2 entry daha
  • kendisine 21inci yüzyılda hala homo ekonomikus'tan vurmaya çalışanları gördükçe hayretlere düşüren teori.

    rational choice teorisi bir bilim teorisidir. ekonomi bilimi ve siyaset bilimi tarafından kullanılır.
    bilimsel yöntemler içinde varsayımlar vardır. sosyal bilimlere de doğal bilimlerden (burada ve bundan sonra "deneylenebilen bilimler" olarak okuyalım bunu) geçmiştir bu yöntemler. yani varsayımlar olmadan sıfırdan bir teoriye başlamak imkansıza yakınsar.
    yine doğal bilimlerden hacılanan bir yöntem de değişkenlerdir. bağımsız değişkenler bağımlı değişkenleri nasıl etkiler? peki rational choice'a nasıl bağlarız bunu? şöyle:
    şimdi arkadaşlar doğal bilimlerin uygulamasında bir şeyin başka bir şeye etkisini görmek istiyorsak iki gruba ayırırız. birinde etki gözlemlenir, diğerinde etki faktörü olmasa ne olacağı gözlemlenir. hatta bazen birden çok etki grubu çeşitli kombinasyonlarla birbirine eklenir ve etkileşimler bulunur.

    rational choice'un ana mantığında da bu vardır. rational choice insanlar üzerinde politik deneyler yapamayacağını bildiği için varsayımlara yaslanmak zorundadır. yani "en doğal ve en az etkiye maruz kalmış haliyle insan". politika dedik di mi? yani seçimler. seçimler derken belediye seçimleri değil tabii, her şey. örneğin vatandaşın oy kullanma, aktif politikaya katılma; politikacıların da karar alma seçimleri. her türlü yerde uygulayabilirsiniz bu özelliği.

    işte efendim, insan hiç bir bağımsız değişkene maruz kalmazsa en mantıklı kararları verir diyor bu teori. bunu psikolojiyle, biyolojiyle, anatomiyle, antropolojiyle, evrimle ve her şeyle destekliyor. içi boş "insan mantıklı canlıdır" basitliğinde değil. ha burada bir de "mantıklı ne demek arkadaşım?" sorusu ortaya çıkıyor.
    bazıları mantıklı lafını "kendi çıkarlarını düşünen" olarak algılıyor. bu yanlış değil, ama cevabın sadece bir parçası. rational choice'un aggregation (kolektivite) ayağı topluluk halindeki insanların davranışlarının da kişilere benzer olduğunu söylüyor. yani kişi önce kendi hayatta kalmaya odaklanıyor, sonra da ortak özelliği olan insanlarla ortak hedefler peşinde de bu mantıkla hayatta kalma dürtüsünü sürdürüyor. hemen aklınıza milliyetçilik, galatasaray taraftarlığı gibi ortak özellikler gelmesin, bu daha başka. ekonomik dürtülerle alakalı daha çok. mesela levi denen abimiz afrika'daki balıkçı gruplarının her birinin diğer balıkçı gruplarıyla ve devletle olan ilişkilerini incelemiş. ve biliyor musunuz, üzerine kitap yazmış.

    ha gelelim rational choice'u uygulayan disiplinlere. yukarılarda uluslararası ilişkiler anlatılmış, check. derinsular arkadaşımız kurumsallığa (bkz: #20900645) değinmiş ama biraz eksik kalmış. izniyle onu genişleteyim:

    rational choice institutionalism'in temelinde insanların kurum denen bir bağımız değişkenin etkisinde olduğu anlatılır. kurumlar, başka türlü bireye külfet gelecek bilgiye erişme, merkezle bağ kurma, hizmet sağlama gibi olayları, yani oyunun kurallarını, bireylere sunar. birey de bu doğrultuda en bilgilenmiş haliyle doğal haline yakın bir şekilde seçimlerini yapar. douglass north, shepsle, acemoğlu & robinson ikilisi gibi bir çok akademsiyen inceler bu konuyu. özellikle acemoğlu ve robinson why nations fail kitabında dünyadaki ekonomik ve refah dengesizliğinin hastalıklı kurumlar olduğunu (kitabın argümanlarından biri bu sadece) savunurlar. ama ve lakin kurumlar gereklidir ve başlangıç noktası olarak insanlar tarafından mantıklı bir şekilde kurulmuşlardır. zaman içinde değişmişler ya da modernleşmişlerdir.

    bitiriş: rational choice'u nihai noktası equilibrium'dur. yani dengedir. insanlar bu dengeyi yakaladıkları zaman ideal toplum olurlar, yakalayamazlarsa da... bu onların hatası değildir.

    yani insanı basitleştiriyor diye beline kürekle vurulan rational choice aslında bireyin kısıtlandığı argümanını yapar ve baskıcı kurumlar (devlet, din, ananeler gibi kurumların baskıcı yanları) olmasa potansiyelinin nirvanaya ulaşacağını söyler.

    böyle.
6 entry daha
hesabın var mı? giriş yap