• tobias wolff un kitabından filme aktarılan, michael caton-jones un yönettiği film.
  • başrollerinde robert de niro dışında leonardo di caprio ve ellen barkin’in de bulunduğu film.

    kanımca robert de niro’nun canlandırdığı karakterin izleyiciyi rahatsız etme gücü, cape fear ile boy ölçüşecek düzeyde. ayrıca leonardo di caprio’nun daha tüyü bitmemiş bir sabi iken robert de niro’dan sağlam dayak yediğini de belirtmek gerek. *

    *

    konu yalnız bir anne ve oğluna kabus hayatı yaşatan bir manyağın hikayesini içermiyor. ‘50’li yılların amerika’sının yaşadığı sancıları tecrübe etmek için bire bir. özellikle ellen barkin’in canlandırdığı karakterin bir erkeğin boyundurluğuna böylesine muhtaç olması, sorgulamadan kendini ve çocuğunu nasıl bir açmaza sürüklediğini düşünemeden verdiği yanlış karardan geri dönemeyeceğinin bilincine varması, hem kendisi hem de oğlu için yıpratıcı bir sürece dönüşüyor. filmin başında gördüğümüz o koyu pembe ruju, sonlara doğru soluk bir hal alıyor.

    robert de niro’nun ellen barkin’i ters ilişkiye zorladığı sahne ise filmde yer yer işlenen homofobik yaklaşımın bir tezahürüdür. ilişki sırasında de niro “yüzünü görmek istemiyorum” der. di caprio’ya yaptığı homoseksüellikle ilgili baskı sırasında da “yüzünü görmek istemeyeceği” insanlar olarak adlandırır homoseksüelleri. bu konudaki dar düşünce yapısı öylesine güçlüdür ki , hiç bir şekilde fikrine karşı gelinmesine tahammül edemez. zaten genel olarak karakteri de bu hastalıklı düşünce ürünleriyle doludur.

    robert de niro’nun once upon a time in america filminden sonra kadınları en çok aşağılayan karakterlerden birine hayat verdiğini söylemek mümkün.

    bir de unutmadan, finish your mustard!
  • 1950'lerde elvis presley'in nasıl sokakları esir aldığını muazzam bir şekilde gösteren, ayrıyeten leonardo dicaprio'nun catch me if you can'de üstadlaşacağı evraklarla oynama işinin başlangıç örneklerini veren film.

    filmin kapitalizm bağlamında bir okuması için: http://www.isteksiz.com/sinema/this-boys-life/
  • kavanoz boş mu dolu mu sahnesi ile akıllarda yer etmiş filmdir.

    (bkz: sike sike bardağın dolu kısmını görmek)

    robert de niro'dan ilk nefret ettiğim ve ilk sevmeye başladığım filmdir aynı zamanda..
  • eliza dushku'yu da küçük besleme-çirkin betty karışımında ortalıklarda dolaşırken görebileceğimiz film.
  • leonardo dicaprio'nun filmde yeni yetme bir ortaokul öğrencisini 19 yaşında canlandırdığını beynimin idrak etmediği filmdir ve gerçekten rolü jest ve mimikleri ile çok iyi ifade edebilmiş derim bu filmde. robert de niro ve leonardo dicaprio'yu birlikte gördüğümüz iki filmden birisidir this boy's life. bir diğeri ise 1997 senesi yapımı marvin's room'dur. robert de niro da muazzam bir oyunculuk sergilemiştir filmde. hatta niro'nun, dicaprio'nun favori iki aktöründen birisi olmasının sebebini de bu filmde kendisi ile birlikte çalışma fırsatından kaynaklandığını düşünmekteyim. filmi götüren yegane iki isimdir zaten bu karakterler ve performanslar. belki filmografik açıdan çığır açan filmler listenize girmez this boy's life fakat yine de izlenmesi gereken filmler listenizde de olmalı bence.

    ekleme: ayrıca leonardo bu filmde de mükemmel tükürme sanatını konuşturmuştur. her filminde var. inanılacak gibi değil.
  • film 92 yapimidir. leonardo di caprio'nun ilk sinema filmidir. robert de niro'dan sonra what's eating gilbert grape'te de johnny depp'le oynamasi ilk iki filmi icin muthis bir baslangic anlamina gelmektedir. filmde ayrica tobey maguire'de en toy haliyle gorulebilir. guzel filmdir vesselam.
  • dicarpio (diil toby, diil tobias, o dadiil jack) çırpı mırpı ama, kolay hayat değildir. bol çırpınma da seyredebiliriz.
  • aklıma "dwight rolünde robert de niro yerine şemsi inkaya oynasaydı, acaba nasıl olurdu?" sorusunu getiren film.
  • "keşke dicaprio ile de niro aynı filmde rol alsalar. ne güzel olurdu" diyenlerin unuttuğu filmdir this boy's life. aslında dicaprio ile de niro geçmişte iki filmde rol almışlardı. birisi bu film. diğeri ise marvin's room. ama tabi 40'ına gelmiş, oyunculuğu oturmuş dicaprio'yu de niro ile aynı filmde tekrar izlemek güzel olur gerçekten de.

    de niro'nun dicaprio'ya attığı dayaklarla aklımda yer etmiş bu film. dicaprio, de niro'dan sağlam dayaklar yemişti. de niro filmde dicaprio'nun üvey babasını canlandırmıştı. otoriter, sinirli, şiddete meyilli bir adam. dicaprio da her zamanki gibi asi bir karakterde karşımıza çıkıyor. aktörün filmografisine şöyle bir baktığımızda kendisinin asi karakterleri sevdiğini görmemiz mümkün. marvin's room'da da, the basketball diaries'te de, romeo+juliet'te de asi karakterleri oynamıştı. bu filmde üvey babasının dediklerini yerine getirmeyen, ondan hoşlanmayan (hoşlanmak mümkün değil zaten), ona her daim isyan eden, başına buyruk karakteri canlandırır. karakterin altından başarıyla kalkar. filmle ilgili aklımda pek bir şey kalmamış ama hatırladığım kadarıyla filmden etkilenmiştim. dicaprio, de niro ve dönemin amerika'sına bakışından ötürü bu film izlenir.
hesabın var mı? giriş yap