• [söz söylemeye başladı mı, hakikat gönül yolundan gelir, gözünün önünde belirir, dilinden meydana çıkardı.] feridüddin attar - mantıku't-tayr

    * abdülbaki gölpınarlı açılaması: iran savaşında ordu komutanlarından sariye'yi düşman arkadan çevirmek üzereyken, medine'de hutbe okumakta olan ömer* bunu görmüş ve mimberde birden "ya sariye, dağa sığın, dağa!" diye bağırmıştı. sariye, bu sesi duymuş ve bu suretle hareket ederek baskından kurtulmuştu.

    "metin analizinde, bir metnin tanımlanan bir bağlam içinde yorumlanması için 'dil çerçeveleri' kavramı; bir konuşmada, konuşma sonuçlarını bildirme sistemlerini belirtmek için ya da dinleyiciliğe işaret etmek için 'sıra alma' ya da 'söz söyleme hakkı' kavramları kullanılır. ayrıca, 've', 'o', 'pekala' ve ''fakat' gibi konuşmayı bölen ve sözlük tanımlarının dışındaki konuşma ilişkilerini anlatan 'konuşma işaretleri' kavramı ve bir önermeye iltifat etme, kendini sevdirmeye çalışma ya da dolaylı olarak hakim olma gibi, bir ifadenin anlattığını araştıran 'söz eylem analizi' kavramı kullanılır." steven roger fischer - dilin tarihi

    (bkz: söz söyleme sanatı)
  • yüzlerce kitap okudun, latin edebiyatını iyi bilirsin. borges'e dönüş olduğunun, sonsuz öykülerin etrafa saçıldığının, sıcak arjantin ikliminin fransız romanına kafa tuttuğunun farkındasın. en postmodern öyküleri sen yazıyorsun, soru sorma becerin ise anlatamam sana... arşa ulaşmış. biliyorsun çünkü, aslolan soru sormaktır. cevaplar gelip geçici, dünya küçük, insan tanrı değil.

    tüm kuramlar ezberinde, kütüphaneye kitap ekleyip kültürel sermaye düşüklüğünden yakınıyorsun.kürsülerde uzun öyküyle romanı karşılaştırıyor, necip mahfuzu kimse bilmezken daha, nasıl da döne döne okuduğunu anlatıyorsun bize. aa özür dilerim anlatmıyorsun, biz sezinliyoruz. böyle şeyler açık açık söylenmeye gelmez ama sen ailemizin yol giden çocuğusun, minik kibirlerin, uçarı tavırların, merakların ve soruların kimseye batmaz. en fazla onları gıdıklar ve biz sayende neşe ve umutla karışık kahkahalar atarız.

    tüm dünya serüvenine sanki onun dışındaymış gibi seyircisin. hem de öyle sağlam bir seyircisin ki dünya hakkında söylenen tüm sözleri ezberlemişsin. işte ben de burada bir şey merak ediyorum minik fare, sen ne söyleyeceksin?
    kuramların, anlatıların, hikayelerin bize söylediklerini tekrar etmediğin vakitlerde dünya hakkında, insana veya herhangi bir şeye dair, tüm okuduklarını bir kenara koyarak; yirmi, otuz, altmış, seksen fark etmez, hala devam eden bu hayatında senin hayata dair sözün ne?

    içinde bir gece ansızın hissettiğin, yazmadığın şiirlerin, anlatmadığın öykülerin, zorladığın sınırların veya aniden gelip içine yerleşen o hissin sana hissettirdikleri neler?
    boşverelim dostoyevski öldürtmüş mü yaşatmış mı, biraz boşverelim kont beyler sevgisinden çıldırmış mı? dantes'in yaptıkları, ivan'ın yazdıkları, seninse söyleyemediklerin.

    bilmiyorum minik fare ama düşünüyorum. hepimiz bu hayattan geçiyoruz, zamanın içinden geçiyoruz ve belki de bu hissettiğin şey; hiç yazmamış şairlerin, hissini karaktere dönüştürememiş öykücülerin duygusu. o yüzden soruyorum sana, konuşanları, yazanları, çizenleri bir kenara bırakalım. bu incecik hayatında sen ne gördün, bu hayat sana neler hissettiriyor?

    bize neler söylemek istersin minik fare, senin sözünü duymak istiyorum. lütfen artık kendi kelimelerini kullan.
hesabın var mı? giriş yap