*

  • calarken ustumde sanki hararetli bir tartismadan yada kavgadan cikmis gelmisde caliyormus izlenimi yaratmis davulcu.
  • arnavutkoy'de bir zamanlar bulunan naima'nin isletmecisi, nukhet ruacan'in eski esi...
  • uzun süren amerika macerasından sonra geçtiğimiz sene yurduna dönen münir nurettin selçuk evladı insan, soyadımın kaynağı.
  • babasının değerinin ve yaptığı müziğin farkında olmayan bir evlat.
  • babasının adını türk müziği tarihinden silmeye ant içmiş biri. münir nureddin selçuk'un oğlu...

    bundan sonra münir nureddin selçuk adını hiçbir şekilde anmayacakmışız.

    görsel

    ne kadar fakir kalmışsa, yazık..!!
  • kendisi münir bey'in kayıtlarını ve eserlerinin başka sanatçılarca edilmiş icralarını youtube'dan kaldırmakla pek andavalca bir işe imza atmaktadır.
  • "güzel bir evde verilen büyük bir parti düşünün. herkes birbirine karşı kibar ve coşku dolu ama bir yerlerden çok kötü bir koku geliyor ve giderek kötüleşiyor. ve hiç kimse bundan bahseden ilk kişi olmak istemiyor." (kurt vonnegut - ölümden beter yazgılar)

    selim selçuk’un durumunu daha iyi tarif edecek bir şey bulamadım. iyi eğitim almış, seçkin bir çevrede büyümüş; uzaktan bakınca aklı başında, makul bir insan. hasan cihat örter böyle değil mesela. besbelli bir sorunu var adamın. onu değerlendirirken ölçütümüz müzik, sanat vs. değil dsm-v tanı kriterleri olmalı. bu yüzden de hiçbir zaman kendisini yazılarıma konu etmedim. fakat tanıdığım kadarıyla selim selçuk sağlıklı biri. birazdan alay edeceğim, küçümseyeceğim yanları; selim’in kişilik özellikleridir, kişilik bozuklukları değil.

    selim selçuk onu tanıyan herkesin de pek iyi bildiği gibi üstad (!) münir nurettin selçuk’un küçük oğludur. münir isminin önüne üstad ibaresini mahsus ekledim ki selim köpürmesin.

    görsel

    galatasaray’da okumuş. konservatuarı da brooklyn’de bitirmiş. türkiye’ye döndüğünde çeşitli mekanlarda ve festivallerde caz çalmış. arnavutköy’deki aile yadigarı binayı restore ettirip, 80lerin sonunda caz kulübüne dönüştürmüş (naima toplamda üç kez kapandı. sonuncu naima’yı galata’daki cezayir restoran içinde, kızı roksan ile açmıştı. 2 ay dayanabildiler), 2018’de de bir caz albümü yayınlamış: miles kuçles

    görsel

    piyanoda ali perret, saksofonda meriç demirkol ve kontrbasta matt hall var. tüm besteler de selim selçuk’a ait. daha önce mehmet ali şimayli’nin albümüyle ilgili bir yazı yazmıştım. orada büyük bir hata yapmışım. demişim ki “bu albümden sonra mehmet ali’nin, memleketin ilk davulcu/bestecisi olduğunu gönül ferahlığıyla söyleyebilirim.” kimse de çekmemiş kulağımı, alacağınız olsun. selim selçuk’u unutmuşum. söylemeliyim ki hem icra hem de besteler memleket cazının ortalamasından bir hayli üstünde. yiğidi gömeceğiz ama hakkını da vereceğiz. müziği böyle. mizacıyla ilgili fikir edinmek isteyenler ntv radyo’daki programlarını (bir tatlı huzur) dinleyebilirler. şu linkte 8 programın da ses kaydı var. hoş sohbet, munis, şeker bir adam izlenimi veriyor. hakikaten de öyle biri. hatta hande çayır ile söyleşisinin (13/01/2017) bir yerinde yeni kuşağın babasını tanımamasını yadırgadığını söylüyor ve faturanın bir kısmını da varislerine kesiyor:

    “biz üç varisler, babamın evlatları olarak, iki erkek kardeş ve en büyük kızkardeş var. onlar babamın müziği ya olduğu gibi icra edilsin veya hiç edilmesin diyorlar; fakat bu mümkün değil, zira o şarkıları o şekilde sadece münir nurettin selçuk söyleyebilir. her şahsiyetli sanatçı o eserleri kendi tarzında yorumlamalı ve mesuliyetini üstlenmelidir. aksi takdirde taklit ediliyor olur, bu da küçük düşürücü bir durumdur yetişkinler, profesyoneller için. yasakladılar bugüne kadar. kimse albümüne koyamadı, yorumlayamadı eserleri konserler haricinde. birkaç isim hariç. ben de bu işin bu kadar vahim bir hale geldiğini fark etmedim açıkçası.”

    hatta tarkan’ın dönülmez akşamın ufkundayız yorumundan falan bahsediyor:

    “geçenlerde televizyonda gördüm. babam da yaşıyor olsaydı, gülümserdi. eleştirecek şeyleri olurdu tabii; ama bunu babamla kıyaslamamak lazım. orijinal halinde okuyanları bile kıyaslayamam. ondan çekinip o şarkılara yaklaşmamak olmaz.”

    ne cici, ne aklı başında adam. timur selçuk’un ölümünden sonra o cici adam gidiyor yerini nemrut, sinameki bir herife bırakıyor. bekir ünlüataer diye bir hanende var. aleaddin yavaşça’nın öğrencisi. popüler bir adam. gösterişi, şatafatı da seviyor ama kalburüstü bir icracı kesinlikle. münir nurettin eserlerini de okuyor. selim taktı bu herife. “babamın 40. yılı için münir bey’siz 40 yıl diye konser düzenleyeceklerdi, engelledim zira bekir’e solo konser verdireceklerdi babamın eserleriyle. konserin mesajı da münir bey artık yok, onun yerine bekir var. taşra kurnazları sizi. bekir haddinden fazla kullandı zaten babamı. rahat bırakın babamı. onu hak etmiyorsunuz”. haydaa? abi hani herkes kendi tarzında yorumlamalıydı babanın eserlerini? hani korkmamalıydı? münir nurettin eserlerini rakı mezesi niyetine, cahiller eğlensin diye bestelememiş. eserleri öyle elini kolunu sallayarak okunmamalıymış. hüseyin kıyak ve mehmet güntekin gibi şan, şöhret, para, pulu küçümseyen heveskarları bile “men etmiş” babasının şarkılarına ilişmekten. en son boğaziçi sesleri’nin seslendirdiği eserleri de kaldırttı youtube’dan. çocuklar gayet saygılı; önleri ilikli, başları yerde ve tertemiz bir icrayla seslendirmişler eserleri. bir de şey demiş: “babamı ve eserlerini bugün anlayamasanız da saygı göstereceksiniz!”. bunun abisi de böyleydi. babasının yaptığı müziği “müzelik” diye tanımlayan (cumhuriyet gazetesi - 01/11/1992), dilhayat kalfa’nın evcara saz semaisi’nin altına üç tane akor ekleyip “çağdaş bir yorum” diye kakalayan adam hayatının son 30 senesini türk sanat müziği gurmesi olarak geçirdi. inanılmaz vallahi.

    cumhuriyet gazetesi - 01/11/1992

    sadettin kaynak’ın varisleri de böyle. volkan ergen’in hoşnutluk vadisi orkestrası’ndaki akşam, yine gölgen yorumunu dinlediniz mi bilmiyorum. şahane. adam varislere ulaşıp izin istiyor, diyor efendim böyle bir albüm yaptım, içerisinde sadettin kaynak’ın da bir eserini yorumladım vs. vs. yok. ı ıh. spotify’a , youtube’a koyamadı. bandcamp’te var sadece.

    selim işi daha da ileri götürüyor, babasının dede efendi evi’nde sergilenen özel eşyalarına “çöküldüğünü” falan yazıyor. selim’den izin almamışlar. ulan burada sergilenen eşyaları ablanın kızı nükhet (sirel) vermedi mi? sen de biliyorsun bunu. “evde muhafaza etmektense herkesin ulaşabileceği bir yerde olsun istedim” dedi. teslim ettiği eşyalar içerisinde iki tane de tanburu var. e tanburlardan birini de münir bey, en yakın dostu orhan telmen’e vermişti zaten. suç duyurusunda bulunacakmış, el koyduracakmış. bok koydurursun. zırvalamalarının şahikası da şu:

    görsel

    klasik türk müziği yüzyıllardan beri münir nurettinsizdi zaten. dede efendisiz, ıtrisiz, zaharya efendisiz oluyordu da münir nurettinsiz mi olmayacak? herifteki pervasızlığa bak. ve atatürk ne alaka yahu? biliyorsunuz atatürk hem gerçek bir figür hem de bir ikon, sembol. türk halk dininin baş azizi. her halkın kendine ait kültleri, kutsalları, ritüelleri vardır. bundan doğal ne olabilir ki? fakat bu ruhsal sığınaktan çıkmadan entelektüel olunamaz. selim bu sığınaktan çıkmak şöyle dursun, penceresinden bile bakmıyor. dindeki çocuksuluğu ve neşeyi göremeyen, taassup çukurunda debelenen bir mümin profili çiziyor.

    bunca laf bizi cevaplanması zor bir sorunun yamacına getiriyor: telif hakkı nedir ve sınırları ne olmalıdır?

    “kişinin her türlü fikri emeği ile meydana getirdiği ürünler üzerinde hukuken sağlanan haklara telif hakkı denir.”

    tamam. kavga bundan sonrasında başlıyor. müellifin hakları nelerdir? uzlaşıya varılan ilk hak şu: eserin yaratıcısı eserin sahibidir (çok tabii duran bu argüman üzerinde biraz düşününce son derece kazık bir felsefe sorusuna dönüştüğünü göreceksiniz). yani mesela ben bir şiir yazıp yayınladıysam, bir başkası “bu şiir benim” diyemez. tamam, anlaştık. o zaman müellife tanınan soyut hak, somut hakları da beraberinde getirecektir. madem eser benim, bu eserden sağlanan gelir de benim olmalı. hiç değilse pay almalıyım. bu da makul duruyor. peki müellif öldükten sonra ne olacak? hakim görüş şu: nasıl mal, mülkü miras bırakılabiliyorsa, fikir ürünleri de miras bırakılabilmeli. o yüzden eser sahibi öldükten sonra telif hakları varislerinin oluyor. peki sonsuza kadar mı? yok. ülkeden ülkeye değişiyor ama genelde müellifin ölümünden 70 sene sonra eser kamuya ait sayılıyor. niye 70? epey bir kurcaladım sağı solu ama dişe dokunur bir şey bulamadım. madem fikir ürünleri de “diğer mallar” gibi miras bırakılabilmeliydi, niçin buna 70 sene sınırı getirilmiş? niçin ev, arsa, para için böyle bir sınır yok? demek ki fikir ürünleri tam da “diğer mallar” gibi değilmiş. peki telif hakkının miras bırakılabilmesi etik olarak doğru mu? siz münir nurettin selçuk’un varisi olsaydınız, sefo denen trrekin babanızın şarkılarından birini kendince yorumlamasına ne derdiniz? izin verir miydiniz böyle bir şeye? bir de dünyanın parasını kazandığını ve size zırnık koklatmadığını düşünün. haksızlık gibi duruyor değil mi? peki bir de şu soru üzerinde düşünelim; paşa gönlüm öyle istedi, babamın eserlerinin yayınlanmasını engelledim. sadettin kaynak’ın varisleri izin vermeseydi mesela hasan saltık o kayıtları yayınlayamazdı. sadece elinde sadettin kaynak plakları olanlar dinleyebilirdi bu eserleri. icrasını da izin vermedim, hadi bakalım. kim seslendiriyorsa babamın şarkısını, selim gibi peşine düştüm, youtube’dan falan kaldırttım diyelim. 61 yılında ölmüştü sadettin kaynak, 1961 + 70 ne eder? 2031. hah, 2031’e kadar yok sadettin kaynak. bu da haksızlık değil mi? peki kefeye koyunca hangisi ağır basıyor? ilkinde sadece varisler gadre uğrarken, ikincisinde çok daha geniş bir kesim etkileniyor. apaçık bir gerçek bu. sanki münir bey adada izole bir hayat yaşarken verdi eserlerini. ismail baha sürelsan’ın, solakzade’nin, sadullah ağa’nın tuzu yok bu aşta sanki. öyleyse etik olmayan münir nurettin selçuk’un eserlerini dileyenin, dilediği gibi icra etmesi yani kamunun münir nurettin selçuk’un eserlerinin kullanım hakkına talip olması değil; varislerinin kamuyu bu haktan mahrum etmeye çalışmasıdır. selim’in hak dediği şey buz gibi de gasptır. umalım ki hidayet bulsun, ıslah olsun.
  • kubbealtı vakfı gibi ülkenin kültürü, dili, sanatı yaşasın diye senelerdir bilabedel didinen bir kurumun youtube sayfasındaki münir nurettin kayıtlarını da kaldırtmış.
  • bir nevi hcö, smbanko veya eski hy (ao).
  • babası münir nurettin selçuk'un "ben gamlı hazan" şarkısı yorumunu youtube'dan kaldırtmış bir zât. kendisi benim kanalımdaki münir nurettin şarkılarını da kaldırtmıştı zamanında. hatta "ben gamlı hazan" şarkısının münir nurettin selçuk yorumunu ve daha nice kayıtları paylaşan reşit çağın arşivi'nin youtube sayfasını da kapattırmış, babası mezarında ters dönmüştür.
hesabın var mı? giriş yap