• pek de gerekmezken kurduğun bağ, gereğinde hadazır olur. gerekmezken (onu) aramaman, gerekirken de aramanı zorlaştırır. küçük ve gereksiz iletişimler hemen hiç boşuna değil.

    "herhangi bir kimseyle ya da herhangi bir şeyle yeni bir bağ kurma yolundaki her çabamızda, bir bakıma yaralanmamız kaçınılmazdır. çünkü bu, eski bağlarla bir çekişme, onların yerine yenilerini koymadır, hiç bir zaman da hoşa gitmez. (...) ayrıca iki yandan biri ötekine kesinlikle başeğerse, özveri diye adlandırılır bu davranış, bu da ölüm demektir. onun için, sevgisinde duran peri kızı on sekiz ay bağlılıktan sonra ölmüştür." d. h. lawrence - anka kuşu

    "kendisini kadına bağlayan son bağı da koparmamak uğruna, kitap adları, yazar adları, takma adlar, diller, çeviriler, baskılar, kapaklar, başlıklar, bölümler, başlangıçlar, sonuçlar arasına karışıklık ekiyordu ki, kadın onun varlığının işaretlerini fark etsin, onun yanıt almayı umut etmeyen selamını alsın." italo calvino - bir kış gecesi eğer bir yolcu

    (bkz: bağlantılandırmak), bağdaştırmak
    (bkz: ilişkilendirme)
  • dizi, film izlerken bile, izlediğimiz kişilerle bağ kurup, onlardan oluyoruz gibi geliyor bana. rabıta gibi olduğunu da düşünüyorum. bence kimleri izlediğimize, zamanımızı kimlerle harcadığımıza dikkat etmeliyiz. onlarla ekip olmamalız, onlardan olmamalıyız...

    (bkz: #39325692)

    (bkz: #99535614)
  • artık sanki bağ kurmak daha zor insanlarla. ya da ben biraz karamsar bir anımdayım. ama ne bileyim insanlar biraz acımasızlaştı. kolay tüketir oldular her şeyi. ne bayıla bayıla aldığı gömleği 3 den fazla giyer oldular ,ne seviyorum dedikleri insanları sıkı sıkıya tuttular. bilmiyorum ki ben mi bu popüler kültür-tüketim kültürü çağına, milenyuma fazla romantik hassas kaçtım? yoksa insanlar mı b*kunu çıkardılar. kime ne hissettiğimden emin olamıyorum artık, kimin bana ne hissettiğinden de. çok eğreti kaldı bu çağda bir şeyler benim üzerimde
  • günümüz insanları bağ kurulacak insan olmadıklarını düşünüyor, eylemleri de buna yönelik oluyor. uzak tutuyorlar, yanında olmak istiyorsunuz, yüzeysel ilişkileri tercih ediyorlar.
    unutuyorlar yaşadıkları günleri, mutluluğu paylaşmayı, hemdert olmayı; sonra gidiyorlar. hatalı hep sizsiniz, sizin onsuz kalmanız gerek. acı çekmeniz, kendinizden vazgeçmeniz gerek. kaybedilmeyecek insan deyip, üzmeyeceğim deyip yapıyorlar. davranışları törpülenmiyor diyorlar da kendileri ne yapıyor ? görseler, bilseler ne hale getirdiklerini...
  • etkin hali bireyi zenginleştirirken edilgen türevi (bkz: bağlanmak) insanı dımdızlak bırakır. buna rağmen insanların çoğu, kurdukları bağları kendi elleriyle zincirlere dönüştürürler. zincirin ucundaki pranga gibi ağırlaşır gönüllü esaret. taşımak zorlaşır. gücün tükenene kadar sürüdüğün bu yük, süründüğün bu yol... bile isteye iflas etmek için biriktirdiğin sermaye misali, anlamsızdır aslında.

    görebilsen, gördüklerinle yetinirsin. derinliklere dalıp nefessiz kalmak yerine...
  • "ister ayaklarımıza önceden bağlanmış ipler olsun ister biz yeni ipler bağlayalım; günün sonunda ipler birbirine dolanacak. dolanan ipler kısalıp bizi birileriyle karşılaştıracak. peki amaç? amaç o dolanan ipleri çözmek, iplerden özgürleşmek ve hatta… iplerin kendisi olmak."

    bağ kurmak adına göstergebilimsel bir bakış açısı.
  • en kötüsü de, alıştığın, güzel anılarınla özleşleştirdiğin bağ kurduğun öznenin yada nesnenin, hiç beklemediğin zaman bir anda yok olması ve sanki hiç yaşanılmamış gibi yansıtılmasıdır.
  • yoga kelimesi “yuj” kökünden gelir; yoga kavramı birleşmek, bir araya getirmek anlamına ulaştırır bizi. bunu hem bedenle bağ kurarak bir olmak, bütüne ulaşmak bağlamında düşünebiliriz, hem de dış dünyayla, çevreyle. dikkati bedende tutmanın faydasını görürüz; dikkatimizi herhangi bir beden parçasına yönlendirip onunla bağ kurarız, etrafındaki kısımlarla halihazırda varolan bağını algılarız (elin hareketinin dirseğe, kolun hareketinin omuz eklemine etkisi gibi); öncülünün, ardılının harekete (sabırsız bir tavır harekete gölge gibi eşlik edecektir) etkisini görürüz. beden parçalarının her birininin adı ve işlevi farklı, anlatırken -dirsek dediğimde spesifik bir alandan bahsettiğim gibi- bölüp parçalamak işimizi kolaylaştırsa da, nihayetinde hiçbir parça bedenden ayrı düşmüyor. aynı şekilde, her birimizin adı, varoluşu ayrı olsa da, dikkatimizi etrafımızdakilere -insanlara, nesnelere hatta olaylara- verdiğimizde de, bağ kurma pratiği yapmış oluyoruz; nihayetinde dünyadan ayrı düşemiyoruz.

    başta söylediğime geri döndüğümde, şöyle bir düzeltmeye ihtiyaç duyduğumu fark ediyorum: aslında herhangi bir şeyi birleştirmek üzerine tasarrufumuz söz konusu değil -kopan bir uzvu yerine dikmiyoruz neticede- yalnız, ayrı düştüğünü sandığımız şeylerin aslında çok uzağa düşmediğini, bizim öyle olduğunu sanma yanılgısına düştüğümüzü görüyorum.

    sabahın köründe anlattığım bu serin hikayeye bakmayın, ağzımdan hepimiz biriz cümlesinin çıktığı olmamıştır. işte, pratik bu yüzden önemlidir.
  • hep buna inandım, hep buna güvendim. insanlarla bazılarıyla aramda görünmez bir bağ hissettim. ama o bağı sadece ben hissetmisim anlaşılan. sana her geldiğimde aklimda bu vardi, her defasında bunu hatırlamanı istedim ama hep boşuna, her sey boşuna. yokmus boyle bir bağ.
hesabın var mı? giriş yap