• --- spoiler ---

    yazar, şair, çevirmen, öğretim üyesi... üç raf dolusu kitabı türk yazınına kazandırdı. pek çoğumuz brecht, kafka, zweig, bachman, rilke, lukacs ve remarque'la onun sayesinde tanıştık. dört yıl önce ''nitelikli adam olmaktan istifa edeceğim, elveda çevirmeyi düşündüğüm kitaplar'' diye yazmıştı. çığlığını kimseler duymadı. son olarak da cumhuriyet'teki köşesinde yaşamdan istifa edeceğini duyurdu. iki istifanın da temelinde yatan neden, geçim sıkıntısıydı.
    kitap kurtlarının aşina olduğu bir isim ahmet cemal . otuz yılı aşkın süredir dünya edebiyatının ustalarıyla bizleri tanıştırdı. üç raf dolusu kitabı türk çeviri edebiyatına kazandıran ahmet cemal, ilerlemiş yaşlarda şiirlerini ve denemelerini kitap olarak yayımlayan bir nitelikli adam.
    kirasını zar zor ödediği, çoğunlukla da ödeyemediği küçücük evi ile ders verdiği eskişehir anadolu üniversitesi arasında gidip gelmenin dışında yaşamında tek düzelik hâkim olan bu onurlu aydın, önceki hafta cumhuriyet gazetesindeki köşesinde ''paranın romanı ve gerçeği üzerine'' başlığını taşıyan yazısında bu kez yaşamla ölüm arasında gidip geldiğini duyurdu ansızın. okurları, öğrencileri, dahası bugüne kadar manşetlerine çıkmayı başaramadığı medya şaşırdı. ciltler dolusu kitap yazan, yüzlerce öğrenci yetiştiren, ittihatçı bahriye nazırı cemal paşa 'nın torunu ahmet cemal, parasızlıktan intiharın eşiğine geldiğini söylüyordu. ilk kez bir yazar, içinde bulunduğu yoksulluğu okurlarıyla paylaşıyordu.
    'bu ilk çığlığı değildi'
    ''odak noktası'' nın yazarı bir anda ilgi odağı oluvermişti. ''yaşam ile ölümün belki de o ana kadar hiç olmadığı ölçüde kesiştiği bir gecede'' kaleme aldığı yazısında bir çığlık atmıştı ahmet cemal. aslında bu ilk çığlığı değildi. yaşamdan istifa etmenin eşiğine gelmiş olan yazar, dört yıl önce de nitelikli adamlıktan istifa etmek zorunda olduğunu duyurmuştu. her iki istifanın temelinde yatan neden aynıydı: geçim sıkıntısı...
    o zaman çığlığını hasan pulur usta duymuş ve köşesinde ahmet cemal'in istifa yazısına yer vermişti. ahmet cemal o yazısında istifa nedenini şöyle açıklıyordu:
    ''yıllar önce, bu yola ilk çıktığımda, servetler kazanamayacağımın bilincindeydim. zaten böyle bir hedefim de yoktu. ama şimdi öyle olduğunu anlıyorum, çok naif bir düşüncem vardı. ben onca çabayı göze aldıktan sonra, bu işlerin yabancısı olmayanlar elbet desteklerlerdi. ölmemem için bağış değil, ama yaşamam için avans istemekte ve almakta zorlanmayacağımı düşünmüştüm.
    yanlış hesaptı. ama istediklerimin verilmesinde ya da verilmemesinde, neredeyse her defasında korkunç, öldürücü, sözde incitmeyen sözlerin kılıfında ya da buz gibi uzaklaşmaların kalıbında yöneltilen aşağılanmaları yaşadım.
    nitelik diye direndiğimde, karşıma hep sözleşme süreleri çıktı. nitelikten, günlük ölümler pahasına, hiç ödün vermedim.
    elimdeki zaten sonuna yaklaşmış birkaç kitabı bitirdikten sonra, bu işi de bırakıyorum.
    nitelikli iş yapma uğruna katlandığım onca geçim sıkıntısının ve aşağılanmanın sınırına, gençlik yıllarımda hep görmezlikten geldiğim bir sınıra vardım.
    hoşça kalın, bir zamanlar çevirmeyi düşündüğüm kitaplar!''
    niteliksiz adam olarak yaşama düşüncesini yaşama geçiremedi ahmet cemal. geçirebilseydi eğer, ''artık şöyle gözlerden uzak, kül rengi, sessiz sedasız bir ölümü arzuluyorum'' demeyecekti.
    'silifke'ye gel, bizimle yaşa'
    ahmet cemal, bu ülkede nitelikli aydın olmanın bedelini ödüyordu. çevirisi uzun zaman alan nitelikli eserler yerine, paraya daha çabuk tahvil edilebilen hafif kitaplar çevirseydi ya da şiir ve deneme kitapları yazacağına şu günlerde moda olan bukowski 'nin türk versiyonu tarzında romanlar yazsaydı bunları yaşamayacaktı. belki yanlış tercih yapmıştı. hukuk fakültesindeki asistanlık görevinden ayrılmayıp akademik yaşamını sürdürseydi, kimbilir belki bugün astronomik vekâlet ücreti alan ünlü bir dava vekili olarak karşımıza çıkacaktı.
    oh olsun demek lazım! zaten kirasını ödemek için borç istediği arkadaşı da ''sen de ayağını yorganına göre uzatsaydın'' diyerek benzer şekilde yanıt vermişti. oysa ahmet cemal'in yaşamı boyunca ayağını boyuna göre uzatacağı bir yorganı hiç olmamıştı ki...
    cumhuriyet'teki yazısından sonra ahmet cemal'e gelen e-posta mesajları on beş bilgisayar sayfasını doldurdu. en yakın arkadaşı ''ayağını yorganına göre uzat, ben öyle yapıyorum'' diye akıl verirken cumhuriyet okurları yazarlarına yorganlarını paylaşma çağrısında bulunuyor, kimisi daha da öte giderek ''silifke'ye gel bizimle birlikte yaşa'' çağrısında bulunuyordu. eh bu da cumhuriyet okurunun farkı...
    edebiyat dünyasında ahmet cemal örnekleri her zaman oldu. orhan kemal, hasan hüseyin, vedat günyol, ece ayhan ve daha niceleri onurlu aydın olmanın bedelini ödediler. ahmet cemal, ''yoksulluğunu yazan yazar ilk ben oldum ama son ben olmayayım'' diyerek yanlış ahlaki değerleri savunmanın yanlışlığını da gözler önüne serdi.

    --- spoiler ---

    cumhuriyet
  • “kimse geri dönmeyecek, birinin geri döndüğü hiç olmadı, nefret ettiklerin çürüyüp gitti, keza sevmiş oldukların da. daha çok sevmek, mümkün müydü acaba? yoksa bir ölüyü daha çok severek hayata döndürmek mümkündü de, daha hiç kimse yeterince sevmedi mi?”

    ellias canetti
    çeviren ahmet cemal

    lan şu an acayip üzgünüm ya. ülkenin yaşayan en büyük aydınlarındandı.
  • daha önce hiç görüşmemiş olmalarına rağmen oğuz atay, ahmet cemal'i arar ve aralarında şu konuşma geçer;

    -sen rakı içer misin?
    -arada evet...
    -peki hiç şalgam suyu ile birlikte içtin mi?
    -hayır.
    -güzel. o halde bu akşamüstü saat altıda atlas sineması’nın girişinde ol. seni bir yere götüreceğim.

    bu konuşmadan sonra bir meyhanede elias canetti'nin muhteşem romanı körleşme'nin çevrilmesi için görüşürler. kitap uzun süre sonra çevrilir ama oğuz atay göremez, hayata veda eder.

    şimdi de ahmet cemal bize veda etti. huzur içinde yatsın.
  • hakiki kültür insanlarından biri daha göçtü, zaten "bir âlimin ölümü, âlemin ölümü gibidir" diye buyurulmuş bir vakitler.

    her zaman farkında olmasak da ahmet cemal gibi insanlar kendimizi ve kültür dünyamızı inşa etme sürecinde harcımıza çok mücevher dökmüştür. ruhu şâd olsun.
  • girdiği ilk derste "devam zorunluluğu yoktur arkadaşlar" demesine rağmen sınıfın hınca hınç dolduğu, dersini alamayan birçok öğrencinin de dersini dinlediği anadolu üniversitesi iletişim bilimleri fakültesi öğretim görevlisi.
    fototokopi odasının yanındaki (hâla duruyor mu bimiyorum) müzik seti olan sınıfta klasik müzik eşliğinde derslerini yapardı.
  • kafka çevirileri, orijinalini okuyabiliyor olsanız bile okunmayı hak eden insan.
  • çevirmenliğini yaptığı ağustos 2014 tarihli bir kitabın künyesinde kendisiyle ilgili şu bilgiler yer alıyor (muhtemelen kendi kaleminden):

    "hiçbir çevirisini zamanında teslim etmedi. imzaladığı çeviri sözleşmelerinde "teslim tarihi" bölümüne hiçbir zaman bakmadı. hep: "elimdeki çeviri ancak ben "bitti" dediğim zaman biter!" şeklinde tuhaf ve profesyonellikle asla ilintisi olmayacak bir ilkeye göre yaşadı. bu yanıyla ünlendi. bu yanı yüzünden büyük maddi kayıplara uğradığı ve kötülemelerle karşılaştığı çok oldu. hatta mahkemeye bile verildi. ama aldığı çevirilerin hepsini bitirdi.

    ......

    halen "faust", "mimesis", "schiller'in şiirleri", "hölderlin", "uyurgezerler" ve "trajik edebiyatın tarihi" gibi büyük projeler üzerinde çalışıyor. her zaman olduğu gibi, onun bu projeleri bitireceğine kimse inanmıyor.

    ama o, bunları bitireceğini çok iyi biliyor."

    niteliksiz adam'ın üçüncü cildinden bahsedilmediğine göre, çevirisinin tamamlanmış olduğunu umuyor ve tekrar hatırlıyoruz: "aldığı çevirilerin hepsini bitirdi."
  • anadolu üniversitesinde okurken sanat tarihi dersinden kaçtığımda bana bi gün "hayatta sanattan kaçamazsın!" demişti. hepimizin başı sağ olsun.
  • anadolu universitesi iletisim bilimleri fak.de estetik ve sanat tarihi,guzel sanatlar fak.de de kulturel iletisim derslerine giriyor,konservatuar ogrencilerine de tiyatro tarihi mi tam bilemicem simdi bakarim derslerine giriyor.ben bu donem kendisinden sanat tarihi dersi aliyorum,kendisini tanimadan once cumhuriyet gazetesinde kosesini takip ederdim,elias canetti'nin kitle ve iktidar kitabinin cevirisini yapti ve de semsa yegin'in cevirdigi elias canettinin kitabinda son sozu soylemis biri olarak kendisini tanirdim ve etkilenirdim,insanin yasaminda cevreyle kendisini iliskilendirmesi geregini ana fikir olarak yazilarindan ogrendim,ve de daha bir suru kitapta ahmet cemalin izini gorebilirsiniz,bir keresinde dersinde varolusculuk felsefesinden bahsederken dedi ki 'evet,yasam sacmadir,herseyi sacmadir,bunu bildiginde iki yolun vardir,ya yasami secmeyecek kendini oldureceksin,ya da yasamaya karar vereceksin,ama bu yolu sectiginde de olesine yasamayacaksin,kendi ahlak kurallarini gelistirecek,bir kenara koyacak ve o dogrultuda yasamdan sorumlu olarak yoluna devam edeceksin' daha bu sozlerinin uzerine ne diyim,bi tanedir ahmet cemal:)
  • bir zaman edebiyatımızda kesik bir damar olacağı zannedilen küskün adam..
    "para yüzünden yitirilebilecek herşeyi yitirmişim para ile alınamayacak ne varsa almışım"
hesabın var mı? giriş yap