• insanla evren arasında iliski oldugunu, insan yasamı ile hayat sirkülasyonunu aynılık gösterdigini savunur.
  • 1861-1925 yılları arası yaşamış avusturyalı aydın kişi. 'anthroposophy' adını verdiği, insan varlığının tinsel boyutlarını bilimsel metodlarla tarif eden modern ve evrensel bir 'ruh bilimi' geliştirmiş, açık algı ve ön yargısız düşünceye ilgi duyan herkesi dumura uğratmıştır.
    1924 yılında kurduğu general anthroposophical society'nin hala dünyanın dört bir yanında şube şube yayıldığı yetmezmiş gibi; eğitim, tarım, tıp, ekonomi ve mimari gibi alakasız konularda, bu ajanın ürettiği tezleri prensip alarak çalışan abartmasız binlerce okul, klinik ve de çiftlik bulunmaktadır.

    enstitümüzce ekşi sözlük okurlarının dikkatine sunulan bazı önemli kitapları:
    the philoshophy of freedom (1894)
    knowledge of the higher worlds and it's attainment (1904)
    theosophy (1904)
    occult science-an outline (1910)
  • türkçeye çevrilen kitapları:
    (bkz: #974978)
    gizli bilim
    onbir avrupa mistiği
    ruhsal hayatın değişimi/metamorfoz
    teozofi
  • nietzsche,goethe ve schopenhauer kutsal teslisini,okültizm ve mistisizm ışıgında yorumlamıştır.ayrıca insanoglunu tinsel boyutuyla inceleyen ve çözümleyen antropozofi adlı akımın da kurucusudur.
  • tüm bunlar ve de goethe üzerine olan derinlikli incelemeleri dışında nietzsche ile de içli dışlı olmuştur rudolf steiner. neticede filozofu kendi çağdaşı olarak görmüş ve ilk gençlik yıllarından itibaren etkisi altında kalmıştır. her ne kadar kendi öğretileri birebir etki altında kalarak oluşmuş olmasa da temel düşüncelerinde müthiş bir uyuşma söz konusu olmuştur. zaten bu da düşünürün nietzsche'ye yakınlaşmasında hızlandırıcı etken teşkil etmiştirr. ve bu yakınlaşma sadece kişisel bazlı çalışmalarla kalmamış, steiner oldukça şanslı bir kişi olarak bizatihi nietzsche kitaplığını incelemiş, tüm toplu nietzsche neşriyatının düzenlenmesinde görevli olarak çalışmış ve nietzsche'yi 1890-1900 yılları arasında ziyaret etmiştir. bu eşsiz anlar için sonrasında 'nietzsche özgürlük savaşçısı' adlı eserinde şöyle demiştir filozof 'bakan ama görmeyen nietzsche' için:

    "...daha sonraları, bayan elisabeth förster nietzsche ile ciddi bir ihtilafa düştüm. o zamanlar, onun rikkatli, nazik ruhu, benim en derin sempatimi davet ediyordu. çatışmalar esnasında, ifade edilemeyecek derecede hasta oldum; çapraşık bir vaziyet, işi bu noktaya getirmişti; suçlamalara karşı kendimi savunmak durumunda kaldım; biliyorum ki, hepsi gerekliydi bunların ve bu yönden naumburg ve weimar'da geçirdiğim o güzel satler, şimdi hatıralarda, kederin perdesiyle örtülü; bununla beraber bayan förster nietzsche'ye, gene de teşekkür borçluyum, kendisi onurlandığım birçok ziyaretimin ilkinde, beni, friedrich nietzsche'nin odasına buyur ettiği için. işte oradaydı bunayan, harikulade güzel alnıyla, aynı zamanda sanatçı ve düşünür alnıyla, bir kanapeye uzanmış. öğle sonrasının erken saatleriydi. hala canlılık belirtisi taşıyan körelmiş gözleri, sadece görüntüleri alabiliyordu, artık ruhuna duhul edemeyen. orada bulunuyordum ve nietzsche'nin bundan haberi bile yoktu. buna rağmen, gene de insan, ruhanileşmiş o çehrede, tüm öğle öncesinde, kendi içinde düşüncelere şekil vermiş ve şimdi biraz dinlenmek isteyen bir ruhun ifadesini görür gibi oluyordu. yüreğime dokunan derin bir üzüntü, belki de yeteneğe dönüşmek istiyordu, bakışları üzerime yöneldiği halde bana isabet etmeyen bu deha için. bu, uzun süre dayatan bakışın pasifliği, kendi bakışının yeteneğini çözebilmişti ki, gözün ruhi gücü, kendisi orada olmasa da, etkili olabilmişti.

    ve böyle bulunuyordu, benim ruhum huzurunda: nietzsche'nin ruhu, tıpkı bedeninin üzerinde salınır gibi, tinsel ışıltısı içinde sonsuz güzel; bunamadan evvel, özlemle aradığı lakin bulamadığı o tinsel alemlere özgürce teslim olmuş; ne var ki hala o cismani bedende tutsak, o beden ki, ruhun sadece, bu dünya bir özlem iken haberi olan. nietzsche'nin ruhu, hala mevcuttu; ama artık sadece, kendi içinde bulunduğu müddetçe, onun öz ışığında tekamül etmemek üzere ruha direnen dış bedeni muhafaza edebiliyordu.

    evvelce o nietzsche'yi okumuştum, eserler yazmış olan; şimdi ise, o nietzsche'yi görüyordum, cismani bedeninde, en ücra tin bölgelerinden gelen ve hala görkemle parıldayan lakin yol üzerinde, ilk ışık kudretlerini yitirmiş olan fikirler taşıyan. bir ruh ki, önceki dünya yaşamından, zengin altın ışığı getirmiş, ne var ki, o ışık ile bu yaşamı, yeterince aydınlatamamış olan. hayran olurdum, nietzsche'nin yazdıklarına; oysa şimdi, hayranlığım ardında pırıl pırıl parıldayan bir resim görüyordum."

    işte böylesi şanslı bir düşünür olan steiner, nietzsche kitaplığında geçirdiği uzun yıllarda birçok eseri incelemiş, nietzsche'nin okuyup hararetle kenarına köşesine notlar aldığı sayısız kitap üzerinde çalışmış ve kendi düşüncesince nietzsche'nin felsefesinin yaşam seyri boyunca olan sıçrayışlarının, sözde tutarsızlıklarının aslında bir yukarı doğru geçiş, bir gelişme izlediğini ispatlamıştır. şu tamamlanamamış büyük sonsuz dönüş karmaşasının nereden gelmiş olabileceğini, nietzshe'nin sils maria esrimesinin aslında onun kendi kaderi olduğunu ortaya koymuştur. bunları nietzsche özgürlük savaşçısı adlı eserde bulabilme şansınız var.

    steiner, 13 eylül 1900'de, nietzsche'nin ölümünün hemen ardından, berlin'de nietzsche için bir anma nutku da hazırlamıştır.
  • goetheanum'un da yaratıcısıdır kendisi. konuyla ilgili:
    (bkz. http://www.goetheanum.org/rudolfsteiner.html?&l=1)
    (bkz. http://www.goetheanum.org/87.html?&l=1)

    ayrıca;
    (bkz: ekspresyonizm/7)
  • daha ergenliğe adım atar atmaz goethe yi yemiş yutmuş, daha sonra goetheanum u inşa etmeye başlamış alman spiritualist felsefeci, bilim adamı. okulları "tinsel bilimin okulları" olarak adlandırılır.
  • bundan seneler evvel undernetin ebook indirme amaçlı kurulmuş ve faaliyet göstermiş olan #bookz kanalında takılırken bir türkle karşılaşmıştım. konu dönüp dolaşıp o dönem detaylı olarak incelediğim francis bacon'a gelmişti. söz konusu mirc kişisi astrolojiye, ezoterizme ve teosofizme "aşırı" merakından bahsetmiş ve francis bacon'ın farklı çağlarda farklı bedenlerde yaşam bulan "robertus" ruhunun durak bedenlerinden biri olduğunu anlatmıştı, geceydi, sigaraya ve kaaveye yem edilmiş bir sabaha karşıydı diye hatırlıyorum hatta. her neyse, bacon'la ilgili okült gruplara girip çıkmışlığından ötürü bu tarz tuhaf iddiaların çok olduğunu bildiğimden çok da şaşkınlıkla karşılamamıştım zatın anlattıklarını.

    peki, şimdi ve bu başlıkta bunu niye anımsadım? norman c. mcclelland'ın encyclopedia of reincarnation and karma'sını (mcfarland, 2010) gözden geçirirken rudolph steiner'in de teosofist kimliğine uygun olarak birtakım "bedene ilişkin" (ruha ilişkin olanını aşağıda anlatacağım) reenkarnasyon iddiaları ortaya attığını gördüm, aklıma ilk gelen mircteki bu paylaşım oldu nedense (nedeni aşikar gerçi). steiner'in reenkarne iddialarından bazıları şunlar: abbasi halifesi harun al raşid (764-809) francis bacon olarak; 8. yy.'dan bir kaptan, charles darwin olarak; halife al mamun (790-823) ise pierre-simon laplace olarak yeniden doğmuştur. steiner yetinmemiş, kendisinin de büyük ortaçağ zihni thomas aquinas'ın reenkarne hali olduğuna inanmıştır.

    aslına bakılırsa steiner'in teosofist kimliği bu reenkarne düşüncesine dayanıyor, bu temel düşünceyi çekip çıkardığınızda geriye steiner adına hiçbir şey kalmıyor. örneğin isa ile ilgili kabulü de yine bu minvalde seyrediyor, genel teosofizmin kabul ettiğinin aksine, isa'nın dünyaya farklı çağlarda yayılmış olan farklı ruh öğretmenlerinden biri olduğu düşüncesinde değildir steiner, mesih kimliğindeki isa'ya, etherize kanının dökülmesiyle bu dünyayı iki bin senedir ruhen dönüştürmeye çalışan ilahi bir nitelik atfeder. bununla da yetinmez, ezoterik hıristiyanlığın dibindeki doğu kültlerini körükleyerek luka incilinde isa'nın doğuşunu çobanlara muştulayan meleğin buddha olduğunu düşünür. yani reenkarne fikrindeki o tuhaf eşleşmelerde olduğu gibi, isa'yla ilgili temel vargılarında da, teosofizme özgü aşure tadını bulmak mümkündür. ancak dediğim gibi, bütün bu fikirlerin temelinde reenkarne düşüncesi yatar. bu da, tümüyle doğu kökenli bir inanışın bu aşure tadındaki baskınlığını ortaya koyar.

    zaten steiner'in teosofistlik serüveni de bu doğu baskınlığını her daim gösterir. örneğin steiner 1896'da kurulan ordo templi orientis'in (doğu tapınak örgütü/düzeni) özerk/ulusal ayağı olan mysteria mystica maeterna'nın bir üyesi olmakla birlikte illuminati örgütüyle de ilişki içinde olmuştur. dahası steiner hinduizmde akasha kayıtları olarak bilinen "etherde yazılı bulunan geçmişe ait bilgiler"e erişimin mümkün olduğunu (hintshare'den premium üyelik gerektiriyor) düşünmüştür. zaten yukarıda bahsettiğim reenkarne temelli görüşlerin hepsi, steiner'in bu kayıtlardan edindiği bilgilerden oluşur (steiner'e göre). bu bilgilerin temelinde de yine insanoğlunun cennetten düştüğü fikri yer alır, yani steiner the teosofist'in akasha kayıtlarını yorumlayışına göre, bir zamanlar madde aleminden uzakta, tümüyle ruh aleminde yaşayan insanlar (insan ruhları) bir şekilde bu alemden, madde alemine düşmüş, yaşamla ölüm arasında kapana kısılmış ve farklı bedenlerde tekrar tekrar doğarak bu alemin sıkıntılarını tekrar tekrar yaşamaya mecbur bırakılmıştır. o halde, insana düşen (steiner'e göre), ruhunun bu kapandan kurtulmasını sağlayacak bilgeliğe ermesidir. peki, bu nasıl gerçekleşecek? steiner'e göre, ruh, hangi bedenlerde olursa olsun, özgür kalabilmek için birtakım zodyak dönemlerinden geçmek zorundadır. her 2160 güneş yılında farklı bir zodyak burcuna girilmesi, bir ilahi seremoni yılı olarak adlandırılır, steiner'in de kabul ettiği teosofist inanışa göre, bu seremoni yıllarından birinden diğerine geçildiğinde, yeryüzünün evriminde radikal bir değişiklik görülür.böylece her ruh, farklı bir astrolojik burçta yeniden doğar. bu bedensel reenkarnasyondan farklı, ruhun yeniden doğmasından bahsediyoruz, başka deyişle her ruh bu geçişle birlikte 12 beden yaşamı ya da 25920 yıllık bir yaşam hakkı kazanır. her zodyak geçişinde bu dönüş tekrarlanır.

    görüldüğü gibi, steiner'in ve diğer teosofistlerin inanç alemi aşure kazanından hallicedir. dahası bu kazan doğu mistisizminin farklı tatlarını içerir ve bu tatlardan en baskın olanı da reenkarnasyon düşüncesidir. tabi, bu temel düşüncenin etrafında gelişen, ondan tümüyle bağımsız olmayan ancak bağımlılık belirtisi de göstermeyen "yan" düşünceler de türemiştir. örneğin steiner ve arkadaşlarının inandığına göre, iki üst ruhsal valık vardır. birincisi insanlığa evrimsel sürecinde yardım ederken, diğeri bu sürece karşıdır, başka deyişle sürece mani olmaya çalışır, şerefsizlik yapar! steiner'e göre isa, bu süreci destekleyen üst ruhun temsilcilerinden biridir.

    peki, benim burada kabaca özetlediğim steinerist kaygılara bir yanıtım yok mu? yanıt ve keder her yerde arkadaşlar, önemli olan görebilmek. "yok ben göremiyorum" diyenlere ise #17494470 no'lu entiriyi tavsiye ediyorum.
  • viyana mak'ta kendisiyle ilgili bir sergi su siralar gezilebilir.
    (bkz: österreichisches museum für angewandte kunst)
hesabın var mı? giriş yap