• john locke'un hükümet üzerine iki inceleme eserinin birinci kitabı robert filmer için ayar saati mahiyetindedir. burada locke, yönetime dair ilahilik, adem'in torunları tadında kalıtsallık tezleri öne süren filmer'a cevap verir. hükümet ikinci incelemeyi ise kendi tezlerini öne sürmeye ayırmıştır. ikinci incelemeye dair birşeyler söylemek gerekirse...

    locke sözleşmeci bir düşünürdür. bir doğa durumu tasarısı öne sürerek, oradaki sorunları işaret ederek yönetimin kurulmasını meşrulaştıracak ve yönetimin sınırlarını buna göre belirleyecektir.

    kitabının girişinde doğa durumunu, hobbes'un herkesin herkese karşı savaşından çok uzak olacak bir şekilde, barışçıl tanımlar ve savaş durumu ile karşılaştırır. aralarındaki fark, locke'a göre oldukça büyüktür: "are as far distant as a state of peace, good-will, mutual assistance, and preservation, and a state of enmity, malice, violence, and mutual destruction are one from other."* (birbirine barış, iyi niyet, karşılıklı dayanışma, koruma ile düşmanlık, kötülük, şiddet, karşılıklı yıkım durumunun olduğu kadar uzaktır)

    fakat locke, kitabın ilerleyen bölümlerinde hükümetin kuruluşunu meşrulaştırmak zorunda kaldığında, oldukça farklı bir doğa durumu ile karşımıza çıkar. burada, locke'a göre doğal hakların “the enjoyment of it is very uncertain and constantly exposed to the invasion of others... this makes him willing to quit a condition which, however free, is full of fears and continual dangers; and it is not without reason that he seeks out and is willing to join in society with others… for the mutual preservation of their lives, liberties, and estates, which i call by the general name, property.”** (kullanımı çok belirsiz ve sürekli diğerlerinin işgali altındadır. bu onu özgür olmasına karşın korku dolu ve sürekli tehlikeli bir durumdan çıkmaya niyetlendirir. ve nedensiz değildir diğerleriyle topluma katılması, karşılıklı olarak hayatlarının, özgürlüklerinin ve mülklerinin-ki bunları genel adıyla mülkiyet diyorum- korunması içindir.)

    burada hem doğa durumunun aslında çok da matah bir şey olmadığını, hem de devletin asli görevinin mülkiyeti korumak olduğunu söyleyerek sınırlı yönetimi vurgulamış olur locke. ama devleti temellendirirken barışçıl ve oldukça hobbesçu iki doğa durumu tanımlayarak çelişkili bir tavır izlemektedir. aslında çelişki locke'un çelişkisi değildir belkide, tüm liberallerindir. sorun mülklüyü mülksüzden korumak için kurulan devletin temel olarak adaletsiz bir mekanizma olmasındadır.

    ikinci incelemenin mülkiyet ile ilgili bölümü de oldukça ilginçtir. burada locke, kendince bir emek değer teorisi geliştirmektedir. mülk edinmenin emek katma, bozulmayacak kadar sahip olma, kalan insanlara yeterli bir miktar bırakma gibi üç şartını koymaktadır öncelikle. fakat sonra bozulmayan ve diğerlerinin aleyhine olmadan biriktirilebileceğini düşündüğü paranın insanlar tarafından kullanımının kabul edilmesiyle mülkiyette bu üç sınırın kalktığını söyler: "it is plain that men have agreed to a disproportionate and unequal possession of the earth, they having, by a tacit and voluntary consent, found out a way how a man may fairly possess more land than he himself can use the product of, by receiving in exchange for the overplus gold and silver which may be hoarded up without injury to any one, these metals not spoiling or decaying in the hands of the possessor."*** (açıktır ki, insanlar zımni ve gönüllü rızalarıyla orantısız ve eşit olmayan mal edinmenin, birinin kullanabileceğinden fazlasını mülk edinmesini, alışverişle fazla altın ve gümüşü başkasına zarar vermeden gömüleyebilmesini, bu metaller insanların elinde israf olmadığından ve çürümediğinden, kabul etmişlerdir.)

    paranın kullanımına rıza verilmiş olması onun acımasızca sermaye birikimi için kullanılmasını meşrulaştırmamalı. ki ayrıca bu rızanın kimler için ne kadar gönüllü olduğu da tartışılır. mülkiyet bölümünün başlarında bir ilkel sosyalist emek değerci gibi konuşan locke, paranın icadıyla mevcut durumu meşrulaştırıp eşitsiz sermaye birikiminin günahını parayı kullanmayı kabul eden insanların üzerine atıp işin içinden sıyrıldığını düşünmektedir.

    *locke, j. (1952), the second treatise of government, the liberal arts press, s. 18.
    **a.g.e., s. 123.
    ***a.g.e. s. 50.
    not: çeviriler hatalarıyla birlikte şahsımındır.
  • (bkz: #11565784)
  • ilk tez robert filmer'in patriarcha'si hakkinda. ikincisi ise bizzat locke'un kendi fikirlerini ihtiva ediyor. duydugum kadariyla, ilkinde locke mezkur kitabi feci tokatlamis ("cumle cumle", diyorlar). yalniz ben bol italikli iktibas-tokat-iktibas-tokat dongusune dayanamayip ikincisine gectim direkt, onu da itiraf edeyim (az daha "ihtiva edeyim" yaziyordum).

    second treatise of civil government ismiyle ayri bir sekilde bulmanin mumkun oldugu ikinci tez ise direkt klasik locke metni. biraz gevsekce okudugum icin "iyiydi abi ya." disinda bir sey soyleyemiyorum (reader'daki notlarim filan da uctu zaten). adam oturmus kitap yazmis arguman kasmis, ben de burada cikip "locke mu? iyi abi ya o iyi." diyorum. oluyor mu? olmuyor. ama olsun ya. iyidir yine de.
  • türkçeye (bkz: yönetim üzerine iki inceleme) olarak çevrilebilir. türkçede çeşitli sebeplerden şimdiye kadar tek bir kitap halinde yayınlanamayan kitap, (bkz: yönetim üzerine birinci inceleme) ve (bkz: yönetim üzerine ikinci inceleme) olarak yayınlanmıştır. (bkz: john locke)'un (bkz: insan anlığı üzerine bir deneme) adlı eseriyle beraber en önemli eseri sayılan, siyaset felsefesinde çığır açmış bu eserini (bkz: fahri bakırcı) çevirisiyle okumalıyım, ama önce bir göz atmam lazım nasıl bir şeymiş derseniz de şuradan ve şuradan...
  • hükümetler üzerine ikinci inceleme

    amerikan bağımsızlık bildirgesine yön veren iki eserden john locke'a ait olanıdır içeriğinde geçen özgürlük ve mutluluk hakları nı bildirgeye özgürlük ve mutluluk arama hakkı olarak eklenmiştir ve fakat ilk incelemeye ulaşmak ikincisine ulaşmaktan çok daha mümkün sanırım ikinci cildi bulabilmek için birkaç ayımı vermem gerekecek
  • locke'un sir robert filmer'ın patriarcha eserine eleştiri mahiyetinde yazma gereği duyduğu eser. henüz başladığım kitabın ilk iki bölümünde önce eseri bazı kesimlerce çok fazla benimsenmesi ve köleliği kabul eden zihniyetin yayılmasının önüne geçmek için oluşturma ihtiyacı duyduğunu ve bu topluluğun çıkarcılık nedeniyle destek verdiğini söyler. çünkü locke'a göre mutlak hükümdara koşulsuz biat bırakın bir soyluyu, sıradan bir vatandaş için bile kabul edilmez bir durumdur.

    ikinci bölümde ise insanın doğal halde özgür olmadığı bu yüzden mutlak iktidar ve babalık otoritesi altında boyun eğmelerine değinir, locke. çünkü filmer adem'in tanrı tarafından otorite sahibi olduğu ve benzer şekilde babanın da aynı otoriteyi ebeveynlik hakkıyla kullanma yetkisi olduğunu söyleyerek ikisini aynı şey olarak kabul eder. ahit'ten yalnızca eril kısmı ele alması da eleştirilir locke tarafından. çünkü babanın bu hakkı "babanı onurlandır(eski ahit)." ile savunur fakat orjinali "babanı ve anneni onurlandır." idir. bu yüzden locke aynı şekilde kendisinin de "anneni onurlandır." kısmını ele alarak argüman oluşturabileceğini ekler.

    üçüncü bölüm, adem'in iktidara sahip olma hakkına sahip olmasına sebep olan iki seçeneğin çelişkisine değinmektedir. çünkü filmer yaratılışla geldiğini söylerken babalık hakkının da hükümdar olmasını sağladığını söyler. oysa ki zaten yaratılışı hükümdar kılmışsa yani doğal hak olarak bunu elde etmişse, yaratıldıktan sonra baba olacağına göre tanrı tekrardan neden hükmetme yetkisine kendisine verme gereği duymuştur?

    dipnot: kitapta ilerledikçe yazı kendini güncelleyecektir.
hesabın var mı? giriş yap