• eskiden üretilmiş olan kağıtların hem gözenekleri aşırı büyüktü (dolayısıyla mürekkep dağılırdı) hem de dayanıklı değillerdi. bu nedenle kağıdın yüzeyine ahar denilen ve pirinç unu, kitre, tutkal, ayva çekirdeği, nişasta, yumurta akı gibi maddelerin karışımı olan bir bulamaç sürülürdü (ama bazen karıştırılmadan sıra ile sürüldüğü de olurdu). dolayısıyla da bu işe aharlama denilirdi.

    bu işlem pratik faydaları yanında bir de kağıdın yüzyıllarca dayanmasına olanak sağlamıştır . günümüzde kağıt üretiminde organik olmayan kimyasal maddeler kullanıldığı için kağıdın ömrü epey kısalmıştır; ne yazık ki 50 sene bile bozulmadan durabilen kağıt azdır.
  • yazı yazarken yapılan yanlışların düzeltilmesine imkan tanımak ve kağıdın parlak görünmesini sağlamak üzere kağıdın üzerine sürülen sıvıya bu ad verilirdi. doğuda yapılan kağıtlar ham olduklarından üzerlerine yazı yazmak mümkün olmuyordu. öte yandan batı kaynaklı, fabrikasyon kağıtlarda düzeltme yapmak imkanı bulunmazdı. ahar hem kağıda yazı yazılabilmesi, divitin kağıdın pürüzlü yüzeyine takılmadan akıp gidebilmesini sağlıyor hem de yazı üzerinde yanlışları silebilme imkanı tanıyordu.
    aharlama işleminde kullanılan temel malzeme yumurta ve nişastadır. bu ikisi karıştırılıp kağıda sürülür ardından bu kağıda çeşitli işlemler uygulanabilirdi.bir çok hattat kendine özgü yöntemleri geliştirmiş ve bunlarda çeşitli malzemeler kullanılmıştır. örneğin: meşe odununun külleri bir bez parçasına sarılarak suda kaynatılır, küller sudan çıkarılmadan bir iki gün bekletilir ve suyu süzüldükten sonra aharlı kağıt bu suya batırılıp gölgede kurutulurdu. kağıt aharlandıktan sonra(bkz: mühre)lenirdi.
  • eskiden kullanılan kâğıt cilâsı.

    bu kelime farsça ahar “cilalamak için kullanılan nişasta” ile bir ve aynıdır. fakat ne türkçe ne de farça olan bu kelimenin aslı belli değildir.

    k: tarama sözlüğü üzerine bazı açıklamalar.
  • ahar kağıdın üstüne sürülen bir madde idi. nişasta, pirinç ve ayva çekirdeği bir kapta evvela kaynatılır soğutulur, sonra üstünde donup kalan kısım atılırdı. bu arada da kağıt sıcak suya batırıldıktan sonra, yumurta akı ve şapla terbiye görür, bütün bu ameliyeyi geçirdikten sonra da soğumuş ahar, kağıda sürülürdü. lakin gene de iş bitmiş olmaz, kuruyan kağıt baskıya konur, bir müddet de burada dinlendikten sonra mührelenerek parlatılırdı.
    kaynak: samiha ayverdi ibrahim efendi konağı
  • başkası
  • yazı yazarken yapılan yanlışların tashihinde silintinin belli olmaması için kağıdın üzerine sürülen sulu madde. aynı zamanda kağıda parlak ve kaygan bir görüntü verir
  • ahar farsça da yemek yemek anlamındadır osmanlı kağıt sanayiindeki bu kullanımı yedirilmiş kuvvetlendirilmiş anlamındadır
  • nişasta, yumurta akı, nişadır, kitre, arap zamkı, üstübeç gibi maddeler kullanılarak hazırlanan, kağıdı rutubet, kitap kurdu gibi etkilerden koruyan ve kağıda parlaklık, pürüzsüzlük özellikleri kazandıran bir işlem. ayrıca aharlı kağıt üzerinde yapılan hata tükürükle veya hafifçe kazınarak yok edilebilir.

    burdan el yazmalarında sanatçıların tükürüklerinin bulunduğu sonucunu da çıkarabiliriz tabi.
  • başkası, üçüncü kişi; yabancı anlamına gelir.
  • aharlama işlemi sadece kagidi guclendirmek icin kullanilmamis.
    osmanli imparatorlugunda padisahlari kotulukten korumak icin dikilen, tilsimli gomleklerin uzerine rahatca ayet vs. yazabilmek icin kumaslar aharlanirmis.
hesabın var mı? giriş yap