*

  • allahın insanı en iyi bildiği şekilde yarattığını anlatan ayet.
  • sanırım "o insan" derken benden bahsediyor. tam anlamıyla kusursuz, tam anlamıyla sanat eseri. teşekkür ederim tanrım!
  • (bkz: belli)
  • tam da az önce 2. dünya savaşı ile ilgili izlediğim bir belgeseli anlatıyor bu söz, 50-60 milyon insanın ölümüne sebep olmak 6 yılda, mükemmel bir varlığın yarattığı kusursuz insanların becerebilceği bir iştir ancak. bak mesela kusurlu olan kediye, köpeğe göremezsin böyle bir mükemmelliyet.
  • insanoğlunun kusurlarını bu derece görmezden gelip kusursuzluğuyla övünüp durması herhalde bütün hücrelerine işlemiş kusurluluğundan olsa gerek. hepimiz bir tür ajdar'ız. en kötü kusurumuz, kusurluluğumuzu görememek.

    dün bir belgesel için yapılmış bir deney seyrettim. yirmi kişiyi bir parka topladılar ve bunlara bul karayı al parayı türünden basit bir oyun sergilemeye başladılar. denekler de deneyin bununla ilgili olduğunu düşünerek izlemeye başladılar.

    bu sırada esas deney birkaç metre ötelerinde başladı. bir kadın, yaşlı bir adama avaz avaz bağırırken genç bir adam gelip bu yaşlı adamın çantasından bir şey çaldı, çaldığını bir başka adama verdikten sonra üç (temsili) hırsız hızla farklı yönlere doğru kaçtılar.

    olayın hemen ardından bir dedektif gelip bu yirmi deneğin ifadesini aldı. daha sadece bir iki dakika geçmiş olmasına rağmen çılgınca farklı tasvirlerde bulundular. olay gözünün tam önünde gerçekleştiği halde tanığın biri yaşlı adamı hırsız olarak tarif etti. her kafadan tamamen farklı bir ses çıktı.

    bir gün sonra beş şüpheli topladılar ve bu yirmi tanıktan olayı en iyi hatırladığını iddia eden sekizini, teşhis için karakola çağırdılar. bu sekiz görgü tanığından beşi, beş numaralı şüpheliyi suçlu olarak teşhis etti. diğer üçüyse üç numarayı*. çoğunluğun suçlu olarak hatırladığı beş numaranın tek özelliği, o yirmi denekten biri olmasıydı. yani o sırada kendi yanlarında bulunan biri olduğu için yüzünü hatırladılar ama beynin "unconscious transference" (herhalde bilinçsiz aktarım) denilen salaklığı yüzünden hatırladıkları kişinin yüzünü, hafızalarındaki suçlu figürünün üzerine yapıştırdılar.

    hafıza üzerine yapılan çalışmalar gösteriyor ki insanoğlu sadece unutmakla kalmıyor, doğru hatırladığı sandığı hemen hemen her şeyi de yanlış hatırlıyor. bununla da kalmıyor, yanlış hatırladıklarının mutlak doğruluğundan emin olabiliyor. dahası, bir anıyı tekrar hatırlamaya çalışma işleminin kendisi bile nöronlar arasında yeni bağlar kurulmasına neden olurken anıyı da kimyasal olarak bozuyor. olay çocukluğunun geçtiği evi yanlış hatırladığını anlayamamak gibi şeylerle sınırlı kalsa sorun değil ama şöyle bir gerçek var:

    "insanların işlemedikleri suçlar için yıllarını hapislerde geçirdikleri yüzlerce hatalı karar vakasının analizinden, bu hataların başlıca nedeninin kusurlu insan hafızası olduğunu biliyoruz."

    dr. elizabeth loftus

    kusursuzluk buraya kadarmış.

    edit: belgeseli soranlar oluyor, national geographic brain games olması lazım. yalnız hangi bölümüydü onu hatırlamıyorum. bu vesileyle hepsini (yarımşar saatten 8-10 bölüm olmalı) izleyin bari, bayağı güzel ve izleyici katılımı isteyen bir seri.
  • benim için şüpheli bir söylem. çünkü ben her ne kadar kendimi "ben mükemmelim, ben mükemmelim" diye telkin etsem de bu amına koyduğumun diş çürüğü ağrıdan kıvrandırıyor beni.

    ama bir dakika!!! madem kusursuz olan insan; e benim bariz bir kusurum var. lan olm ben yıllar yılı insan değilmişim. ya bak; entryde aydınlanma yaşadım görüyor musun.
  • kulliyen yalan. gunde iki defa disimi fircalayip, dis ipiyle temizliyorum. cayima / kahveme seker atmiyorum. gecen hafta disciye gittim; disimde alti tane curuk cikti. insan kusursuzsa ben insan degilim.
  • kusursuzluk buraya kadarmış.

    diyor emmi.

    toplamış 20 kişiyi bir araya, hırsızı sormuş. salaklar bilemeyince ispatlamış yaratılışın kusursuz olduğunu.

    bak emmi, ben sana başka bir yerden gireyim, dinle.

    insan bir organizma, bir sistemler bütünüdür. en küçüğünü gözle değil belki elektron mikroskobuyla dahi göremeyeceğin elemanlardan oluşmuştur. bu çok miktardaki hücre, doku, organ, sistem ve organizma; yapısal olarak hiçbir hata içermeyen kusursuz bir yaratılmıştır.

    anlamadım diyorsan, örnekle açıklayım. mesela görme duyun yaratıllırken; sana önce bir göz verilmiş. göz nasıl verilmiş? ışığı toplasın diye bir mercek var edilmiş, onun arkasına yakalanan ışığı görüntüye dönüştürebilecek hücreler koyulmuş. bu sırada beyne de alınan görüntüyü işleyip anlamlandırabilecek hücreler dahil edilmiş. ve göz aldığı veriyi beyne iletebilsin diye araya bağlantı kurulmuş. yetmemiş, uzağı da yakını da görebil diye göz merceğine hareket imkanı sağlanmış. sağını solunu da görmen için gözünü çevirebilecek kaslar eklenmiş.

    bu sistem kusursuz işler. her zaman göze giren ışık beyinde anlamlı bir görüntü olarak algılanır. bu sistem sana hayatını devam ettir diye verilmiştir; diğer tüm sistemlerle uyumlu çalışır. çakışma yapmaz.

    tıpkı diğer tüm sistemlerde olduğu gibi. hayatını devam ettirebil diye beslenmeni sağlamak için neler yaratılmış, bilmiyor musun? göz vermişler sana, yiyebileceğin şeyi gör diye. ayak vermişler, gördüğün şeyi bul diye. el vermişler, bulduğun şeyi al diye. ağız, diş vermişler aldığın şeyi ye diye. mide vermişler, yediğin şeyi hazmet diye. bu arada, ağzından midene hızlı tren hattı çekmemişler yediklerin için, öyle bir sistem yapmışlar ki sen yutarken nefes borunu kapatır, tıkanmasın diye. düşünceye bak. atıın mideye, peki ne işine yarayacak bu besin? içinden sana yarayanı al diye bağırsak vermişler. aldığın şeyi vücuduna ulaştır diye kan vermişler, kan dolaşabilsin diye damar yapmışlar. peki bu kan zamanla kirlenmeyecek mi? onu da düşünmüşler emmi, böbrek diye bişey yerleştirmişler. ha, yediklerinin posasında kalmıştık. merak etme içinde birikip patlamaz, onu da düşünmüştür herhalde yaratan, kusur arama boşuna.

    o muhteşem teorinizin bir türlü varlığına anlam veremediği apandis'in bile bir görevinin olduğunu keşfettiler, yanlış mıyım emmi?

    şimdi ekranın karşısında oturmuşsun. gözün var yazılanları görüyorsun. beynin var, okuduğunu anlıyorsun. düşünüyorsun. karşılık vermek istiyorsun. elin, parmakların var, karşılığını yazıyorsun. peki tüm bu sürecin işlemesi sana kusursuz gelmiyor mu?

    gelse de gelmese de sen onu kabul edecek cesarete sahip değilsin, kabul. kusurların var olduğunu iddia ediyorsun. evet kusur var. ama hemen sevinme, yaratılışta değil kusur. yaşanmışlıkta. mesela şimdi yapabilme kudretine sahip olduğun tüm bu cevap verme sürecini düşün. şimdi, bir deprem olsa; enkaz altında kalsan ve beyninin önemli bölümü zarar görse ne olur? felç olsan şimdi, bahsettiğim kusursuzluk tam tersine döndü mü, yüzde yüz kusur, ha? öyle değil işte emmi. sen de eskiden kusursuzdun çünkü yaratılışında bu kusursuzluk var. sen sonradan kusurlu oldun. bir beton yığınının altında kalıp beyninin yarısı ezildiği için kusurlu oldun.

    derdini anlıyorum. allahsızlığı yaymak için elinden geleni ardına koymuyorsun. ama neden kendini küçük düşürecek işler yapıyorsun? mesela o 20 kişiyi toplarken neden günümüz dünyasında beynini kullanmaya kullanmaya paslandırmış ortalama kişilerden seçiyorsun da fotoğrafik hafıza eğitimli kişileri seçmiyorsun? onlar da insan, onlar da yaratılmış. öteki insanlardan beyin potansiyellerini kullanma yüzdeleri dışında hiçbir farkları yok, aynı organlara ve sistemlere sahipler. onların şaşmayacağı, ve dolayısıyla senin istediği sonucu vermeyeceği için mi seçmiyorsun?

    bu kadar korkak olma. bak sana ilgini çekecek birşey anlatacağım, iyi dinle. yeryüzünün bir noktasında gecenin bir vakti bir dükkanda hırsızlık olayı yaşanır. görgü tanıkları koşarak kaçan uzun saçlı bereli siyah mont ve kot pantolonlu birini gördüklerini söylerler. bu bilgi ışığında polis yakın bir sokakta yürümekte olan uzun saçlı genç bir erkeği yakalar. genç işsiz olduğunu, sokaklarda dolaştığını ve hırsızlık zamanında orada olmayacağını kanıtlayamayacağını söylediği için tutuklanır ve hapse atılır. birkaç hafta sonra, başka bir hırsızlık girişiminde yakalanan bir kadın, uzun saçlı genç adamın tutuklanmasına sebep olan hırsızlık olayını gerçekleştirdiğini de itiraf eder. bu olayda görgü tanıklarının hiçbirinin zanlının bir kadın olduğunu düşünmemesinin sebebi nedir? insanın yaratılışındaki kusur mudur, bilinçsiz aktarım mıdır yoksa yıllar içinde öğrenmeyle oluşmuş değerler midir? suçlu diyince, hırsızlık diyince akla erkek gelmesinden midir? ve dahi, suçlu diyince zihinde hemen erkek profili oluşması bilinçsiz bir öğrenim, beynin yaratılışındaki bir kusurdan meydana gelme istenmeyen bir durum mudur?

    özet geçeceğim, senin gördüğün canlı olan "insan" bir üründür emmi... kusursuz olan onun tasarımı, projesidir. ürünün kusursuzluğu onu şekillendiren ellerin özenine, işçiliğine bağlıdır. insanda ise, bu işçilik herşeyin başı olan 23'er kromozomun birleşmesinden başlar. bundan ötesi; gelişim, doğum, büyüme, eğitim, öğrenim, kazanım ve edinimler, hepsi kusursuz olan insan yaratılışının ötesindedir. bunlar yaratılışın kusuruna dalalet olarak gösterilemez. akraba olan iki 23 kromozomu yanyana getirirsen ortaya kusurlu bir ürün çıkabilir, evet. ama normal iki 23 kromozun birleşmesinde böyle olmaz. doğumdan sonra canlıyı iyi beslersen sağlıklı ve güçlü olur. beslemezsen zayıf olur, hasta olur. iyi bir okula gönderir, iyi bir eğitim aldırırsan bilgin olur, saldım çayıra mevlam kayıra dersen aptal olur. günde 1 saat spor yaparsan 10 kilometreyi rahat koşarsın. spor yapmaz, 3 paket sigara içersen 10 adım atmadan nefes nefese kalırsın. beyin de aynı şekilde, beynini kullanır antremanlı tutarsan hafızanı diri tutarsan gördüğünü unutmazsın. yok, rahatlığa alıştıysan postu yayıp yatıyorsan, beynini çalıştırmak adına yaptığın en büyük iş televizyon izlemekse katil uşak dahi olsa 2 gün sonra sorana aşçıydı heralde diyebilirsin.

    hele hele bu beyinle gelip ulvi çıkarımlar yapıp ahkam kesmeye çalışırsan kendini rezil edersin be emmi...
  • bir ürün açısından konuşursuk, bir şekilde miyadı dolan ürün kusursuz olamaz. hayatı boyunca onlarca kez servise giren (doktor hastane falan), ve yaklaşık 70-80 sene sonra miyadı dolup iflas eden bir ürün kusursuz değildir.

    bu 70-80 sene de şimdiki üst değerler, bilmem kaç bin yıl önce 35 sene falan. ne üstümüze çöken beton yığını var, ne sigara, ne gdo gıdalar. bildiğin hastalanıp ölüyor adam. gribal enfeksiyondan ölen kusursuz yaratık mı olur lan?

    virüsler daha kusursuz anasını satayım, ne ölür, sürekli kendini günceller, yaşayacak alan bulana kadar kendini korur vs...vs...
hesabın var mı? giriş yap