• sega trafından üretilen virtua tennis serisinin 3. oyunu. xbox 360 için çıkan ilk 1080p çözünürlüklü oyun olma özelliğini taşımaktadır.
  • insana dünyaca ünlü tenisçilerle kanka olduğunu hissettiren oyun. bir gün federer pratik maçı teklif ediyor, başka bir gün şarapova. sonra adamları televizyonda görünce selam veresin geliyor.
  • bugün itibariyle sırf yüzüne bakmaya doyulmayan maria sharapova'yı alıp fransız kadını olduğuna bin şahit gereken lezbiyen amelie mauresmo'yu yenmek için torrentle indirdiğim son derece basit oynanışa sahip güzel grafikli oyun.
    mauresmo'nun cezasını verdim vermesine ama sharapova'yı gerçeğine pek benzetememişler.daha çok elegant angel yapımı filty first timer filmindeki slav köylü kızlarına benzemiş.
  • psp'deki versiyonu icin: sanki bir onceki oyunu virtua tennis daha guzeldi ama...
  • oyuncuların hata yapmadığı oyundur. hiç fileye takılan top olmuyor ya da dışarı gitmiyor toplar. grafikler tamam ama gerçekçilik düşük olmuş

    edit: imla
  • yıllardır envai çeşit tenis oyununu oynadıktan sonra nihayet dedirten bir oyun..

    top oyun içinde fileye pek takılmıyor ama servis atarken ilk servis hakkını etkili kullanıp ace yapmaya çalışırken başıma sıkça geliyor..sert topları iyi karşılayamayınca da dışarı çıkıyor çoğu zaman..farklı ülkelerde farklı dillerde hakemlerin olması da eğlenceli olmuş gerçekçi olduğu kadar..antremanlar da bi o kadar çeşitli ve zevkli..

    çiftlerde nadalla iyi bi ekip oluşturduk..bazen kızdırsa da beni baya geliştirdi kendini kerata..şarapova'yla da oldukça samimiyiz..en kısa zamanda isteticem kendisini..tenisi bırakıp evinin kadını olacak..tenisi ben oynarım ikimizin yerine
  • hakkında birkaç şey:

    * birincisi, muhtemelen en önemsiz olanı ancak en fazla kafama takılanı: ingilizce anonsları anladığım kadarıyla bir japon yapıyor oyunda. örneğin prize defender'da bir "defend the items!" demesi var ki duyunca insan kendisini samuray oyunu oynuyormuş gibi hissediyor. koskoca oyun firmasının* bir tane ingiliz bulup anonsları ona yaptırmaması garip geldi bana. engrish etkili bir şekilde kullanılmış. aslında yanılıyor da olabilirim.
    * oyunda sınırlı sayıda tenisçinin olması world tour'u* çok anlamsız kılıyor. bu modda bir rakibinizin prestijli bir turnuvadaki oyunu ile daha önemsiz bir turnuvadaki oyunu arasında dağlar kadar fark var ve bu da gerçekçiliğin azalmasına neden oluyor. "daha oyunun başında federer'i yeniyorum, çok kolay galiba" diyerek normal zorluktaki güzelim kariyerimi sildim, şimdi very hard'da kıvranıyorum.* gerçek tenisçiler olmasa bile atmasyon oyuncular olsaymış keşke, hiç olmazsa böyle saçma bir durumla karşı karşıya kalmazdık.
    * yukarıda yazdığım oyuncu sayısının azlığına rağmen kariyer modu çok zevkli. çok ilginç antrenman yöntemleri mevcut. kocaman tenis toplarından kaçarken meyveleri toplamak ya da timsahların etleri yemelerine bağlı oldukları yerlere tenis topu atarak engel olmak bu moddaki bir tenisçinin rutin hayatının bir parçası. "saçma"dan çok "eğlenceli" geliyor insana.
    * ilerledikçe ve tanındıkça oradan buradan hediyeler yağıyor. antrenörünüz "sen çok koştun, ayakkabıların eskimiştir, al sana yeni ayakkabı" diyebiliyor ya da alakasız bir yerden bir tişört, raket vb. gelebiliyor.
    * yıllar geçtikçe antrenörünüz hayranlarınızdan gelen mektupları okuyor. bir altmış küsür santim boyundaki pigme tenisçime "ileride senin gibi bir tenisçi olmak istiyorum ancak annem boyumun çok kısa olduğunu söylüyor" diye bir mail gelmesi beni güldürmüştü. yine de güzel tabî.
    * çiftli maçlarda oyun zekası biraz düşük. bazen rakip oyuncular donup kalıyor, ikide bir de dengelerini kaybediyorlar. sonuç olarak bu maçlar teklilere göre çok daha kolay.
    * yine kariyerinizde belli bir noktaya ulaştıktan sonra diğer tenisçilerden sürekli hazırlık maçı teklifi geliyor. aynı hafta için dört tane teklif aldığım bile oldu. "ayıp olacak şimdi" diye üzülüyor insan, hiçbirini kırmak istemiyor. turnuva maçlarında attribute'larınızın gelişmeyip hazırlık maçlarında gelişmesi ise ilginç bir detay.
    * bütün bunlara rağmen gerçekçi grafikleri ve kolay oynanabilirliği ile insanı kısa sürede kendine bağlayan bir oyun. oyna, oynasın, oynayalım, oynayın, oynasınlar. güzel.
  • afedersiniz ama, (bkz: top spin 3)
  • oyunun psp versiyonunda eğer turnuva modunu çok iyi bitirirseniz en sonunda pala remzi bir arkadaşımız çıkmaktadır. bu arkadaş enteresan tarzda vuruşlar yapmakta, neredeyse bütün servislerini maksimum hızda göndermekte ve federer'i seçseniz bile sizi darmaduman etmektedir.
  • güzel oyun fekat rakibin sayıları hep sizin hatalarınız ile alması çok sinir edici. ben bu oyunda kendi karakterimi yapıp turnuvaya girdim. aşırtma yapması düşük, koşması çevikliği düşük, servis yapması da idare eder, ama bir vuruyor ki piuuuv! beyzbol'dan devşirme gibi. ben deyim 200 km, sen de 300, bugatti desin beni geçer abi. tenisin lampard'ı. hani rakip servise gelişine çakıp sayı alıyorum, ben çok anlamam tırı vırıdan, vururum. ama bazen tam maçı domine etmişim, hop benim top dışarı çıkıyor, rakip sayı alıyor, hop çıkıyor, sayı alıyor. böyle böyle maç kaybediyorum. yoksa kaleci gibi bi o yana bi öbür yana ne top ne adam geçiriyorum ama o dışarı vuruşlar yüzünden maç kaybediyorum. saçmalık. atsana lan sıkıysa insan gibi!

    ayrıca: (bkz: federer adam değil)

    edit: çiftlerde vaktiyle beni zorladığı ama kaybetmediğim için hewitt ile bir bayan bir erkek çiftlerde ise rastgele mauresmo ile başlayıp şampiyonluk serisini devam ettirmekteyim. o mauresmo ne öyle ya, şimdi google'dan baktım hile yapıyomuşum. erkek la bu!

    bu arada nadal, federer ve sharapova'dan başka tenisçi tanımayan biri için fena oynuyor sayılmam, ha bi de idolüm ivaniseviç var.
hesabın var mı? giriş yap