• godfrey reggio'un yonetmeni oldugu philip glass muziklerini barindiran film. film boyunca hic diyalog yok, 90 dakika* boyunca dewamli az gelismis ulkelerden goruntuleri izliyorsunuz, tabiy bir de bunlarla nefis uyumlu glass muzigi war.

    diyaloglar olmadan da biseyler anlatilabileceginin bir baska kanidi** bu film, hem ayni zamanda muzigin ve goruntulerin evrenselligine bir baska ornek.

    filmden en cok aklimda kalan sahneler futbol stadinda maci bekleyen insanlarin goruntuleri ve insanlarin sıkıs tepis yasadiklari cok katli binalarin kusbakisi cekilmis goruntuleri. bu arada bu goruntuler hep slow motion bu da ayri bir guzellik katiyordu olaya.

    filmin sonunda powaqqatsi'nin aciklamasi wardi uzak dogu dillerinden bi tanesinde --su an hangisi oldugunu hatirlamiyorum-- bir kelimeymis, hatirladigim kadariyla "kendi varligini surdurebilmek icin baska varliklari ezen/somuren" manasindaydi. filmdeki goruntulerin de genel olarak 3. dunya ulkelerinden oldugunu tekrar belirtirsem heralde anlasilmis olur filmin mesaji.
  • bir de 1988 yapimi oldugunu ve bu sene if istanbul'da gosterilmis oldugunu belirtmekte yarar war tabiyki.
  • (bkz: koyaanisqatsi)
  • (bkz: naqoyqatsi)
  • (bkz: qatsi trilogy)
  • gatsi üçlemesinin üyesi*.. büyük emek, zeka, yetenek, kalp işi.. insan işi.. insanlık işi..
    bitiminde sessiz, gerçek ve buruk bırakan görsel-işitsel bir baş yapıt..
    hafızada kamyonun saçtığı tozlar arasında yürüyen çocuk..
    ah o orta doğu'lu minicik oğlan çocuğu..
  • (bkz: godfrey reggio) yönetmen
    (bkz: philip glass) müzik
    (bkz: graham berry) görüntü yönetmeni
    (bkz: francis ford coppola) prodüktör
    (bkz: george lucas) prodüktör

    (bkz: koyaanisqatsi)
    (bkz: naqoyqatsi)
  • bu belgeselde bi ezan sesi vardır ki insanın tüylerini diken diken eder , sesmiş, tonlamaymış fevkaladedir , kocatepe cami imamı yanında halt etmiştir. bi de sonrasında sanki aldırma gönül müş gibi hissettiren bi parça başlar , oha diyiverir insan.
    genelde endonezya halkının kültürünü yansıtan filmdir , dansları olsun , ibadetleri olsun , çalışmaları olsun . sefalet içindeki güzel insanları görürüz , bi de inadına kameraya baktırmıştır yönetmen bu insanları, insanın içi dağlanır ,"siz koltuğunuzda geviş getiredurun bakalım... " gibisinden bi mesaj verir o bakışlar insana.
  • diğer qatsi filmlerinde olduğu gibi bu filmi de national geographic belgeseli izler gibi izlerseniz canınız çook sıkılır. çünkü asıl dert, seyircinin belgesel izler gibi atıl durumda kalmasını engellemek, bilakis görüntü çorbasının içinde kendine yer açmasını sağlamaktır. izlediğiniz görüntülerin nerelerde çekildiği hakkında sadece fikir yürütebilirsiniz, insanları o koşullarda yaşamaya iten sebepleri uzun uzun tahlil edersiniz. alışılmış belgesel modelinin aksine, bilgiyi pat diye vermez, bilgi üzerinde düşünmenize yol açar.
  • "koyaanisqatsi" kadar olmasa da yine de güzel görüntüler içeren film. zîrâ üçlemenin ilk filmi oluşundan mıdır, yoksa doğa ve tarih üzerine daha çok görüntü içerdiğinden midir, üçlemenin içinde koyaanisqatsi'nin yeri apayrı.

    koyaanisqatsi'de doğa'nın ayakta kalma çabası anlatılıyor gibiydi, bu filmde ise insanın hayatta kalma çabası var. gerçi içeriğinde çalışmadan ibadete, hayata dâir birçok kare var. belgesel, üçüncü dünya ülkelerinden, insan ve yaşam manzaralarından bir geçit sunuyor. birçok karede çocuklar bile yaşam mücadelesi için çalışıyor, çabalıyor. sonlara doğru müzik susuyor, kısa bir süre sessizlik oluyor ve birden etkileyici bir ezan sesi ulaşıyor kulaklara... ezan sürerken gösterilen görüntüler o manevi havayla alâkasız olsa da o ses etkisi altına alıyor insanı. o esnada bir de o çocuk toz duman arasından çıkmıyor mu... işte o sahne müthiş! belgeselin kimi kareleri asya ve afrika insanlarının içinde bulunduğu sefaleti gözler önüne seriyor, çocuklar ise yine masum, yine olan bitenden habersiz ve o sefaletin içinde her şeye rağmen yine de gözleri pırıl pırıl. bu filmde de müzikler philip glass imzalı ve tabii ki yine müthiş melodilerden oluşuyor.
hesabın var mı? giriş yap