• — seni sevmeye devam edeceğim, yaşadığım sürece.
    — beni sadece bıraktığım anılarda sev. sonra beni unut.
    — hoşça kal george. vaktimizin en iyi anlarını hep "hoşça kal" demekle geçiriyoruz.

    aşk duygusunun idealize edildiği filmlerden. romantizmin öldüğü yalanı dünya basınınca dillendirilmeden önce çekilen hollywood yapıtlarından. kötü niyetli proleterle iyi niyetli burjuvanın ezeli yol ayrımında.
  • giant'ın yönetmeni george stevens "a place in the sun"da yeşilçam'da ve pek tabi yerli dizilerimizde, ayrıca arjantin/brezilya menşeli pembe dizilerde sıkça izlediğimiz bir hikaye anlatıyor. haliyle filmi izledikten sonra "muazzam" demek zor. bazı eski filmlerin kaderi bu. o zaman izleyenler için fazlasıyla etkileyici olan bu filmler yıllar boyunca taklit edilince ve/veya benzerleri çekildiğinden 63 yıl sonra izleyince pek etkilemiyorlar. "a place in the sun" aynı adlı bir romandan uyarlanmış. yabancı sitelerde okuduğum kadarıyla kitap dönemine göre bir hayli cesurmuş. sınıf çatışmasını ve özellikle üst sınıfı bir hayli ağır bir şekilde hicvediyormuş. denebilir ki dönemin amerikan edebiyatı, amerikan sinemasından/hollywood'tan daha cesurdu. zira bu filmde yergi/taşlama adına pek bir şey yok. bunun tek sebebi de hollywood'un kuralcılığı, hatta sansürü denebilir. gene de katı sansüre ve kurallara rağmen sağlam hiciv yapan filmler de çekildi. george stevens başını derde sokmak istememiş anlaşılan.

    1951 çıkışlı bu altı oscarlı film, fakir mi fakir bir ailede büyüyen bir adamın bir meslek sahibi olması için zengin amcasının yanına yollanması, burada arzularına yenik düşüşünü anlatıyor. george başladığı işteki iş arkadaşıyla daha dakikasında işi pişirir, kızı hamile bırakır. sonra zengin angela ile tanışır, ona aşık olur ve onun için alice'i terk eder. aslında terk etmez, bunu dahi beceremeyecek kadar karaktersiz birisi. iki ilişkisine de devam eder ama tabi ki alice'e öncelik tanır. sonrası trajedi. kısacası defalarca izlediğimiz bir hikaye anlatılıyor. diğer ilişkisi için bu ilişkisinin ve yükselişinin önüne geçecek olan eski sevgilisini öldürmeyi tasarlayan bir adam... finali ise oldukça muğlak. öldürüp öldürmediğine emin olamıyoruz. her ne kadar katil cezalandırılmış ve topluma "rahat bir nefes alabilirsiniz" denmiş olsa da bu açıdan benzerlerinden ayrılıyor film. zira tam anlamıyla george'a katil demiyor. belki beklediğimiz kadar taşlama yapmıyor, bilindik bir hikaye anlatıyor, ama tüm bunlardan filmin kötü olduğu sonucu çıkarılmamalı. kötü değildi ama daha iyi ve daha cesur olabilirdi şüphesiz. sunset blvd gibi hollywood'u şimdiki yönetmenlerin cesaret edemeyeceği kadar sert bir şekilde eleştiren bir film çekilmişti o zamanlarda.

    montgomery clift her zamanki gibi çok iyiydi. elizabeth taylor güzelliği ve menekşe gözleri ile büyülerken filmin asıl yıldızı shelley winters olmuş.
  • inanilmasi guc guzellikteki caglarini yasayan iki sanatci elisabeth taylor ve montgomery clift, ikinci dunya savasi sonrasi donemin sinif ayrimci amerikan yasam tarzina dogrudan saldiran, muhalif yazar theodore dreiser ve dreiser'in sert kalemini mccarthy doneminin hedefi olmamak icin olabildigine yuvarlayan yonetmen george stevens'in ellerinden cikma nefis bir film.
  • --- spoiler ---

    "then, in your heart, it was murder, george.

    --- spoiler ---

    yukarıdaki replik ve dönemin kısıtlı imkanlarıyla çekilen o sandal sahnesinde yaratılan gerilimle etkilemiş filmdir.
  • bir antimatter şarkısı. bira ile tüketiniz.

    (bkz: fear of a unique identity)

    from a place up high it's been decreed
    that crimes against your god shall set you free
    for all the holy men will take a seat
    and advocate the cause with apathy

    and if you make enough mess when the working day is done
    you're guaranteed a place in the sun

    ıf the plates were laid out differently
    ın your honoured place ı'd rather be
    so if you hesitate or lose belief, just believe
    and think of all the cunts that you'll receive

    and if you make enough mess when you murder number one
    you're guaranteed a place in the sun
  • çok kaliteli bir film. yapım yılına bakmadan izleyin. eskiden hakkaten çok kaliteli işler çıkarılıyormuş, hollywood boşuna hollywood değil.

    bir an ben bile inanmıştım adamın suçsuz olduğuna ama kurtarabilecekken kurtarmamak!

    aslında günümüzde hepimizin yaptığı iş. büyük suç, büyük günah! haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır, lafına benzer bir suç.

    filmden etkilendim, keşke renkli olsaydı. zekice hazırlanmış buram buram kalite kokan bir film, tereddütsüz izleyin.
  • 1951 yapımı, esas oğlanın bir adet orospu çocuğu olduğu film.

    montgomery clift ve elizabeth taylor'un rol aldığı filmimiz esas oğlanın kötü adam olması nedeniyle ilginçtir. onun haricinde çok da ilginç bir tarafı yoktur. e.t'nin rolü de ufaktır. isminin büyüklüğü nedeniyle sanki başrolmüş gibi sunulur. shelley winters'in rolü onunkinden daha büyüktür.
  • bazen film tadını alamadığınız ancak etkisinden de kurtulamadığınız sizi bütün benliğinizle içine alan durumlar olur bu film böyle bir şeydi. amerikan pragmatizmi olayların seyrini böyle değiştirebiliyor. 1951 yılında böyle bir film çok ses getirmiş olmalı. güzümüzde belki basit sıradan gelebilir. yine de dünya sinema tarihinde önemli bir yere sahip olmuştur, klasikler arasında yerini almıştır. elizabeth taylor her filmde rolünü gerçek duygularla yansıtmıştır kendine hayran bırakmıştır. tek olumsuz yan ise filmin görüntüsü çok iyi değildi restore edilebilirdi.
  • 1951 yapimi montgomery clift ve elizabeth taylor'un basrollerinde oldugu george stevens filmi.

    tam bir hollywood melodrami, zengin kiz ve fakir oglan kliselerinin atası sayilabilecek, icinde içerdiği brezilya dizisi entrikalari ile ortalama bir film.

    filmin en onemli tarafi montgomery abimizin elizabeth taylor ile kankaligini baslatan film olmasidir. iddia o ki bu filmde taylor ablamiz, montgomery abimize fena tutulmuş hatta mektuplar falan yazmis gel gor ki montgomery abimiz eşcinsel bir insanmış. sonra kankaliga donusmus bu iliski hatta birlikte geçirdikleri ve montgomery abimizin yuzunun deforme olmasiyla onu ölümüne goturen depresyona iten o elim kazada da taylor, montgomery'nin damagina saplanan dişlerini ve bogazina kacan dilini kendisi de kanlar içindeyken buyuk bir sogukkanlilikla cikarmasi ve hayatini kurtarmasiyla daha da taçlanmış. devlet gibi kadin ve esasli insanmis taylor ablamiz. saygılar..

    eksi magazin servis bildirdi.
hesabın var mı? giriş yap