• perdeleme okulun camındaki perdeyi indirip herkesin uçlarından tutarak ortada perdeyi açmaları ve bir gönüllünün sıranın tepesinden perdenin üstüne balıklama atlaması ve atlanan kişinin tutanlar tarafından perde ile birlikte hoplatılması suretiyle tavanda ayak izleri bırakılması olayıdır. kocaeli anadolu lisesine mahsus bir deyim olabilir, ancak diğer okullarda da başka isimlerle yaşanmış olacağını tahmin etmekteyim.
  • basketbolda screen yada screen koymak diye de geçen hareket. savunma oyuncusunun önünde durup topla oynayana yol açma girişimidir. hareketli yapıldığında hücum faul olur.
  • driplingle iceri* girmek isteyen guard*in savunmacısının* onunu, sabit durmak suretiyle kesmek.
  • basketbolda 3 cesittir:

    -yan perdeleme(lateral screen)
    -arkadan perdeleme(back screen)
    -ikili perdeleme(double screen)
  • satrançta bir savunma unsuru. tehdit altında olan taşla, rakibin tehdit eden taşı arasına, tehdit hattını kapatmak için bir taş koymaktır. iki şekilde mantıklıdır:

    1. perdeleme yapan taşın korunuyor olması şartıyla, tehdit eden taşla aynı değerde olması ya da daha değersiz olması.
    2. perdeleme yapan taşın korunmuyor olması durumunda, tehdit altında olan taşın kaybedilmesinden daha az bir maddi kayıba neden oluyor olması.
  • bir nesil perdelemeyi, tamer oyguç'tan murat murathanoğlu'nun sesiyle birlikte öğrendi. benzer şekilde, sıtop cemşat.*
  • voleybolda da kullanılan bir terimdir. takımınız servis kullanırken rakibin topu göremeyecek şekilde file önünde hareket yaparsanız perdeleme yapmış olursunuz.
  • benim de enteresan bir şekilde yapmışlığım vardır bunu.

    aslında gayet modern bir aileye sahip olmasına rağmen enteresan bir şekilde kız arkadaşıyla odasında yalnız kalamayan bir arkadaşım vardı benim.bir gün beni çağırdı bu , warcraft 3 oynarız , film izleriz vs derken gittim ben , bir baktım içeride ibnenin kız arkadaşı var.dedim" olm beni niye çağırdın mal mısın sen ?" , bu da dedi "perdeleme yap diye çağırdım amk sen varken annem kurabiye getirmeye dalmaz içeri ".

    işte böyle amerikan özentisi bir aile yani , anne 20 yaşındaki tiplere süt , kurabiye getiriyor.

    neyse film izleyek bari diye açtık equilbrium'u , ben geçtim bilgisayar masasındaki sandalyeye bunlar kuruldu elemanın yatağa , ki bu yatak daha sonra elemanın annesi babası memlekete dönünce elemanla ev arkadaşı olacağım ve benim yatağım olacak olan yatak , benim sırtım bunlara dönük tabi , filmi izleyip bir yandan spoiler vererek intikam alıyorum hesapta , iki saniye sustum arkadaş arkadan gelen sesleri ben jenna jameson herhangi bir amcayı herhangi bir yerinden öperken bile duymadım amk. öyle dönemedim arkaya işte , sığır gibi filmi seyrettim.hani böyle tek başına sinemaya gidersin , o esnada yiyişmeye gelen bir çift olur da sesleri duyarsın ya işte onun ev versiyonunu yaşadım . anne de ben varken niye kurabiye getirmiyor bunu da soramadım ama içim de uktedir.

    o günden sonra hep malone gibi içeri devrildim ama bu pezeveng stockon çakması bana hiç pas atmadı.hep üçlük denedi it.çoğunu da sokuyor bişey de diyemiyorsun.
  • şiir ve şarkının bir kekemenin sıkıntısını örtmesi gibi, dans etmek de onun panik ve sosyal kaygısını perdeliyordu.
hesabın var mı? giriş yap