*

  • çok güzel bir mumford & sons şarkısı
    sözleri de şöyledir:

    spare me your judgements and spare me your dreams
    cause recently mine have been tearing my seams
    i sit alone in this winter clarity which clouds my mind
    alone in the wind and the rain you left me
    it's getting dark darling, too dark to see
    and i'm on my knees, and your faith in shreds, it seems

    corrupted by the simple sniff of riches blown
    i know you have felt much more love than you've shown
    and i'm on my knees and the water creeps to my chest

    but plant your hope with good seeds
    don't cover yourself with thistle and weeds
    rain down, rain down on me
    look over your hills and be still
    the sky above us shoots to kill
    rain down, rain down on me

    but i will hold on
    i will hold on hope

    i begged you to hear me, there's more than flesh and bones
    let the dead bury the dead, they will come out in droves
    but take the spade from my hands and fill in the holes you've made

    but plant your hope with good seeds
    don't cover yourself with thistle and weeds
    rain down, rain down on me
  • insanın hayatı boyunca en az bir kere dinlemesi gereken şarkıdır. emin olun bir kere dinlemek yetmeyecek
  • hani bişeyler yazmaya çabalıyorum kaç zamandır. ama nası bi çabalamak, elim klavyeye bile gidemiyordu. nası anlatılır ne denir ne edilir unutuyorum sanki. şimdi dedim evet zamanı geldi belki 3 günde belki otuz belki ellinci dinleyişten sonra.. ama gene bişeyler gevelemekte kalıyorum sadece ki son derece normal. arkada çalarken sadece o piyanonun marcus mumford'ın sesi bana uzun zamandır çekmediğim kulak ziyafetini çektirirken...

    sanırım kısaca: dinleyin, dinlettirin. ya da hiç ellemeyin, az kişide kalsın bu sır....
  • keşke ordaki gibi i will hold on hope diye çığlık atabilse insan hep. ama öyle olmaz. neden olmaz? çünkü gerçekten ayakta kalması gerekir insanın. bir umuda bulanıp kızarmış yağda pişmemek için beyni ona unutturur. ne kadar sevdiğini, ne kadar umutla beklediğini, ne kadar kararlı olduğunu unuttutur birer birer. unutturmazsa delirirsin çünkü. o acıyı en üst seviyede yaşadığın anki, o delirmeye en çok yaklaştığın anki hissiyatı hatırla bakalım. hep o halde kalsan, loop'a takılsan ne yaparsın? ya gerçekten delirirsin ya da gider atlarsın bi yerden.

    giden gidiyor dostum. tutmak için yaptıkların gidenin adımlarını yavaşlatmamışsa zaten yaptığın ettiğinin de çok bi manası yokmuş demek. kimse kimsenin ayaklarına yapışmıyor yalvarırım gitme diye. yapışmasın ya da zaten. neden yapışsın ki? kendi arzusuyla senin yanından daha uzak bir köşede nefes almayı tercih eden birini nereye kadar tutmaya çabalayacaksın? ”gitsem mi acaba?” diye düşüneni ”hayde yallah” diye o anda postalamaktan bahsetmediğim açıktır sanırım. ama lise aşklarından bahsetmiyorsak, biraz mantıklıysak eğer, o vakit ısrarla gitmek isteyeni tutmaya çalışmak şuursuzluktur bana göre. adam gitmiş işte, nereye tutuyosun?

    ecnebilerin cold blooded bitch diyeceği bir tanıma cuk oturmak istemem şu karede. ama üzerinden aldığı kadar vakit geçtikten sonra içinden baktığın duruma kanatlarını takıp, filmi geriye alıp da yukardan bakınca, işte o zaman anlayacaksın neyin neden olduğunu. gidenin neden gittiğini, neden seni duymadığını, neden dinlemediğini, neden ”i know you have felt much more love than you've shown”un hiçbir yaraya işeyecek bir tespit olmadığını falan filan.

    olmayanı oldurmaya çalışmakla geçirdiğiniz ve geçireceğiniz günleri, ayları ve hatta daha da şanssızsanız yılları bir kenara bırakın. vazgeçin onlardan artık. olacağı varsa olur dünyanın en büyük klişesi gibi gözükse de tutun kolundan, ama ben çok emek verdim, ama ben çok seviyorum, ama beni nasıl anlamaz, ama ben tek başıma ne yaparım, ama ben o kadar emek verdim diye vücut bulan bahanelerinizi de yanına koyun kaybettiğiniz tüm zamanın. ilişki dediğiniz şey, birbirinize düzgünce ilişebildiğiniz sürece var olur. yoksa aklınıza gelen diğer bütün bahaneler birleşse de o ilişkinin sağlığını kurtaracak bir şey yapamaz artık. çekin fişi. diğer tarafta bambaşka bir hayat var. ve elbet, bir gün yine yeşeriyor çimenler. korkmayın.
  • artık çok uzaklarda kalmış özlenene söylenen, insanı yerden yere vuran şarkı.
  • neredeyse her satırı her hecesi incil'den referans olmuş efsane şarkı. vermek istediği mesaj gözardı edilmemeli.
    bir örneği;

    "let the dead bury the dead, they will come out in droves" satırı; matthew 8:22 biraz da luke 9:60'da görülebilir.
  • olmayacağını bile bile umuda sığınma parçasıdır.
  • üzerimi yapraklarla örter bu şarkı ne zaman dinlesem. onlar hiç sararmasın diye tekrarlar dururum "rain down on me", dallarından koptuklarını inkar ederek.
  • umut etmekten değil de umutsuzluktan kurtulmaya çalışmaktan bahseden, biraz acıtan şarkı.
  • mumford and sons'un 2009 çıkışlı sigh no more albümünün en iyi askerlerinden. kendine ait zamanı olan şarkılardan thistle and weeds, her an dinlemenin mümkün olamadığı ama herkesin bir kere tatması gereken.

    [...]
    but plant your hope with good seeds
    don't cover yourself with thistle and weeds
    rain down, rain down on me
    look over your hills and be still
    the sky above us shoots to kill
    rain down, rain down on me.
    [...]
hesabın var mı? giriş yap