*

  • $air.

    // 1960 yılında izmir'de doğdu. kemal atatürk ilkokulu 'nu, hürriyet ortaokulu'nu, izmir atatürk lisesi'ni bitirdi (1977). ankara üniversitesi tıp fakültesi 'nden 1987 yılında mezun oldu. zorunlu hizmetini kars 'ta yaptı (1989). 1990 yılından bu yana edirne 'de yaşamını sürdürüyor.

    şiir denilen amansız serüvenle lise yıllarında tanıştı. şiirin bir yaşama ustalığı ve bir gusto olduğunu ankara 'da öğrendi. onur ve ilhanilhan kitabevi 'nde geçen günlerini unutmadı, unutamaz. bir süre, ankara'da yayımlanan sanat rehberi dergisi'ni yönetti. şiir ve yazıları adam sanat , cumhuriyet kitap , kıyı , nitelik , önder , parantez (almanya), pencere , promete , su , şiir lik (almanya), varlık , yamaç , yarın , yaşam için şiir , yeni biçem, imece gibi dergi ve gazetelerde yayımlandı. 1993 sabri altinel $iir odulludur.

    kitaplari:

    bir sevinç depremi (1994)

    vazgeçmeler ustası (2000) //

    http://www.siir.gen.tr/…ugrul_asi_balkar/index.html
  • vazgeçmeler ustasi

    dünya kirletilmişse,
    üstünüze sıçramış
    bir şey vardır mutlaka.
    benimki aşktan bir leke,
    kazındıkça kendini temize çeken
    gizlice. sürtündükçe kıvılcımlar saçan
    çakaralmaz renk cümbüşü işte.
    ya sizinki?

    ben vazgeçmeler ustasıyım.
    reddedemem önerinizi,
    paylaşalım elbette:
    lekeniz sizde kalsın,
    ben aşk'ı alırım sadece.

    dünya kirletilmişse,
    üstünüze sıçramış
    bir şey vardır mutlaka.
    benimki iki soluk arasında
    gelip geçen zaman.
    hangisi ölüm hangisi yaşam?
    ya sizinki?

    ben vazgeçmeler ustasıyım.
    yaşadığınız bir ömür değil mi?
    seçimi siz yapsanız, istediğiniz sahneyi seçseniz:
    ister ilkincisi olsun ister sonuncusu fark etmez ki,
    - başarımızı arttıracaktır provalardaki performansınız -
    artanıyla yetinirim zaten ben, ilk gösteri için
    siz önden buyrunuz lütfen!

    dünya kirletilmişse,
    üstünüze sıçramış
    bir şey vardır mutlaka.
    benimki korkusuz ve kuşkusuz bir aşk,
    başdöndürücü ve anısız,
    fısıldaşmaları dalgınlıklara takılı.
    ya sizinki?

    hala anlamadınız mı?
    demiştim:
    ben vazgeçmeler ustasıyım.
    aşk'ı bana terk etmiştiniz zaten,
    üstü...kalabilir sizde...
  • // adına asi'yi takmış olmasına bakmayın; ceketinin önünü iliklemesini unutmuş bir tıbbiye "talebe"siydi o yıllarda. "öğrenci"ler altı yılda, "talebe"ler ise onaltı yılda bitirirlerdi tıbbiye-yi şahaneyi de ondan. o zaman öyleydi, şimdiki gibi miydi?

    şerif mardin, saidi nursi'nin nice mucizeleri bulunduğunu bulguladığı kitabında, "tanrı"yı, ilkin tıbbiye talebelerinin yitirmeye başladığını ve bunu ilk bulgulayanın da said olduğunu yazar. bu nedenle de, saidi nursi, tanrı vahyi ve kuran kelamı olduğunu zırvaladığı risalelerini, ilkin, gözle görülen, mikroskopla incelenen, laboratuvarda elde edilen bulguların temeli üzerine maddi dünyasını kurmakta olan tıp öğrencilerine yöneltmiş, onları bilimin ışığından "nur"un karanlığına "kavuşturmuş"tu. dolayısıyla, ağız ile yutak arasında çiğnenen otlar ve etler üzerine yazılmış ilk risaleler, tıbbiyeye yeni başlayan öğrencilerin oyulan arka beynine, gizli bir tanrı gizi olarak sokulmuştur. üstelik bir kadro tarafından ve koro halinde.

    asi, tıbbiyenin arka bahçesinde ve daha çok da başkentin kantininde, bir başka deyişle nur'un nurundan uzakta, freud, jung, adler'in ışığında "sure"ler yazmış tertipli ve temkinli bir tıp talebesi olarak, üstelik bilimsel sosyalizmin tepsisinde ve özellikle sabah kahvaltılarında "istimal" edilen lam - lamel ve bistürü ile, şiir tedrisatını tamamlamıştır. eğer, bilimsel sosyalizmin tepsisinde, freud değil de, nur "istihsal" edilseydi, asi'nin şiir dosyası, hafız esad'ın fırat'a misillemesiyle kurutulmuş olan asi nehrine dönebilirdi. yani şiir revnakısöner ve bilimi, "ecnebi menşeli" olduğu için "şeriat süzgeci"nden süzmekle meşgul bir "süzgeççi" de olabilirdi.

    ikinci tehlike sürekli kapıda ve pusuda: "şiirin kalbi" denen bir kalb, ve üstünde şiirin beslendiği damarlar vardır. bir başka deyişle, insan anadan çırılçıplak doğar ama, babadan fırlayan şairin elinde kuş lastiği yoksa, kuştan kuşburnu pelveri yapamaz. çünkü şiirin büyüyen koyuğu, onun karanlıktan ağan bir vahiy olmasında değil, erişemediğimiz zihnimizin derinliğindedir. kükremeyin beyler! ben, darwin'i anımsatmanın daha doğru olduğunu vurgulamak istiyorum.

    şu öznel notu da eklemeli: asi ile bizim akrabalığımız farklıdır. bir zamanlar ilhanilhan kitabevini sırtına yüklemiş, tanrıya daha yakın bir kata taşımış(lardı). ben kitap taşıyor sanmıştım, oysa şiir taşıyormuş: "taşınan bir kitabevinin taşınmış hüznüyle". şu daracık yere hangi dizesini alsam diye ikircikleniyorum: "... turgut büyük saat'iyle geçerken / fısıldadı usulca / 'herkes ne kadar da mutluydu oysa'." ve sonra kilisenin durup dururken vuran çanı gibi biter şiir: "ruhumuz göğe biraz daha yaklaştı / söyle kalbim: / kim düğümledi bu ipi kopacağı yerden". ve şimdi alüminyum çerçeve içersinde, taşıdığı kitabevinden taşıdığımız "taşınan kitabevinin hüznü" nice hüzünlerle yanyana duvara asılacağı günü bekliyor gibi. burdan çıkan sonuç şudur ki, taşınan bir kitabevinin hüznünü, bir kez daha ve bu kez şiirin kendisi olarak taşıdık. bir kez daha yıkım nedeniyle. gene biraz daha tanrıya yakın.

    *

    birgün, bir genç adam, selanik caddesinde açtığımız onur kitabevi'nde, katlanmış bir kağıt içinde getirdi "cinayet suresi / ilhanilhan"ı. ilhan'ın son sözleri ilk dizelerde soluk almak için zorlanıyordu:

    körkuyu

    "nefes alamıyorum!"

    "ilhanilhan suresi"yle başlayan hısımlık (ilhan için yazanlar, bizim kavmimiz, hısmımız, kardeşimizdir), benim çoğu zaman "azarlar-gibi" konuşmakta duraksamadığım bir kardeşlikle kucaklaştı. bu nedenle de bin-bir şair içinde, "bin"ini bilmeden "bir"inin şiiri için yazmak istemedim. ama, "sen" dedim, "şiiri" dedim, "pastırma" dedim, "için" dedim, "kurutulan" dedim, "etler" dedim, "gibi" dedim, "tavanarasına mı astın!" "yoksa" diye ekledim, "sen de kasaba doktoru mu olacaksın?" yarım-göbeğini ve genişlemeye başlamış pantolon takımlarını imleyerek.

    çünkü asi, şiir-çekimine göre göğe ağacakken, yerçekimine göre öne doğru genişliyor. doğal ki bedensel olarak. değişen bedenimizden, bedenimizdeki kendimizi koruyabilecek miyiz.

    hişşşt!. . . hişttt!. . .

    20/21 kasım 2000 //

    muzaffer ilhan erdost

    iç. pencere, sayı: 25/ocak-şubat 2001

    www.penceredergisi.com/kose/adresi_siir_25.htm

    ---

    ayrıca,

    (bkz: dagarcik/#1614580)

    (bkz: aliterasyon/#1018232)

    (bkz: ismet zeki eyuboglu/#3576932)

    (bkz: güldünya tören/#3949420)

    (bkz: the road not taken/#8191818)
  • tuğrul asi balkar

    1960 yılında izmir'de doğdu. ankara
    üniversitesi tıp fakültesi'ni bitirdi.. zorunlu hizmetini kars'ta yaptı. 1990 yılından beri edirne'de çalışıyor. 1993 yılında sabri altınel şiir ödülü'nü kazandı. ankara'da yayımlanan sanat rehberi dergisi'ni yönetti. şiir ve yazıları; yaşam için şiir, yarın, nitelik, promete, yeni biçem, su, parantez (almanya), şiir-lik (almanya), yamaç, kıyı, önder, adam sanat, varlık, pencere gibi dergilerde yayımlandı.

    eserleri:

    -hişt, e.e.cummings, çeviri şiir, 1984, duvar yayınları
    -bir sevinç depremi, şiir 1994, promete yayınları, 2. baskı-2000,
    pervaz yayınları]
    -vazgeçmeler ustası, şiir, 2000, pervaz yayınları
  • ikinci adını sonradan aldığı, muhtemelen de nüfusa kaydettirmediği intibaı uyandıran şair.
  • sana bir sır söyleyeceğim
    aç yüreğini
    burası benim vatanım
    ölmek de yaşamak da
    benim hakkım
    ve en çok bundan dolayı
    sana burasını cehennem
    bana yine cennet vatan yapacağım

    sana bir sır söyleyeceğim
    aç yüreğini
    yaşadığın her an
    mahşer menzilimdesin
    soluk aldığın her an
    mahşer menzilimdesin
    burası benim vatanım
    camiler kenti felluce
    ben bağımsız yaşarım
    ben anasız yaşarım
    ben babasız yaşarım
    ben oğulsuz yaşarım
    ben kızım olmadan yaşarım
    ama vatansız yaşayamam

    unutma
    benim öldüğüm yer vatanım
    ya senin

    ölmek ve öldürmek benim için onur
    senin için utanç
    senin için yüz karası

    sana bir sır söyleyeceğim
    aç yüreğini
    sen uyut dünya uyusun
    sen uyut insanlık uyusun
    ama ben uyanığım
    ama ben direneceğim
    işte kefenim bedenim

    felluce içinde redif sesi var
    bakın yüreğine acep nesi var
    beni duymayana dostlar
    hepten ahım var

    sana bir sır söyleyeceğim
    aç yüreğini
    mahşer menzilindesin
    mahşer menzilindesin
    sana bir sır söyleyeceğim
    aç yüreğini
    bayram bağımsızlığımladır

    dizelerinin doktoru aman $airi .. grup yorum , yıldızlar kuşandık adlı albümünün felluce isimli parçasında kullanmıştır bu dizeleri .
  • beyin kanaması geçirmiş dostumuz. acil şifalar dilediğimiz...
  • nüfusta yazan, devlete kayıtlı ismi mustafa esim'dir ve edirne-keşan'da doktorluk yapmıştır. internette aratınca, 2013 tarihli, emekliye ayrıldığına dair bir haber karşımıza çıkıyor. 1960 doğumlu olduğu göz önünde bulundurulursa, erken yaşta emekli olduğu söylenebilir. belki de devlet'ten emekliye ayrılıp memleketi izmir'e dönerek özel bir hastanede çalışmaya başlamıştır.

    en son 2012'de, biriken isimli toplu şiirler kitabı çıkmıştı serendip yayınlarından.

    grup yorum'un seslendirdiği felluce isimli şarkı, tuğrul asi balkar'ın "felluce: mahşer menzili" isimli şiirinden bestelenmiştir.
hesabın var mı? giriş yap