuz", "çocuklar mama yüzünden şeker hastası oluyor", "astım için kullandığın fısfısta kortizon var kullanma onu" gibi yarım yamalak tıp bilgisiyle izleyenlerin kafasına yanlış bilgiler sokarak, tıp dünyasına yeni bir bakış açısı kazandırmaktadır. bir takım ot isimleri ve miktarlarını vererek "eğer dışarıda bulamazsanız bende hazır yapılmışı var devlet de onayı verdi" diyerek reklamını da çok şahane yapmaktadır. bu anlamda aldığı eğitimin faydasını fazlasıyla görmektedir çünkü çok iyi bilir ki denize düşen yılana sarılır.

    not: hepatit a,b ve c virus bulaşmasıyla ortaya çıkan hastalıklardır.
hesabın var mı? giriş yap