• yara almak
  • - oo yara almışsın
    - evet nası?! artık ben de yaralan*dım. sizle oynayabilir miyim şimdi.

    (bkz: mesaj)
  • yaralı olmayı sürdürmek, yarayı iyileştirmemek, yara almak halini sürekli kılmak.
    kocaman bir romandaki tek bir paragraf olmak.. birilerinin -onun- hayatında önemsiz bir ayrıntı olmak... yara izinizin kaşınması, kanaması...

    uykuyla uyanıklık arasında sayıklananlar gibi anlamsız olması tüm hayatın. eylemler, dudaklardan uykuyla uyanıklık arası dökülen sözcükler gibi vardırlar, -hayat sürer, gerçektir elbet- ama aslında hiçbir zaman hatırlanmayacak bir boşlukta asılıdırlar ve yokturlar. yaralandıysanız, yaralanmaktaysanız hayatınız bir boşlukta asılıdır. dinleyenlerin anlamadıkları, sizin hatırlamadığınız sayıklamalar gibi dökülmektedir hayatınız...
  • (mecaz) gücenmek, incinmek, kırılmak.
  • sol kaşımın altındaki bir yaranın hikayesini anlatmak istiyorum sana sevgili sözlük.. o olay, lisedeyken otomatik şemsiye vakası sonucunda başıma gelmişti..

    yağmurlu bir cuma günüydü, okulda son dersteydik.. herkes ayaklanmıştı, eve gitmek için 8 yaş grubu öğrenciler gibi ayakta dikiliyorduk.. dışarıda geceden beri durmadan yağan bir yağmur vardı. okulun bahçesi artık cıvık bir çamur deryasına dönüşmüştü.. bendeniz earljim, kendimi dışarıdaki yağmura hazırlamak amacıyla son kontrolleri yaparken ayakkabı bağcıklarımdan birinin gevşediğini farketmiştim. ve o ayağımı aldığım gibi sıraya dayayıp, bağlamak için eğildiğim anda, sırada oturan arkadaşım elindeki o siyah otomatik şemsiyenin, bana cehennemin kapılarını açan düğmesine tam bir mal gibi bastı. ve o şemsiye saatte 150km* hızla benim sol gözüme girdi ve anında benim kollarım yamulmuş bir balerin edasıyla açıldı, tüm vücudum çarpılmış gibi geriye doğru savrulurken ağzımdan kanlı tükürükler arasında* “fighhhtttt cluuuuooobbb”* diye homurdanmıştım. derken başka bir arkadaşımın kollarında buldum kendimi.. beni kollarımın altından tutup, diğer bir sıraya yerleştirmeye çalışırlarken ben çoktan “gözüm, aman tanrım, hiçbişe göremiyorum!” diye bağırmaya başlamıştım. o sırada her şeyi başlatarak o düğmeye basan arkadaşımda “earljim! earljim! ya ben n’aptım?! ben n’aptım?” diyordu (ahahaaa, bazen, arkadaşımın o yüz ifadesini görmeye değerdi, diye düşünmeden edemiyorum sevgili sözlük). bu sırada benim başım zonklamaya ve kulaklarım uğuldamaya başladı ve canım o kadar çok yanmıştı ki ve kemiğim o kadar kötü ağrıyordu ki o sırada tam bir gerizekalı olduğunu düşündüğüm arkadaşımın mızmızlanmalarına dayanamadım, zaten zilde çalmıştı hemen başka bir arkadaşımla birlikte sınıftan fırladım. merdivenin başına geldiğimde duvardaki aynada kendimi gördüm sevgili sözlük, hafifte ağlamaya başlamıştım, çünkü görüşüm gitgide kötüleşiyordu ve hep böyle kalmasından korkmuştum ama derken, işte o anda aynada kendimi gördüm ve her şeyin sandığımdan daha kötü olduğunu anladım: kaşımdan kanlar akıyordu, suratımın sol tarafı resmen dağılmıştı! merdivende beni gören diğer öğrenciler dehşetle bana bakıyordu ama kimse servisteki öğrencilerden daha şanssız olmazdı..

    neyse ben arkadaşıma yaslanmış, hafif koşturma modunda kalabalığın arasında ilerlerken sonunda dışarı çıkmıştık, yağmurun altına.. servise gidene kadar bizi çamurlu ve kalabalık bir yol bekliyordu bende bu sırada yavaş yavaş yarayı daha fazla hissetmeye başlamıştım. derken koşmaya başladık, bende milletin şemsiyesiydi, ıvırı zıvırı suratımı iyice dağıtmasın diye başımı öne eğmiştim ki, allahım! suratımın sağ tarafına birilerinin ayaklarının altından fırlayan bir kova çamur fırladı! şimdide sol taraftaki kanlar yağmur suyuyla karışıp boynuma ve saçlarıma bulaşırken sağ tarafta da çamurlar işlerini başarıyla tamamlıyorlardı! üstüm başım kan ve çamur olmuştu, saçlarım havadaki %200* nem oranıyla çıldıranzileri oynuyordu ve ben freddy’nin kabusundan fırlamış gibiydim!

    servise ulaştığımızda hergün o koltuklara oturabilmek için bir uzuvlarını kaybetmeyi göze alan küçük çocukların dehşetle bana yer vermelerini görmek beni dahada duygulandırdı ve geçip bir yere oturdum.. hemen bulduğum ilk aynada kendimi görmeye çalıştım, beni engellemeye çalışıyorlardı “bişeyin yok* merak etme, tamam earljim, otur hadi..”

    oralara kadar omuz omuza savaşarak benimle gelen arkadaşımda yanıma oturdu, yol boyunca başımı onun yün ceketine yaslamıştım ve o yün ceket sonunda vücudumun derinliklerinde kalan son elektiriğide saçlarıma yükledi, artık tam bir canavardım! arkadaşım eve kadar benle geldi, olayı anneme anlattı çünkü bende kalan enerji sadece nefes almama yetiyordu..

    bu olaydan sonra 3 gün boyunca sol gözümün beyaz yeri tavşan kanı çay rengindeydi..

    not 1: aynı çocuk bu olaydan 9 gün sonra sol elimin işaret parmağını 0.5 rotring uçlu kalemle yırttı ve yine kanlar aktı..

    not 2: aynı çocuk bu olaydan 23 gün sonra sırama fırlattığı kitabın sekip, köşesi boğazıma saplanmak suretiyle beni kuru hava boğmayı başardı, 3 gün boyunca ölümüne öksürdüm..

    not 3: aynı çocukla halen görüşüyorum ve halen "earljim ben sana neler yaptım?!" diye ağlıyor..
  • daimi yaşama halim. polis bir küçük oğlan çocuğunu öldürür, ben yaralanırım; bir başkasının kolunu kırar ben yine yaralanırım. bir yerde bir deprem olur, bir anne kızını arar kalabalıkta ağlayarak; ben yaralanırım. bir kadın sırf kadın olduğu için herhangi bir cinsinden şiddete maruz kalır, ben yaralanırım. bir adam hakkı olanı almak için ayazda çadırlarda bekler, ben yaralanırım. bir adam başka bir adama aşık olur, ailesi onu katleder; ben yaralanırım. bir kadın sevdiği kadınla kaçar, ailesi bulur sonu belli; ben yaralanırım. sonra bir gün yere düşerim her yer kan, kalkar yoluma devam ederim.
  • yaralanmaların ve ölümlerin bir çoğunun ev kazaları yüzünden olduğuna dair bir istatistik vardır ya. işte o çok doğru!

    eve dönmemin ikinci saatinde iki işaret parmağımı da 20 saniye arayla kanamasının ve çok acıdığı için kullanamamam dışında bir de kendimi birde daha önce çarptığım bir yeri tekrar çarparak kendi çapımda sakarlığımı bir kere daha tescilledim.

    işim gücüm olmasa ki aslında şu an yok; ama neyse, oturup saysam en az 10 tane morluk bulabilirim eminim. tabii bu sakarlığımın kesin bir göstergesi olmasının dışında çok kolay moraran bir cilde sahip olduğumu ve ev kazaları istatistiğinin de doğru olduğunun birer kanıtı olurdu sadece.
  • kaza ile yaşadığım hadise. silahla yaralanmak aylarca sürebilecek korkunç ağrılara sebep oluyor. kaval kemiği veya ayağa geldiği anda mermi tüm kemiği ve kaslı dokuyu parçalayıp harap ederek dışarı çıktığı için yaşanan ağrı paha biçilmez oluyor.

    ateşli silahlarla yaralanmaya aman dikkat diyorum. öyle filmlerdeki dizilerdeki gibi olmuyor. çocuk gibi ağlayan adamlar gördüm. aman dikkat.
  • hiç sevmediğim bir kelime.
    neye göre kime göre yaralanmak
    arabayla kaza geçirirsin; ayağın kırılır haberlerde yaralı diye geçer.
    askerde mayına basarsın ayağını kaybersin haberlerde 1 askerimiz yaralandı diye geçer
    yemek yaparken bıçakla elini kesersin. hastanede yaralı olarak geçer
    sahte içki içer gözünü kaybedersin hastanede kayıtlara yaralı olarak geçersin
    sivrisinek ısırır krem sürersin yaralı olarak geçersin

    lanet olsun. hangisi yaralı bunların
    üzülüyorum gerçekten
  • "önemli nedenlerle kalkmak ve dolaşmak, yaralanmak ve hırpalanmak zorunluğundayız." henry miller - plexus

    "herhangi bir kimseyle ya da herhangi bir şeyle yeni bir bağ kurma* yolundaki her çabamızda, bir bakıma yaralanmamız kaçınılmazdır. çünkü bu, eski bağlarla bir çekişme, onların yerine yenilerini koymadır, hiç bir zaman da hoşa gitmez. (...) ayrıca iki yandan biri ötekine kesinlikle başeğerse, özveri diye adlandırılır bu davranış, bu da ölüm demektir. onun için, sevgisinde duran peri kızı on sekiz ay bağlılıktan sonra ölmüştür." d. h. lawrence - anka kuşu

    "hiçbir devrim, hiçbir kafirlik rahat ve kolay değildir. çünkü bu bir sıçramadır, bu evrimsel eğrinin akışından bir kopuştur, kopuşsa bir yaradır, acıdır. ama yaralanmak gerekir. insanların çoğunda miras alınmış bir uyku hastalığı vardır, bu hastalığa (entropiye) yakalanan uyuyamaz, yoksa son uykusuna, ölüme yatmış olur." yevgeni ivanoviç zamyatin

    (ilk giri tarihi: 7.12.2016)

    (bkz: yara/@ibisile), yaralı, yaralanma
    (bkz: yaralamak), acı duymak, acımak, acıtmak,acı vermek, acı çekmek
hesabın var mı? giriş yap