• karl marx'in 1844 yilinda yayimladigi bir incelemedir. karl marx, "yahudi sorunu" hakkindaki görüslerini zur judenfrage baslikli makalesinde bruno bauer'in su iki yazisi üzerine sekillendirmis:

    1. bruno bauer: "die judenfrage". braunschweig 1843.
    2. bruno bauer: "die fähigkeit der heutigen juden und christen, frei zu werden". "einundzwanzig bogen aus der schweiz". herausgegeben von georg herwegh. zürich und winterthur, 1843, 5.56-71.

    marx'a göre yahudi toplumunun sorunlari yahudiler'in paraya tapmalarindan, pratik ihtiyaclari ve kisisel cikarlari her seyden cok onemsemelerinden kaynaklaniyor. "yahudi sorunu"nun müsebbibi, bas aktoru para olan mevcut ekonomik sistem ve onun yabancilastirdigi bencil, sadece kendi cikarlarini kollayan insanlar. anlasilan o ki, sagcisi veya solcusu olsun, 19.yüzyil avrupasi'nda pek cok kisinin kafasindaki yahudi stereotipi, shakespeare'in venedik taciri oyunundaki shylock karakterinden pek farkli degil. bu bauer ve marx icin de gecerli, ancak marx bu stereotipi yahudi irkindan veya yahudilik dininden cok mevcut ekonomik ve toplumsal duzene maletmis. yani marx'in gunah kecisi kapitalizm ve kapitalist toplum duzeni.

    marx'in 1791 ve 1793 yillarinda deklare edilmis insan ve vatandas haklari beyannameleri, 1793 ve 1795 fransiz anayasalari ile pennsylvania ve new hampshire anayasalari hakkindaki düsünceleri de yazinin icerigini olusturmus. merak edenler icin:

    http://gutenberg.spiegel.de/…/judenfra/judenfra.htm (almanca asli)
    http://www.marxists.org/…orks/1844/jewish-question/ (ingilizce cevirisi)

    bruno bauer'in yukaridaki ikinci yazisi (gunumuzi yahudiler'inin ve hristiyanlar'inin ozgurlesme kabiliyetleri) uzerine marx'in goruslerinden bir alinti: "wir versuchen, die theologische fassung der frage zu brechen. die frage nach der emanzipationsfähigkeit des juden verwandelt sich uns in die frage, welches besondre gesellschaftliche element zu überwinden sei, um das judentum aufzuheben? denn die emanzipationsfähigkeit des heutigen juden ist das verhältnis des judentums zur emanzipation der heutigen welt. dies verhältnis ergibt sich notwendig aus der besonderen stellung des judentums in der heutigen geknechteten welt. betrachten wir den wirklichen weltlichen juden, nicht den sabbatsjuden, wie bauer es tut, sondern den alltagsjuden. suchen wir das geheimnis des juden nicht in seiner religion, sondern suchen wir das geheimnis der religion im wirklichen juden, welches ist der weltliche grund des judentums? das praktische bedürfnis, der eigennutz. welches ist der weltliche kultus des juden? der schacher. welches ist sein weltlicher gott? das geld. nun wohl! die emanzipation vom schacher und vom geld, also vom praktischen, realen judentum wäre die selbstemanzipation unsrer zeit."

    yahudi'nin sirrini bauer gibi dininde degil, onun dininin sirrini gundelik hayatin gercek yahudi'sinde arayalim demis marx. 'yahudiligin dunyevi (sekuler) temeli pratik ihtiyaclar ve kisisel cikarlardir, yahudi'nin dunyevi dini (kultu) pazarlikciliktir, gundelik hayattaki yahudi'nin dunyevi tanrisi paradir' soyleminde "paragoz yahudi" stereotipi apacik goruluyor. dunyevi yahudiligin pratik gercekligi pazarlikcilik ve paradan kurtulus sadece yahudileri degil sistemin kolesi olup yabancilasmis herkesi, butun insanligi ozgurlestirecek marx'a gore. peki makalede, bu kurtulus, ozgurlestirme nasil gerceklestirilecek, yani sorun pratikte nasil cozulecek, tatmin edici bir ipucu verilebiliyor, somut cozum onerileri getiriliyor mu? hayir.
  • içerdiği en güzel cümlelerden bir tanesi kanımca şudur:

    "her türlü özgürleşme, insan dünyasının ve insanın insanla ilişkilerinin onarılmasıdır." karl marx, 1844
  • vaktinde babaerenler güzel tarif etmiş ama biz yine de devam edelim:

    makale, sonbahar 1843'te marx'ın arkadaşı arnold ruge tarafından çıkarılan "fransız-alman yıllıkları"nda yayınlanmış ve iki bölümden oluşmaktadır. marx önce yahudilikle özdeşleşir ve bruno bauer'in şu anlama gelen görüşünü alıntılar: "yahudiler bencildir, dinsel özgürlük ararlar; ama yahudilerin özgürleşmesi için dinlerinden azad edilmelerini gerekir" karl amca bu görüşe karşı çıkar. kendisi, moden burjuva düzenin içkin bir bakış açısını kullanarak, modern toplumun özel alanla siyaset alanını birbirinden ayırdığını, fakat devletin bu kuralları "deldiğini" din gibi insanın özel alanın bir parçasına saldırarak kendi standartlarını bile uygulamadığını gösterir. bir de insan hakları bildirilerini, burjuvazinin bu kuralları deldiği için eleştirir. insan hakları, -bu haliyle- devlete göre tüm toplumun yararlanacağı "haklar" olarak değil sadece belli bir sınıfın hakları olarak görünüyor. yani, işine geldiği zaman insan haklarını koruyan burjuvazi, kendi çıkarları söz konusu olduğunda yahudiliğe saldırır.

    ikinci bölümde, yaygın olan bir görüşü gözler önüne serer. bu sefer bauer'in "yahudilerin bulunduğu yerlerde zengin olduğu" yönündeki görüşüne de karşı çıkar. ama burada önce şu tezi öne sürer: yahudinin gizini dininde aramayalım, dinin gizini gerçek yahudide arayalım. ondan sonra yahudilere atfedilen özellikleri (para, bezirgânlık) sayar ve "eğer yahudiler bu özelliklere sahip olsalardı, yahudilikten azad edilmek toplumun özgürlüğü olabilirdi" der. bunu açıklamak için "yahudilik" mefhumunu dinsel karakterinden çıkararak, "simgesel" bir anlam verir. yani, makalenin başında da dediği gibi dinsel yahudiyi değil gündelik yahudiyi kullanır. arkasından da modern devletin içsel bakış açısını kullanarak, bu bakış açısını "ironik" bir şekilde eleştirir. bu yöntemle, burjuva toplumunun zaten paraya taptığını, bezirgânlık yaptığını ve eğer yahudiler paraya tapıyorsa o zaman toplumun ve modern devletin "yahudileştiğini" söyler. ama modern devlet, bu şemayı kabul etmez; tam tersine hıristiyan kimliğini kullanarak, bütün suçu yahudilere atar. tabiî marx, burada yahudilere "atfedilen" özellikleri sayar ancak onları tek bir "stereotip"e sokmaz; sadece yahudilere atfedilen özelliklerin aslında topluma ait olduğunu belirtir. dolayısıyla, bunlar marx'a göre gündelik yahudidir ama dinsel ve etnik açıdan değil; "simgesel" bir anlamdadır. marx, en son olarak da "yahudilerin özgürleşmesi, toplumun yahudilikten kurtulmasıdır" diyerek kapitalizm denen düzenin yahudilikten kaynaklanmadığını, ama bireyin modern topluma karşı nefretini kırmak için suçu "yahudi"de aradığını ironik bir biçimde anlatır. kapitalist düzen sürdükçe hep bir "öteki" yaratır, yahudilerin özgürleşmesi de -kendi dinlerinden veya genel anlamda "din"den değil- kapitalist toplum biçiminden kurtulmakla mümkündür.

    marx'ın bu güzel eseri de, modern hıristiyan devletin ikiyüzlülüğünü -devrimci bir biçimde- gözler önüne serer. ayrıca marx, aynı yıl arkadaşı arnold ruge'a yazdığı bir mektupta, bir yahudi komitesiyle görüştüğünü ve onlara, bruno bauer'in hıristiyan devleti politikaları gibi davrandığını söyler. zaten isaiah berlin de bu makale üzerinde inceleme yaparken, onun etnik ve dinsel açıdan değil; ekonomik-simgesel bir düzlemde konuştuğunu söyler. misal, marx'ın ruge'a mektubundan alıntı:

    "i have just been visited by the chief of the jewish community here, who has asked me for a petition for the jews to the provincial assembly, and i am willing to do it. however much i dislike the jewish faith, bauer's view seems to me too abstract. the thing is to make as many breaches as possible in the christian state and to smuggle in as much as we can of what is rational. at least, it must be attempted--and the embitterment grows with every petition that is rejected with protestations"*

    belirtildiği gibi, bu makale gerçekten de çağının çok ilerisinde bir metindir. mesela, slavoj zizek lacan'ın "semptomla özdeşleşme" kavramı üzerine konuşurken şöyle buyurur: yahudi karşıtı eylemeleri gördüğümüzde lânetleriz, ancak yahudilere karşı nefret beslemek "uygarlığımızın bastırılmış bir hakikati"dir. eğer sadece lânetlemekle yetinmeyip, "hepimiz yahudiyiz" gibi -metaforik anlamda- bir özdeşleşme kurarsak ve bunu geniş bir şekilde açarsak, sorunu ve onun dehşetli çerçevesini altüst ederiz. işte bence, marx'ın kullandığı yöntem de budur. "öteki" diye bir kavram yoktur ya da "öteki" aslında herkestir. marx'ın metni, radikal sağcıların belirttiği gibi antisemitizm üretmek değil, bizzat "antisemitizm" kavramını ve onun doğduğu koşulları -içsel bir bakış açısıyla- yıkmaktır. (zamanında radikal sağcılar tarafından yahudi taraftarlığı ile suçlanan bu metnin şimdi gene radikal sağcılar tarafından antisemitizmle suçlanması insanı şaşırttığını ayrıca belirtmeliyim -"antisemitizm tilkileri" ne kadar da değişkenmiş)

    bir diğer kesin olan durum şudur ki; marx'ın örtük olarak iddia ettiği şey, modern devletin bir günah keçisi bulmak için suçu "öteki"lere attığı ve ötekilerin ve diğer tüm toplumun özgürleşmesinin şartı işte bu "öteki" üreten mekanizmalardan kurtulmasıdır.

    * letter from marx to arnold ruge (13 mart 1843), marx engels collected works vol 1, international publishers (1975) pg 398-399
    http://www.marxists.org/…/1843/letters/43_03_13.htm

    not: marx, bu eserinde burjuvaziden kurtulmak gerektiğini söylemez hatta böyle bir şey önermez. marx'a göre, varolan kapitalist düzen dışlayacak bir özne yaratır, asıl olan işte bu yargının doğduğu koşulları yani kapitalizmi çökertebilmektir. belki yararı var mıdır bilmiyorum ama kendimin de bir "marksist" olmadığını ve bu kapitalist düzen yıkılsa bile "tüm" sorunların çözülmeyeceğini inanıyorum. [bir de aşağıda, metnin bir kısmının sol yayınları'nca yapılan çevirisi için gene aşağıda babaerenler üstadın yaptığı yorum, metni en "gerçekçi" bir tarzda tanıtıyor.]
  • -simdi yahudi sorunu uzerine..
    -noldu?
    -olum $u gecen ceren degilmi yaw?
    -oyle valla, ilik gibi hatun.
    -neyse ne diyoduk yahudi sorunu uzerine a aa..
    -??
    -sttret. merve geliyo bak.
  • karl marx'in düşünceleri ;hitlerin yahudi sorunu üzerine düşünüp uygulamaya kalktığı çözümler yanında çok utopik kalmaktadır
  • eserde "yahudilige" yuklenen sembolik anlam, ozculukle olan mesafe yeterince aciktir. lakin sunu da belirtmek gerekir ki marx'in bu metindeki derdi anti-semitizmi ve milliyetciligi dogrudan elestirmek degildir. metinde asil hedef alinan sey bauer'in "siyasal ozgurlukle din" arasinda kurdugu iliskidir. insanlarin dinlerini ozgurce pratik etmesi ozgurlugunu siyasal ozgurlukle esitlemek marx'a gore burjuva ozgurluk anlayisinin iki yuzlulugunu acikca ortaya sermektedir; cunku marx'a gore aslolan bir dini elestirmek degil o dine icerigini kazandiran gercek dunyanin maddi kosullarini elestirmek ve degistirmektir. insanlarin yurttaslik duzeyinde siyasal anlamda esit muamele gormesi, dinlerini ozgurce pratik etmeleri gibi "ozgurluklere" dayali siyasi ozgurluk mefhumu insanin din ve devlet gibi yabacilastirici kurumlarin yok edilmesini ongormediginden insanin ozgurlesmesini saglayamaz. onemli olan burjuva anlamiyla siyasi ozgurlesme degil "insani ozgurlesmedir" ki o da ancak dini ve devleti doguran tum maddi kosullarin ve boylelikle de dinin, devletin ve "yahudiligin" ilgasi ile ancak mumkun olabilir. yine buradan yola cikarak yapilmasi gereken yahudilige veya herhangi bir dine bauer'in yaptigi gibi "humanist" bir sekil vermeye calismak degil, din olgusunu doguran toplumsal kosullari devrimci bir sekilde ortadan kaldirmaktir. kanimca marx'a ait diger bir makale olan "hegel'in hukuk felsefesi'nin elestirisine bir katki" ile birlikte okundugunda marx'in bruer'e yonelik elestirisinin bu niteligi apacik ortaya cikar. bu yazisinda marx elestirinin asil nereye yoneltilmesi gerektigini acikca ortaya serer; ve yahudi sorunu uzerine makalesindeki argumanlarini yahudi sorununu asan daha soyut ve genel bir baglamda dile getirir.
  • eserin hakkını vermek yerine, bir ayrıntıya takılmak gibi olacak ama aklıma takılan bir şey var:

    karl marx'ın bu eserinden, john fowles'un the french lieutenant's woman'da yaptığı şu alıntı meşhurdur: "every emancipation is restoration of the human world and of human relationships to man himself."

    lakin bu cümlenin şöyle bir versiyonu da var: "all emancipation is a reduction of the human world and relationships to man himself. "

    başka yorumları da var, restoration ya da reduction yerine leading back, return kullanan. ama asıl kritik fark, reduction ile restoration arasında. almancası: “alle emanzipation ist zurückführung der menschlichen welt, der verhältnisse, auf den menschen selbst.”

    devamı şöyle: "political emancipation is the reduction of man, on the one hand, to a member of civil society, to an egoistic, independent individual, and, on the other hand, to a citizen, a juridical person.

    only when the real, individual man re-absorbs in himself the abstract citizen, and as an individual human being has become a species-being in his everyday life, in his particular work, and in his particular situation, only when man has recognized and organized his “own powers” as social powers, and, consequently, no longer separates social power from himself in the shape of political power, only then will human emancipation have been accomplished."

    fransızca tercümesi:
    "toute émancipation n’est que la réduction, du monde humain, des rapports, à l'homme lui-même.

    l'émancipation politique, c'est la réduction de l'homme d'une part au membre de la société bourgeoise, à l'individu égoïste et indépendant, et d'autre part au citoyen, à la personne morale.

    l'émancipation humaine n'est réalisée que lorsque l'homme a reconnu et organisé ses forces propres comme forces sociales et ne sépare donc plus de lui la force sociale sous la forme de la force politique."

    müteakip ilk cümle reductiona, ikincisi restoration’a destek veriyor. iflah olmaz bir sovyetik olarak güvendiğim progress publishers/international publishers versiyonu da reduction diyor. almancası’ndaki terim zurückführung. marx’ın sonraki cümlede doğrudan reduktion lafzını kullanması, restorationcıları destekler nitelikte.

    eğer marx ‘alle emanzipation’ diyerek tüm kısmi özgürleşmeleri kastettiyse doğrusu reduction olmalı, eğer burada kastedilen diğer kısmi özgürleşmelerden farklı hakiki, tam bir özgürleşmeyse restoration daha doğru.

    excuse my marxology.
  • karl marx ve friedrich engels’in günümüzden 165 (1844) yıl önce fransa’da bir araya geldiklerinde, birlikte bu adla kaleme aldıkları başlangıçta ayrı olarak yayınlanan üç makalenin, daha sonra yer aldığı marksist literatürde bilinen adıdır.
    bu üç makale, artık hegelcilikten kopan ve marksizmi inşa etmeye başlayan marx ve engels’in, almanya’da,”kutsal aile” diye anılan bauer kardeşler’in çıkardıkları dergi etrafında toplanan genc-hegelcilerin eleştirel eleştiri adı altında kaleme aldıkları görüşlerinin eleştirisidir. bauer kardeşler’in, almanya’nın (kapitalist) gelişmesinin önündeki engelin, egemen prusya hanedanının dayattığı (otokratik/askeri/hiyerarşik) toplumsal düzende değil, dinde bulan görüşlerinin ve toplum içinde bir dini azınlığın nasıl ele alınması gerektiğinin irdelenmesidir. ve ne ki, bauer kardeşlerin savunduğu görüşleri, bu polemiklerden yaklaşık yüzyıl sonra, yahudi soykırımını gerçekleştiren hitler nasyonalizminin, teorik temelini de oluşturmuştur.
    *
    daha çok marx’ın kaleminden çıkan makalede, şöyle bir pasaj vardır:
    “bay bauer, gerçek, layik yahudi dininin (judaisme) ve dolayısıyla dinsel yahudi dininin kendisinin de, güncel burjuva yaşamı tarafından sürekli olarak yaratıldığını ve en yüksek tümlenmesini de parasal sistemde bulduğunu aklından bile geçirmez. o, yahudi dinini gerçek dünyanın halkası olarak değil, sadece kendi dünyasının halkası olarak tanıyordu; çünkü, boyun eğmiş ve sofu durumdaki gerçek yahudi, ona çalışma günlerinin etkin yahudi çizgileri altında değil, ama cumartesinin (sabbat) ikiyüzlü yahudisi çizgileri altında görünüyordu.” (not: yukarıdaki görüşü destekleyen bu alıntının çeviri dili çok kötü olmasına rağmen; yanlış anlaşılmaya meydan vermemek üzere, tashih etmeden aynen aktardım. redif)
    (bkz. kutsal aile, ya da eleştirel eleştirinin eleştirisi, k marx – f engels, çev. kenan somer, sol yayınları, 1976, sf: 135-181)
  • yahudi sorunu üzerine olarak dilimizde bilinen karl marks'ın önemli bir makalesi. bu kısa makalede marks; bruno bauer'in yahudilik ve din üzerine düşüncelerini çürütmekte ve sorunun dinden değil, dinin ancak ufak bir parçası olduğu sistemden kaynaklandığını açıklamaktadır. 1844 yılında yazılmıştır ve marks'ın komünist manifesto öncesi isminin duyulmasını sağlamıştır. bauer din sorununun devletin laik, dinsiz bir kimlikle kurulması ve dinin özel alana kaydırılması sonucu çözülebileceğini iddia eder ve amerika'yı laik bir devlet olarak över. marks ise dinin özel alana bırakılmasının insanların dinden kurtuluşu anlamına gelmediğini, çünkü dine dayalı sorunların özel alanda yani sivil hayatta devam edeceğini söyler. ona göre nasıl ki devletin mülk farkı gözetmeksizin herkese oy hakkı vermesi, mülkiyeti özel alana bırakması vs. gelir adaletsizliğinden doğan sıkıntıları çözmüyorsa, dinin özel alana hapsedilmesi de dinden kaynaklanan sorunları ve insanların dinden özgürleşmesini (emancipation) sağlamaz. marks ayrıca modern toplumda bireyin nasıl özel ve siyasi (kamusal) alanda ikiye bölündüğüne dikkat çeker. henüz fikirleri tam olarak oluşmasa da, bu çalışmasında yakında varacağı düşünce sisteminin izleri bulunabilir.
hesabın var mı? giriş yap