*

  • yagma yapma hali. son gunlerin populer meslegi.
  • son zamanlarda sanat mekanlarının boşaltılmasına vermiş olduğum tanımdır. harbiye muhsin ertuğrul sahnesi sonrası takim sahnesi'nin de boşaltılması ve bienal sonrası akm' nin de boşaltılacağını tahmin ettiğim çok büyük büyük şehir belediyesinin ve diğer büyüklerin sanata ve sanatçıya karşı gösterdirdikleri saygının göstergesidir. herkese afiyet olsun efendim.
  • balderesi ™'nin verdiği ilhamla:

    "yağmacılık: arıların kötü huylarından birisi olan yağmacılık arıların toplu olarak kendilerine ait olmayan kovanlara ya da bal kaynaklarına saldırmaları sonucu meydana gelir. yağmacılık genelde balözü ve çiçek tozunun azaldığı aylarda görülür. kuvvetli kovanlar zayıf kovanlara saldırarak ballarını yağma ederler. yağmacılık esnasında ortalık tam bir savaş meydanına döner ve binlerce arı telef olur."

    http://www.erginbal.com/yagmacilik.html
  • bütün perdelerimi açtım, bütün duvarları yıktım, en ufak bir tortu bırakmadım aklımın en kuytusundan en açıklığına kadar. bütün yalanlarımı yalanlayarak, bütün günahlarımı çıkararak ve benden yeni bir ben çıkartarak, adayarak, ayaklarının dibine bırakarak benliğimi.
    el üstünde tuttuğun ben miydim? artık bilmiyorum.
    bütün harflerimiz havada asılı kaldı, bütün fısıltılarımız, rüzgardan, havadan, nemden, sonsuz enerjilerimizden kıstığımız, kıskanarak sakındığımız ne var ne yoksa pamuklara sarıp sakladığımız, ayaklarının altında mı şimdi?
    tırnaklarını geçirdiğin ve gözlerimden başlayarak parmaklarımın uçlarına kadar kanattığın bu sevi midir? ve aynı sevi midir, içimde kör kara bir boşluk biriktirdiğimi düşünmeme sebep? habis bir ur gibi içimde büyüyen, gözlerimi mezarlıkların karanlıkları gibi karalaştıran ve körleştiren, renklerimi solduran ve tertemiz her ne var ise kirleten?
    sevinin cömertçe ve dürüstçe yaşanacağını öğretmişler bize, kimse de öğütlememiş, bir adım atarsa, ancak bir adım atmamız gerektiğini, yaşamadığımızdan öğrenememişiz de. koşarak geldim, ellerimde sarı çiçekler, bahara karşı çiçek açmaktaydım. bir fırtına tuttu beni, deryaya saldı. içim yangın yeri.
    dokunduğun her ne var ise hepsi artık biraz sen ve hepsi bana düşman, hepsi teker teker terk etmekte bu bedeni, kavmimim hazin göçüdür, beni baştan sona kuşatan.
  • haydut üretim tarzı.

    [*ekili toprakları yoktur. tohum da kullanmazlar; yalnızca slavlardan yağma ettikleriyle yaşıyorlar. bir çocukları olunca babası kılıcını çekip, çocuğun önüne koyarak şöyle diyor: "ne altınım, ne de gümüşüm var. sana bırakacak bir servetim de yok. tek mirasım budur. sen de bununla kendi rızkını çıkaracaksın."] arthur koestler - the thirteenth tribe

    (bkz: yağma), yağma ekonomisi
    (bkz: sarı arı/@ibisile)
  • hükümetimizin ve gelişmekte olan ülkemizin ana ilkesi.
  • tarihte verimli tarım topraklarına sahip olmayan insan topluluklarının çoğunlukla başvurduğu* faaliyet.

    ilk akla gelenler, orta asya türk-moğol kabileleri ve vikingler.

    şu diyara bak allasen, iki tane ot zor bitmiş, buğdayı nerde yetiştireceksin? çare gemi yapıp karşı kıyıları basıp ordakilerin erzağını ve kadınını çalmak...
  • günümüzde sadece oyunlar tarafından kullanılan terim.
  • türk kültürünün temel kavramlarından biridir. resmi tarihin bilerek es geçtiği, yok saydığı bir kavramdır.

    yağma kültürü, genelde tarım ve hayvancılığın zor yapıldığı yerlerde yerel halkın tek alternatifidir. bu sebeple yağmacılığı "kötü, adi" bir uğraş gibi görmeyi bırakıp rasyonel bir faaliyet olarak yorumlamak elzem.

    yağmacılığın en bariz örneklerinden biri de viking'lerdir. deniz yağmacılığı ile ünlenmiş bu toplum için, böylesine çok güzel görünen, ama çocuklarının karnını doyurmak için bir şeyler ekmeye yer olmayan bir coğrafyada, komşularını yağmalamak mecburidir.

    orta asya'nın da doğasının çok verimli olduğu iddia edilemez. tarım devriminden sonra çoğu derin kültür geliştirebilmiş toplumlar genelde tarıma elverişli nehirlerin (mısır-nil, hindu-ganj vb) çevresinde gelişmiştir. orta asya bu açıdan pek de verimli sayılmaz.

    nitekim çin seddinin inşa edilmesinin sebebi de budur. bölgedeki türk ve moğol'ların yağmalarından bunalan köylüleri korumak için bir çözümdür.

    aynı yağmacılık kültürü anadolu'ya da gelmiştir. osmanlı beyliğinin güçlenmesinin sebebi, kendisine katılan savaşçılara* kafiri yağmalama* imkanı sunmasıdır. yani pek kıymetli "gaza" kültürü falan değildir esas motivasyon. napolyon bonaparte'ın dediği gibi; "insanlar çıkarları için hakları için olduğundan daha gayretli savaşır."

    nitekim artan yağma geliri ve köle ticareti sonucu, osmanlı beyliği 5'te 1 oranında köle vergisi koyar. trakya'dan yağmalanarak köle yapmak için getirilen çocukların 5'te 1'i beyliğe vergi olarak ödenecektir. zamanla bu köle ticareti öylesine artar ki, beyliğin elinde sadece hizmetli yapmak için çok fazla köle çocuk birikir. bu kadar çocuğu beylik, temel ihtiyacı olan alana yöneltir; askeriye. sonuçta yeniçeri ordusu doğar***. günümüzde resmi tarihin "devşirme" adı altında yumuşatmaya çalıştığı şey, köle ticareti ile anadolu'ya getirilen hristiyan çocuklardır.

    bir açıdan osmanlı'nın son yıllarda mali zorluğa girmesinin sebeplerinden biri de bence budur. merkezi otoriteden yoksun ve yağmalamanın kolay olduğu balkanlar bittikten sonra, habsburg hanedanı kontrolündeki merkezi ve güçlü avusturya-macaristan imparatorluğu, aradaki mesafenin de getirdiği avantajla, osmanlı yağmalarına karşı direnebilmiştir.

    günümüzde aynı yağmacılığı, ticaret hayatında da görmekteyiz. rant kültürü, şaibeli ihalelerle işadamları ve siyasetçilerin vergi gelirlerini yağmalaması, günlük hayattaki "kim kimden ne koparırsa" anlayışı, yerleşik ve uzun ömürlü bir üretim sürecindense, anlık yağmalamalar ve dolandırmalarla zenginleşme çabası aynı yüzyıllarca sürmüş kültürün bir ürünüdür.
hesabın var mı? giriş yap