• bir bilge karasu yazım biçimidir.. fiil, dilek kipi, ikinci tekil şahıstaysa son harfi ayırır (idi) bilge bey..
  • bilge karasunun göçmüş kediler bahçesi ismli kitabının aşmış öyküsüdür.
  • bilge karasu, öyküsünün bu yorumundan sanki pek memnun olmamiştir
  • bilge karasu'nun büyülü öykülerinden biridir.
  • "masallarımdan biri; "usta beni öldürsen e!" başlığını taşıyor.

    bu masalın oluşumundaki çekirdek, bir söz kalıbına girdiği zaman şu
    biçimi almıştı: "birinin ölmeğe başladığını görmek, bunun farkına varmak."

    şimdi, diyeceksiniz ki, her canlı; her yaratık; doğduğu anda ölmeğe
    başlamıştır.. ama benim demek istediğim o değildi.

    yakınlarınız, yakından bildikleriniz, sevdikleriniz bir süre; sanki
    hiç ölmeyecekmiş gibi gelir size. bilginizle, bilincinizle, usunuzla, her
    ölümlü gibi onların da öleceğini bilseniz bile, bu böyle. kendi ölümümüz için
    de aynı şey söz konusudur. ama bir gün, bir im, küçük bir belirti, o düş
    köşkünün yıkılmağa başladığını haber verir size. bilinçaltınız buna gene karşı
    koyar ya, görmemezlikten gelemeyeceğiniz bir şey yavaş yavaş size kendini kabul
    ettirir. çok yakınınızsa bu insan, birlikte yaşıyorsanız, ölümün adım adım
    ilerlediğiini görürsünüz bu bildik bahçede.

    belirtmek isterim, bunları metni açıklamak için değil, metnin
    oluşumunu anlatmak için söylüyorum.

    "birinin ölmeğe başladığını görmek, bunun farkına varmak..." en
    azından iki kişiyi gerektirecek bir durumdu. bu iki kişinin ilişkileri ne
    olabilirdi?

    bilinçaltının bu çalışmadaki payını unutmamalı ya, bu, apayrı bir
    konu. yalnız, bu soru; zamanla; cambazlık konusuna, cambazlara, usta ile
    çömeze götürdü beni. ustasının ölümüne yol açmak korkusu içinde yaşayan çömez
    ne olurdu?"**
  • kitabın konusu usta cırak ilskisi gibi gozukse de aslen oyle degildir; cambazlık yapan bu usta - cırak' ın im'leri, sanrıları, ve olumleri uzerinedir kurgu. olecegini bildiginiz en yakınınızdaki kisiyi dusunun. biliyorsunuz ama elinizden gelen bir sey yok. belli etmememek, farkettirmemek, vicdan sorgulamalarınız, vedanız ve ic hesaplasmalarınız. gayet farklı bir dil, gayet farklı bir anlatım.

    ben sevdim,
    dus gibi bir oyku..
  • karasu hikayesinin tamamına şu linkten ulaşılabilir:

    http://www.aymavisi.org/…dursene- bilge karasu.html
  • “analarının ölüsünü törenle kaldırabilmeleri için çocukların sağ kalması gerekir. kalmadıkları da görülür ama.” bilge karasu'nun öyküsünün ilk cümleleridir bunlar ve aslında tüm öyküyü özetler.
  • bilge karasu'nun usta-çırak ilişkisi eksenin aslında "ben" olabilme, "düşünmeyi isteme" mücadelesi üzerine kurulmuş öyküsü. hikayedeki usta-çırak ilişkisi öyledir ki usta; çırağının anılarını hatırlamasını, duygulanmasını, düşünmesini asla istemez. sadece üzerinde çalıştıkları cambaz ipini düşünmesini ister. hiçbir zaman çırağın "ben" olmasına, kişiliğinin gelişmesine izin vermez ki bu durum bir nevi ebeveyn-çocuk ilişkisidir. ustaya itaat her zaman önemlidir, ancak hikayede özgünlüğe yer yoktur çırak için. öykünün sonunda da çırak kendi olabilme mücadelesinin bedelini öder. ancak beri yandan da ustasının yetiştirdiği kendisinden başka çırak olmadığı için de ölümü tercih ederek ustasını cezalandırır, diyebiliriz. böylece çırak ölürken aslında usta da ölür, zira beceri bir başka nesle aktarılamaz.
    ayrıca çırağın, ölümü yaklaşan insanların yüzünde giderek büyüyen bir "ben"i görmesi de manidardır. bu kelime üzerinde çift anlamlı yorumlar yapılabilir.
    ve aslında hakkında daha pek çok şey söylenebilir, yoğundur, okumalı ve okutulmalıdır.
  • göçmüş kediler bahçesi adlı kitabında bulunur usta'nın. insanların yüzünde ölümün işaretlerini gören kahramanımızın kaygılı dolu sessizce bekleyişi, çaresizliğinin olgunluğunun anlatısıdır. o güne kadar başkalarının ölümünü gören kahramanımız bu sefer kendi ölümünü görecektir ama sürekli yer değiştirir ölüm. ustasının ölümünü bekleyen çırak- çırağının şaşkınlığına anlam veremeyen ve belki de hep ondan daha fazlasını bilen usta. işler değişmiştir, hayatta kalan kim olacaktır. bilge nin karasu'larında demlenen bu iki cambazın öyküsü, ustanın genellikle kullandığı el alıp, el verme üzerine değişik bir performans sergiler. hay şaşkın oğul...
hesabın var mı? giriş yap