• unutanları asla unutmayanlardır. oyle de kincidir bu yere batasıcalar. aman diyim...
  • hep kendilerine söyleneni yapmış insanlar. okudular, mezun oldular, işe girdiler, evlendiler, çocuk büyüttüler, emekli oldular. onlar topluma hiç ihanet etmedi, toplum da onları harcadı.
  • hayalet ıslığı albümünden karaçalı düeti on numara bir farazi ve kayra şarkısı.

    -yer yarıldı içine girdim. yanımda kin götürmedim, ödünç verir misin?
  • fantazi müzik moon on

    unutma! unutulanlar, unutanları asla unutmaz.

    fantazi müzik mood off.
  • bayadır şarkı sözü çıkarmıyordum, bu şarkıyla ara verdiğimiz yerden devam edelim:

    -kayra-

    kara göründü, kursağında insaf,
    burda hiçbir korsan, ölümle iflah olmaz.
    acaba kimsin, kim cenaze sahibi?
    geçerken uğradım demek nedir yeterli mi?
    otur biraz soluklan, daha yolun var.
    keyfe bin keder çocuklar, cebimde rüzgar.
    kesseler bırakmam, misafirimsin,
    ölen birinden kalma, pijamalar giyin.
    cebimde var, beş altı tane küp şeker,
    sabah bi boş bulup da istemişti benden.
    ve pek tabi ki perdeler dokunma böyle kalsın.
    her sabah gözümde kanlanan haramsın.
    taraf sonra başlar, beş ay boyunca durmaz.
    böyle susmak olmaz, birazcık anlat.
    sen sihirbaz, kılıçlar yutturan,
    birazcık anlat, böyle susmak olmaz.

    -karaçalı-

    bi' kere gözünde buz kırıklarıyla "hoşça kal.." dedim ederine,
    kimim ben? burası ne? ağlamanın bedeli ne?
    benzediğinde yanağın bi' mendil, yanan dinamite,
    işte öyle dişimi sıkıp gömüldüm kederime.
    mezemiz masada az, mezgitimiz eksik,
    şarkılar ve rakı var, kokun kadar keskin..
    dinlediğimiz hiç bi' şarkı etmedi teskin bizi,
    kin duvarda asılı, kin orda eğik resmin..
    gidişin akşam oldu, pazar kapanışı gibi,
    sokaklar angarya ve çer-çöp çadır ipi,
    odanın içine radyodan sızan hayaletin,
    çıkardık pillerini, unutmayı hayal edip..
    bir alçak bunu diyebilir ancak, inanmam!
    bir alçak buna gülebilir ancak,
    biraz da kayboldum..
    yoruldum,
    ama kaçmadım!
    savaş yanlısı saçlarından..

    -kayra-

    yer yarıldı, ivedilikle içine girdim,
    yanımda kim falan götürmedim, ödünç verir misin?
    duvarı kanatarak bu ranzalarda yarım akıl yat,
    ben değil fakat, fotoğraflar hoyrat.
    birazcık insaf, kimsenin değil sokak.
    panayır ortasında aramadım ki matrak,
    onca laf sonunda, söyle var mı maksat?
    laçkalıkla harman imajlarla durma yok sat.
    hatırlayan mı var, acaba neydi vicdan?
    kaldırımda bir bulup, önce ben kopartçam.
    bacalarından dumanı ters çıkan vapurlar,
    akşamüstü olmadan, kara çelenk bıraktılar.
    üstüneyse lafı dolandırıp, tek satır da yazmadan
    karanlık puntolarda kendi kanlarıyla yarına kalamadan
    pek düşünmeden, tek bi başlık attılar: unutulanlar.

    (bkz: los olvidados)
  • ne kadar olmasını istesek de, kendisi eski sevgili değildir.
  • karaçalı'nın, insanı ciddi anlamda etkileyebilecek cinsten yazdığı verse'e sahip, pek bilinmeyen güzel bir şarkı.

    "...biraz da kayboldum..
    yoruldum,
    ama kaçmadım!
    savaş yanlısı saçlarından.."
  • tanju can ve mert yıldız'ın iki kişilik endüstriyel metal projesi kara cephe'nin ilk albümleri. gerek kayıtlar olsun gerek booklet olsun üzerinde çok emek harcanmış. özellikle iii. reich propaganda afişlerini anımsatan albüm kapağından çok etkilendim.

    albüm doksan dereceler'le görkemli bir başlangıç yapıyor ve kapanışa kadar kendini gayet güzel dinletiyor. bunula beraber kuraklık, gök-mezar ve cellatlar diyarı'nı ilk dinleyişteki favorilerim arasında sayabilirim. bilhassa vokalleri çok tuttum, tanju can türkiye'de brutal vokalini en çok beğendiğim isim. gerçekten brutal kelimesinin hakkını veriyor. fazlaca killing joke etkisi sezdiğim unutulanlar hakkında tek hoşuma gitmeyen şey drum machine kullanılması. programming ne kadar iyi olursa olsun davulun kullanılmaması müzikten aldığım tadı her zaman olumsuz etkilemekte ne yazık ki.

    özetle unutulanlar, fikrimce narin yalnızlık, kamlama ve palmiyeler(ep) ile beraber 2015'in en başarılı yerli albümleri arasında. sert müzik seven herkese kesinlikle tavisye ederim.
  • kelimelerin ötesinde bir yer daha olmalı. salt ve katıksız tecrübenin yeri... keşke oraya dönebilsem. *

    anlatmak istediğim şeyle ilgisi yok ama içimde midemi bulandıran bir yaşama arzusu var, bir türlü kurtulamıyorum. (kayıtlara geçsin istedim.) çabaladıkça batıyorum üstelik. ne zaman ölmeye yatsam, uyandığımda boğazıma kadar kök salmış oluyorum.

    damarlarımda akan kan, göğüs kafesimin altında çırpınan kalp, cam kırıklarıyla dolu beynim ve benim yalnız ve mutsuz ayaklarım... bas bas bağırıyorlar "yaşa!" diye. (oysa onların da bir yere gittikleri yok.)

    altın çağımdan kalma bir parça bal tadı var dilimde. bazı müellifler buna çocukluk, bazıları da insan sevgisi diyor.

    otuz yıldır geviş getirip duruyorum: serin bir sabah rüzgarı ya da boş sokakta uçuşan naylon poşetler. önde kiraz ağaçları arkasında o unutulmaz gün batımı. ilk sigara ve ilk öpüşmenin hissettirdiği baş dönmesi. (yaşama sarhoşluğu dedikleri şey bu muydu acaba?) beni günlerce uyutmayan filmler, romanlar, şiirler. nefret edene dek aylarca dinlediğim şarkılar ve tabii insanlar!

    onlar bilmeseler de her zaman sevdim insanları. büyük kalabalıklara, cemaatlere, karmaşaya ve o muhteşem gürültüye her zaman hayran kaldım. bir parçası olmak için de elimden geleni yaptım. (denedim, değmez diyor sartre. onunla aynı fikirde değilim.)

    bu temaşanın bir parçası olamayacağımı biliyorum artık. içimde bununla ilgili bir heyecan ya da istek yok. (beşiktaş hariç de.) altın çağımı çoktan yitirdim. sadece saygılarımı sunmak için ajandama eklemek istediğim bazı insanlar var. (hepsi unutuldular.)

    1- düğünlerde saz çalan kara muammer vardı bizim mahallede. esmerdi, bıyıklıydı, kıllıydı ve takı düşkünü bir adamdı. (hayır, şişman değildi.) her yerinden altın suyuna batırılmış takılar fışkırırdı. herkesle arası iyi olan ama hiçkimsenin sevmediği insanlardandı. pek tekin biri değildi diye hatırlıyorum ama güler yüzlü bir adamdı. kıllı göğsündeki çakma kolyeleri kadar o tatlı gülüşüyle de hatırlıyorum onu.

    2- banliyöde yaşamanın doğurduğu bazı sonuçlar vardır ve bunlara katlanmak gerekir. baskın bir karakterdi mustafa, onun bunun önünü kesip kabadayılık ederdi. "kolsuz mustafa" demeye başladık sonra. trene yetişmek için koşarken ayağı kaymış ve düşerken bir kolunu kurban etmişti demir tanrısına. sonra yıllarca bir parçası kaybolmuş gibi üzgün, dolandı durdu etrafta. umarım kaybettiği şeyi bulmuştur. (kolsuz mustafa yakıştırması pek yaratıcı değilmiş bu arada.)

    3- biri öldüğünde sala okunurdu yaşadığım mahallede. hala okunuyor mu bilmiyorum. (sevgili mahmur beste: başka bir mahalleye taşınıp da beklentilerini yükselttiğini gördüğüm ilk insan sizsiniz.) ne zaman duysam içim sızlardı. bayındır barajı'nda (her şey değişiyor, ismi mavi göl olmuş artık.) sadece on iki yaşında boğulan ilyas'ın salası okunurken yaşama isteğimin bir kısmını oracıkta bırakıverdim. ilyas boğulma anında eminim çok şaşkındı ve ben sadece on yaşında olduğum için vereceğim tepkiyi pek hesaplayamamıştı. (çocuklar ölürken kimse bana tanrıdan söz etmesin.)

    4- fikret kalp krizi geçirip öldüğünde on bir yaşındaydı, benden sadece iki yaş büyüktü. annemin kanından olan ve yirmi yaşında kanserden ölen kardeşi dışında kaybedilen ikinci aile ferdiydi. dedemin, artık kendisini taşıyamayan ayaklarıyla memleketten gelip ağlaya ağlaya o yokuşu tırmanmaya çalışması hiç gitmiyor gözümün önünden. (dedeme ayrı bir paragraf açmayı isterdim ama ölmeden önce yeterince yaşadı.)

    5- saniye teyze'nin kızı vardı. tek çocuktu ve adı arzu'ydu. abilerimden biriyle akrandı, abim de galiba aşıktı ona (çok güzel bir kızdı bu arada) ama kıza açılacak cesareti bulabildiğini sanmıyorum. (herkesin pişmanlığı kendine!) arzu, onun için anlamsız bir sokak kavgasında hiç gereği yokken bacağından vuruldu. birkaç ay evde yattı. daha önce vurulan birini görmediğimiz için uzun süre kapısında pusuya yattık ama ev çok sıkı korunuyordu, bir bok göremedik. sonra evlenip gitti zaten.

    6- kör karı yıllarca bahçesinde oturup hayranlıkla insanları ve kuşları dinledi. (cümledeki "hayranlık"ın benim yorumum olduğu düşünülebilir pekala ama öyle değil: bu yaşlı ve kör kadın insanları seviyordu -ve tabii kuşları da. ama çok fakirdi ve yaşlıydı. yaşadığı gibi sessiz sedasız öldü. kimse uğurlamaya gelmedi onu. cenaze töreninde duyduğum tek ses kuşların şakımasıydı. (tanrının, bilmediğimiz bir dilde bizimle konuşmaya çalışmasını saymazsak tabii.)

    7- hiç sevmediğim bir sıra arkadaşım vardı ortaokulda. sessizdi, sıkıcıydı ve tembeldi. sınıfa girdiğimde göz ucuyla selam verip duvar kenarındaki yerime geçerdim ve onunla "konuşmamak" için özel bir çaba sarf ederdim. ama o beni seviyordu galiba, arkadaş olmak istiyordu. teneffüslerde yanıma geliyor, kantinde arkamda duruyor, beden derslerinde yaptıklarımı yapıyordu. ismi ahmet'ti. sarışındı ve kıvırcık saçlıydı. ahmet birkaç gün gelmedi okula. hiç merak etmedim, tadını çıkarmaya çalıştım. ama ahmet'in gelmeyişi uzadı. sonunda ahmet yine gelmedi ama haberi geldi: annesi ölmüş, babası da çocukları alıp memlekete gitmeye karar vermiş. haftalarca kimse oturmadı yanıma. ahmet'le hiç bu kadar yakın olmamıştık.

    8- adamın biri beni tokatlamıştı. kötüydüm, karanlıktım ve yasa dışıydım. (şaka yapıyorum, muhtemelen bahçesine dalmışızdır.) mahalleden biriydi ve öyle sanıyorum ki beni tokatladığı anda unutmuş, hayatından çıkarmıştı. ben unutmadım ama. yıllarca her akşam yatarken ve her sabah uyandığımda "ölmesi" için dua ettim, dilini bilmediğim tanrıya. sonunda dualarım işe yaradı: evden bi' cenaze çıktı ama ölen kişi karısıydı maalesef. (yazık oldu, kadıncağızın bana bir kötülüğü dokunmamıştı.)

    9- bakkalın olduğu üst sokağa ne zaman çıksam annesinin kolunda sarhoş gibi sallana sallana yürüyen o kızı görürdüm. her zaman pijamalıydı. bir ayağı aksıyordu. şaşıydı, bu yüzden göz teması kurmak imkansızdı. korkardım ondan, ne zaman karşılaşsak kafamı çevirip adımlarımı hızlandırırdım gayri ihtiyari. o da benden korkardı: ne zaman beni görse çığlık atıp ağlamaya başlardı. annesi, saçlarını okşayıp sakinleştirmeye çalışır, şefkatle salyalarını silerdi. ya beni öldürmek istiyordu ya ilk aşkıydım o kızın.

    10- bu son olsun.
hesabın var mı? giriş yap