waiting game
-
bekleme oyunu diye pek rahat bir çeviriyle dilimize buyur edebileceğimiz bir aktivite ya da kavram. iki veya daha çok kişiyle oynanabileceği aşikardır velakin iki kişi ya da bir kişi ve bir başka şey arasında oynandığında alınan haz ve artan adrenalin en yüksek düzeye çıkar. banal örneklerinden biri son günlerde tv'de sıkça rastladığımız bir bisküvü reklamında karşımıza çıkar. son bisküvi için genç çift beklerler, beklerler ve beklerler... daha güzel ve sofistike bir örneği ise england made me'de vardır: sarah nixey ve örümcek karşılıklı beklerler. en iyi bekleme oyunu, aslında ortada beklenebilecek hiçbir şey yokken ya da beklenecek şey beklenmeye başladığı andan itibaren çok kolay unutulabilecek bir şeyse oynanır. iki taraf da beklemektedirler, yani fiil işler ama neyin beklendiği belirsizdir. bu belirsizlik hoş bir gerginliğin, bu gerginlik ise üç vakte kadar oyunda bir üst stage'e geçileceğinin müjdecisidir... enjoy it.
-
(bkz: waiting room)
-
ilk entrysi ben olamadığımdan çok kötü anlatılmış. ben anlatayım da ilk entrysi ben oldum sayılsın.
mesele gayet basit: ilişki gibi bir durum var. taraflar ilk o arayacak, ilk adımı o atacak, ilk o geri dönecek gibi bir hamle avantajına oynuyorlar. 'ilişki' ilk hamleyi yapanın kural olarak dezavantajlı başladığı varsayılan bir oyun olduğundan, 'ilişmiyor gibi'yi en uzun süre yapan kazanıyor. hem etken hem de edilgen taraftan olmak üzere kişisel deneyimlerden sektirip konuşmak gerekirse, bu oyun ile alakalı en temel sorunun oyunun varlığına, varsayılan taraflar arasında eşzamanlı iştirak'in kaçınılmazlığına dair kesin inanç olabilir. adamın başını yakar o sorun, bakın (başımdaki eski yanık izlerini gösteriyorum) benimkini yaktı, kabuk bağladı, o kaşar makamdan konuşuyorum: milletin oyun'a katılım mecburiyetinden bağımsız sürüp giden bir hayatı olabiliyor.
eğer bu oyunu, o oyunun farkında olmayan, ya da farkında olduktan 5 dakika sonra unutan adamla oynuyorsan yandın, yandın... haybeden yenilgi, yok yere hezimet. şahsi gündemin ve tarihçen ummmmrunda olmayabiliyor insanların. bunu az oku bak, bunda güzel malzeme var. -
(bkz: winning the breakup)
-
the cooper temple clause isimli sevdigimiz briton grubumuzun make this your own adli albumunden bir parcadir.
guzel bir parca olmakla beraber , tek guzel olmayan tarafi nakarat kismidir (ki genelde parcalarin en guvendikleri kisimlari o kisim degil mi , yoksa neden bi parcada 5 defa soylesinler) ama her neyse, guzel bir parcadir. sozleri de asagidaki copy paste dedir..
from the littlest things
and the pain that it brings
down to the things you miss the most
but you wont let yourself go
no you wont let yourself
cause time and time again
you feel that road a little more
but if you let yourself go
then we wont hit that road
cause i cant see the sky
but its yours to be seen
if you can let yourself go
if you can let yourself
but is this the time
is this the place?
and "is the the end?" is all i can say
i promise i never meant to turn you away
why did you trust me with you heart?
so consider the things
and the pain that it brings
down to the things you miss the most
and if you let yourself go
the next thing you know
cuz i have seen this guy
he's looking at me
yeah and he thinks i'm something else
so you can walk yourself home
yeah you can go
even though,
you waited,
i know you can begin on your own,
you can begin on your own...
but is this the time
is this the place?
and "is the the end?" is all i can say
i promise i never meant to turn you away
why did you trust me with you heart?
i promise i never meant to turn you away,
why did you trust me with your heart? -
banks e ait bir şarkı. bir insan kurban rolünü ne kadar iyi oynayabilir, ona dair çok şey anlatır. arada kalışlar, bekleyişler ve koca bir okka belirsizliği tatmadan olmuyor, mazoşistlik monotonluktan daha cazip geliyor çünkü.
http://soundcloud.com/…s/banks-waiting-game-prod-by
*
[verse 1]
ı’m thinking it over
the way you make me feel all sexy but it’s causing me shame
ı wanna lean on your shoulder
ı wish ı was in love but ı don’t wanna cause any pain
and if ı’m feeling like ı’m even, we’ve got nothing to gain
[hook]
what if ı never even see you cuz we’re both on a stage
don’t tell me listen to your song because it isn’t the same
ı don’t wanna say your love is a waiting game
[verse 2]
baby ı’m thinking it over
what if the way we started made it something cursed from the start
what if it only gets colder
would you still wrap me up and tell me that you think this was smart
cuz lately ı’ve been scared of even thinking ’bout where we are
[hook]
what if ı never even see you cuz we’re both on a stage
don’t tell me listen to your song because it isn’t the same
ı don’t wanna say your love is a waiting game
what if ı never even see you cuz we’re both on a stage
don’t tell me listen to your song because it isn’t the same
ı don’t wanna say your love is a waiting game -
gece şarkısı.
-
söz aralarında fondaki ritimlerinin sertliğini biraz aza indirgeselerdi on üzerinden on puan verilebilecek bir şarkı olurdu. london ep'sinden biridir waiting game. baya iyidir.
bir jillian banks şarkısı. kısaca banks. -
-
kulaklıkları taktım, buz gibi gecede yürüyorum. ellerim dondu ama nefesim giderek hızlanıyor. baslar kalbimde vuruyor, giderek yanıyorum. onlarca kilometre koşmuş gibiyim, sanki göğsüm patlıyor. loop'a alıyorum şarkıyı* çünkü zaten aklımdan çıkmıyor.
gözlerim kapalı, hiçliğin ortasında duruyorum. vücudum yerden yavaşça yükseliyormuş gibi, düşmeye hazırlanıyorum. gözlerimi açsam, gözlerini görür müyüm karşımda? hava dalgalanır mı ona dokunduğumda? nerede olduğumuzu düşünmekten korkuyorum. artık hiçbir acıya sebep olmak istemiyorum.
dışımdan söylemek istediğim pek çok şey var ama susuyorum. verilen sözler, edilen yeminler ve tüm kurallar anlamını yitiriyor. artık utanmıyorum.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap