*

  • belgrat ormanina uzun menzilli ve susturuculu bir tufek saklayip kosu yaparcasina agaclarin arasina saklanmak ve sniper olayina girmek. tufegi farkli bir yere saklayip kosuya farkli bir yerden parkura cikarak devam etmek.
  • japon araba kullanan ve plakasının ikinci harfi q olanlari bulup oldurme.. maksat fantezi olsun....
  • türkiye'de yetmişli yıllarda ünlü olan pop ve arabesk şarkıların coverlarını seslendiren tüm yeni yetme pop şarkıcıları teker öldürülmektedir. sıra acaba kimdedir? detektif cemal bu soru ile birlikte kentin karanlık sokaklarına dalar. sonuç herkes için sürpriz olacaktır.
  • her hafta cumartesi, biri bizi gozetliyor evinin finali sırasında, o kapı cıkısını goren bi binaya sotelenilir. eleyen ve elenen kapıdan dısarı birlikte cıkar. sniper o haftanın elenenine doğrultulur. (isteyen eleyeni de birlikte indirebilir) tetige basılır. bir, iki olduktan sonra bbg nin yoneticileri de; 'bu sniper olayı super oldu,reytingler tavana vurdu.' der. yani yarisma devam eder. yarısmacıların soyu tukenince, sıra reyting uzmanlarına gelir. bu yazdıklarım suc teskil etmis olabilirmi? (bkz: suc teskil etme)
  • televizyonda at yarışı anlatanlar stüdyo çıkışında birer birer öldürülmektedir. dürbünlü tüfekle kurbanlarına on kez ateş eden seri katil hiç iz bırakmamaktadır. kriminal psikologlar bir tane yeterliyken on kurşun atıldığından cinayetlerin sebebini kıskançlığa bağlarlar.
    polis son çare olarak bildik numaraya başvurur, bir komiser basına ünlü at yarışçı nalkapon olarak tanıtılır. program çıkışı çelik yelekli komiser suikasti hafif yarayla atlatırken çevreyi kuşatmış güvenlik kuvvetleri suçluyu yakalar.
    seri katil doğa bey ilk sorgusunda, kurbanlarını çok hızlı konuştukları için öldürdüğünü itiraf eder.
  • iki gözü, iki kulağı, bir ağzı ve saçı uzun olanları öldürmek mesela*...
  • hilmi işsiz güçsüz bir tiptir, delikanlı takılmaktadır.genelde kahvede oturup pişti veya okey oynayıp çay
    içerek günleri eritmektedir.bir gün yolda giderken kafasına tuğla düşer.o anda zaten çok ufak olan beyninin
    içinde kimi vidalar veya tahtalar oynar.olan olmuştur, hilmi hafızasını kaybetmiştir.hilmi birdenbire gayet
    sanatsal kaygılar taşıyan bir insan haline gelir.ancak kafasına düşen tuğla, hilmi'dek psikopat ve şiddetsel
    duyguları tam anlamı ile temizleyememiştir.bu karışık ruh halinin getirdiği duygulanmalarla hilmi kendinde
    olmayarak bazı kötü şeyler yapar.insanların kafalarında okey ıstakası yardımı ile derin yarıklar açıp, kurban
    veya kurbanlar baygın yatarken kan kaybından ölmelerini karşılarında bacak bacak üstüne atıp çay içerek
    izler.sonra burun deliklerine dürülmüş iskambil kağıdı, makatlarına çay bardağı sokup üstten de okey taşlarını
    serperek mükemmel sanat eserleri yaratır.dışarıda sergilediği garip ve dengesiz davranışlar yüzünden konu
    komşu kıllanır ve polis devreye girer.hilmi evde 12 sanatsal cesetle birlikte yakalanır.hilmi polis arabasına
    bindirilirken son sözleri "durun, ben sanatçıyım, inanmazsanız içerdeki enstalasyonlarıma bakın" olmuştur.
  • mecidiyeköy üst geçidinde durup durağı boş geçen metrobüs şoförlerini sniperla indirmek.
  • lütfü... işinde başarılı, çevresinde sevilen, hiç düşmanı olmayan melek gibi bir adamdır. bir sabah uyandığında o sabahın diğer sabahlardan farklı olduğuna dair hiçbir şey hissetmemesine rağmen; gördüğü kanlı rüyayı düşünerek iş yerine gitti. hayatından çıkarmak istediği onlarca insan varken, bunu başaramaması onu kendinden soğutuyordu. arkalarından konuşup, yüzlerine gülümsemek zorunda kalmak,günden güne sırtında ağırlaşan bir yük haline geliyordu.

    telefonu çaldı. hiç haz etmediği, içkili bir ortamda tanıştığı arap faik'ti telefonun diğer ucundaki. "yeni mallar gelmiş yarraam gel de tüttürek" diye pis pis kikirdemeli konuşuyordu faik. lütfü, bahane deposundan daha önce kullanmadığı bahaneleri özenle seçerek sıralamaya başladı faik'e. mazeret istemediğini belirterek yerini bildiren faik, bu konuda kaçın kurası olduğu gözler önüne bir kez daha sermişti. amacı; lütfü'yü binbir katakulliyle oyuna getirip, tekrar gıcır gıcır paralar koparmaktı. buna boyun eğen lütfü, gece kafasının güzelliğinin de verdiği etkiyle, tabureye vurarak kırdığı şarap şişesini arap faik'in boynuna geçirdi. hiçbir şey söyleme gereği duymadı. "el alışkanlığıdır" diyerek 3-5 kuruş attı cesedin üzerine lütfü. uzaklaştı oradan.

    lütfü, yine bir sabah traşını oldu, ütülü kravatını da boynuna geçirip ofisine gitti. günün ilk çayını içip, ne kadar demli olduğunu düşünürken telefonu çaldı. yanık rasim'di arayan. rasim, sürekli evli kadınlara aşık olup, onların vesikalık fotoğraflarına bakıp bakıp günlerce ağlayan bir adamdı. onlara sahip olamamak, vesikalık fotoğraflara sperm banyosu yaptırmasına sebebiyet veriyordu. bir de lütfü'nün kafasını becermeye... "ölüyorum biraader" dedi, alo'suz memleketten çıkmış rasim. ona yardımcı olmazsa, intihar edeceğini, gidip aşık olduğu kadını ve çocuklarını vuracağını söyledi ulumalar eşliğinde. "hay sikeydim" diye iç geçirdi lütfü, ve buluşma yeri belirtti. buluşma saati geldiğinde yağmur yeni dinmişti. "içerde oturaydık, buralar ıslaktır hep şimdi" dedi yanık rasim. "kocası mı duymuş?" diyerek ıslak yere tünedi lütfü. rasim, kafasında tüm ıslaklığı kurutup anlatmaya başladı. her zamanki gibi "sen konuşsan bi de güzel abim, senin ağzın iyi laf yapar. okumuş adamsın en nihayetinde" teranelerine başladı. "hayır" diyememesinin cefasını onlarca kez çekmiş olan lütfü'nün gözünde, daha önce onlarca evli adamdan dayak yediği anlar canlandı. rasim gözyaşları içinde, son sevdiceğinin vesikalığına bakıp olanları anlatırken, kravatını çıkardı lütfü. rasim'in boynuna geçirdi. rasim sessiz, merakla ne olacağını anlamaya çalışıyordu. anlayarak mı gitti öbür tarafa, anlamadan mı, kimse bilmez. "el alışkanlığıdır..." diyerek, üzerine cüzdanından çıkardığı eski bir kız arkadaşının vesikalığını attı. elleri cebinde, gözlerden kayboldu..

    günler günleri kovaladı, geceler geceleri.. çalan telefonlar, çıkarcı insanların bitmek bilmeyen bir yapmacıklık içindeki istekleri, "hayır" diyemeyen lütfü, ıslak zeminlerde cinayetler, üzerlerine bir hatıra havasında nesneler bırakılmış cesetler...
    bulamadı kimse lütfü'yü. ne gören oldu ne duyan.****
hesabın var mı? giriş yap