• bertolt brecht'in iyi şeyler yayıncılıktan çıkan kitabının adı aynı zamanda turgay fişekçi'nin çevirisiyle yayımlanan şiiri:

    bak! gökte yay gibi uçan şu turnalara
    uçarlarken bir yaşamdan bir başkasına
    bulutlar da birlikte gidiyor onlarla.
    bulut ve turnalar
    ikisi de aynı yükseklik ve aynı telaş içinde
    yerlerinde duramadan
    yan yana, kısacık uçtukları o güzel göğü
    ikiye bölüyorlar.
    her biri öbürünün salınışından başka bir şey görmeden
    aynı rüzgarı duyuyor.
    şimdi yan yana yatan bu çifti
    rüzgar boşlukta öylece sürükleyebilir.
    bu uyum bozulmadıkça
    uzun süre kimse onları ayıramaz
    yağmurlardan ve kurşunların vızıldadığı
    her yerden uzaklaşabilirler
    güneşin ve ayın altında küçücük hareketlerle
    birbirlerine sevdalı, uçarlar sonsuza.
    hey sizler, nereye? -hiçbir yere. -nereden? -her yerden.
    soruyorsunuz, ne zamandır birliktesiniz?
    çok olmadı. -ne zaman ayrılacaksınız? -hemen.
    işte böyle bir anlık birlikteliktir, sevenler için sevda.
  • sarılıyor, el ele tutuşuyor falan bunlar. çok acaip lan.
  • "sonunda, kim bilir nelerin sonunda, birbirlerini bulmuş olmanın, yere düşen bir iğneyi bulmakla aynı şey olduğu bir ruh ikliminde soluk alıp veren sevgilileri..."

    (bkz: veciz sözler)
    (bkz: barış bıçakçı)
  • sevgilinin çoğulu, veya genel anlamda çifti.
    " babane, babaanne onlar düşmezler mi?"
    "sevgililere bişey olmaz, canım kuzum benim."

    sevgililer sarmaş dolaş olmamak olmaz, dinsizlikte birbirine sokulmak sünnettir.

    sevgilini (hadi kılçık atalım, seviyorsan) zannettiğin kadar kıskanmazsın, daha doğrusu dayanamam sandığın doğru değil. o ne ki, erkekler biz, en iyisiyle, reddedilmeyle* büyüyoruz. sahip olamamak* (aynı zamanda sahip olunamamak*) varoluşun açmazı, normal bir duygu. onun bir uzantısı, ortada bir öteki yokken bile sevgilimiz bizi herkesten fazla sinir eder*. sinir etme yetkisi vardır. biz de sevgilimizi sinir eder, çaresiz bırakırız. bunun biraz öyle biraz böyleleri* yaşam içinde akar. dalgalanma aynı çiftin ilişkisi içinde dengelenmez, hesaplaşılamayabilir. sevgilileri ve eşitsiz sevgi durumlarını devralıcaz, devredicez; acılı ve çılgın şekilde sürüp gidecek. bizler öbür karanlığa yaşlı büyümemiş yürekler olarak intikal edebiliriz.

    23 nisan'da çocuk sevgililer, çocuk bayramlar* olsun. çocuksuluk* bayram etsin. pedofillere gün doğabilir, artık sütlerine havale*. ha, bir saptama: pedofili nekrofilinin daha az şiddetli, görece zayıf bir türü.

    (ilk giri tarihi: 1.9.2016)

    (bkz: sevgililer günü)
    (bkz: sevgili/@ibisile)
  • carlo goldoni'nin, özgün adı gli innamorati olan 1759 yılında yazdığı, üç perdeden oluşan oyun.

    ana karakterlerimiz; sevgililer eugenia ve fulgenzio. eugenia güzel, sivri dilli ve kıskanç bir genç kadın. öyle ki bir yıldır sevgilisi olan fulgenzio'yu ağabeyinin eşinden, yengesi clorinda'dan, kıskanıyor. aslında bugün yaşadığımız kıskançlıkların abartılmış ve tiyatro oyunu olduğundan hızlandırılmış hâli gibi, ama hâlâ gerçek, hâlâ var olan ilişkiler.

    eugenia sevgilisini o kadar seviyor ki bir tek onunla ilgilensin, bir tek ona saygı duysun, gözü başka bir kadını (aileden de olsa) görmesin istiyor. bütün iğneleyici cümleleri, ardından pişmanlıkları bu yüzden.
    fulgenzio ise sevgilisini öyle seviyor ki söylediği her cümleye büyük önem veriyor, hatta mesele hâline gelen yengesine kısmen de olsa kaba davranıyor. arada kalmış ama sevdiğinden vazgeçmek istemeyen, bocalayan bir adam. ayrıca o da bir o kadar kıskanç. ne kadar doğal değil mi? yazarın olayı da gerçek hayat, gerçek kişilermiş çevirmenlerin belirttiğine göre.

    beklediğimden daha çok sevdim bu kitabı. yazarın diğer birkaç kitabını daha almıştım, onlara dair beklentim arttı.

    --- alıntı ---

    “size olan aşkımı açığa vurdum diye beni övmenizi beklerken, suç mu işledim sizce? sizi gerçekten sevdiğimin belirtisidir bu. içtenlikle yaptığım bu açıklama, rastlantı sonucu boşa umutlanarak bana yaklaşan birini yanılgıdan kurtarmaya yarayacaktır. benden kuşkulanmak için nasıl bir nedeniniz var? sevgimi yeterince kanıtlayamadım mı? beni kendinizden daha az mı vurgun sanıyorsunuz? doğrudur, endişeliyim; ama bu endişem aşkımızın ürünüdür. kimi zaman size işkence ediyorum ama gerçekten seven insan sevdiği uğrunda biraz acıya katlanmalıdır. sevgilim benim, artık işkence etmeyecek, artık sizi üzmeyeceğim.”

    “biliyorum: sizinki tek olamama korkusundan doğan bir nefret. bu yanılgıdan kurtulun sevgili eugenia. sizi seviyorum. dünyada her şeyin üstünde tutuyorum.”

    --- alıntı ---

    şunu da eklemezsem rahat edemeyeceğim; çevirmenin kitap hakkında yazdığı metni ön söz olarak eklemişler ama siz sonra okuyun ki eserin sonunu baştan öğrenmeyin (!). ayrıca bu metin dağınık ve zaman yönünden cümleler uyumsuz.

    edit: ekleme
hesabın var mı? giriş yap