• böyle bir toprak olmasına rağmen hala paylaşılamayan yer
    (bkz: tevrat)
  • eğer söz konusu olan türkçe ise vaat'in yanlış yazılışı olan sözcük. arapçadan türkçeye transkripsiyon hakkında bir şey demiyorum ama.
  • vaad ettiniz sanmıştım.

    ne kadar zor şey. genç güzel kadın. sevişmek istiyor, aşk istemiyor. erkeği aşk alırsa sevişme vereceğini vaadediyor (kırılgan erkek). kadınsa ancak aşk vermezse sevişme vereceğini (aşk onu bozar sanmış bir kere). pazarlık, yüzleşme geldi orta yerde tıkandı. artık burdan daha ileri gidemiyorlar, olabilir sandığı(mız) olmadı işte.

    "çektiği hep aynı filmdir, bahsettiği hep aynı gerçekliktir; tek yaptığı, bunu her seferinde biraz daha derinleştirmektir. ilk filmden sonuncusuna, bu hep yerine getirilmeyen bir vaadin, başlangıç noktasına geri dönen bir yolculuğun hikayesidir." jacques ranciere - bela tarr le temps d'apres

    "bir durumun gerçekliğini, bireylerin yaşanan zamanının gerçekliğini bu iç içe geçmişlik kurar. bu önce bir diptiğin kanatlarından biri (vaade karşı gerçeklik) gibi anlaşılır, ama daha sonra tek başına düşünülecektir; sinemayı daima harekete geçirecek olan, bu bağlardır; bunların keşfi için onun kaynaklarından, onun her söze kendi titreşim alanını, her duyuma kendi gelişim zamanını verme kapasitesinden daha fazla istifade etmek gerekecektir." jacques ranciere - bela tarr le temps d'apres

    "erkek her şeyi vaadetmek zorundadır, çünkü kadın dizini gösterir göstermez olmayacak şeyler istemeye başlar." panait istrati - hayduklar

    (bkz: vaat)
    (bkz: cenneti vaadetmek), gelecek vaadetmek
    (bkz: vaadedilmiş topraklar/@ibisile)
    (bkz: canandan uzak kaldı gönül/@ibisile)
  • kral, dondurucu bir kış mevsiminde gecenin soğuğunda nöbet tutan bir muhafıza sordu:
    - üşümüyor musun?.. muhafiz;
    - ben alışkınım kralım. dedi. kral:
    - olsun sana sıcak tutacak elbise getirmelerini emredeceğim dedi ve gitti.
    ancak bir süre sonra emri vermeyi unuttu.
    ertesi gün duvarın yanında muhafızın donmuş bedenini gördüler ama muhafız duvara birşeyler karalamıştı. duvarda şunlar yazıyordu:
    " kralım!.. soğuğa alışkındım; fakat senin sıcak elbise vaadin beni öldürdü!.. "

    türlü vaadlerle bir insanı bekleterek, bir umuda bağlayarak sakın imtihan etmeyin. çünkü insan, bekletildikçe değişir. beklettiğiniz kişi hakkınızda telafisi olumsuz düşüncelere düşer. önce umudu öldürürsünüz.
    ardından sevgi, saygı, güven ölür. dostluk ölür, muhabbet ölür.
  • vade ve vaad birbiriyle ilişkili sözcüklerdir.

    arapça w?d kökünden gelen wa?dat ???? z "söz verme, vaad, bir borcun ödenmesi için söz verilen süre" sözcüğünden alıntıdır.

    her ne kadar tdk "vaat" şeklindeki yazılışını doğru bulsa da arapça kökenli sözcükleri, ilgili dilin prensiplerine göre telaffuz etmek gerekiyor. aksi halde ortaya "vaat" gibi kulak tırmalayan, aşırı yanlış bir sözcükümsü ortaya çıkar.
hesabın var mı? giriş yap