• biraz absürd biraz masalsı ama çokça tatlı bir film. festivalde kaçırdıysanız gidin bulun izleyin.

    ayrıca okuduklarıma göre, yönetmeni de sri lanka'da inzivaya çekilip senaryosunu yazarken tsunami yüzünden seller altında kalmış, lakin susuzluk üzerine kurulu bu filmin senaryosunu kurtarmayı başarmış.
  • biraz kustarica biraz da amelie karışımı diyalogları nispeten az ama çok keyifli bir absurd film absurdistan. film köye gelen suyun kesilmesi ile kocaları ile seksi protesto eden kadınların öyküsünü anlatılıyor ve her bir çifte dair komik detaylar ile örülmüş.
  • müziklerinde küçelere su serpmişem vardır; resid behbudov söyler; bu iç ısıtan filmde.
  • türkiye'de geçen bir haber üzerine yazılan bir senaryo. alman bir yönetmen, rus yapımcı, azerbaycan'da çekilen film. gerçekten absürd bir kombinasyon. ama keyifli bir film. tahminen festivalin en keyiflilerinden.
    kovboy oluveren kadınlar ve bir iki istasnai durum olmasa çok da absürdistan gibi değil. ya da biz fazla absürd bir ülkeyiz ki film bana normal geldi.
  • yönetmen gazete okuyacağına şalvar davası filmini seyretseydi çekilmezdi. kader.
  • (bkz: lysistrata)
  • kusturica tarzını deneyip başarılı olamamış bir filmdir. bir de enternasyonellik sorunu yüzünden fazla diyalog kullanamamış yönetmen o yüzden de sürekli aksıyor film gibime geldi izlerken. sirk izliyormuş gibi hissettim film boyunca, mizansen yaratmak konusunda başarılı olsa da atmosfer yaratmak konusunda çuvallamıştır. ama tabi yurtdışı festivallerinde türk kökenli seyircilerin bağrına bastığı bir film oldu, ilhamını aldığı yerin hatırına.
  • müzikleri kiminmiş peki?
    shigeru umebayashi
  • yeni turkiyenin defakto adi.
  • izlediğim en başarılı atmosfer yaratan filmlerden biri. yönetmenin* gitgide artan sıcağı teatral diyaloglar yerine suskunlukla vermesi, işe ne kadar da doğru bir taraftan yaklaştığını gösteriyor. o kadar sıcakta susuz kalan insanlar "ayyyyh dostlaaar, çok sıcak ölüyoruuuz" demezler, su kaybının getirdiği halsizlikten sesleri bile çıkmaz.

    28. uluslararası istanbul film festivali'nde izlediğime en çok sevindiğim iki filmden biriydi absurdistan. diğeri için (bkz: #33761356). gösterim sonrası yönetmene söylenen ilk şeyin "şalvar davası'ndan çalmışsınız" olması içler acısıydı. adam da gayet anlayışlı anlattı, antalya'nın sirt köyündeki kadınların susuzluktan kocalarıyla sevişememeleri durumunun cnn ve bbc tarafından haber yapıldığını, o haberleri okuyup etkilendiğini, gelip antalya'daki köylülerle konuştuğunu, filmi de bu hikayeden yola çıkarak oluşturduğunu. filmin yönetmeni ben olsam, bu kadar sığ ve dar pencereden bakılsa yaptığım filme çok üzülürdüm herhalde. keşke filmimi izleyenler aristophanes'ten, lysistrata'dan haberdar olsalar, hayatın kendi coğrafyalarında çekilen filmlerden ibaret olmadığının bilincinde olsalar derdim. hadi diyelim ki bilmiyor, olabilir, yazılmış her şeyi okumamız, haberdar olmamız mümkün değil. yine de bi şalvar davası'na bakıp bi de bu filme bakıp ikisinin sinematografisinin, sinema dilinin çok farklı olduğunu, iki hikayenin gelişiminin de yönetmenlerinin bakış açısının da benzerlik taşımadığını ayırt edebilsin isterdim.

    unutulmayacak bir film.
hesabın var mı? giriş yap