• (bkz: savas sanati)
  • (bkz: vom kriege)
  • 1800'lerin başında prusya harp okulu komutanlığı yapmış, dönemin en tanınmış askeri kişiliklerinden clausewitz tarafından yazılan, savaş taktikleri, savaş stratejileri, savaş-ekonomi ve savaş-politika ilişkilerini konu alan kitap.
  • hitler'e "ben clausewitz* okudum, sizden öğrenecek bir şeyim yok." dedirtmiş, savaş sanatı hakkında insanı oldukça aydınlatan, okudukça yeni teoriler üretmenize ve savaşın gerekliliği konusunda fikirlerinizi olgunlaştırmaya katkıda bulunan nadide eser.
    "bütün savaşların amacı, düşman silahlı kuvvetlerini yok etme yoluyla onun iradesini teslim almaktır."
    iç savaşımızı dahi özetleyen bu cümle bu kitaptan.
  • bütün savaşları, dövüşemeyecek kadar korkak olan, bu yüzden de kendileri adına dövüşmek için dünyanın gençlerini cepheye süren hırsızlar çıkarır....

    emma goldman (1869-1940)

    yazar
  • devlet başkanlarını aradan çıkarın, halklar anlaşacaktır. biri demiş ama kim? iyi demiş savaş falan kalmaz.
  • tümevarım yöntemiyle bir sonuca varmaya çalışırsak:
    "bütün savaşların amacı, düşman silahlı kuvvetlerini yok etme yoluyla onun iradesini teslim almaktır." bu eser ise bize savaşları ve stratejileri öğretme vaadiyle yazılmış zannediyorum. bu durumda bu eser bize dolaylı yoldan "iradeyi yönetme üzerine" serzenişleniyor.
  • mustafa kemal atatürk'ün harbiye de başucu kitabı prusya ekolü kurmay eğitiminin idolü carl von clausewitz'in başyapıtı. 30 ülkede kara harp okulunda zorunlu ders kitabıdır aynı zamanda, kara ordusu yönetimi, harp manevraları, ihtiyat tedbirlerini, levazım operasyonlarını, iaşe nakil tertiplerini anlatır. atatürk'ün çanakkale conk bayırı savunması, sakarya savaşı ve büyük taarruz stratejisi bu kitaptan aldığı ilhamla planlanmıştır. meşhur '' hattı müdafaa yoktur sathı müdafaa vardır, o satıh tüm vatandır'' düsturu bu kitabın ana konusu olan topyekün savaş stratejisinden alıntıdır. kütük gibidir okunması zordur ama stratejik zihin gelişimi için en elzem kaynaktır.
  • (bkz: #96775791)
  • savaşın doğasını anlatan en mükemmel kitaptır. kitaptır diyoruz ama clausewitz'in değerli eşi olmasaydı bu kitaptan bahsedemezdik. clausewitz'in ölümünden sonra, savaştan nefret eden kadıncağızın binlerce notu derlemesiyle ortaya çıkmıştır. clausewitz'e kadar tüm askeri kuramcılar "savaş nasıl kazanılır?" sorusuna cevap arıyorlardı. ama clausewitz "savaş nedir" sorusunu sordu. ona göre savaşın belirgin eğilimleri, doğasının özü olan “şiddet”, savaşı bağımsız bir ruhsal etkinlik haline getiren “olasılık ve rastlantılar”, savaşı tamamen akla bağlayan “politik araç” niteliğiydi. bu üç belirgin boyuttan birincisi daha çok ulusu, ikincisi komutanı ve ordusunu, üçüncüsü ise hükümeti ilgilendiriyordu. jena’da görüldüğü üzere düşman, savaşı yanlış muhakeme etse dahi, moral gücüyle üstün gelebiliyordu. o zaman kesin sonuç, düşmanın moralinin kırılması yönünde olmalıydı. bu da kora kor ve kesin bir meydan muharebesi anlamına geliyordu. yani savaş, kendimizinkini en yüksekte tutarken, düşmanın savaşma azim ve iradesinin kırılmasıydı. ileride “mutlak harp” olarak anlaşılacak bu anlayış, topyekün savaşların vazgeçilmezi olacaktı. moralin kaynağını ise amerikan bağımsızlık savaşı’nda, ihtilal savaşlarında ve ispanyolların yarımada savaşı’nda (1808-1814 peninsular war) gördüğü üzere, bağımsızlığı için silahlanmış halkta buldu. “genellikle aklını kullanarak silaha sarılan bir halk, bunu hor görerek reddedenlere karşı göreceli bir üstünlük kazanır” diyordu savaş üzerine düşünürken, “… düşman ordusuyla temas ne kadar çoksa halk savaşının etkisi o kadar büyük olur. halk savaşı, için için yanan bir ateş gibi düşman ordusunun temeline zarar verir.” diyordu.
    ayrıca muharebelerin doğasını da karşılıklı üçlü etkiyle açıklıyordu. “savaş bir kuvvet kullanma eylemidir ve kuvvetlerin kullanılmasında hiçbir sınır yoktur; o halde taraflar birbirlerini daha fazla kuvvet kullanmaya iterler; böylece aşırılığa kaçması zorunlu bir karşılıklı etki doğar. bu karşılaştığımız ilk karşılıklı etki ve aşırılıktır (birinci karşılıklı etki).”99 savaşın doğası, kullanılan kuvveti ve şiddeti arttırma eğilimindedir. taraflardan birinin, diğerinin kendisine uyguladığı kuvvetten daha fazlasını uygulamadığı sürece galip gelemeyeceğinden ve bu diğer taraf için de geçerli olacağından, savaşta şiddetin azalmasını beklemek savaşın doğasına aykırı görünmektedir. diğer yandan “dügmanı mağlup etmediğim sürece onun beni mağlup etmesinden korkmak zorundayım; o halde ben, kendimin efendisi değilim; aksine düşman bana talimat veriyor, benim ona verdiğim gibi (gkinci kargılıklı etki).”100 savaş aktif bir düşmana karşı yapıldığından tüm hareketler ona yöneliktir. eğer bir tepe ele geçirilecekse, ya üstündeki düşmanı yok etmek için ya da bizi düşmanı yok edecek
    daha avantajlı bir duruma sokacağı için ele geçirilir. bu bize harekâtın en büyük değişkeninin “düşman” olduğunu ve aynı zamanda harp tarihi eserlerinde neden düşman kuvvetleri hakkında birçok bilginin verildiğini açıklar. bununla beraber düşman yenilmek istendiği zaman, bir karşı koyma gücü uygulanmak zorundadır. “bu karşı koyma gücü çarpanları birbirinden ayırt edilmeyen bir çarpım sonucu elde edilir. yani, eldeki olanakların büyüklüğü ve irade gücünün kuvvetiyle.” düşmanın tüm sayısal bilgilerini bilsek bile irade gücü ve savaşma azmini ölçemeyeceğimizden yapılacak düşman tahminleri hep eksik kalacak ve hesap ettiğimizden daha fazla kuvvet kullanmak zorunda kalacağız. bu düşman için de geçerli olduğundan, galip gelmek isteyenleri tekrar bir aşırılığa itecektir. bu da üçüncü karşılıklı etkidir.
    clausewitz bu üçlü etkiyle mutlak harp kavramını açıklamıştır. ama mutlak harp kavramı, ileride hırslı ve idealist alman genelkurmayı tarafından tahrif edilmiş ve topyekün harbin mesnedi yapılmıştır. buna rağmen istiklal harbi komutanları dahil dünyada kara harekatı dendiğinde clausewitz'in öğrencisi olmayan çok az komutan bulunur...
hesabın var mı? giriş yap