*

  • en onemli turk sairlerinden bahsederken "cemal", "fazil" diye hitab ederek anilarini aktarabilecek muhabbete sahip geride kalan birkac kisiden biri olan, dunya tatlisi bir sair insan. sair olmanin tum uc noktalarini tasiyacak duygu adami iken ani bir kararla sigarayi birakmaya tesebbus edip kendi deyimi ile sairligin dogasi ile celisen, 2 aydir bu tesebbusunde basarili olmus, amma ve lakin iki lafindan birinde sigarayi hatirlayan, nukde sahibi sahsiyet. her demi, her duyguyu tartisabileceginiz, paylasabileceginiz derinlige ve sicakliga sahip sahsiyet.

    stockholm'de konaklamasina ragmen ruhunu dunyanin farkli koselerinde gezdiren, her ne kadar her yerde olabilse bile bir kez ama derinden yasamis oldugu surgunun buruklugunu tasiyan gonullu insan.
  • ikinci yeniden sonra gelip de onun altında ezilmeyen ve toplumcu açılımlara giden 60 kuşağının nadide bir şairidir.
    (bkz: ataol behramoğlu)
    (bkz: ismet özel)
    (bkz: egemen berköz)
    (bkz: nihat behram)
    (bkz: süreyya berfe)
  • memelerini çarptın bana
    sonra gül kokularını. ne güzel!
    bir cumhuriyet yaptın aşkımızı.

    diyen, erotizmi, aşkı ve coğrafyayı edebiyatla şiirle yoğuran güzel insan
  • tüm $iirleri, nehir $iirler 60-02 kitabında yayımlanan, van gölü savunması gibi bir $iirin yaratıcısı , tanı$mayı cok istedigim, muhabbet edilesi, güzel insan.
  • ''yıldızların nerede amsterdam''
    şiirini yazabilme yetisine sahip olup, sonunuda milliyetçi duygular ile bitirme yeteneğine sahip olan coşkun ve sitemli yazarımız.
  • aşk hepimizin venedik'i şiirinde;
    "hayır! hiçbir şey geçip gitmeyecektir sözcüklerime çarpmadan."

    diyen 1944 erzurum doğumlu, lund akıl hastanesinde hastabakıcı olarak çalışmış şair.
  • şu an ulusal kanal'da bir programda konuk olan şair. gene "sürgün" muhabbeti! şiirlerini çok bilmem (genelde de şiir bilmem zaten) ama yazı, söyleşi ve konuşmalarında geçen kelimeler listelense kullanım sıklığında "sürgün" kesin başa yazılırdı. bıkmadın mı abicim sen bu "sürgün" edebiyatından? kırk yıldır yediniz bitiremediniz, ne bitmez tükenmez ekmeği varmış bu edebiyatın anasını satiym ya. bu arada siyasî kavgalarda 50 bin insan öldü bu memlekette. bütün haneleri, yaşlısı genci bütün nüfusu başka ülkelere kaçıp sığınan köyler oldu. insan utanır sürgün de sürgün diye konuşmaya. hayır kırk yıllık isveç kaçaklığının ilk beş-on yılında gelemedin memlekete. sonrasında türkiye'de benden rahat ve hatta daha da çok dolaşıyorsun, "sürgün" ne yahu, ayıp...

    not: zaplarken özkan mert'i görüp gene "sürgün" mevzuunda konuştuğunu duyunca kanım tepeme çıktığından diğer dediklerini duymadım.
  • bazen iki satırını okuyunca anlarsın, o şairde bi cinslik vardır. tanımamak benim ayıbım olsun. merak ile.

    ben savaşçı değil, gül yetiştiricisiyim adlı şiirinden bir bölüm:

    ... bulutların arasından elini uzatıp
    saçımızı çekiyor mart güneşi
    kafamda dünyaya dair 'karanlık düşünceler'
    korkuyorum insanın 'vahşet'inden
    bir gün tüm umudumu
    yitirirsem 'insan'lardan
    bu şiire gömün beni...
  • ben orta iki’ de kaleciydim

    1.
    ben oturmuş ne yapıyorum burada?
    gidip bahçemde loeparlarla oynasam daha iyi.
    ya da tayland’ta bar açsam; en fiyakalı
    akdeniz mavileri satsam.
    dudaklarındaki leylak buğusu’ nu
    çek kenara
    geçeyim sevgilim.

    2.
    gömleğimi kırmızı bir okyanusa döküp
    sürgülenmem bangkok’a
    suçlu olduğumu göstermez tenimin:
    tenin bilinci yoktur
    savrulur

    3.
    yırtık haritalara bir güvercin yuvası gibi
    işaretledim gizli aşklarımı: kimse görmüyor.
    insanlar neyi görüyor zaten?
    bu sabah gökyüzünün adı ne?
    bir lavanta tomurcuğunun açarken
    söylediği ilk sözcük nerede duyulur?
    siz ner’desiniz?

    4.
    ben hangi atlarla koşturduysam
    saçlarım bulutlara çarptı. ah!!! o gökyüzünün
    altında görüldüm hep.
    ne çok görüldüm!
    dudaklarımdaki
    tuzlu ve limonlu tekila parıltılarından tanıdılar beni.
    tanısınlaaar !!! ne çıkar?
    gene de kimsenin bilmediği bir şey var;
    ben orta iki’de kaleciydim.
    şubat aylarında da tayland’ a kaçıp
    budist oluyorum:tüm canlılarla
    nasıl kardeş olunur
    onu öğreniyorum

    5.
    belki de bahriyeliyim ben
    kravatını bağlamasını bile bilmeyen ve
    en toy akşamlarda
    yüzü akdeniz mavisinden geçilmeyen.
    herkes soruyor bana;
    hey bahriyeli! bahriyeli! nasıl ödeyeceksin
    ödünç aldığın tüm hüzünleri?
    -ödeyemezsem, defterimin
    kenar süslerine konmuş
    kuşları veririm size.

    6.
    en güzel turgut uyar kullandı
    terzi sözcüğünü aramızda.
    nehir yataklarının adresini de
    en iyi ben bilirim. ilk okulda da
    çok güzel soru sorardım:
    - kuşlarla, köylüler neden kardeştir?
    (değil midir yoksa?)
    - çükünü kaşısan
    devlet yakanı bırakmaz: neden?
    (bu soruyu saymayın
    herkes yanıtını biliyor)
    - her kasaba
    kasası imge dolu bir kamyon mudur?
    (değilse, neden değildir?)
    herkes bir şeyi bildiğini sanır
    neyi bilmediğini bilmez.

    7.
    ner’deeen nereye geldik
    nereye gidiyoruz.
    bu gökyüzünün altında
    yeni olan ne?
    peki! melekler de mi yok, be kardeşim !!!

    8.
    en iyisi ben gidip bahçemde leoparlarla oynayayım.
    sevgilim mutfakta çırılçıplak
    bana nefis pilav yapıyor.
    ona bile söylemedim:
    ben orta iki’de kaleciydim
    bu yüzden hep rüzgarlı kaldı kalbim
    zaten ben artık
    kalbime inanmıyorum

    özkan mert

    iç. "gelincikya", hayâl yay., 2007
hesabın var mı? giriş yap