• “dünyamızda alışılmışın dışındaki her şeyin açıklanması gerekir ve bu hiç de masum bir gereklilik değildir. açıklama yaparsınız, neden gösterirsiniz, makul gerekçeler sunarsınız, sonra bir de bakmışsınız tam da sizden açıklama bekleyenlerin dilini kullanıyorsunuz, kendi dilinizi değil. birilerine açıklama borçluysanız borcunuzu daima kendi dilinizi harcayarak ödersiniz.”
    (bkz: barış bıçakçı)
    (bkz: sinek isırıklarının müellifi)
  • açıklama aslında saklamadır. biz ölümlüler halen birbirimizin düşüncelerini okumaktan aciz olduğumuz için sözlere ihtiyaç duyarız. açıklama da sözler yardımıyla kötü, çıkarımız için yaptığımız ya da genel anlamda bakarsak saklamak istediğimiz hareketleri iyi gözlerden, saflıktan korur. eğer karşımızdaki art niyetli bir kişi değilse söylediklerimize inanır ya da inanmayı seçer*. bizler de bir unicorn temizliğindeki hayatımıza devam ederiz. *
  • dünyamızda alışılmışın dışındaki her şeyin açıklanması gerekir ve bu hiç de masum bir gereklilik değildir. açıklama yaparsınız, neden gösterirsiniz, makul gerekçeler sunarsınız, sonra bir de bakmışsınız tam da sizden açıklama bekleyenlerin dilini kullanıyorsunuz, kendi dilinizi değil.

    birilerine açıklama borçluysanız borcunuzu daima kendi dilinizi harcayarak ödersiniz.

    *
  • son banka i$lemlerimdeki aciklama alanlarini yazmak boynumun borcudur:

    ba$ka hesaptan kendime eft: "para para para"
    armonipolisi'nden havale: "nafaka"
    hadileen'e havale: "zekat"
    mikado'dan havale: "vicdan borcu"
    kler'e havale "sadaka"
    mikado'ya havale "ba$lik parasi"
    kler'e havale "allah vergisi"

    bu arada sozlukte nasil bir saadet zinciri kurmu$uz belli degil. herkesin eli oburunun cebinde ma$allah.
  • hangi açıklama?

    izahat mi (explanation), yoksa beyanat mı (statement)?

    (bkz: dil devrimi/@the dawn mist glowing)
  • en genel anlamda herhangi bir şeyin anlaşılır kılınması eylemi; şeyleri anlaşılır ve açık kılan ifade; bir şeyi elden geldiğince ayrıntılarıyla ve olabildiğince nedenleriyle birlikte kavranılır bir biçimde anlatıp dile getirme.

    ilkçağ yunan düşüncesinin ilk dönemlerinde açıklayıcı kuramlar ile açıklamanın doğasına ilişkin kuramlar iç içe geçmiş durumdaydı. bu ikisi arasındaki ayrım zamanla belirmiş ve gitgide daha bir netlik kazanmıştır. nitekim, thales, empedokles, anaksagoras ve diğer birçok sokrates öncesi yunan filozofu doğal görüngü açıklamaları ileri sürerken, platon'un "formlar kuramı" hem şeylerin dizgeli bir açıklamasını hem de bununla bağlantılı bir açıklama bilgi kuramını ortaya koymuştur. yine de açıklamanın doğası üzerine ilk ayrıntılı çalışmanın ikinci çözümlemeler (analytika hystera) adlı yapıtında bilimsel açıklamanın değişik biçimleri olarak görülebilecek dört tür nedenselliği tartışan aristoteles'e ait olduğunu söyleyebiliriz. aristoteles bu yapıtında nedenlerin araştırılması ile nedenselliğin gerçek doğasının araştırılmasını birbirinden kesin biçimde ayırmıştır. aristoteles'in "son" nedeni dinsel yönelimli erekbilgisel açıklamalar için uygun bir zemin sağladığından ötürü, ortaçağ felsefesi, aristoteles'in açıklamaya ilişkin uslamlamalarını benimseyerek onları geliştirmiştir.

    bilimsel nitelikteki açıklamayı erekbilgisel açıklamadan ayırma yönündeki ilk ciddi adım francis bacon tarafından atılmıştır. bacon iki bölümden oluşan yeni organon (novum organum, 1620) adlı yapıtının 1. bölümünde tümevarımlı yönteme duyulan gereksinimi ele alırken, 2. bölümde bu yöntemin uygulamaları üzerinde yoğunlaşır. bacon, 1. bölümde kendi zamanında yaygın olarak kabul gören aristotelesçi a priori tümdengelimli yöntemi yadsıyıp insanın anlama yetisini gözlem ve deneyle temellendirir. bacon'ın önerdiği seçenek a posteriori tümevarımlı yöntemdir. bacon'a göre ilkin doğayı deneyler aracılığıyla gözlemleyip verileri toplamamız, ardından ne bildiğimizi çözümlememiz ve sonunda da ulaştığımız en güvenilir doğrulara göre hareket etmemiz gerekir. bacon doğaya ilişkin kestirimlerde bulunma ile doğayı yorumlamayı birbirinden ayırır. kestirimlere inanmak için çok az neden bulunmasına karşın, bunlar kolaylıkla ve aceleyle inanılan genellemelerdir. yorumlar ise, şeylere nüfuz etmemizi, onlara yaklaşmamızı olanaklı kılan çeşitli verilere dayanır. yorumlar her zaman kolaylıkla kabul edilmeseler de, açıkçası doğayı açıklamanın en güvenilir yöntemi olarak düşünülmelidirler.

    modern felsefe döneminde hume, kant ve mill'in bilimsel açıklamanın ayırt edici özelliklerine ilişkin en "radikal" görüşler mantıkçı olguculuk ya da diğer adıyla mantıkçı deneycilik (bilimsel deneycilik) hareketinin gelişmesiyle filizlenmiştir. bilimsel deneyciliğin önde gelen adları olan karl popper, c.g. hempel, r.b. braithwaite ve ernest nagel yazılarında etkin bir açıklama anlayışı geliştirmişlerdir. bu düşünürler bilimsel açıklamayı, yani açıklanması gereken olguyu ya da düzenliliği betimleyen ifadeyi, en genel anlamda içlerinden en azından birisi doğa yasası olan bir dizi önermeden türetilen bir uslamlama olarak tanımlamışlardır. mantıkçı olguculuğun etkisiyle, iyi bir açıklamayı kötü bir açıklamada ayıran ölçütün açıklayan ile açıklanan arasındaki belirli bir mantıksal ilişkide bulunabileceği düşüncesi yaygınlaşmıştır. bu yaklaşım, "kapsayıcı yasa" açıklama modelinde en üst düzeyine ulaşmıştır. bu türden bir açıklama anlayışında "açıklama" bir olayın bir yasa altında düşünülüp incelenebilmesine ama her şeyden önce bir yasa altında sınıflandırılıp bölümlendirilmesine dayanır.

    bu genel açıklama anlayışına bağlı olarak tartışılan diğer bir açıklama türü de tümdengelimli-yasakoyucu (deductive-nomological) açıklamadır. bu açıklamada ulaşılan sonuç açıklamanın içinde geliştirilen önermelerin tümdengelimli bir sonucudur. tümdengelimli-yasakoyucu açıklamalar, tekil olguları betimleyen ya da genel düzenlilikleri ifade eden açıklamalar verirler. diğer taraftan, mantıkçı olgucuların bütün açıklama uslamlamalarının tümdengelimli olması gerektiği yönünde kesin bir tutumları söz konusu değildir. nitekim mantıkçı olgucular tümevarımlı-istatistiksel açıklamaları da kabul ederler. tümevarımlı-istatistiksel açıklamalarda açıklama en azından içlerinden biri olasılık yasası olan önermelerden tümevarımlı olarak çıkartılır.

    mantıkçı olguculuğun düşünsel ortama tümüyle egemen olduğu dönemde kapsayıcı yasa modeli üzerinde bir uzlaşma söz konusu olduysa da, 1960'larla 1970'lerde modelin çeşitli sorunlar içerdiği ortaya çıkmış; bu uzlaşma bozulmaya, model de tartışma konusu edilmeye başlanmıştır. bu tartışmalar sonunda açıklamaları nedensellik bağlamına oturtma yoluna gidilmiştir. nedensel açıklamalarda açıklanan olayların nedenlerinin izi sürülür ve tek tek (tekil) olaylar, sözgelimi bir köprünün çökmesi, genellikle nedenleri belirlenerek açıklanır: "köprü suyun basıncı ya da kötü inşaattan dolayı çökmüştür" gibi. bir olayın meydana gelmesinde pek çok farklı etken rol oynamış olabileceğinden, tikel bir etkenin neden olarak belirlenmesi öncelikle bağlamsal duruma bağlıdır. bu durumda bağlam olası açıklamalardan hangisinin uygun olduğunu belirleyebilir. bir olayın nasıl oluştuğuna ilişkin açıklama, olayın oluşmasına yol açan sürecin bilgi içeren bir betimlemesine dayanır ve böyle bir açıklama nedensel süreçlere ilişkin betimlemeleri de içerir.
  • bilgi vermektir, net ve salt bilgi. olay ya da durumdan bahsetmez.
  • bir bok yedikten sonra geleni kendini avutmak için sarılacak bahane isteyene yastık olur ancak.
    makbul olanı o boku yemeden önce açıklama yapmak. yiyeceksen ye yine naneleri ama öncesinde yapılacak açıklama mağduriyet yastığı olur ne güzel.

    açıklama yapmakla uğraşamam diyenler zaten sizinle işim yok.
hesabın var mı? giriş yap