• edip canseverce zaman....

    "...
    seni günlere böldüm, seni aylara
    daha yıllara, yüzyıllara böleceğim
    ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
    böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
    minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşında...

    şiirler söylenir, şiirler biter
    biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da
    kahverengi avuçlarına mı gözlerinin
    tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa...

    bütün günler yenileşir her bekleyişte
    ve bütün dünler, bütün geçmişler
    kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok
    çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle...

    dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti
    sonra bütün bulutlar hep birden geçti
    anılar, anılar, belki hepsi bir kelime...
    ..."
  • bir şiir nasıl hissedilir, mısralar, "harp düzeni almış mısralar" nasıl tank gibi geçer insanın yüreğinden?
    şiiri "okumanın", hakkını vererek "okumanın" yaşı, zamanı da yoktur üstelik. iyi şiirlerin, sahih şiirlerin yaşanmışlıkla koyun koyuna giden bir macerası vardır her okurda.

    içinizde süregiden şiirler vardır, yaşamı derinliğine hissettikçe daha çok parıldamaya başlarlar. kuru soğan gibi soyulurlar zamanla ve her katmanında daha canlı, daha keskin kokulu bir anlama vardığınızı hissedersiniz. aslında anlamaya yaklaştıkça varlığınızdan soyunan sizsinizdir.

    sokrates'in yaşamın anlamını soran adamın başını içi su dolu bir fıçıya sokarak: "seni böyle çırpındırdığı zaman bu soruyu sor." demesi gibi;
    denizlerinizin tekrar dalgalanmasını, sükunetinizi kaybetmenizi, karmakarışık olmanızı, değerlerinizin alt üst olmasını ister şiir sizden. anlamak kaybetmektir bir bakıma. değerli bir şeyini yitirmeden kendisiyle karşılaşamaz insan çünkü.

    içimde sürekli kabaran dalganın yüreğime vurduğu kahve renginde bir köpüktür bu şiir, "dün akşama doğru..."
  • güzel bir edip cansever şiiri, bu günlerde içimden geçen.

    "dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti
    sonra bütün bulutlar hep birden geçti
    anılar, anılar, belki hepsi bir kelime"
  • edip cansever'in ölümsüz şiirlerinden biri link
  • "şairler ve sanatçılar olmasaydı her şey kaosa dönerdi. artık mevsimler olmazdı, medeniyetler olmazdı, düşünce olmazdı, insanlık olmazdı, hatta hayat olmazdı ve aciz karanlık sonsuza dek hüküm sürerdi."

    yukarıdaki satırlarla şairlerin ve sanatçıların önemini guillaume apollinaire çok doğru ifade etmiş ama yaşadığı duygu yoğunluğunu, bizi derinden etkileyen bir şiirin her mısrasına, her kelimesine ilmek ilmek işleyen şairin yaşadığı sancılı ruh halini de cemal süreya özetlemiş: “fazla şiirden öldü edip cansever.”

    haklı, şu satırları yazan biri ne kadar uzun yaşayabilir ki?

    "seni günlere böldüm, seni aylara
    daha yıllara, yüzyıllara böleceğim
    ve her zaman söyleyeceğim ki beni anla
    böyle eskitilmiş de olsa bu kalbi
    minesi çatlamış bir diş gibi durduracağım karşında.

    şiirler söylenir, şiirler biter
    biz bu sevdayı neresine sakladıktı sen ona bak da
    kahverengi avuçlarına mı gözlerinin
    tam oradan mı kahverengi yağan bir aydınlığa.

    bütün günler yenileşir her bekleyişte
    ve bütün dünler, bütün geçmişler
    kapını açarsın ki bir de, hiç kimseler yok
    çaresiz, benim sana gelişim de hep böyle.

    dün akşama doğru turuncu bir bulut geçti
    sonra bütün bulutlar hep birden geçti
    anılar, anılar, belki hepsi bir kelime."

    edip cansever
  • her gün geçtiğim yolun, her seferde durduğum kavşağında ve hep beklediğim yol ayrımında; her gün olmasa bile sık sık uzaktan yüzüme gülüveren, bana ırak, birbirine yakın; iki siyah, yanyana duran noktanın sürekli hatrıma düşürdüğü dizeler.

    "daha yıllara, yüzyıllara böleceğim..."
hesabın var mı? giriş yap